29.12.2009

Bakır Madalya


Güzel,güneşli bir bahar günüydü, üstelik sevdiğim vardı..
varlığı yetmiyormuş gibi de yanımdaydı.
küçük burnumun kenarında duran güzel dudaklarından beni ne kadar çok sevdiğini,beni hiç bir kıza bırakmayacağını konu alan çeşitli cümleler kuruyordu.
o zamanlarda ''canım sevdiğim'' olan bu kızın cümlelerini büyük bir aşk garantisiyle kurduğunu,
bu aşk garantörlüğünün ortadan kalkınca bu fönlü cümlerin de '''pırr'' olup uçacağını biliyordum.

kendimi çok iyi tanıyorum sevgili okur..
dahası onu da iyi tanıyordum.
ben bir ''behlül''değilim ;kızlar eğer beni sonsuza kadar sevmiyorlarsa cidden sonsuza kadar sevmiyorlardır.
ben unutulabilen bir aşkım

biraz arabesk bir cümle olacak fakat:20'li yaşlarında dolanan kızların gelişlerinde gideceklerini görebiliyorum.bundan gocunmuyorum ama görebiliyorum işte.

lanet hayatımda bir kez tecrübe adlı bankadan bir miktar nakit alıp kullanmak isteyip ''aklı başında,işin farkında,romantizme kaptırmamış çekici erkek''olmak istedim ve ona:
''aşkımızın bir gün bitebileceğini onun ve benim başka başka tırt insanlara da aynı cümleleri tekrar kurabileceğimizi, hayatın fani dünyanın ani ve şehir hayatının da cani olduğunu uygun ve karizmatik bir dille anlattım (dilim karizmatiktir benim.)
evet,galiba oluyordu ''çok şey bilen akıllı uslu erkek'' oluyor ve dayanılmaz çekici oluyordum ayrıca ilişkinin ''kaçabileni'' olabilecek ve doğal olarak ''kovalananı'' olacaktım.
fakat sözlerimi bitirdiğimde gururlu bakışlarım gözlerimin içerisine bakan vosvos farı büyüklüğündeki iki adet kan çanağı kıvamındaki iki adet göz ile karşılaştı.
an itibariyle: rok yıldızı teoman yakupoğlu'nun bir şarkısında belirttiği gibi şampiyonum sanırken diskalifiye olduğumdan durumuna düşmüştüm.
bir kız en büyük kozu olan duygusal durumu sebebiyle dökülen göz yaşlarını kullanarakbeni yerden yere vurmuş,duvardan duvara döşemişti.
artık ben kaybedendim ve tüm kaybedenler gibi madalyasız kalmış sızı içerisindeki bir sineye sahiptim.
madalyasını almış kız ise karşımdaydı ve ben de tüm kaybedenler adına ''ooo canım ,saçmaladım ben yahu'' cümlelerini kurarak madalyalı kızı sineme bastırdım.
sonra da kız burnunu çeke çeke,tatlı tatlı konuştu.
sessizce dinledim.

Not:uydurmadır.

çizim arkadaşım Onur Eser'e aittir.
çizimdeki neriman olmayan karakterin tipi ise bana aitmıiş..

27.12.2009

duyun-ca şaşıra


bana şaka yapılması yahut deyim anlamıyla işletilmekten pek hoşlanmıyorum.
lakin geçen cuma telefonum benimle ciddi şekilde daga geçti.

gün içerisinde, internet vasıtasıyla kısıtlı bir ''naber nasılsın?'' konuşması yaptığım arkadaşım Eylem'in adını tramvayla giderken eski bir arabanın sol arka farının altında lacivert çıkartmalarla yazılı olduğunu gördüm.
bir süre bu tesadüfü düşünürken sıkılan bir insan olarak gönderdiğim mesajları kontrol ediyordum.(evet,böyl bişey yapıyorum,yazım hatalarına falan bakıyorum.)
ki eylem adlı arkadaşıma gönderdiğim mesajların,
gönderim tarihlerinin nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde değişip de 6. aydan 12. aya gelerek,
en üstten 2.sıradan itibaren kendilerine yer bulduğunu görmem ile şoklardan şok beğendim.

telefonumda bu ayar bozukluğu halen duruyor dileyene ''aha'' diye gösterebilirim.
eylemin ise henüz bu olaydan haber yok.
duyunca şaşıracaktır.

23.12.2009

eyfim yo + 2k

bir topluluğun kendisine taktığı isimler aslında diğerleri için ''siz böyle değilsiniz'' anlamına gelebiliyor.
örneğin ''yurt seven kardeşler'' adı alıngan kişilerce ''ne yani biz yurt seven kardeşler değil miyiz?'' diye yorumlanabilir.
ne bileyim,
bir olay olmasın bu yüzden.

kızını döven de, dizini dövebilir.

ülker'in yan ürünü olan alpella yavaş yavaş yok olacak bence
son fingerboard'lı reklamı da kötü bence.
hiç merak etmedim mesela o çikolatanın tadını
zaten bakınca anlaşılıyor.

sesi birbirine benzeyen arkadaşlar
asla aynı ortamda denk gelmiyorlar geçen aylarda bunu farkettim.

ekose battaniyesiz az hastalık olmaz.
mesela normal hastalık bildiğin kaplan desenli battaniyeyle olur.
az hastalığın bir diğer maddesi de polardır.

american woman isimli şarkıyı sürekli ''ömörcınsii vumun'' diye söylemek geliyor içimden.

akşam okul formasıyla uyuyup da sabah direk okula gitmeyerek ilk ve orta öğretimini bitirmiş öğrenciler için 32 saniye saygı duruşunda bulunmak lazım.

sucukların yüzde 90'ının arkasında ''sucuk benzeri üründür'' yazıyor.
nasıl yani sucuk benzeri?

iki lafın belini kırmak şu aralar ihtiyacı içerisinde bulunduğum bir deyim.
kadim kuzenim Anıl,kıymetli arkadaşım yusuf ve evlerinin çeşitli ziyaretçileriyle bu büyük açığımı,
boş vakitlerimde yanlarına damlayarak bir nebze olsun kapamaya çalışıyorum.
kendilerine sonsuz teşekkürlerimi iletirken en kısa zamanda tekrar yanlarında olmak istediğimi belirtirim.
özellikle yusuf ile tasarım kasmamız lazım.
enteresan fikirlerim var.

çoğunlukla görünmese de
ergen erkek okul pantolonu diye bir şey var.
arka orta dikişleri patlamaya hazır vaziyette bekleyen bu pantolonlara toplutaşım organlarında denk gelebiliriz.

yeniyıl ve 14 şubat
hersene bu ikisinin telaşı olmasa ekonomi çökecek.

bu arada janset 2009 yılını canlandırdığı reklamda alabildiğine güzel.
2010 geldikten sonra lazım olmayacaksa
o 2009'u ben alabilirim.

ısrar var,teklif yok
durumları gelmesin başınıza
bater bir vaziyet.

maillerini itina ile okuyan birisiyim.
okunmamış mail sayısı 8572857 olan insanlara dayanamıyorum bazen.

tek ayağın uyuşması kadar berbat bişey var mı?

bu yazı da bu kadar işte.
keyfim yok.

21.12.2009

gerçel-gerçek heyecanı.


okulda dolanmalarımın birisinde onu gördüm gene bu sefer karşı istikametten yavaşça geliyordu kafamı uzatıp kendisini yeni hatırlamış gibi yaparak.
''aa merhaba'' diyerek uzun zamandır planladığım,
arapçayı çağrıştırdığı için uğruna tıpkı bir genç gibi 'selam' kelimesinden vazgeçtiğim
ve başına ilgisiz şaşkınlık eklediğim ''aa merhaba''yı ortaya salıverdim.
karşılık verirken arkadaşları koşmadan seri adımlarla ve yüzlerinde ''hmm'' ifadesiyle uzaklaştılar.
aslında tüm kişilerin durumun farkında olduğunun farkındayım ama godoslama durumu anlatsam olmayacağının da tecrübe ile farkındayım.
''çay-kahve içelim mi'' aşamasına getirebildiğim söylemlerim direk kabul gördü.
kahveyi ben ısmarladım,
oturacağımız yer içinse kibarlık yapıp üşüyüp üşümediğini sordum.
kibarca içeriyi seçti.
kaptım geldim kahveleri konuşmaya başladık.
tahminim gibi eğlenceli bir tipti sesi beklediğimden daha ilginçti.
yine burnumun hiç koku alamadığı bir gündü kokusu gelmiyordu.
bu aşamada uzun uzun sessizliklerin olmadığı uzun uzun konuşmadan zerre heycanlanmıyorum,
sıradaki aşamalar da aklımdaydı
bir şekilde onun bir iletişim medyasına kayıt olacak ve iletişimimi 24 saate yayacak sonra hoşlandığımı belli ettiğim dişi kişiyi etkileyecek ve onun da bana karşı hoşlanma his potansiyelini açığa çıkartacaktım.
bütün bu planın düzenin farkında olmak da beni zerre heyecanlandıramayacaktı.
işte tam o an esnasında uyandım.
uyurken bile rüya olduğunun farkındayım.
o derece sıkıcıydı.
bu işin gerçeği kesin böyle olmayaca bak görürsün Oz.

20.12.2009

Kumkapı Matem Havası

İstanbula Annem geldi geçenlerde,Gelir gelmez de teyzeme ''Nergis'' almış Taksimdeki çiçekçilerden.
aklında ve rüyasında ''Nergis'' ismi dolanan ben de direk görünce bi garip olmayayım mı?
hoca durur mu yapıştırmış cevabı...

şimdi aslında öleceksin yani,
ne diye uğraşıyorsun ki?
söyleyeyim:'' ne yapmak için değil, nasıl yapmak için uğraşıyorum.''

hazır İstanbuldan yakınken tıpkı bir öğrenci gibi: Ankara olsun, Çanakkale olsun ne bileyim Ankara üzerinden Eskişehirspor aktarmalı yolcularımız... olsun..
gezesim geliyor.

20lik diş denilen şey,20 tane dişin aynı anda çıkması olmasın..ne olur olmasın..

okula çok yakın bir yerde apart pansiyon gibi bir yerde yaşıyorum şu ara
tek başıma kaldığım odama yatıya kimse gelemiyormuş.
oturmaya da ''bağyan arkadaş'' bile gelemiyormuş.
demir atmışım yalnızlığa, hem de3 sayılık çizgisinin gerisinden, üstelik deliksiz.

Nostaljik medya cümlesi:''akşam Memoli var.''

Süper İtiraf:
şu zalim dünyada bir kızın yapılmaya çalışıldığı birisiyim ben.
kızın adı Aslı,
ancak ben o ara sürekli bu adı, başka adlarla karıştırıyordum.
ha adını karıştıracağıma kızla kırıştırsam iyiymiş.

ilk perşembe günü uykusuza karikatür göstertmeye gideceğim. (umarım)

Mirkelam'ın Kargoyla bir olması?

yalana gerek yok şimdi,
insan yeni olsun,eski olsun sevdiğini özler.
ha kaçını?, kaç aynı anda özler?
onu ben bilemem.

sıkıntıdan kış günü kapalı çarşıya akşam dolanmaya gittim de cidden kapalıydı.

iki dirhem, bir çekirdek nedir diye düşündüm yeni leptopların özellikleri gibi birşey olduğunda kararkıldım.

indie boy olacağıma repçi boy olaydım iyiymiş, onlar daha rahat kabul gördüler gibime geldi.
gerçi indiboyluk eşittir tarz tip gibi kavramlar da var neyse..

sevgili bossanova bu yazıyı sana özel postalayacaktım ama sonra dedim düşünmem yeter.
bir de yazım bildiğin gibi değil.
okunmaz yani..

kumkapıya kumkapanı demek,
işte Oz!

ninni duyunca ağlak bir hale giren insan kesin var Bence!
onlara ninni falan söylemeyin.

Kajin diye arkadaşım var benim Kaju gördüm aklıma geldi
fıstık gibi?

kardeş hasreti bambaşka dağlıyor.
acıya alışmamış yerinden..

oturup bir kahve içmekten basediyorum ya.
ayakta da olur lan.

wolverine-bolverin esprisi yasaklanmış yapanlara 3 yıl süreyle ''zeki müren göbeği'' denilecekmiş.

1+1 eve 2 denilsin
2+1'e 3

Kadıköy güzel yahu
evlenilecek kız ama muhabbeti de güzel kız. tipi var orada.

Yeni yıl mı? geliyor
yılbaşı mı? geliyor
birini seçin olaya bakışınız ortaya çıksın.

laleli civarı bildiğin yabancılık yeriyimiş
nijeryalı komşularım.
nice nice komşularum ve call centerlar.

lütfen karikatürcü görünce çok neşeli olmasını beklemeyin hatta kimseden beklemeyin.
bir de neşesin insanın dudakları uyşuşuyor somurtspordan.

Alpay Erdem'i gördüm galatasaray lisesinin karşısında.
bu kadar işte.

70'lik 50'lik ve 33'lük birayı da aynı masada görmek nasip oldu ya
ne gam
ne keder.

antalya-istanbul arası masaüstü bir bilgisayar seti kaç paraya gelir acaba kargoyla?

29 şubat salı akşamı saat 22-30'da beyoğlu ''clandestino el tias cafe'' de tek kişilik özel konuklu gösterimle sizlerle birlikte olacağım.
şaka len şaka
isteyen arasın bişiyler içeriz
ne biliyim belki komik bişeyler anlatabilirim.

not evet genel temam yalnızlık
gizli temam ise annemdir.

öperim.

14.12.2009

açan kovalanır


şimdi bir şey deniyorum normal yazdığımın 8-10 katı kadar hızlı düşünüp yazıyorum.

kendimi web sayfalarında değil görsellerde aramı seviyorum ben.
videoları denemdim hiç.

kavanoz dibinde kalan kahveler arkadan ağlarsa mis gibi kokar he

kavanoz diyince aklıma gagavuz geldi
hey gibi ve gidi

mızıka ile armonika ilişkisi nedir ne değildir?

neyi sevdiğini,
neleri sevmediğini keşevederek bulan insanlar da var.

yarın güneş doğmasa diye bir sürü ilginç gibi romantik gibi söylemler var.
bunu düşünürken ay doğmasa pek farkedilmez gibime geldi benim
gerçi Replikas ne diyor ''güneş doğar,ay bir yere gitmez''

sinamada izlediğim en kötü filmlerden birisi:adı sen ben ve dupri olarak türkçeye çevrilmiş film.

çaresiz ev kadınları dizisindeki kadınların esmerce olanları fena hatunlar değil gibime geldi.
gerçi sivri suratlı çok kaşlı olan hep ağlıyor.

2 kişinin katıldığı Antalya'dan 1 liraya film alırız organizasyonu içerisinde aldığım ''qui m'aime me suive'' adlı filmi de pek sevdim,pek beğendim.

Laleli'nin tıpkı Antalyaya benzemesi
fakat,zencisinin daha çok olması.

kumaş çeşitlerini seviyorum
süet ve kadife şimdilik benden torpilli.
nubuk ise dikkat çekiyor.

açılır açılmaz şarkı çalmaya başlamasın internet sitelerinde
yapmayın bunu.

komikli video yasaklanmış.
çocuğum komiklik yapsa,düşse kafasını falan yarsa, ağlasa falan da internete koysam diyen ebebeynlerin de beyinleri alınacakmış ebeleri kalacakmış.
işte o ebelerin hatrını soruyorum bazen.

dünyanın tüm leopar desenlerini istiyorum.
fizikötesi deneyler yapacağım o enerjiyle.

jüpiter diye gezegen varsa,
büstiyer diye de olur.

dersaneye kazandım haberi için girdiğimde
en güzel 2 hocam vardı orada şans mıdır nedirse artık?
8 tane erkek hocayla da tokalaşmalı öpüşmeli kutlamara girebilirdim.

ingilizce hocaları bi başkadır
yıllar bana bunu öğretti.

l.c.w. giderek türban kullanan hanımefendilerle doluyor.


evlenen yaşıtımız arkadaşa şaşırmam.
ne zaman boşanır o zaman hiç şaşırmam.
bu şaşırmamlarımla bazen sinir edebiliyorum insanı.
ama şaşırmam o konu üzerinde konuşmayacağım anlamına gelmez.

haşmetinden sual olunmayan kuzenim Captain Blues ile ''kış mevsiminin çok yakıştığı adam'' olaya karar verdik.
bu işin sonu corc kuluuniy.

her an bir lays reklamında oynayabilirim.

kürt açılımın ile dtp'nin kapanmasını kimse ironi dolu bir yazı fırsatı olarak görmesin .
mizahtaki kurallar uygulansın ve ilk akla gelenler yapılmasın.

eskiden sözlük terketmek vardı,sonra facebook terketmek en son da blogger terketmek gördüm.

gülerek uzaklaşıyorum bazen tıpkı bir armağan çağlayan gibi.

'yemekteyiz Antalya'ya Güllük caddesinin meşhur robot kişisinin çağrılmasıdan da öte
bunu gören Captain Blues'un ayakkabıcının sigara içen çirkin payloçosu yok muydu diye sorması?
geçen haftanın komiklerinden.
ne caddeymiş biizmki de..

metallica elemanları komşudan şeker falan istiyorlar mıdır?
kesin istiyorlar hatta browni yapıcaz diye yanlışlıkla kuntakinte bile yapıyorlar.

gizli projem beatles şarkılarının farklı yorumlarını topladığım klasör yavaş yavaş büyüyor ve çeşitleniyor.

sinema fiyatları düşmüyorsa da DWD fiyatları düşsün.
Konser fiyatları düşmüyorsa Albüm fiyatları düşsün.
sen kolayca kopyalanabilir bir iş yapıp da ''korsan,korsan'' diye ağlarsan olmaz.
ha, mafyasına ben de karşıyım o başka.
ama bak The Beatles'in kopyalanamayan cdleri var.
bizde de kendi albümlerini satın alan Ferhat Göçer ile bunu ortaya çıkaran Kayahan kavgası var.
bu arada da bazen Ferhat Göçer ile Ferhat Güzeli karıştırıyorum da gerçekten bir olurlarsa diye korkuyorum.

Cenk ve Erdem beylerin dergisi müebbet muhabbet kapanmış galiba.

çok kısa,çok geniş,çok sakallı ve kısa saçlı ergen liseli olmasa dünya dönmez.
bir de arkaşının sevgilisinin gönderdiği mesaja cevap düşünen kızlar olmasa.

bu arada geçen yolda yürürken bi adam bir kıza ''senin için ölürüm temalı yarı arabesk hazır bir mesaj atmış'' kızın annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın kendi kendine 6-7 kere ''çok süper yazmış valla'' dedi.
anasına batım, kızından da kaçtım.

bozulan kartımı teslim ettiğimde bana 1-2 ay sonra gelir diyen öğrenci işlerimin samimyetini seveyim.
bir de aynı kattaki prehistoriya bölümünü seveyim.
tüm yollarım olmasa da bir çok yolum oradan geçiyor.

uçan kaçan kurtulmaz
fakat
bir tarafını açan, kesin kurtulur.
ayrıca ''açan kovalanır.''
kişinin gidip kendine kova almasına da kovalanmak denir.

kovalaynen diye de bir f1 pilotu vardı.

kewell gola atınca ''daddy cool'' şarkısını çalan alisamiyen bir Fenerbahçeli olarak can kattı canıma.
ilk fırsatta kewellı bir maça gideyim.

başka bir öğretmeni öğrencilere şikayet eden öğretmen nasıl bir mantıkla neyi amaçlamaktadır.

yetkililer de uyusun lan arada
yazıktır.

devletalan ilçesinin yetki köyü sakinleri,
yani:yetkililer.

bir yazının daha mütemadiyen sonuna gelmiş bulunmaktayız.
güleç yüzlerinizden peeling maskeniz eksik olur diye umar,
afiyetler dileriz.

Manzara okulumdan,Klişe Fotoğraf Benden..

12.12.2009

şüphelerimizin garanti fişleri


dünya nüfusunun bir bölümünün internet içerisindeki çeşitli sosyal paylaşım sayfalarına üye olduğunu düşünürsek,uzayda hayatın var olduğu hakkında şüphelerimizin garanti fişlerini rahatlıkla çöpe atabiliriz.
bildiğin uzay lan.

saçımı kurutmadan sokağa çıkarım olayları istanbulda pek olmuyor.

yapmaca-etmece diyordum ben.
arkadaşım yusuf, ''yapmaç-etmeç'' diyor.

84 adlı topluluk da inceden dumanın açtığı yoldan sızıverdi gibi
ambulans arkasına takılan araba gibi.

çok düzgün tipli insan 1-0 geride başlar benim ligimde
karikatürize tipleri zamanla severim.
bir de güzeli sevdiğimi geç farkederim.
her daim güzeli severim onu bilir,onu söylerim.

facebook'a hızlı giriş yapan insan var böyle anında paylaşımlar, yorumlar, arkadaşlar.
Above yahu?

''duran topların usta ismi'' denildiğinde durantoplar ilçe adı gibi geliyor bana.

bindiğim belediye otobüsünün ön kapısının iç tarafında ''inilmez-çıkılmaz'' yazıyordu.
çıkamadım işin içinden.

10 parmak klavye:klavyenin uzunluk ölçüsü gibi.

new moon filmini bilmiyorum da müzikleri beklenmedik derece güzel bir albümü var kendisinin.
gerçi niye beklenmedikse.

evinin önünde süs havuzu olanın çişi gelir teorisi ne derece gerçektir?

ingilizce dersinde hep dalıp gitmişken hoca soruyu soruyor ezberden cevap veriyorum aferin diyor.

başkasının derdine kotalı üzüldüğümüzde ama üzülür gibi de yapmadığımız cidden üzüldüğümüzde büyümüş oluyoruz.

kargo tekrar dağılıp argo diye çıksa ya K.candemirsiz.

gugula ''gugul amca'' diyor türk dili hocam.
bir de gugula kuzgun yazınca esmer bir kadın çıkıp duruyor.

monopolide eskiden yeniköy tarabyaya takılırdım artık favorilerim taksim, beyoğlu, beşiktaş.
bir de yeri yurdu belli olmayan insanın monopoli oynaması.

çizim: Anıl Çelikkaya'a fotoğraf da bana ait.

11.12.2009

kalorifer


yıllardır her yılın son günü yaptığım tek şey: son akşamüstü renginde göğe bakmak.
bir sonraki yıla geçemeyeceğimizi düşünüyordum eskiden.
öyle yılın ortasında dünya bitmez bence.
adam gibi yuvarlak hesap, yılsonu olur.

kişinin bilgisayarındaki toplam mp3 sayısını bilmesi güzel bir şey.
oturup tek tek saymıyoruz tabii hepsini bir oynatıcıya atıyoruz sonra en aşşağıdakinin numarasına bakıyoruz.

yüze zoom yapılıp çekilmiş içli gibi, duygusal gibi fotoğraflar yasaklanmış.
bundan sonra portreden yakına kimse gelemeyecekmiş.

bilmiyorum kullanan var mı ancak ben bir film çekersem ve müsade alabilrsem GEVENDE şarkılarını kullanacağım.
''refik'' adlı şarkının hertürlü gideri var.
hele ki ''anonim'' vuruş noktam.

argo değil de 'jargon' garip bir kelime.

fotoğraf çeken birisinin fotoğrafını çeken birisinin fotoğrafını çeken birini fotoğraflayacağım.
sonra dünya 2 saniye bir düşünecek '' az önce ne oldu diye''.

hepsini geçtim, bienal'e bineal demem ve herseferinde Süeyman Demirel'i anmam.

kimlik fotoğrafı göstermemek klişe mi oldu ne?

''dil dile değmeden dil öğrenilmez.'' ve ''et ete değecek'' adı özlü sözlerimiz'in dokundurma ve ford merakı nedir?

direk şehirn adını almış bir eğtim kurumunda da okuyorum ya artık tahinli sos da koysalar üzerine gam yemem arkadaş.

o değil de ''yemekteyiz''in Antalyada olması.
ve uyanığın piyazı hazır alması.
tüm bunlar yetmezmiş gibi gençkızın piyaz hakkında ''yemek değil meze zaten'' demesi.
sonra gömleğimi yırtıp, tek kot pantolonum ile Antalyaya koşmaya başladım.
yolda seksi halimden etkilenenlerden reklam teklifleri aldım bir güzel reklamda oynadım sonra parasıyka afyonda yemeğe verdim kendimi..
evet sevgili okur, başıma ne geldiyse yemekten ve boğazdan geldi.
adım can olaydı da ''can boğazdan gelir'' diyeydim.

kışın repçiliği anlamıyorum ya..
paçaları falan hep ıslak.

insanoğlu etrafına sağ ve sol diyor, ileriyi geriyi saymıyor.
ancak medeniyet olunca da ilerliyor,geriliyor.
toplu hareketler ileri geri,
bireysel hareketler sağa ve sola oluyor gibi bir sonuç çıkıyor buradan.

aklıma takılsın diye süper karizma şarkılar dinliyorum gene de aklıma en düdük gibi şarkılar takılıyor.
geçen kış beatles''in help'ini takamadım haklıma.
ona yanarım,
gün geçer yanarım.

bilenler bilir antalyadaki seçkin kebçısı'nın logosu hayalet avcılarının logosuydu.
ve beytileri inanılmazdı.

mor ve ötesi'nin ''ayıp olmaz mı?'' adlı şarkısı tam bir şehir şarkısı.

artık hava durumu sırasında gösterilen haritalarımızda 3 boyutlu bir şekilde dağlarımızı da görebildiğim için mutluyum ve kişisel coğrafya bilgilerim de mutlu.

kalorifer yanarken aklıma kalifornikeyşın adlı şarkı geliyor.

oya-bora'nın oyasının sesini düşünüyordum haftalardır da Captain Blues söyledi:
tomy pickels'mış.
kendisinin tam adı da Oya Küçümen imiş ve kendisi dünyanın en tatlı kadınlarından biriymiş.
ayrıca süper baba adlı dizinin jenerik şarkısını da söylemiş.
dublaja da halen devam ediyormuş..

toplu halde değişik figürlerle güzel gibi eğlenebilen insanlar olmazsa organizasyonlar olmayacak vallahi.
nerede bir disko kralı programı
hemen aynı hareketleri yaparak eğlenen gençler orada
ne oluyor yahu?

Kadıköy candır..

rospu diye bir kelime iyiki yok
olsaydı ''o rospu, bu rospu'' şakasıyla uğraşacaktık bir de
''ruhospu'' yetiyor zaten.

doğan çocuklara isimler
erkek:Oğuz
kız:Emre

az önce sucu esmer bi kız geldi ve ''ilk suyunuz ücretsiz'' dedi ve bana saka marka bir bidon su verdi.
kız saka,maka verdi

neyse sıkılarak bitirdim bu yazıyı.
arayın da bi kahve içelim.


fotoğraftaki zat, Oya Küçümendir.

8.12.2009

''kopar ver yiyeceğinden''


ev sınırlarındaki ilk isyanım anneme tesadüf etmişti.
bana, tavşan logolu markanın kakaosu ile ustaca ve gözkararıyla süt hazırlayan kadına
''ya onu öyle koyma ya 2 kaşık koyulacak o,kendi kaşığı varmış ben ondan alacağım ayrıca''
şeklindeydi.
hayır kıçında sarı L.C. Waikiki pijamanla kime isyan ediyorsun değil mi?
ama olmaz işte düzen nizam takıntılar.
öpsene annenin elini,okşatsana başını yok ille de hayt huyt.
her kahve hazırlayışımda bu geliyor aklıma
titreye titreye yere kapaklanmıyorum.
öyle hoşuma gidiyor gülüp geçiyorum.
kendi kendimin hayatını yemişim bir yandan da.
neyse, başkasına yedirtmekten iyidir.

fotoğraf bana, kitaplar teyzeme aittir.

7.12.2009

yenlerdenizm akımı


hiç alemi olmayan vakitlerde olan komikler, komik oluyor.
bu kayıt altına alınıp aktarılabilecek bir komiklik olmuyor zira: olmayan alem ve vakit
ne kağıda küreğe
ne de cd'ye sığıyor.

''indie man'' dedi bana kadıköylü olan ''kadim dostum''.

kapari kelimesini cümleler içerisinde ''abi hemen kapari ben onu be ya'' gibi kullanmak istiyorum.
hem eğleneceğim hem de yabancıdan sayılacağım ve yabancılık her daim iş yapıyor.
arkadaşlarınıza bir sorun çaktırmadan ''ne göçmenisiniz?'' diye
coşkuyla anlatanlar çıkacaktır.

koskoca üniversitede de 'kitap özeti ödevi' veriliyormuş.
ayrıca üniversitemin şöyle bir ilanı da var
'' Üniversitemiz bünyesinde öğrenciler, çalışanlar ve çalışanların birinci derece yakınlarına yönelik olarak karate kursu düzenlenecektir. ''
savunma sanatı muhabbetine kanıp hukuk fakültesinden tam katılım bekliyorum.

özgürlük, seçenekler ile doğru orantılı bir histir.
bu yüzden insanlar kendilerini ''birşeyciler çarşısı'' yerine bir alışveriş merkezinde daha özgür hissederler.

millet fırsat kollayıp hava atar gibi orada burada olmadığını kendileri adına sahte hesap açıldığını söylüyor.
ha biliyorum mecburiyetten söylüyorlar ama bazen hava atar gibi oluyor işte
neyse ben de söyleyeyim.
tivitırda yokum.
benim yerime girip, kız tavlayan arkadaşlara da lafım yok ama tav vaziyetteki kızlara çok lafım olabilir.

bir tartışma ''hayır yani, sen kimsin?'' aşamasında donup kalıyor ya
içten içten patlatıyorum kahkahaları.
tanımadığın insanla ne kavga ediyon lan?

devinart adlı siteden bir şehri gezebiliyorsunuz yahu
ne güzel.

insanoğlunun ikibinli yıllar da da en büyük sorununun yüzündeki kılları ve tüyleri olacağı kimin aklına gelirdi.
tabii ki tüy dökücü ve alıcı şirketlerin.

oğuz ismi hakkındaki bir teori ok ve uz kelimelerinin birleşiminden meydana geldiği ve uz soyunun oku anlamına geldiğidir.

deniz kelimesini cümle içerisinde kullanayım
''nedeniz ve niyeyiz?''

geçen cuma büyük bir tespitmiş gibi muhabbet arasına sıkıştırdığım cümleye bakın
'' her kafe aslında biraz fransız''
bundan sonra ''her fransız ne kadar kafe'' falan deseydim değişik olurmuş.

kız istemeye çiçek ve çikolatayla geliyorlar.
kız gidiyor çiçek ve çikolata kalıyor.
kız solar mı bilmiyorum da
kalanlar yitip gidiyor.

sene 2009 ve okan bayülgene inatla okan deniyor.

ah milenyum ve saftirik coşkusu geldi bir an aklıma.

evet tahmin ettiğiniz gibi şarkıların sözlerini değiştirip de söyleyenlerdenizm akımına dahilim.
dahili bir numaram henüz yok.
gsm numaramı bilenler arayıp manga şarkıları söyleyebilirler.
(Bir an komik olur gibi geldi)

tepedeki grafik'in tişörtü vardı da vaşington dolaylarına göndertmiştim kendisini
hey gibi,vay gibi,
hey gibi,vay gibi.

gittim.

3.12.2009

ya insan hayatınının karşısından eskiyse?


gitar yüzyıllardır peşinden insan sürükleyen pratik ve popüler bir sazdır.
lakin insanlar bıkmadan usanmadan gitarın nimetlerini birbirlerine bile bile anlatır dururlar.
ben kişisel sosyal sorumluluk projelerimden bir tanesini bu olaya yönlendirdim ve tarihi kararlar aldım ancak hangi tarihte aldığımı hatırlamıyorum.
bundan sonra kumlarda mandolin çalınacak,arp çalınacak hatta hız alınamayacak yan fülüt ağlatılacak!

sinirle telefonu fıtlatmak ancak sinsi gibi yatağa,yastığa fırlatmak.
işte bunu yapmayın.

otobüste otururken önümdeki demire ayakta bekleyen bir kız poposunu yasladı da pantolonunun arka dik dikişi kayboldu.
o an nasıl korktum anlatamam size.
olmaz olsun
öyle denim,
öyle kot,
öyle jean.
bu arada popya bakan birisi olduğum ortaya çıktı.
seçici olduğumu bilinsin

ege ve haluk levent'in yanyana fotoğrafı var mı acaba?

parmak uçsuz eldivenim hiç olmadı hayatta.
ve eldivenlerimin parmak uçlarını kesmeye hep çekindim.

bucak diye bir yer var
ne dipte,ne bucakta
ayan,beyan ortada

o değilde doksanların sonu ikibinlerin başında serdar ortaç-ebru gündeş dostluğu vardı
o ne oldu o?

bu da başıma geldi
okul kartımın para yüklenen mekanizması bozuldu.
ha zaten başka mekanizması var mıydı bilmiyorum?
ama bozuldu ve bilgisayar bilişim diye değişik bir bölüme yönlendirildim
çok bilgisayarcı bir görevli görüdüm orada rahatladım.
demekki aylardır görmüyormuşum çok bilgisayarcı.

deniz seki'nin tutukluluktan çıkınca özlü söz salması ortalığa beni kendisinin facebooku hakkında bir 10 saniye kadar düşündürdü.

geniş aile adlı dizinin sponsoru şen piliç,
dizi reklama girerken zuhal topal'lı reklamı yayınlamasın.
olmuyor öyle valla bak.

facebook'un facebook'da hayran sayfası varmış !!??

erkekler bazı şeylere ''erkek işi - kız işi'' diyor
kızlar hiç diyor mu?
bence demiyorlar ve her işi erkeklere yaptırıyorlar.

dünya güzel de ,sen niye içince kafa tutuyorsun dünyaya?
sadece kafa güzel olabiliyor zaten.

benden orhan pamuk olmaz.
yazarlık açısından demiyorum
tipimden olmaz
orhan olurum,
o kolay onu hepimiz oluruz.
ama orhan pamuk olmak çok azımıza gider.

inanıyorum ki bloggerler en iyi röportaj yapılası insanlar.
aynı zamanda raportör bu insanlar.
can insanlar canan insanlar.

ya hayat insanın karşısına eski sevdiceğini çıkartır,
ya insan hayatınının karşısından eski sevdiceğini çıkartır.
(güzel laf oldu bu ya, unutmayayım ben bunu)

camel sigarası görünce kemal isimlilerle dalga geçmek bitsin,yokolsun,yasaklansın.

''forget'' güzel kelime

pitbull sayesinde hepimiz ispanyolca 4'e kadar sayabiliyoruz.
ha ben calle oço adlı şarkısında saydım 8 kere tekrarlıyor bu eylemini
bu da 32 ediyor.
e her sayıyı 1 saniye olarak düşünürsek
32 saniye az buz süre değil.

fakültemde yeni saç uzatmaya çalışan erkekler hemen seçiliyorlar.
bir de saçını yeni kısacık kestirmiş kızlar var.
che falan yalan yahu, özgürlüğün ilk koşulu saçını karşıcinse adanmış şekle sokmakmış arkadaş.
bir de yeni ingilizce öğrenen çok hevesli ergen dişi var ki kendisine ingilice bir kelimeyle sesleniyorum:''above''

''ne olur geri dönme'' yazıyor kimi duvarlarda.

caddeler artık tavukdöner kokmasın.
dünyanın değil de, ülkemin tüm belediyeleri bir olsun bu yolda.
böyle şeylerle uğraşan bir parti kurayım da alayım seçmenin oyunu.
ilk icraatım oy kelimesine ''rey'' denilecek
seçim zamanı ''oy oy'' esprileri bitecek!

içinde sema kelimesi geçmeyen playliste playlist demem
ki zaten ben playlist değil pileylist derim.

bir zamanlar yüksek sesten şikayet cümlesi
''telefon çalsa duymayacağız''dı
burada ev telefonu kasıt ediliyordu.
artık cep oldu o telefon.

yorumsuz:bir arkadaşım 93'lü kardeşi facebookunda aşık olduğu kıza ''yeniden doğdum seninle beraber'' demiş.

doğan çocuklara isimler
erkek:beled
kız:belediye

görseldeki sarı-mor-yeşil bildiğiniz beyindir.

not yorumsuz bölümündeki 93'lü arkadaş heklenmiş.
ondan öyleymiş.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...