27.06.2013

Yeni Başlangıçlar



 Benim yahut onun olmayan evlerden birinde uzun bir aradan sonra organize edilmiş bir arkadaş toplantısındaydık,
şehrin içinde 2+1 bir ev için kalabalık sayılırdık ve ev sahibi bizlere şarap ikram ediyordu, hepimiz tam bir camış gibi içtiğimiz yaşları geride bıraktığımızı belli eder bir şekilde giyindiğimiz için şaraplar azar azar ikram ediliyordu hali ile biz de azar azar içiyorduk.
bir yerde okumuştum insanın her yedi senede bir arkadaşları değişiyormuş galiba bunların da vadesi doldu baksana ayıkken çekemiyorum artık diye düşünerek dolapta bira aradım fakat bulamadım. (6'lı paket light kola vardı.)
hüzünle karışık bir ifade ile dolabın kapağını kapatırken onunla göz göze geldik.
onunla karşılaşınca az önce yüzümde bulunan hüzünle karışık ifademe yakalanmışlık gibi bir şey de eklendi ancak bu ifadeleri osuruğu öksürük ile savuşturur gibi bir "Öhöm" ile hallettim.

 Organizasyonu (buna parti denemez) düzenleyen ev sahibesinin üniversite hatta belki de lise yıllarından beri arkadaşıydı, ilkokul arkadaşı da olabilir yahut eski mahallesinden miydi?
neyse canım.. zaten kadınların anlatıklarını dinleme konusunda hepimizin sorunları var.
ev sahibesinin "canım" arkadaşlarından biri işte..
bi'dakika, adı neydi lan?,
hasiktir, 3 kere falan da tanıştım ben bir de bunla..
ne güzel eskiden olsa boynuna isimli kolye falan takardı da öğrenirdim..
neyse siktiret bir şekilde idare ederim herhalde..

 Hiçbi'şey demeden sanki ne aradığımı biliyormuş gibi bir bardak çıkardı tak diye fayansa koydu hareketlerinde garip ve sert bir ritim vardı buzluğun kapağını açtı cam bir meyvesuyu şişesine koynmuş suyu bardağa doldurdu ve bana verdi.
Bozmadım, gözlerine baktım ve en samiyetsiz sesimle "a sağol ya sen gelmesen çırpınacaktım" dedim.
"önemli değil" dedi,
önemli değil derken de onu incelediğimi farketti,
onu inceliyordum çünkü: galiba çeşitli plastik cerrahi müdahaleler geçirmişti..zaten beni farkedince en korktuğum kadın davranışlarından birini yaptı ve bir şeyler bekler bakışlarını takındı..

 Tam o sırada mutfağa bir kaç kişi geldi aralarından birisi sigara almaya gidecekmiş "bir şey ister miyiz?" diye sordu ortamın ayyaşı ben olmayayım diye içki siparişi veremedim;
halbuki paraya kıyıp bir black label ile ortamı yahut en azından kendi iç dünyamı şenlendirebilirdim fakat markete giden kişi zaten çok az tanıdığım biri olduğu için elin adamına ses etmedim; samiyeyetsiz moda geçip "geleyim mi seninle? kaçırmasınlar seni" diye takıldım, cevabıda dinlemedim; mal mal sırıttım.
zaten galiba ona yazılan kızlardan birisi benim geride başlattığım bu atağı kendi lehine çevirdi.

 Marketing tayfası da gidince Bayan Bi'şeyler Bekler Bakışlar ile tekrar başbaşa kaldık,
ağzım doldu ayağına yatarım diyerek sudan son bir yudum aldım. Sudan sebepler şakası da burada gerçek oldu.
Ben suyumu yutkunurken sadece kadınların aldığı o ince garip sigaralardan birini çıkardı hello kity'li bir çakmakla yakmaya çalıştı ama yakamadı,
önümde Malazlar kibrit vardı, el ettim, ağzında sigarayla "gundör" dedi..(gönder)
attım tutamadı, komik oldu, ortam da biraz yumuşadı.

 İnce ve komik sigarasından çok derin bir nefes çekmeyi denedi,
haliyle olmadı ama farketmiştim büyük tehlike geliyordu
zira: sigarasından çektiği nefesi zemine tam dik bir açıyla tuttuğu ve diğer elinin avuç içi ile dirseğinden desteklediği kolunun ucundaki iki parmağı ile sabitlediği sigaraya doğru üfledi ve ayaklarını sallmaya başladı.
sanırım canı çok sıkılınca kadınlar böyle sigara içiyorlar artık filmlerden mi öğreniyorlar, yoksa genetik bir şey midir o kadarını bilemeyeceğim üstelik düşünemeyeceğim çünkü: önümde dev bir sorun var,
geliyor, hissediyorum..

 "ee" dedi "puff" dedi (bknz. sigara) "bi'şey demeyecek misin ?" dedi.
"demeyecek" derken ağzından halen sigara dumanı çıkıyordu ve yüzündeki estetik operasyonlardan bahsediyordu, hali ile beğenilmek istiyordu.
Aslında "evet çok yakışmış gibi" kadın kuaförlerinden duyabileceğimiz sözleri söyleyerek oyunu kuralına göre oynacaktım..
ancak, benim için yeterince sıkıcı geçen bir gecenin üzerine bir de bu baskıyı kaldıramadım ve baskı altındaki her erkek gibi soruya soruyla karşılık verdim "sen beğendin mi" diye sordum.
durumlar eşitlenince, sırasını savdığına sevinen iki boktan satranç oyuncusu gibi olmuştuk.
"beğendim artık sike sike" beğeneceğim dedi.
normalde küfür duyunca rahatsız olmuş gibi yapan bu kızın küfürlü konuşması üzerine alaycı bir ses tonu ile "vay yeni başlangıçlar ha" dedim..
ve ekledim: " bak bu estetik ile güzellik falan benim çok anladığım şeyler değil, ancak senin yaşın az çok belli, bizim ve bizden önceki kuşaklardaki erkeklerin sonradan düzeltilmiş değil orijinal şeylere ilgisi vardır, kart koleksiyonu taso koleksiyonu falan yapmış bir jenarasyonuz sonuçta, ha dersin ki benim hedef kitlem bambaşka o zaman on numara olmuş ne diyeyim. eminim kadın arkadaşların da çok beğenmişlerdir zaten kadınların kadınlara beğendirmek için yaptığı şeyleri de oldum olası anlamıyorum " dedim.
galiba tam bir acımasız olduğumu düşündüğümden ve bunu kendime yakıştıramadığımdan dolayı bu tür konuşmaları karşımdakine bakmadan yaparım gene öyle yaptım konuşmam bitince baktım gözleri dolmuştu ve sigarası bitmek üzereydi, sigarasını tablaya bastı,kadınların evde topuklu ile dolaştığı bir organizasyonda olduğumuz için iki "tak" sesi ile yanıma geldi, üçüncü sesi de "çat" olarak yanağıma bastı.

 "Gel" diyerek elimden tuttu,
sanıyorum düşündüğümden daha sarhoştu ve dolapta bulamadığım içkilerin sebebiydi,
misafir yatak odalarından birine beni götürdü,
kapıyı kapattı, dudaklarıma yapıştı ve düşündüğümden daha sarhoş olduğu için dudaklarımın tamamını tutturamamıştı, dudaklarımın boşta kalan yarısı ile aslında ne kadar zeki bir kadın olduğunu yarın buna pişmanlık duyacağını falan anlatmaya çalıştım bir tokat daha yedim.
"ben" dedi, "neye" dedi, "ihtiyacım olup olmadığını bilecek kadar" dedi, "zekiyim" dedi.
"senin gibi" dedi, "hatta sizin gibi" dedi, "her duygusal karışıklıkta" dedi, "kilitlenip kalmıyoruz" dedi, "doğru yahut yanlış" dedi, "o karışığı çözmeye çalışıyoruz" dedi.

Seviştik,

...Memeleri de silikonmuş.

Şarkı: Vivaldi - Vedro con mio diletto

Çizim: Bana ait.

24.06.2013

Vengeance is a Cold Tea



Merhaba,

*Malumunuz olan ve 31 haziran 2013 gecesi başlayan mükemmel gündem oluşturduğu kültürler, var olanı ortaya koyduğu kültürler ve benzeri bir çok sebeb ile beynim ve beyinciğim sürekli gıdıklanmaktadır.
Bu sebeplerdendir ki blogum bir süre boş kalmıştır olsundur;
sağlık olsundur.

*Hani sevdiğiniz bir dizinin yaz sezonunda tekrar bölümleri başlar da ilk bölümlerine denk gelirsiniz: yavandır ve samimiyetsizdir ama daha iyi olacak gibidir, onu da bilirisiniz.
işte bu bahsettiğim ilk bölümler "ilişkiler" dünyasında sizden ayrılmayı kafaya yahut gönlüne koymuş olan sevgiliye denk düşer:
o sevgili de yavandır,
o sevgili de samimiyetsizdir,
o sevgili de ama daha iyi olacak gibidir...
olmayacaktır: o dizi orada yeni başlarken,
bu ilişki burada yeni bitmektedir.

*"Abi Geçen Eleniyi Öptüm" diyememiş de şiirde çıtlatmış Orhan Veli.
Zaten söz söylemenin en güzelini şairler bilir, gene de şaire kız vermezler.
" Ya o muallayı sandala atıp ruhunda hicranını söyletme hikayesi? "

*bugün 2 isyanım var:
1- Sene olmuş 2013 halen perde takmak diye bi'şey var.
2- Sene olmuş 2013 halen fayton diye bir şey var,
öncelikle hayvana eziyet sonralıkla koku kirliliği,
ikidir belediyeye yazıyorum ses etmiyorlar ve evet, ben o belediyeye yazan adamlardanım,
dünyamızı böyle de güzelleştirebiliyorum.

*Bu arada yüzde ellisine sahip olduğunuz şeyin çoğu değil yarısı sizdedir,
aynı şey karşı taraf için de geçerlidir.

*ilk paragrafta bahsettiğim 31 haziran gecesi başlayan mükemmel gündem içerisinde kuşak araştırmacılarının çok güzel yazılarına denk geldim sanırım en çok da onlarla ilgilendim, özellikle sazı elline almış olan "y" kuşağına (ingilizce "why?" şeklinde okunuyor) dikkat etmek gerek..

*Yiğit Özgür, bir röportajında söylemişti "kiralık ev ararken karikatürcüyüm demiyorum,
gazeteye karikatür çizdiğim için gazetede çalışıyorum diyordum." diye.

*Eğer hayatın dibindeyseniz bir çok sorunu yaşamış ve çözemeseniz dahi bu bir çok sorunun çözümünü öğrenmişsinizdir.
sanıyorum sokaktaki hazır cevap insanların hikayesi biraz böyle.
bu arada çözümünü bilip de çözemediğiniz sorunun da allah bin belasını versin muhtemelen insanlık dışı bir çözümü var onun;
ve yine muhtemelen çözümü para ve benzeri şeyler.

*İnsan yarın bu saatlerde nerede olacağını bilemiyor yahut da bilmek istemiyor,
ne bileyim bilmek isteyeni de anlarım,
bilmek isteyen olmak isteye de bilirim; çünkü: yarın bu saatlerde nerede olacağını bilmek istemek huzurlu bir konumda olmak demek galiba..
e haliyle insan konumundan memnun değilse risk alıp maceraya atılıyor kaostan yeni bir düzen yaratmanın peşinde oluyor,
gerçi insan dedim ama bu bahsettiğim kaostan yeni bir düzen yaratmanın hassosunu Türkler yapyıyor..

*Düz saçlılar kıvrımlı saçlara, kıvrımlı saçlılar da düz saçlılara özenir.

*Yazın kışı,
kışın yazı özleriz.
kimse ilk ve son baharları seviğinden bahsetmez,
onları hep gizliden severiz,
kendimize saklarız.
yaz ve kış sosyal aylarken ilk ve son baharlar tek başına güzeldirler.

*İsmini veremeyeceğim Öğretmen bir arkadaşım var yakın zaman da Milli Eğitim Bakanlığından Öğrtemen olduğuna dair kimliğini aldı,
Öğretmen kimliğine Öğrtemen yazmışlar.
İşin Garibi kendisi farketmemiş, daha da garibi başkası da farketmemiş, kartı bana gösterince gülmeye başladım gene farketmedi sonra göstererek gülmeye devam ettim o zaman anlaşıldı gülüştük.
(bu arada bu paragrafın ikinci öğretmen kelimesi de Öğrtemen yazıyor.)

*Arkadaşım Kübra S.ye buradan selam gönderiyorum,
arada girip okumadığı, biriktirdiği yazıları okuyup duruyormuş görsün de sırıtsın.

*Telefonuna attığı şarkıların isimini tek tek düzenleyen insanlarla anlaşabilirim diye düşünüyorum.

*Babanem dedi ki: "e yazar çizer adamın hali bir başka.." halbuki balkonuna kurusun diye halı seriyordum sanırım kendimce orijinal bir teknik geliştirmişim.

*Kızlar hemcinsleri çatır çutur evlenmeye başlayınca "la noliy?" diye düşünmeye başlıyor. sanırım aynı "la noliy?"in erkek versiyonu da hemcinslerinde bir bir kellik belirtileri başladığında gerçekleşiyor.

*Lipton Doğu Karadeniz Çayı: aranan çay buymuş.
için içirin.
bu arada durmadım durunamadım hemen yeni çıkan "didi" adlı soğuk çayı içtim
a.101.'de satılan soğuk çaya oldukça benziyor tadı,
"didi"nin arkasını okudum üreticisi Çaykur değil Kristal Kola imiş.
ve yine bu arada Rc Kolayı hatırlayan var mı aranızda?
Rc, Royal Cola demekmiş,
bizim beğenip de içmediğimiz o kola Royal kesime hitap etmekteymiş.

*Kadın kısmının hatası erkeklerden ısrar beklemesi.
bir de her sıkıştığı anda "siz erkekler hepiniz aynısınız" demesi,
ulan bir dakika, siz kadınlar hepiniz farklısınız ve bu daha zor bir şey..
benim tanıdığım erişkin kadınların hepsi erkeklerin deri bileklikleri hakkında 286587265732 tane farklı fikir sunabiliyor.
yani hakkınızda genel geçer hiç bir kural yok,
siz kadınların işi o kadar kolay ki..
yahu hepimiz aynıyız be AYNIYIZ.!
buna rağmen beceremiyorsanız sorun bizde değil sizde.

*Eğer fotoğrafçı arkadaşlarınız varsa yolda bir anda kendi kendine konuşan kişi konumuna düşebilirsiniz,
arkadaşınız arkada fotoğraf çekmek için durmuştur, dönün poz verin bir de sizi çeksin geniş plan çeksin yolları da kadraja alsın güzel güzel..

*Hititçe öğrenecektim gidince öğrenemedim.

*"Çok sevince bulaşık oluyor taşıyor."
Geniş Aile dizisinde Cevahir Kirişçi karakteri kardeşi Zekai Kirişçiye söylemişti.

*2154621 kere 2154621 yazsam acaba okurken kaçkişi rakamı okumadan geçer. (sırıtmayın.)
(ikimilyonyüzellidörtbinaltıyüzyirmibir yazıyor.)

*Arkadaşım Başak E. ile yeni taınşmış sayılırdık,
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi bahçesinde kantine doğru giden koridor gibi bir yol vardır oradaki banklarda edebiyat girişine sırtımızı vermiş bir şekilde oturuyorduk,
o Bodurmdan bahsediyordu ben Antalyadan, ortak paydamız hep deniz kenarıydı,
konu kıyıdan kıyıdan bir anda Selaniğe kadar geldi,
Başak Selanikliymiş, "Yunanca biliyor musun?" dedim.
o sırada bahçenin bizim oturduğum tarafın tam aksi yönünden güçlü bir patlama sesi geldi,
bir süre sesin geldiği yöne baktık 8-10 kişi kaçıştı..
sonra da "ha evet" der gibi bir tepki verip konuşmamıza devam ettik.
Yunanca bilmiyormuş ama öğrenmek istiyormuş.
ogünden sonra çokça sefer yanyana çokça sefer de karşı karşıya oturduk,
iyi tanıştık ve bildiğim kadarı ile halen Yunanca öğrenmedi
(tercihini İngilizceden yana kullandı.)
Tanıdığım kadarı ile sorsam halen Yunanca öğrenmek istiyordur.
Tanıdığım kadarı ile Yunanca öğrenmeyecek.

*Antalya Dedeman semtinde bir parkta lütfen çimlere basınız gibi bir tabela vardı,
tabelayı belediye koymuş, o alanı halk için dinlenme alanı olarak belirlemiş.

*Biz çocukken ilk öğrenilen ingilizce sözcüklerden birisi "the end" idi (bir de quicksilver) sanıyorum hepimizin "the" kelimesini tam olarak anlayamamasının temel sorunu da budur.
bir de bazen "ve son" diye çeviriyordu hayvanoğluhayvanoğluhayvanoğluhayvanoğluhayvanoğluhayvanlar.
neyse bu yazı da burada bitti
the end.

5.06.2013

Şiddete Hayır Direnişe Devam

Merhaba, bizim "yalnız ve güzel" ülkemizde 2013 haziran ayı itibari ile bir çok şeyler yoğun bir şekilde yaşanıyor, bu yoğunluk iyiler ve kötüler için kimin ne olduğunun anlaşılması açısından çok güzel oluyor diye düşünüyorum.

bu aşamada herkesin eylemlerini Şiddet içermeden gerçekleştirmesi, ülkemize demokrasi getirmek için yanıp tutuşanların ellerini boş göndermek için en doğrusu olduğuna inanıyorum.

görseli ben hazırladım, lütfen paylaşın, A4 boyutundadır çıkartın basın ve asın.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...