18.06.2010
min -i mal
Terk edileceksen kışın terk edileceksin için öyle bir buz kesecek ki dışarısı bahara dönecek haliyle aklın piyaz,
için ayaz olacak.
sonra hemen bir maç bulacaksın,
ilk fırsatta derdini hiç çaktırmadan bağıracaksın avaz avaz.
çok düşünmeyeceksin merak etme o senden geçmiş,
yegane yadiar-ı efkar da geçecek.
bundan gayrı tarlabaşı çocuğuyum dikkatli olunuz.
bölüm hocalarımdan birinin antalya usulü piyaza olan sevgisini keşif ettim.
süper gelişmeler.
çok yaşlı kişilere aşık olanların sloganı:Bayat sevince güzel.
gün geçmiyor ki bir gün daha geçmesin.
közde değil sözde patlıcan.
cep telefonum adam seçmeye başladı
ömere mesaj atacakken bulunamadı diyor,
nazlıya mesaj atacakken de abartıp kendini kapatıyor.
pis kapışıcaz bigün.
tarzan'ın çok tarz olması.
adidasın kötü ayakkabısı oluyor bazen çok üzülüyorum.
bir de geçenlerde sadece puma satan bir mağaza görmediğimi düşünürken dün olivyum alışveriş merkezinde gördüm direk daldım dünyatakımlarının formalarını 2 tanesi 40 liradan satıyorlarmış aklım gitti tabii
aek forması giden aklımda kaldı.
bu yazıyı yazerken de üzerimde glaskow celtic forması var.
kelli felli kelli şu kelli turna...
ırmak makası:ırmakların kökünü kurutan çevre düşmanı
minimal yazımız burada bitmece.
16.06.2010
Mexican Coat
yaşım 22 çok kalabalık bir tramvaydayım.
ortalara ilerleyin diye anons yapıyorlar.
''Dante gibi ortasındayım ömrün''e de daha çok var.
ben kendimi ne sanıyorum?
bilmiyorum.
fakat tramvaydaki çekik gözlü kızlar beni kendilerinden sanıyorlar.
vallahi ben taraf tutmuyorum.
kendiliğinden kendinden geçmeye niyetliyim.
arkadaşım müge ''onuru gördüm onuruyordu'' dedi.
aynı müge'nin Antalya Atatürk havalimanının sota bir yerinde Duman grubu elemanlarına sigara ikram edip de
sigara içmişliği de var.
mezuniyet balosuna disko kılab'a giden rock müzik sevdalısı gençler en büyük gözlem keyiflerimden biridir.
o arada kalmışlığın eğlenme isteği ile harman edilmesini canlı izlemeye doyamam.
ben bu dediğim gençlerden 2 kere oldum siz düşünün.
hayır,liseden iki kere mezun olmadım.
ciddi bir fikriyatı barındıran bir protestoyu gülerek yapanları anlamıyorum.
iletişimci teyzeme sordum ''hehe ben de fikrimi söyledim'' etksi dedi.
Kuru fasulyenin sulu yemek olması.
atık benim de bir The Beatles tişörtüm var.
seçeneklerden george'un güzel göründüğüne insandımı aldım.
diğer seçenekleri alacakları beyoğlu iş merkezine götürürüm.
otururken inceden göbeğinin üzerine yükleniyorsan aman diyeyim..
ayaktayken inceden göbeğinin üzerine yükleniyorsan aman allah diyeyim.
sene 2010 ve hala edip akbayramın saçları...neyse.
geçenlerde farkettim çok az ünlüyüm ben.
fatih bas gitar bakarken çalışan eleman bana ''ben seni tanıyorum bir yerden'' dedi.
''iyi'' dedim ne diycem.
bu fatih'de yeni ev arkadaşım bu arada.
yeni ev tuttuk bu arada.
eşya kabul edilir.
ilk eşyam renk değiştirip duran top şeklindeki lambalardan.
''trib''e sokar adamı.
bu arada hiç yapmadığım şeyi tesadüfen yaptım.
teyzem alışveriş için markete girince elimde pontos (golden cinsi bir köpek) ile cihangirin ortasında hoş gibi ama değil gibi giyinmiş kadınların sempatisi altında kaldım.
üzerine pontos hapşırınca tavan yaptı bu durum.
nemalanmayı seven bir insan değilim ama sanırım bi ara bu taktikten nemalanacağım.
bunun sonraki aşaması da elde çocukla gezmek.
öyle bir durumum yok arada kardeşimi (10 yaşında biraz bana benzeyen bir kız) mc Donald'sa falan gönderiyorum.
babasıyım sanıyorlar galiba.
bazı kızlar bildiğin güzel
bazı kızlarda bilemeyeceğin kadar güzel.
kot ceketin yakıştığı dişiye herşey yakışır.
Aşortman kelimesi Nazlı'ya da bulaşmış
yaşasın aşortman diyelim.
aksini kimse iddia etmesin Norah Jones ile bira içilmez.
çay-kahve-şarap falan olur da bira olmaz.
telefondan gelen hasta sesi ile iyi olduğunu iddia eden çiğdem'e selam olsun.
galiba kendisi süper bir insan ve güzel olan kısmı ben bunu düşünüp de ''çiğdem süper bir insan iyisi mi onunla süper arkadaş olayım'' diye düşünmüyorum.
direk süper arkadaş oluyorum.
arada bir de görüşünce hoş oluyor.
o değilde yurtta çok eşyam var.
nasıl taşıyacağım ya.
valizlerden taşarım.
en sevmediğim şey de yaz günü kışlık taşımak.
kış günü kışlık kolay en çok yer tutanları stratejik bi hesapla giyiyorsun üzerine tamam zaten.
''gerçek tikiler'' dedi geniş aile dizsinde zekai kirişçi.
bir de aynı dizideki nazan karakterini oynayan Bihter Dinçel daha sevecen ve sevimli olmasın yahu.
onu mu sevicez dizi mi izliycez.
kendisinin izmirden bir arkadaşı 2009 yılında gittiğim dersanede felsefe öğretmenimdi o da hoş kadındı yahu.
hoşlandığın kişini kendine has bir msn dili oluyor ya
o dil kötü olursa bi tiksin miyormusun?
şebnem ve zeynep isminde insanlar tanımak kafaca rahatatıyor beni.
bir de elvin var extradan o da süper bir durum.
ufaktan beri düşünüyordum bu durumu.
(farkındaysanız hep kız ismi)
bir de geçen gün düşündüm ahmet diye basketbolcu yok.
mehmet de 'okur' var bi.
kim ne derse desin ''şişe açtırmak'' çok çirkin bir hareket bence.
kendi şişeni kendin aç arkadaşım.
açtırmak nedir yahu?
Doğan Çocuklara isimler
erkek:uygur
kız:barış
şarkı tavsiyesi: Uruguay Milli Marşı.
10.06.2010
Dondurma:bal,süt,yumurta gibi üçlemenin bir parçası
içeri girmeden listeye bakıyorum,listede ''karışık dondurma'' yazıyor çocuklar gibi şen oluyorum,direk dalıyorum yemekhaneye.
sıra yok, akıyorum koridorda ve tabldotumu alıyorum tabldotumdaki iki adet ''algida cup'' var daha da çocuklar gibi şen oluyorum
ancak hiç belli etmiyorum zira: tek başımayım,
tek başına yapılan sevinç gösterileri eğer spor müsabakası esnasında bir sporcu tarafından yapılmıyorsa,
yapan kişiyi deliymiş gibi gösterir.
yemek aldığım bölümün hemen ardındaki masanın uzak ucuna oturuyorum.masanın başında karşılıklı iki kız var.
biri türbanlı ve güleç yüzlü diğeri 90'larda pop albümü çıkarmış kadın rokçulara benziyor ayrıca bu kızın küçük memelerine eklediği büyük bir dekoltesi var,
e gözüm kayıyor halinde ve bir geleneğin bozulmadığına şahit oluyorum.
her büyük dekolteli küçük memede olduğu gibi onunda memesinde beni var.
hemen aklıma Karacoğlan'ın ''beyaz gerdanına bir ben gerek'' söylemi geliyor üzerine çok da düşünmüyorum.
oturup yemeğimi yiyorum sıra dondurmaya gelsin diye bir telaşım var,kızlar konuşuyorlar kulak kesiliyorum ''kader,din,evlilik(olmazsa olmaz gibi bişey bu) ,şeriat,bir adamın bir kitabı,evrim,varoğluş,hücre'' gibi terim olmaya çok yakıştırdıkları kelimeleri peşin sıra kullanıyorlar.
yüzlerindeki ifadede şu var:''üniversiteliyiz o halde böyle şeyler konuşmalıyız çünkü bu bizi bize zeki hissettiriyor.''
bu kelimeleri (evlilik hariç) kullandığım yaşlarımı düşünerek biraz hak veriyorum kızlara derken sıra dondurmama geliyor.
gözlemci bir kişilik olduğumdan kızların dondurmalarına bakıyorum ve dondurmalarından 1'ini bıraktıklarını görüyorum,bu arada kelimeler de giderek çeşitleniyor.
duruyorum,susuyorum,gülümsüyorum.
''ne yapıyorsunuz lan? yemekhanede dondurma çıkmış konuştuğunuz şeye bak,sizi gibi üniversiteliler ah ah ah'' diye düşünüp ağzımdaki plastik dondurma kaşığı ile bu yazımı yazmaya başlıyorum.
not:anıl,fatih ve ben istiklal caddesinde elimizde bir bas gitar ve amfisi ile kafamız biraz güzel dolanırken Vedat Özdemiroğlu ile selamlaştık o da bambaşka bir hikaye oldu.
ne zaman ve nasıl geldik o hale bilemedim?
5.06.2010
Bileklik behlül bora.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)