29.10.2009

Bıyık.


kahvaltısını dürümle yapan insanlardan oldum.
evet artık ilginç kahvaltı sohbetlerine böyle bir giriş yapabilirim.
gerçi ortama göre değişir.

bıyık buruyorum son zamanlarda anlamına göndermesine bakmıyorum.
Eskiden kıtır kıtır bıyık da yiyordum artık yemiyorum.
bir de az tanıdığım ve bıyıklı olan kızlar olmasın ya.
tandığımız olunca ben anlayışla karışlayabiliyorum.

allah hepimize sevdiğimiz bir işin piri olabilmeyi nasip etsin.

birbirimizi kandırmayalım götümüz, göbeğimiz kaşınıyor.
he kendini tutarsun tutamazsın o başka ancak hiç kaşınmıyormuş gibi davranmayın.

dijitürklü evde yabancı kanaldaki sevişme sahnesi yakalanamıyor.
buna üzülüyorum.

internetten tanışılan kişiye rumuzu ile hitap sevmiyorum ben.

aranızda bana efes dark ısmarlamak isteyen varsa bir adım öne çıksın.

msn değişti falan ancak hala turuncu yanıp sönüyor.

kıvırcık kızın otomatik hacimli saç avantajı var.

windows'su zeytin yeşili severim.
ve dikkat ettim t.v'deki kahvaltı sahneleri salamsız olmuyor.
avrupa yakası dizisinin kahvaltı sahneleri fransız romantik edebiyat eserleriyle aynıymış geçen sene öğrenmiştim bunu.
sofrada hem portakal suyu, hem süt, hem çay olmasından anlıyormuşuz bunu.
aynı kahvaltıyı ben küçükken bana verseler yeni bir keşif umuduyla hepsini karıştırıp içerdim.
benim hayalciliğim de böyle işte.
etkilenmeyen genç kız kalmaz buna.

mango'nun erkek bölümü boş,güzel,sakin
şimdilik tek eksiği indirim.
bir de mango ve zaradaki kızlar bana bakmıyor ancak topshop kızları önemle bakıyor.

bir ara kamera açmak modaydı şimdi sadece bundan zevk alanlar ve buna ihtiyacı olan gurbettekiler hariç pek kullanılmıyor.
ancak sosyologlar da bilirki insan teşircilikten(aşırı beğenilme sanısı) ve pornografiden(her alanda şiddet içerikli bol egolu eylem) keyif alır.

facebook'un bana önerdiği insanların yüzde 97'si kız geri kalanı hayran sayfası ve kızlar da bi acayip şeyler.

gökçe ile dün ''coco chanel & igor stravinsky'' adlı filme gittik biraz fazla uyku yapan bir filmdi kendisi.
hatun kişinin güzelliğinin ardından en çok dikkatimi çeken nokta ise müzisyen igor'un boş deftere satır çizmek için kullandığı kalem gibi aparat idi.
bir ara aklımı aldı sonra gene uyuklamışım.

''september'' kelimesi,eylül kelimesine denk gibi de bazı ingilizce kelimeler hiç öyle değil.
mesala ''june'' nere, haziran nere?

ismini vermek istemediğim komiklik yapan kıza küçük mektubum:
hanımefendi, ala derecede latifeli kelamlarınız cemallerimizin akislerinde tebessüme sebep olabilmektedir. sizden yegane ricam: bu latife gayenizi özenle muhafaza etmeniz ve şen bir yaşama devam eylemenizdir.
kızın cevabı:
iyi sen yarın al (film cd'si)

çirkin kadın vardır ve de çok vodka satıcısı da vardır.

öpmek güzel de
öpüşmek olunca daha bi güzel.

tarihi olayları bahis eden şarkıları seviyorum
24 saat aşkık olunur da şarkısı dinlenmez.

saate baktım 01:11
kim beni düşünüyorsa 60 dakika eksik düşünüyor.

hemşeri şiir
Antalya ne güzeldir bu mevsimde.
evli evine, köylü köyüne gitmiştir .
serin meltemlerdir milletin efendisi.
eski lara yolu ne güzeldir bu mevsimde.

onlar yurt seven kardeşler de biz neyiz lan?
ayıptır.
bir de yurt öğrencileri, kesin yurt seven kardeşlerle ilgili şaka yapıyorlar ha?

hastasıyım 1.3 megapikselin.

ton balığı fiyatları düşürülsün !
öğrencilere akbil aktarması ücretsiz olsun !
sanal alemdeki çirkin kızlar, ''çok güzel kız'' yorumları alamsınlar !

ben çıkıyorum,
bunları yapın,
geri geleceğim.
o gelmeyecek.

fotoğraftaki hatıra benim.

28.10.2009

Salat Ası ve Binek Valesi


ayran var, ayran var. eskiden yoktu,
şimdi çeşitleri çıkmış boyutsal olarak.
üzülüyorum böyle şeylere.
ha, bir de ilkokulda yakalamaç oyanayan başka sınıflar,
elinde ayranla gezen sınıf arkadaşım gizem'e çarpmışlardı.
ona da çok üzülmüştüm de belli edemez bir dönemde olduğumdan ''şikayet etsene ben gördüm'' diyebilmiştim.
aradan az yıllar geçti,
gizem sınıf başkanı oldu ve ben ona boş dersin birinde balyoz hakkında bir sempozyum verdim.
adaletin terazisini ilkokuldan beri severim o başka balyoz başka.

patso aldım, içinden so çıkmadı.
meğer çıkmıyormuş artık.

dikkatimi çekti eskiden kendi karton kaidesinde düzinelerce kinder,bakkalların en can alıcı yerindeydi.
sonra toto falan çıktı sonra onlar da kayboldu.
bugünün çocukları süpriz yumurta bilmiyor arkadaş.
ilk iş kardeşime alacağım 1 koli.
özledim de keratayı.

mizaç olarak alın karışlayan bir kimse değilim zira: alından tiksinirim inceden.
ha sevdicek olur o olur.
ateşi çıkan arkadaş alnı olur, o başka.
ama bir de çok sivilcesel siyahnoktasal ergen alnı var.
muhafızlar ile muhafaza ediniz.

insan insana evlenme teklif eder mi ya?
o nebiçim şey.
kesin, kadınların kuyumcularla ortak işleri bunlar yoksa manyaklığın alemi yok
bir evde yaşarsan yaşarsın ne hava yapıyorsun?

yanından 'yürüşlü eylem' geçen yarı muhalifin, eyleme geçerken eşlik etmesidir beni hem şaşırtan, hem üzen
bu akşam bunu gördüm istiklalde.
bir de 'japon kızdan free hug' gördüm.
dönerken yoktu keşke olaydı.

bi lost vardı o ne oldu o?

her mahallede top oynatmayan bir amca olur ve onun lakabı ''arabasıgüzel''dir.
her mahallede top oynayan bir amca olur ve onun lakabı olmaz güzel sıfatı olur.

okula gelen sınıf arkadaşımızın annesi bazen spekteküler oluyor ya biraz o fena ya.
sınıfa güneş gözlüğü ile giren var ya
naptın solarize sınıf anası?

yavaş yavaş başladı ve gün gelecek eskiyi anarak samimiyet kurmak doksanlar üzerinden olacak.

hadi bakalım saat sabahın 3'ü kapı çalıyor delikten bakıyorsunuz
ayna gurubunun kel elemanı
ne yaparsınız?
''gittiğin yağmurla gel şimdi olmaz'' derim ben olsam.

the beatles dinliyorum ya bir süredir.
şarkı sözleri yüzünden ''like'' içinde kaldım.

daha bişey görmedim,
ayıptır söylemesi yaşı yirmibirlik delikanlıyım.
oturduğum yerden ahkam kesiyorum.
geçen gün baktım yazdıklarıma hiç ''çocuk,hanım,baldız,enişte,yenge'' bu konular yok.
varsın kızlar,gelsin arkaşlar.
daha bişey görmedim.

ıssız adam filmi havası da söndü gitti.
ah yeni yayın dönemi sen ne canlar aldın.

o değil de geçen günkü kadını anlattım durdum bir kaç kişiye en acayip tepki gökçeden geldi
''e tanışsaymışsınız.''
''peşimden gelsin diye yürüdüm, gelmedi'' dedim.
şimdi baktım kaç gündür peşimden geliyor aslında.
benim ki de laf salatası.

ben hayatta en çok boynumun tutulmasından nefret ederim arkadaş.
zira çevresine bakan bir kimseyim.

kaç seferdir laf yerine fal yazıyorum bir bilseniz
bir de fala inanmıyorum ancak lafsız kalamıyorum.
olmadı bu neyse.

yatmadan önce manavgat şelalesini düşünün.
gürül gürül fakat turistlik.

tepedeki görsel bana aittir.
bu ve benzerleri internet sitem:colourtheoz.deviantart.com/'dadır.

27.10.2009

.The Beatles.


evet sevgili okurlar, bu akşam ne yapıyorum?
hiç dinlemediğim The Beatles şarkılarını rastgele seçip,
onları (garanti) sevmeye kararverdim.

listem:

The Beatles-And I Love Her
The Beatles-Cry For A Shadow
The Beatles-Eight Days A Week
The Beatles-Free As A Bird
The Beatles-I 've Just Seen A Face
The Beatles-I Will Be Back
The Beatles-It 's Only Love
The Beatles-You Know What To Do
The Beatles-You Like Me Too Much


not:''işte üniversiteli oldu da beatles dinliyor'' diyenlerin kafasını kopartırım.
zira liverpool ülkü ocaklarında tanıdıklarım var.

saniyelik süper kahraman: KISMAN


akrep ve yelkovan.
akşam ve üzeri.
ay yukarı çıkmış.
etraf rüzgarlı,
deniz , görkemli.
ilay
ların vakti gelmiş.

gökçe rengi filtreler gözlerde,
nergis mevsimi yaklaşmakta.

sevdiğim kızlarla alakadar böyle romantik gibi,duygusal gibi ancak sinsi kelime oyunlu gibi dizeler düşünürken,
köşeyi dönünce çok güzel bir kadınla bakışmamız ve sonra bakıştıktan sonra göz kırpışmamız ardından da saniyelik flörtümüz bence süper oldu.
şımardım kısmen.
evet budur.

tepedeki görselim çizimi bana ve fotoşop fırçalarının desteğine aittir. sağda solda araklayıp kullanmayınız.

26.10.2009

zombileri çekemeyenler utansın!



kameraya pek yakışmasam da. evet,
yavaş yavaş popüler oluyorum.
video maykıl ceksın anısına tüm dünya ile aynı anda yapılan (ülkemizde sabah 03.30) tiriylır dans gösterisinden cihan haber ajasının haber vidosu.
haber videosunda haberci gibi ortalıklarda dolanan benim.
beni 1.09 dan ve 3.31'den itibaren kısa süreliğine görebilirsiniz.
arkada fon gibi duran insanların arasında tek hareketli işte o benim.

video'yu ve video'da beni bulan kişi ÇOCUK rumuzlu blogger Ömer Şahin Gültekin'dir.

23.10.2009

zürafalar 2 saaten fazla uyuyamaz


telefonum önce titremeye başladı, ardından da alarm sesi olarak ayarladığım The Doors adlı topluluğun ''ligth my fire'' adlı şarkısı çalmaya başladı.
bilenler bilir: o şarkı, ''pat'' sesli bir davul vuruşuyla başlar ve kısa bir klavye taksimi ile devam eder ve bu şarkı uyanmak için iyi bir tercihtir.
neyse efendim, uyandım gece üşüyüp de yarısını içeri sokabildiğim tişörtümün tamamını dışarı çıkarttım, zira: yanımda bir dişi vardı ve dişiler erkeklerin tişörtlerini içine tıkıştırmalarını taktir etmezlerdi.
herzamanki kalkışlarımdan daha özenli,planlı bir kalkış yapıyordum ''özen,plan derken cool da görünmem lazım'' diye düşünerek biraz daha özen,plan yaptım.
sonra yataktan alt metninde ''vücudum süperdir aslında'' teması saklı olan çeşitli erkeksi esneyişler yaptım.
bir ara ''yatağın yanındaki el halteriyle ufak bir şov da yapayım'' dedim.
sonra eşofman altımından gelen uyarıyla çişimin geldiğini idrak ettim ve şovumu ileriki bir tarihe erteledim.
bir hışımla değil koşmadan seri adımlarla tuvalete vardım, ışığı tak diye açtım, bir yandan onu uyandırmak istemiyorken bir yandan da uyansın da mahmur yüzlü suratındaki al gamzelere öpücükler kondurayım istyiordum.
sevgili okur,nasıl ki insanın hapiste düşünecek çok zamanı oluyorsa tuvalette de durum aynı.
ben de tuvalette, yaşadıklarımızı düşündüm ve yarısını hatırlayamadım,hatırladığım kısımlarda ise ben sürekli içten pazarlıklı ve küçük hesapların insanı bir kişiydim.
evet sevgili okur,acı bir şekilde farkettim ki ben bir ufakçıydım ve bu bir dişiye hiç çekici gelmeyecek bir şeydi.
biraz daha düşündüm ve kendime ufakçılığa en yakın ancak daha gideri olan bir karakter bulmaya karaverdim.
böylece hem değişmemiş, sağlam karakterli birisi olacak hem de devler ligindeki kötü gidişatıma galibiyetlerle ''dur'' diyecektim.
buldum sevgili okur, buldum.
bir küçük hesapların insanını hayattan detaylara, küçük şeylere,takılan,zeki,duygusal,algısı açık, kırılgan ve ilginçlikler insanı olan bir adama dönüştürecektim.
evet yeni karakter politikam buydu ve ben hala tuvaletteydim hemen karakterimi pratiğe dökmek için odaya geri döndüm, ancak o, odada yoktu.yatağın üzerinde akşam ona verdiğim geyikli abercrome eşofman altı ve kendisi çekmecemden seçtiği süper tişörtüm vardı.
yatak hala sıcaktı fazla uzaklaşmış olamazdı ayrıca tuvalete de girememişti demek ki bünyesindeki gazla da uzaklaşmış olamazdı.
o canım benimdi ve kesin bana mutfakta bişeyler hazırlıyordu.
mutfağa yöneldim.yönelirken de ''tam girmeden konuşmaya başlayayım da cnbc-e dizilerinden bir hava yakalayayım'' dedim.
kapıya yakınken ''ya aslında biliyor musun zürafalar 2 saaten fazla uyuyamazmı...'' diyebildim zira o, mutfakta yoktu.
o mutfakta yoktu,
onsuz ben eksi bir (rakamla -1) idim.
arkama döndüm evin kapısında pembe bir kağıt, kağıdın üzerinde samimiyetsiz bir ''teşekkür'' konuşması vardı.
elimdeki kağıtla ben, -1'e, +1 eklemiştim ve bildiğin ''SIFIR'' olmuştum.
o, bana gelmeden önce de sıfırdım.
ancak bir hesap makinası sıfırı gibi keskin ve özgüvenli hatlarım vardı.
şimdi ise; bir noktadan yola çıkan çizginin 360 derece ile aynen kendisine dönmesiydim.
ben, hala sıfırdım ancak ve artık kaybetmiş bir sıfırdım.
ve galiba artık çarpma işlemindeki ''yutan eleman'' olmak niyetindeydim. biraz durdum düşündüm.
sonra hemen davranamam, bişeyler yapmak gerektiğine karar verdim.
önce hasta olmayayım diye tişörtümü içime tıktım.
sonra bir hışımla ev telefonuma sarıldım ve hattımı sıfırlı numaralara kapattım.

NOT:Hikayemin tamamı uydurma olup gerçek kişi kurum ve kuruluşlarla hiçbir alakası yoktur.sadece yukarıdaki fotoğraf look book adlı siteden alıntdır ve bahsi geçen genç kızın temsili fotoğrafıdır.

tek teşrifim


evet aklımı alan şeylerden birisi,
bu bir kadın bir erkek figürü.
ancak kadına bakın, nasıl duruyor öyle?
o öyle durunca da
erkek de öyle duruyor
gerçi erkeğin bir cinsel organı yok.. 'ay kisd e görl'' havası olmasın bu..
neyse bu konuyu düşüneceğim.

ikincisi de bu
kredi ve yurtlar kurumu istanbul bölge müdürlüğüne giderken fındıkzade'de gördüm bu apartmanı.
ve bu eski tip apartman kapılarına hasta olan bir antalyalı olarak aklım gitti.
gidiyor işte ne yapayım yani.
not: camdan yansıyan kişi benim.

2009 film ekimi kapsamına tek teşrifim olan ''cennet batıda'' olarak türkçeye çevrilmiş güzel filmi beyoğlu emek sinemasında, salt bir vaziyette beklerken bunu farkettim.
genelde sıkıldığım zaman tavana bakarım ve değişik şeyleri farkederim de bu kendini farkettirdi..
ki bu kadraja sığdırabildiğim kısmıydı.
varın gerisini siz düşünün.
Gerçi ilginç bişeymiş gibi anlattım yılların tavanı, yılların sineması şimdi düşününce gereksiz bir heycan paylaşımı gibi oldu.

Not: apartman kapısı, tavan fotoğrafı ve figürlerin renklendirmesi bana , figürler internete aittir.

22.10.2009

ve ben halen winampçıyım.


telli defterden çekinirim inceden
metal mi plastik mi belli değil.
içi metal dışı plastik.

''zehir'' böyle ilk duyduğunda havalı gibi bir kelime ama değil.
kanmayın böyle kelimelere ve kanıp da mail adresi,rumuz falan yapmayın.
ayrıca çok komik olduğu kesin bir kelime varsa o da :ZEHİRZEMBEREK !!!

ciddileşen kişi ilk iş olarak facebooktan çıkıyor ise anlıyoruz ki onun inceden tırt bir ciddileşmesi var .
hatta inceden de ''ben giderim o zaman'' nazına yatıyor.

eğtim hayatımın özeti: ''bugün okulda ilginç bişey olmadı''
gerçi bugün tabu oynadık yıktım geçtim ortalığı.

bir anda tüm okulla kaynaşsam böyle farklı farklı sınıflardan kişiler..
prehistoriya güzel bölüm mesela.

karikatür çizdiğimi farkeden insanın ağzından ilk olarak ''karikatür'' kelimesi çıkıyor.
gülerek çıkınca demek istediğini anlayıp ''çiziyoruz işte yaa'' benzeri kalıplarda cümleler saçıyorum doğaya

canın çekince bira içiyorsun ya soğuk soğuk,luk luk o bi başka oluyor.
''şurada bir bira içelim birası'' da güzeldir tabii.
bir de biranın beklediğiniz coşkuyu verememesi büyük işkence oluyor.
bu genelde gündüz ''acaba len'' diyerek içtiğiniz biralar da oluyor.

ramazan pidesi ramazan dışında da satılıyor bence.
bir yerlerde kesin var.
şimdi ''bizim bakkalda var'' diyerek şu işin gizemini bozmayın.

kelimeli garipçi şiir.
günün kelimesiydi,Antrikot.
ikincisi, trençkot
üçüncüsü..
eminönü yüncüsü.

inanıyorum ki müzisyen (radiohead üyesi) Thom Yorke şehir metrosunu kullanan bir insan.

bilgisayar formatlandıktan sonra öyle programsız saf saf kalıyor ya ona yanıyorum ben.
hemen winamp kuruyorum
evet sene 2009 ve ben halen winampçıyım.

klavyenizin,hesapmakinaızın ve cep telefonlarınızın üzerindeki tuşlardan 5'in çıkıntılı olduğunu farkedeceksiniz.
işte o çıkıntı farkı görme bozukluğu olan insanlar için yapılıyormuş.

Tonbalıklı sandiviçi mükemmel hazırlıyorum ve mayonezsiz olmuyor.
mayonezi pek sevmiyorum gerçi.

bir iki seneye bir güneş gözlüğü alan insanlar nasıl kişiler öyle?

dünya, sokakta bildiri dağıtmakla kurtulmaz.

tamam mizahcı muhalif eleştirel kişidir.
ancak sadece eleştirerek güldürmeye çalışmak.
güldürü olmaz komiklik olur.
ki bu tarzın en çok örneği ilkokullarda görülür.

calgon reklamındaki kır saçlı abin'in çok gereksiz derecede yakışıklı olması inandırıcılığı öldürüken dikkat çekmeyi başrıyor.

tepedeki kızın gözlüğün'ün aynısından aldım.
kızın fotoğrafını da google'dan aldım
.google'da kızı lookbook adlı siteden almış.

19.10.2009

metal metro jetonları


bir ara Amerikayı sevmediğim bir dönem vardı, geçti.
zaten yarısı latin isimli eyaletlerle ve muhtarlıklarla dolu olan bir ülkenin neyini sevmeyeceğim ki.
Amerika candır Amerikadaki Türkler canandır.

3.sınıfa geçsem de latince öğrensem.okul bitince chigago'ya giderim belki.
hititoloji coşkusu orada da varmış zira.

rüyamda göksel klibi izliyordum da
şarkıyı, klibi uydurmuşum kafamdan ;
o garip geldi.
bildiğin büyük prodiksyon potansiyelli biriymişim.

chigago bulls'un envai çeşit ürünleri nba store'da bulunurken forması bulunmuyor.
tespit captain blues'a ait.
üzerine uzun uzun kafa yorduk.
ne mikro ekonomist adamlarmışız.
neyse, ya chigago takımca atağa kalksın ya da adidas'ıns sponsor olduğu bir yıldız alsın son karar budur.

yeri gelmişken belirteyim, ''dünya yok oldu ancak başktan kurabilceğiz'' deseler ''adidas tasarlasın'' derim.

eylülün 16'sında doğan bir kişinin faceebok'unda 16 tane başak burcu insan ile iletişimde olması nedir?

''how i met your mother'' dizisinde barney karakterinin blogunu yazarken sahneleri vardı.dikkat ettini mi bilmiyorum ama neden Barney Stinson windows 95 ayarında tutuyor blogunu.

bu arada kendi adıma ''how i met your mother'' ile ''friends'' arasındaki tek fark.
''firends''in bir sezonunu aralıksız izleyebilmem.
how i met yoru mother'ınkini izleyememem.

arkadaş arıyorum dalgaları vardı bir dönem onlara mı girsem ''ilgisiz'' aradaşlarıma karşı
(ey istanbuldakiler hepiniz alının lan)
(elif hariç)

Allahım sen bizi bu eğtim öğretim yılında da 'sezen aksuya sezen diyen şişman kız'dan koru.
Amin.

metal metro jetonları artık yok artık plastikler var.
The Beatles adlı topluluktan Poul söylüyor:plastic soul.., plastic soul..
saklıyorum bir tane metal.

tepedeki gergedanın biçimini bozan ve altına imzasını atan benimdir.

17.10.2009

yat limanı


kimsenin tavuğuna kış demem ben. böyle birisiyim
zaten normalde de tavuğa da kışt demem, ayağımı uzatırım o gider.
tavuk ilginç bir canlı bence:
heycanlıca '' bağk bağk'' diye biyere koşuyor.koşarken nereye bakmamız gerektiğini söylemiyor.
sonra biz onu kesip yiyoruz.
ah şu güzel türkçemizin kelimeoyunları da olmasa.

çocukken hassirktir yerine ''hastıronomi'' diyorduk.
yıllar sonra gastronomi diye bir bölüm görmeyeim mi öss tercih klavuzunda.
aldı beni bir gülmece.

fıkranın sonu ''hoca da durur mu? Apıştırmış cevabı'' olsa ya.
apışmak ve apış arası
son olarak da apşırık

yıllar yılı uzun ve taş bir yoldan inip de KİNG MARKETten bira alıp denize nazır içmeye yürüdüğüm Antalya Kaleiçin'in güzel yatlimanında Atatürkün gezdiği bir fotoğrafını buldum.
inceden bi çekinme oldu kendime karşı.
Atatürk de basıyor o taşa sen de basıyorsun seninki biraz sönük kalıyor haliyle.
Atamıza saygımız sonsuz.

hızlandırılmış değil de kızlandırılmış kurs lazım gelir diye düşünürken bu sabah idarenin ingilizce dersim için beni gönderdiği sınıfta 47 kız vardı.
ve hepsi ben girdiğimde içerdeydi kapıdan girdiğim andabir güç hissettim (ki o korkutucu bir güçtü.)
sonra detaya indim ve kız başına ortalama on üzerinden iki puan verdim.(hemen de şımarmışım, puan vermişim falan teeeh)
ama canım onlarda hoş değillerdi.
yalnız arkadaş nasıl bi çenedir o ki susmadılar car car kırk dakika
iyiki ıssız adaya düşmemişim onlarla.

Ayyuka dinlenmiyor sabah sabah.
sert olduğundan da değil, ne bileyim bunu denedim bu sabah:cazur cuzur metal de dinledim o oluyor.

insan önce ayakkabısını bağlamasını öğrenmeli, dayanamıyorum o görüntüye ben.

insan uyumasıyla övünür mü demeyin?
farketmiyoruz ancak etrafımızda binlerce uykuyla övünme var.
hayır ben uykuyu öven bir insanım. yeri gelmişken tekrar söyleyeyim: ''uyku candır hatta canandır.''
neyse, konumuz bu değil...
kişinin uyumasını övmesi nasıl bir prestij kazanma yöntemi olabiliyor onu anlamıyorum ben.
Halbuki yata yata karpuz büyür gibi bir anti uykucu özdeyişimiz de var.
aklım gidiyor kimi zaman.

Ç.S diye kısalttığım adını vermek istemediğim arkdaşımla şu an aynı şehirdeyiz.
aynı şehir de değilken bir ara daha sık görüşmüştük .
lakin biliyorum bu da bir tesadüf.

eskiden doyunca doyuyordum üzerine lokma yiyemiyordum.
şimdi ya daha zor doyuyorum, ya bu özelliğimi kaybediyorum.
insan özelliğini kaybetmemeli

kapalıçarşıda tek başıma dolanırken Celtic forması sordum adam parmağıyla önce 1 yaptı sonra formayı gösterdi sonra hesap makinasıyla hesap yaptı 68 dedi.
abi çokmuş dedim.
''ha Türküm desene,yahu 50 yaparız'' dedi.
daha da indirecekse fiyatı önce adımızı okuyabilirdim Türküm,doğrum,çalışkanım...diye.

''döner gis'' diye dönerci görüdüm desem inanmazsınız
görmedim zaten.
gis diye kelime var mı diye araştırdım;mide demekmiş.
bir de :geographical information system.

Antalya Bahçelievler semtine daha çok pazargünü gidiyorum bu yüzden de orası bana pazar günü atmosferli geliyor tem tersi de olabilir.
pazar atmosferli geldiğinden pazar gidiyor da olbilirim.

şu blogu yazarken Antalya yatlimanında (serbest bölge) patlama olmuş 3 ölü 1 yaralı varmış
abdal gibi bana da malum oldu galiba neyse üzülerek bitirdim.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...