28.06.2012

Golden Tooth and Neighbourhood



Merhaba sevgili okur, nassın iyisin ?,
iyisin iyisin.

bence insanın aklı sadece kaçarken ve sıçarken değil örneğin spor sonrası da çalışıyor.
en azından benim ki öyle,
 birazcık günlük spor hareketlerimi yapayım, birazcık kaslarıma kas katayım..hemen aklıma çok zekice fikirler geliyor..
 (tabii şu an hem çok kaslıyım hem de çok zeki bir erkeğim mesajı veriyorum farkındayım.)
he ne diyorduk, tabii bence bu durumun sadece kan dolaşımı ile alakası var.
 Zira modern insanlar olarak bütün gün o  nadide popolarımızı bir yere sabitleyip bekliyoruz böylece beynimize gitmesi gereken o kan kıçımıza gidiyor ki o kanın bazılarımızın poposuna da gitmediğini selülit adlı portakal kabuklarından anlıyoruz.

bu arada selülit  yazlık bir kavramken portakal kabuğu dibine kadar kışlık bir kavram.

geçen gün gene çay içmeyen bir insanı tanıdım ve gene dedim ''çay içmeyen insan mı olur ?''.
midesi bulanıyormuş, her türlü çayı içemiyormuş.
anında gözümden düşürdüm kendisini.
ki gözüm yükseklerde olmadığı için pek acımamıştır diye umuyorum.

Doğuş tam Dj ismi değil mi ?

herşeye rağmen edebiyat fakültesinde okumayı çok seviyorum,
 geçen gün 'acı patlıcanın kırağı çalmaz' şeklindeki atasözümüzdeki kırağı ve acı patlıcan kelimelerini konuştuk bahçede.
bu arada acı patlıcan dedikleri de bizim közlemelik diye adlandırdığımız patlıcanlar, kırağı  ise bir çeşit yağışmış. aslında tam olarak yağış değil de havaolayı.

''varınca çaldır'' hayatımızdan hiç eksilmesin hatta sevişmelere de dahil olsun.

bahçedeyim yerine baccedeyim  diye mesaj yazan bir arkadaşım var.
ismini veremediğim bu arkadaşıma cevabım hep aynı: Aysu Bacceoğlu.

tamam espri yaparken zamanla çok çok önemlidir ancak herşey zamanlama demek değildir öyle olsa Sayın Tag Heuer espricinin kralı olurdu.

eskiden hayat bilgisi derslerinde genel kültür kuralları da öğretilidi şimdi var mıdır acaba?
bir ara sınıf öğretmeni arkadaşıma sorayım, unutturmayın.

arada bakıyorum facebook timeline bazı vatandaşlarımızı çok zorlamış;
özellikle de kapak fotoğrafı durumu iyice sarsmış bünyeyi.

uçak olsun, otobüs olsun bunların biletleri çok çirkin şeyler.
kaybetmemek zorunda olduğun bir şeyin çok çirkin bir şey olması daha çirkin bir şey.

düzenli olarak düzenlediğim bir evim var, sanıyorum yakın gelecekte daha düz bir ev olarak yaşamına devam edecek zira ev arkadaşı durumları karışık ev düzmek gerekebilir.

babası çok kahraman olan kızdan ve hiç kahraman olmayan kızdan korkarım.

Türkler turnuvaya katılamayınca Almanlar da yenik sayıldı.

lütfen uçuş personellerine garson muamelesi yapılmasın, ülkece en büyük sorunumuzun işe saygı duymak olduğu anlaşılsın ve işine saygısı olanlar alkışlansın, artık bazı şeyler aşılsın.

çok renkli iç çamaşırı mağazasında çok özgüvenli davranan erkekten korkarım.

mahallede altın dişli genç kız gördüm,
bazı şeyler ölümsüzdür.

twitter'da dikkat ediyorum, ünlülerin çok çok çok çok çok gereksiz gönderilerini RETWEET etmeye yemin etmiş bir kitle var tarihe nasıl seçicilikle not düşüyorlar bilemiyorum da gereksizin  tekrarı daha bir gereksiz oluyor.

halen ünlü görünce şaşıran biriyim,
gerçi şaşma süremi yarım saniyeye kadar indirebildim..

çok çok koyu ama siyah değil kahverengi
işte o renk mobilya da bir kışlık hava var..
bir risk almamazlık var.

''bekarlığın yakıştığı adam'' diye bir tabir var: bildiğin saplığa övgü.

damadı facebooktan eklemek tamam da peki ya: facebookta gelin-kaynana?

peki ya burnunu yaptırmış bir kızı çat diye farkettiğini belli etme telaşı içerisindeki kızların burnu?

Antalya: Karpuz Kabuğundan Reçeller Yapmak.
https://twitter.com/piyaztheoz/status/218138738054795264

Zampara'nın Ölümü ve Zampara'nın Ölümü 2 adlı şarkıları Teoman yazmamış ama tam Teoman şarkısı olmuş.

hikayeye göre diyarların birinde krala sunulacak bir şarab'ın şişesi eğri üretilmiş..ne yapsak diye düşünen yetkililer krala demişler : ''kralım sizin önünüzde saygı ile eğilen şişeler ürettik'' kral da hadi bakalım demiş ve şişeler bugün bile eğri üretilmiş.

birbirlerine ''bebüş gibisinnn'' yazan sevgililer de görüyor bu gözler.

*'' Zaten bir kadın sevmiyorsa ''seviyorum'' demez; Sevdiği zaman ''sevmiyorum'' dediği olmuştur ama o konuyu kafana takma sen ''
Behzat Ç.

*''Beni taşıyabilecek erkek arıyorum''
Türk Kızı

Kitchenette diye bir yer var belki görenininiz gideniniz vardır efendim,
 yurdumuz sınırları dahilinde olan bu lokanta  fırında kaşarlı simiti 16 Türk Lirasına satmaya kararvermiş.
Susamı insan etinden üretsen o fiyat çıkmaz.
bir de simit bazı şeylerin sembolüdür simite bu yapılmasın.
http://www.kitchenette.com.tr/documents/Kahvalti.pdf


İkinci Yenicilerin Sloganıdır: ''Laleli'den dünyaya giden tramvay'' ve her fakülteye gidişimde aklıma gelmektedir.

ölmesini bilmeyen hiç gelmesin.

Coca Cola ve Pepsi'de alkol çıkması haber olmuş,
haberin ardına pek bakılmamış.
çıkan alkol oranı muhtemelen bindebir  oran ve o kadar alkol atıyorum.. şeftalide de vardır.

Dinlere inanmayan tamam da 'Dillere inanmayan' ne olacak ona ne diyeceğiz.

en çirkin halidir bir dayak yemenin yerde tekmelenme ve bu sebeptendir ki ne zaman bir filmde ucuz bir dayak sahnesi çekilse, mutlaka yerde tekmelenme yer almaktadır.

Rahmetli Aysel Gürel de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Mezunuymuş,
Denizlide doğmuş Trabzonda büyümüş Trabzonda yüzen bazı arkadaşlarının Vurgun yemesi şarkı sözlerine de sıkça yansımış.
bir de şöyle demiş: ''Kültür: Türkiye’de tamamen dibe vurdu. Alfabeyi okuyana, internetin başına oturup yazan çizene ne kültürlü diyorlar. Kültür sonsuza kadar okumaktan geçer.''

arada hatırlatmakta fayda var, sigara içen insanlar olarak ağzınız kokuyor.
Orta Çağda faşist yönetimler yüzünden fakir fukara kalmış çilekeşlerin ağzı kokardı.
hatta Karanfil çiğnemek o zaman da varmış.

itina ile avm xrayleri tarafından saygıya maruz kalan biriyim.
yakalyamıyorlar efendim..
hayır üzerimde öyle çok fazla kanunsuz bir şeyle girmiyorum ama üzerimdeki metal eşyaları da çıkarmadan geçiyorum.

eğer Antalyada yaşıyorsanız koyu renk penye bir ürün kullanamazsınız.
SOLAR.
koyu renk naylon ürün solmaz ama
YAKAR.

anahtardan büyük anahtarlığı kimse sevdiremez bana.
ayakkabının ayakkabılıktan büyük olması gibi saçma sapan bir durumdur o.

koyu sarı demek yerine tok sarı demek de ayrı...

çoğu zaman şüpheci gibi dursam da içimdeki pragmalar kölesi ölmek bilmiyor.
'hasretinden pragmalar eskittim'

çay zaten tartışılmaz  mevsim içilir de sıcak kahveyi sıcakta içen insan kahveye gönül vermiş insandır..
yoksa artık heryerde satılıyor soğuk kahve karışımları muzlusu falan da var maşallah.

geçen gün ilk defa balık avlamayı denedim ve başardım gerçi genlerimde zaten böyle bir yetenek olduğu beni tanıyanlarca bilinen bir gerçekti.
neyse efendim balığı avlamak falan bunlar da güzel şeyler tabii ancak denizin rüzgarın verdği sonsuzluk hissine dahil olup balık beklemek cidden çok huzur veren bir olaydır tavsiye edilir.

tepedeki fotoğraf avladığım balığın fotoğrafı.
balığın akıbetini belki daha sonra anlatırım.

bu yazı burada biterce.

17.06.2012

AMA-GI


Merhaba,

Lana Del Rey'i detaylıca dinlememiştim, daha yeni dinleyebildim.
ağır mağır şarkılar, nağmeler falan iyi  güzel hoş da peçeteye yazılı şu dizelerle karşılaşınca ne yapacak?
''hoppala yarim yaz geldi,
çarşıya kiraz geldi,
aldım beş okka kiraz,
 o da yâre az geldi''
buradan anlıyoruz ki sevgili Lana Del Rey: dudaklar falan maşallah ama bir Hatice değilsin.
flash tv'ye selamlarla izliyoruz:
not:bu arada bunu okuyorsan Lanacığım bil ki kahve içme teklifim halen geçerli.

ellerimdeki kesif pril kokusu kesildiği gün dünyayı yeniden yaratacağım;
ve cehennem yağmur olup yağmaya başlayana kadar da koruyacağım.

'beni öldürmeyen şey'i ben öldüresiye döverim.

internetten toplanan imzaların nasıl bir geçerliliği vardır acaba?
bir hukukçu olsa da sorsak.
hukukçular nefret eder gerçi böyle bedava danışmanlıktan.
a bir de doktorlar.

''gerçeği mi söyleyim yoksa uydurduğum yalanı mı ?'' dedim.
ikisini de duymak istedi.

Ankaralı şarkıcı ekolü nereye kadar acaba?
mesela sene 3027 olduğunda da Ankaralı Yasemin Feat Ankaralı Turgut videolarını görecek miyiz youtube'da.?

kart geçmeyen tekelcinin havası hiç birinde yok.

iphone'da Hugo oyunu gördüm baya Türkçe falan konuşuyordu.
kafam karıştı.

The Clash'in vokalisti ve gitaristi Joe Strummer'ın babası  dönemin Türkiye büyükelçisi olduğundan Joe Strummer Ankarada Doğmuş.

a101 adı bir dersin adı gibi geliyor bana.

arada bir uzun saçını yeni kestirmiş erkek görmek lazım.

bir Çiğdem S. vardı o ne oldu o?

Gece acıkmalarına adanmış ömürlere selam ederim.
gerçi yaz vakti sıcakta öğlen yemediğin yemeğin intikamını gece yarısı serinliğinde alırsın güzel olur.

İstanbulun yalnızlığı büyük çirkinlik,
 bazen sanki herkesin birsi varmış gibi.

''Derin vadileri ara,
Mavi Dalgaları ara.''
Hitit metinlerinden Telepinu metninde yazıyor.

güzel bir pizza da saatlerce övülüyor.

''benim icin ah mutluluk, şarkılardaki dümbelek''
-Fergan Mirkelâm-

geçen sabah  "tövbe Allahım tövbe"  adlı ilahiyle uyandım.
aha dedim tamam ölmüşüm..ayılınca farkettim: yan dairedeki teyzeler evde toplanmışlar canlı söylüyorlardı

çay bardağında rakıyı küçümseyip limonata bardağını rakı bardağı olarak bellemiş insana da zerre saygım yok.

bazı insanların suratları çok aşşağıda oluyor yani bir nevi alınları uzun oluyor,
fotoşopla düzeltmek istiyorum hepsini.

Buzdolabında beklemiş lavaş kadar çekilmez ne var bu hayatta?

''ayyaaa ay ayyyaa yoo'' diye bağırıp sempatik olmanın tek yolu şarkı söylemek.

bir şey paylaşmak elimizdekileri ortaya döküp herkesin kendi payına düşenleri alması değildir.
paylaşmak elimizdekileri karıştırıp daha yeni ve daha çok edip yapacağımız bir iştir.

içip içip kendini aramak, içip içip başkasını aramaktan iyi ve ekonomiktir.

Disket artık sadece ''kaydet'' butonunda yaşyan bir nostalji bizim için.
ve devrik gibi cümleler kurunca oluyor daha anlamlı gibi.
çok da değil aslında.

göz yaşının bir damla olanı makbûl ''Fışkiyeyle'' ağlayan japonlar anlamadı bunu.

ilkokul beden eğitimi öğretmenimiz Ali K. çok kral adamdı akordeonu vardı bizim yürüyüş tempomuzla birlikte şarkı çalardı.
düşünsenize eşofman takımlı, kızıl fırça bıyıklı, boynunda düdüklü bir akordeonlu adam.
daha sonraları küçük kuzenim ilkokula başlayacaktı ve Ali K. da sınıf öğretmeni olmuştu
''ona  gitsin'' dedim.. gitti iyi oldu.

''bir insana ceza vermek istiyorsanız bakkal yapın'' demişler bir abime o da bana dediydi.
üzerine konuşup ''s*çmaya gidemezsin çok zor'' kararına varmıştık.

çocuk şansı bir başka:
kardeşim 5-6 yaşlarındayken yazlık yerde bir anda ağlamaya başladı, acıyan yerini gösterdi baktık biz arı soktu sanmıştık..
doktor baktı;
arı sokmamış ısırmış, kıyamamış mıdır nedir ?
bir de o tatlı olduğundan galiba ona sinek böcek çok geliyor,
bana hiç gelmez.

muhabbet bir yerde arap yermeye geliyor ya
o arada çok coşan insana da sempatim azalıyor.

nerede bir eğitimsiz ve güzel gibi bir ses var;
 orada nağmeye çok abanan bir insan var
ve o insanın karşısında çok etkilenen ''ayyy'' diyen teyzeler var.

Şöyle bir fransız gibi şekilli piknik yapmak nasip olmadı.
zaten hep birisi çıktı mangal dedi ve ben o üçgen sandviçleri hiç değişmedim ekmek arasına.
insan o üçgenle doyar mı allahsen?

''ne kadar çok tefferuatı varsa o kadar çabuk bozulur bu meret''
70'ini devirmiş dedemin  cep telefonları hakkındaki özlü sözüdür,
bir de duymayan kulağına telefonu tutup telefondaki bana ''gene ayarı bozulmuş bunun'' diye fırça atması vardır ki: cihana bedel.

''neyim kaldı'' yerine ''nem kaldı'' demenin samimiyetini hiç bir şeyde bulamadım.

kardeşim de büyünce acaba benim böyle şekilli fotoğraflarımı yapacak mı?
bazı blogger kızlar yapıyorlar ya aileden büyük erkek fotoğraflarını..
 bir de altına samimi övgü sözleri koyuyorlar.
tabii ben o zaman yaşlanırım ''heheh mehehehe ulen hayta'' falan derim
ve dünya döner gider...

google'ın sarı-kırmızı-yeşil imgesini sevmiyorum.

bakyorum sene 2012 hâlen doğumgünü tebriğini mutlu yıllar diye atan var.
insaf,
 haziranın ortasında yılbaşı atmosferi yaşattınız
insaf.

'' El Öpenlerin Çok Olsun, Samsung Galaxy S3 Kazan‏ '' diye spam mail almışım iyi mi ?

Antalya 50 dereceyi görmüş,
şikayet eden nasıl terkedileceğini az çok biliyordur.

Güzel olmaya çalışırken bir anda gözlüksüz gördüğümüz kız ne olacak peki?
o nasıl bir fedakarlık ola ki?

Behzat Ç.'nin Abisi Şevket Ç. : "kombi 2'de yansın... karın yanında olsun.. insan hiç üşümez ki.. işte evlilik bu!"

elektronik müziği aşırı aşırı aşırı sevmeyen insana mesafem var.

tepedeki çizim Özgürlüğün bilinen ilk yazılışı olan AMA-GI
Sümerce bir ideogramdır.

doğan çocuklara isimler
Erkek: Mobile
Kız: Cellphone

şarkı tavsiyesi Athena'nın 1993 tarihindeki One Last Breath albümünden Bazil:
Athena - Bazil

13.06.2012

Old Gods of the Tea


merhaba,

çayı, kahveyi ama özellikle de çayı övmek belli belirsiz bir kitlede moda oldu galiba.
tam da anlamadım sadece ön düşünceler bunlar..
benim  ''ben pek çay içmem'' diyen arkadaşım da var ve her seferinde yaşıyoruz aynı diyaloğu :
''ben pek çay içmem''
''nasıl? çay içilmez mi ulen ?''

sonra aklıma hep ufakken içilen paşa çaylarnı geliyor,
zaten ondan aldığım tadı başka şeyden alamadım.

çok şekilli gençte çok sinsilik var bence.
biribirimizi kandırmayalım:
 bir çocumuz annesinden, babasından, dayısından, halasından... harçlık alan insanlarız.
almıyorsanız da bu o kadar da gururlu bir olay değil.
 bunda bir mutsuzluk saklı,
dikkat edilmeli.

teyzelerin amcaların adres sormayı çok sediği biri olduğumdan bahsetmiş miydim ?
peki ya adres tarif etmeyi beceremeyen biri olmamdan ?.
gerçi,
 geçen hafta fakültede bir öğrenciye minimum ingilizceyle bir adres tarifi yaptım.
prehistorya ile protohistorya'nın yerini karıştırmış.
allahtan biliyorum aradaki meseleyi de, yerlerini de.
bilmeyen için şöyle anlatayım:
 prehistorya tarihin yazısız dönemidir,
 protohistorya ise yazısız bir toplumun yazıyı kullanan bir toplumun yazıtlarında bahsedildiği andan itibaren girdiği dönemdir.
 yani protohistorya ''bi dur sana yazı geliyor'' dönemidir, dedikodunun yazıldığı dönemdir.

yunanistan esnaflığı bilemedi.

normal koşulların ekseriyetle ve mütemadiyen hastasıyım;
krizi fırsata çevirmeyi de bilmeli erkişi.

devlet üniversitesi kazanılır, özele gidlir.

yalnız nostaljik doksanlar muhabbetlerinde kimse Atilla Taş'ın harika dizisi Zilyoner'den bahsetmiyor.
 demek ekemeğini yiyemeyeceğimizi düşündüğümüz nostaljik muhabbete giremiyoruz.
geçmişi artistlik yapmaya çalıştığımız sohbetinize meze yapmayınız, hakkı neyse veriniz.

Ukraynalı bir komşumun Fransada yaşayan kardeşi ''burada kitap okumayanın yüzüne bakmazlar'' demiş.
derdim Fransayı övmek değil,
ülkemde güzel insanların içerisinde okuyan da okumayan da vardır,
okusa daha güzeldir o başka ancak bizim ülke kocaman bir kitaptır. (klişe gibi söylem)
bir de aynı Ukraynalı arkadaşım  doğduğu şehir için ''buraların ankarası gibi'' dedi,
dedim sen tam bizden olmuşsun..
bizde de 8 tane falan 'doğunun parisi' var.

bir kere teoman'ın şarkısındaki gibi: ''bir telefon çığlığı ile yalnız bir güne uyandım.''
ve ''alo'' dedim.
karşıdaki ses: ''merbaha ben derya baykal..'' diye başladı..
 o arada seçimler vardı deniz baykal falan derken 2 saniye beynim ve ruhum ayrı yönlere dağılıp bedenimi terketmiş.
reklam olduğunu anlayınca ayıldıydım.

''samimiyet moda olunca cehalet meşrulaştı''
-Umut Sarıkaya-

fakültemiz'in giriş katında iki adet öğrenci tuvaleti var ve bunların ikisi de erkekler tuvaleti.
bahçede oturan kızların tuvalete gidişi biraz olay yani..
diyorum ''dilekçe verin  de birini size yapsınlar''
bir şey yapan eden de yok.
bunun üzerine iki tane kız geldi, kadın cinayetleri ile ilgili imza istediler attım imzayı diğer konuya hiç  girmedim.

kizir karsın bir köyüdür,
köroğlu köye hakim olmaya kalkmıştır,
kiziroğlu da onu suya tepmiştir,
köroğlu da övgü ile türkü yakmıştır
''kiziroğlu mustafa bey, bir beyin oğlu,
zor beyin oğlu.''

bir de şey var:
''bakın ben ingilizce kitap dergi bakıyorum'' deme ihtiyacı
e iyi aferim,
zaten ingilizce o kadar az kişinin bildiği bir dil ki yaptığın adeta bir mucize.
senin bu yaptığın brezilya'nın iyi futbol oynuyorum demesi gibi bir şey.
ben sümerce, hititçe falan okuyorum,
hiç senin gibi şekilli renklendirme yapıp da internete yüklemedim fotoğraflarını.

milkshake ve patates kızartması,
beklerler aynı tepside.
gariptir biribirlerine yakışması,
sonrası hep.. hadi neyse.

Ali Desidero'yu ezbere bilmeyenler şöyle bir ayrılsın.

ne olduğunu anlamadığımız ev böcekleri ne garip.
sinek desen değil, başka bir şey desen hiç değil.

gezegene büyük saygım var benim.
hele ki yaşam kaynağımız güneşe.

melike demirağ'ın twitterda 746 takipçisi var.
vay ''arkadaş''

risk alıp kaybetmek: harareti alır diyerek içilen çayın, sizi daha da harlaması.

kadınlar unutmaz,
filler unutmaz.
bir kadına fil dersen.
ölse de unutmaz.

bir de,
artık çay yok deseler ''Güneşte demlerim senin çayını.''
Cem Karaca düşünmüş söylemiş zamanında.

istanbul'un sıcağını yok sayıyorum,
pantolonla falan geziyorum  ki Antalyaya gidince şoka uğramayayım.

dikkat ettim: metalika kutalika türevi rok metal topluluklarının konserleri tam gaz devam ederken, abiler gitarları davulu ağlatırken..
seyrci şarkının bir bölümünde ''hey hey hey hey hey''lemeye başlıyor.
 işte o kısımı hiç sevmiyorum ben.

normalde ''ıyh keko'' falan diyecekleri insanın adının ''franco al perez'' olduğunu öğrenince g*tü başı oynayan kız da bir ayrılsın şöyle.
benim meselem bu kızla franco kardeşim.
 yoksa benim için senin bir alicandan bir mahmuttan farkın yok..
zaten bu kavruk teninle, bu kıvır sakalınla da farkın olamaz.
bir de bu kızların sarışın hayranı olanları var,
onların da rusçu hemcinslerimden pek farkı yok gibi.

fotoşoptan göz rengini ciddi amaçlar uğruna değiştirmek kadar çirkin bir şey var mıdır?
ülke olarak fotoşopa bakışımız zaten ''makyaj hilesi programı'' şeklinde.

Ümit Besen, ''Nikâhına beni çağır sevgilim'' derken erkek tarafının düğün yapmadığını da inceden vurguluyor galiba.

Kurt Cobain ölmeyeydi acaba solo kariyer yapıp indie müziğe kayar mıydı?
Foo Fighters gene olur muydu ?.
bu arada Dave Grohl'un Muppet's filmindeki rolü bu kadar güzel olabilirdi..
adam zaten davul dünyasının Animal'ıdır hatta Nirvana'nın Something şarkısının kaydı sırasında kendini zor tuttuğundan bir Nevermind belgeselinde bahsedilir.

yalnız, bu ilginçlikler insanı kıyafetlerinin fiyatlarına bakıyorum son zamanlarda:
hiç de öyle bohem yaşama uyumlu şekilde ekomomik kıyafetler değiller.
oğlum yazık günah paçalarınız falan hep yerlerde giyiyorsunuz zaten onları.
annenizi,ablanızı alın yanınıza da bir alışverişe çıkın.
mesela benim annem istiyor ki ben hep kargo pantolon giyeyim,astronot gibi gezeyim.
siz de bir dinleyin ananızın sözünü, efendi gibi bir traş olun.
kız vermezler lan adama.
oğlum bakın ne zaman görsem 8 sap 2 kız geziyorsunuz, demek içinizden 6 sap bu davadan rahat rahat dönebilir.
haydi gelin kendinizi bir avm'nin kollarına bırakın..
kısa ve geniş  kollu keten gömlek çirkinliği sizi bekliyor !

bulaşık süngerleri neden sarı-yeşil ?

tepedeki şarkı:
Paul McCartney - Michelle (Beyaz Sarayda Michelle Obama'ya itafen çalınıyor)

7.06.2012

Standart Hayatların Değil Ama Hayat Standartlarının Hastasıyım.


Merhaba,

kız öğrenci evlerindeki diğer kız öğrenci evlerine göre olan fark, erkeklerde yok .
erkek öğrenci evleri daha önceden kestirilebilir yerler .
eğer erkekseniz herhangi birine gidip kestirebilirsiniz kimse karışmaz hatta alt eşofman verirler bu öğrenci evi geleneğidir.
öğrenci evi demişken aklıma yurt günlerim de geldi kalabalık bir yurttaydım ben,
yurdun kapısının önünde de başka bir hayat vardı:
sürekli orada takılan bir kitle ve yemek siparişi getirmiş lokanta motorsikletlileri falan olurdu.
böyle yerlerde kültürel olarak beslenebileceğiniz çok fazla kaynak yok.
örneğin: bilmem biliyor rmusunuz  ama söylemeliyim ki devlet yurtlarında kütüphane adlı yer sadece ders çalışmak için masaların olduğu salonlardan ibaret.

nerde bir pembe barbie sırt çantalı adam görsem,
mutlu bir kız çocuk oluyor yakınında
ve hep kazaklı oluyor bu adamlar.

Pepsi Türkiye geri çekildi.
umarım yepyeni bir reklam stratejisi ile geri döner.

kimi için ders düşmüştür kimi için gece, bazı öğrenciler sabahlayarak sadece sınava değil, derse de girerler .
hocalar hiç bilmez,
koskoca hoca olmuş ama bilmiyor işte..
zaten ailesinin yanında üniversite okumuş da hoca olmuş insanın sadece akedemisyenliğine saygım var.

-Tarih önce kendini düşünür: önemli bir şey varsa yazar,
detaya girmez giremez.
 o yüzden biraz düz adamdır hatta çıkarcıdır.,
-Matematik neyse odur: sade soda varsa içer yoksa içmez.
gizemli desen değil, kötü-sisnsi desen hiç değil.

sarhoş duruma, ''kafam güzel, kafam iyi, kafam bir milyon'' denmesi.. sarhoşluğun tatlı tatlı övülmesi.. bunlar güzel şeyler bir yerde.

''parasız eğitim istiyoruz'' pankartı açan gençlerimiz hapis cezası almışlar,
oh olsun tabii parasız eğitim de neymiş öyle?
siz devleti ne sandınız lan ?
babanızın devleti mi lan bu?
parasız eğitim verecekmiş...yok ya,
bak parasını veren ne güzel yerleşiyor üniversitesine, istediği bölümde okuyor..
siz anca tembellik edin yan gelip yatın sonra parasız eğitim isteyin.
 bir de size allah bilir parasız sağlık da istersiniz siz ?
lan oğlum, can bu lan can !
değerli ve bedelli olacak tabii.
suyla dönmüyor bu.. devlet ki o suyu da satıyor .
düşün artık zor durumda devlet,
 bir de sizle uğraşamaz..
 da haydi basın gidin.. bir daha görmeyim parasız eğitim falan da neymiş ?
sosyal devlet mi sandınız siz burayı?
..tövbe.. hâşâ ..

benim için blackberry ve apple sadece ingilizce meyve isimleydi gerçi hâlen de öyle.

Flört yeni albüm doldurmuş, cd'nin yanında plak da çıkarmış..
 umarız bir şeylere öncü olur,
 dijitaller gene indirilir de plağın tatının bir başka olduğu anlaşılır.

borusan'da sergi gezmiş ve pek de beğenmemiş bir şekilde çıkarken mercan dede'yi gördüm aynı koriordaydık refleks olarak hem yol hem de selam verdim ustaya,
karşılık verdi.
ustaya saygı hamurumda var demekki.
hamurum var benim, baya poğaça falanım aslında ben..

hiç de sevmem poğaça da neyse o da bambaşka bir konu.

bizden nasıl böyle kulaklıklı bir toplum yarattınız?
sıkcak kanlı insanlardık lan biz.

geçen gördüm: ingiliz konsolosluğu binasının arkasındaki küçük yeşil alanda sokak çocukları yakaladıkları güvercinleri salıyorlardı, demek insanın doğasında var önce yakalyıp, ızdıraba kul edip..sonra azad edip de tatmin olmak.
yakışmaz canlı kişiye böylesi.

üniversite sınavına hazırlanırken bir çok edebi eserimizin adını yazarını ve inceden konusunu ezberlemiştim ve ezberlediğim için okuyasım gelmemişti mehmet rauf'un eylül romanı hariç.
ilginçtir bir kere perde takarken farkettim, babanem'in televizyon koyduğu mobilyada kitap rafında varmış o roman,
ne zamandır alıp okuyacağım,
o romandaki hayali belki gerçek yapacağım.

birdenbire olan şeyleri eğer çok özlememişsem sevmem,
standart hayatların değil ama hayat standartlarının hastasıyım.
gerçi şairin dediği gibi ''herşey birden bire oldu.''

birara internetini messenger'ın ''sorun gider'' seçeneği ile düzelten insana denk gelmiştim.

aşktan bahsetmeyen şarkılar daha bir kalır insanın aklında.
hayatta aşktan ötesi de vardır.
ve galiba aşktan ötesi hayatın geri kalanıdır,
geri kalması kolayıdır..çabalarsanız geri kalmaz.

insan, ne kadar sarhoş olursa olsun kustuğu yeri unutmaz.

eskiden oralar hep dutluk muydu?  bilmem de
dutluklar burada hep eskidendi.

önüne geçemediğinin ensesine yapış ve ardına çek.

kadıköyden metrobüse giden yolda dönerciler falan var,
 havaalanına giderken gördüğümüz yol üstü lokantacıları gibi.

Folium salviae officinalis bildiğimiz adaçayı demekmiş.
bu ara kendisini araştırdım bana pek bir faydası çıkmadı, kadınlara iyi geliyormuş.

Haftasonu, tadilat sesine uyanmak aşırı çirkin bir his..

internet sitesinde kullanıcı adını falan yazdığımız bölümde ''beni hatırla'' diye bölüm var ya size de hüzün vermiyor mu o bölüm ?

denyo ve lavuk modası vardı bir ara.

gece son toplu taşım aracı ile seyahat edenler daha bir sakin daha bir sempatik oluyorlar...
ta ki o akşamüzeri saaatlerinden kalmış hafif seksi kadın araca binene kadar.
o dakikadan sonra derin bir gerginlik hasıl oluyor araca..

şekilli blogger fotoğrafı diye bir şey var;
geçi artık tumblrcı fotoğrafı var.
grafiker biri olarak az çok çözdüm ben de davayı,
tepedeki fotoğraf da o efektlerin uygulandığı bir fotoğraf.

Madonna'nın Türkiye konserinde Türk dansçısı Türk bayrağı açmış ve bu da Hürriyet internet sitesinde haber olmuş.
oğlum köpek insanı değil insan köpeği ısırında haber yapacaksınız,
 adam Türkiyede bir Türk,
Uygur Özerk Bölgesi bayrağı açsın öyle haber yapın
 yahut konser İsrailde olsun,
 aynı bayrağı orada açsın haber yapın.
konuyla ilgisi yok da Madonnayı da hiç sevmem,
gençken de çirkince yeteneksiz  bir kadınmış,
şimdi de öyle.
ayrıca mayolu ve 1958 doğumlu birisinin dansını heyecan içerisinde izlemek isteseydim daha fiziksel dayanıklılık gerektiren bir iş seçerdim.
gerçi böyle de belim ağrıyor, öyle de ağrırıdı.

yolculuklarda değil belki ama bavulda bir hüzün var.
bavulsuz seyahat edip; gittiği yerden bir şey alıp giyen insanı anlayamadım gitti.
insanın hiç mi vazgeçilmez kıyafeti olmaz ?

eski çağ uygarlıkları güneşe tapmayıp ne yapacaklardı ?

usain bolt o kadar hızlı koşmuşki duramamış çiçekçi kızı da almış götürmüş
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/78293/hizini-alamayip-cicek-veren-kiza-carpmak-usain-bolt

A4'den de ötesini öğrenmeye başladıysan işler değişiyor demektir.
A5 ve A3 popülerdir.

vücudunun bir bölümüne rasathane ekletmiş insan buldum twitterda:
link


gencecik kızın çok güldüğünü anlatmak için ''yarıldım ya'' diye bağırması sonucu uzaktan atılan hin bakışlar.

atasının da nostaljik ismini taşıyan insana hep bir sevgim var,
zaten yeni isimleri sevemedim.

dünya olarak yazın kafamız dağılsın diye spor müsabakaları izliyoruz.
 gerçi aynı şeyi kışın da yapıyoruz da kış olanı kafa karıştırıyor.
 yaz olanı daha şenlikli.
 ha bir de karpuz bozulmadan yensin.

millet gitmek istediği yahut gittiği tüm o havalı gibi şehirleri sayarken benim Edirne - Tekirdağ demem garip karşılanıyor galiba.
bu arada: Trakya kelimesi Eski Yunanca trachea kelimesinden türemiştir ve "gırtlak, soluk borusu" anlamına gelmektedir. Bir başka deyişle Trakya, "Boğazlar Ülkesi"dir.
Spartacus'e de selam olsun.

geçenlerde ''artık kimse kimseyle savaşacak kadar aptal değil'' diye bir laf ettim bunun üzerine savaş çıkarsa çok bozulurum, gerçi savaş çıkarsa ben zaten bozulurum,
sevişilecek bir tarafı yok savaşın,
vatanını milletini müdafa uğrunda çarpışan tüm canlar esaslı insanlardır o başka.
ama amaç sadece savaşı kazanmaksa o daha başka.

son zamanlarda Nada isimli yeni keşif ettiğim  topluluğu dinliyorum,
bir yandan da Portecho'ya bakıyorum o halde şarkı tavsiyeleri onlardan gelsin.
nada - gece düştü
portecho - 9pm
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...