7.03.2015

Hastane


Benim lise çağımın erkek modası incecik kaş ile gezmekti, sik gibi modaya denk geldim, okul hayatım Kuşum Aydın suratlı Polat Alemdarlarla doluydu.

Geçenlerde hastanedeydim, oda arkadaşımın refakatçisi hemşire ile lafa girmek için "e sizin de işiniz zor"  dedi.
Zaten sessiz ve ketum bir karakter olan hemşire de sırtı dönük bir şekilde iğne hazırlarken, "kolay ekmek var mı? Diyerek beni bir Zeki Demirkubuz filminin ortasına soktu zaten sonra da iğneyi tüm kolay ekmeklilere saplarcasına kıçıma soktu.

Suyun/sütün kaynayınca mikropsuz olduğuna inanmak istemiyorum.
Steril cesetleri içmek istemiyorum.

Şimdi, "Shirt" gömlek demek.
"Tshirt" T Gömlek demek olsa
Gömleğin şekli de T harfini andırdığı için bu işte başlı başına bir saçmalık var.
Bakın şu yaşıma geldim "The"nın anlamını "Who Kalıbını" öğrendim ama ingilizcem şu tshirt meselesi yüzünden ilerleyrmedi.

Bazı şeyleri zerre anlamıyorum.
Daha az anlamış olanların da yaşadığını anlıyorum.
Sanıyorum doyumsuzluğu kabullenememek anlamak konusunda çok zor bir durum.

Hep aynı adresi tarif eden insanda da bir uzmanlaşma oluyor adresin kendince mükemmel tarifini en az kelime ile yapabiliyor.

"Yaprak sıkılmıştı ağaçtan, bahaneydi sonbahar."
-Necip Fazıl Kısakürek

"Dal rüzgarı affeder ama kırılmıştır bir kere."
-Tuna Kiremitçi

"Yaşamak bir orman gibi kardeşçesine ve bir orman gibi kardeşçesine."
-Nazım Hikmet Ran

"Ağaca bir taş attım
Düşmedi taşım
Düşmedi taşım
Taşımı ağaç yedi
Taşımı isterim,
Taşımı isterim!"
-Oktay Rıfat
(15 Eylül 1937 - Varlık)
Bu Şiirin hikayesi şudur: Bir şiirini Necip Fazıl Kısakürek'in yönettiği Ağaç dergisine göndermiş, fakat şiir dergide bir türlü çıkmamış, bunun üzerine şiiri geri istemiş, istemesine rağmen de geri alamamıştır. 
Yazılan bu Ağaç şiirinde atılan taş yerini bulmuş ve yıllar sonra Mehmet Selim tarafından yazılan bir şiirde de bu belgelenmiştir.
"Ağaca taşlar atılır
kimi düşer
kimi takılır
düşmeyen taşlar
daha sonra ağacın başını ağrıtır."

Yağmur ne acayip şey halkımızın 3/2'si ya promosyon yahut da emanet şemsiye kullanıyor.
Ben flamingo desenli şemsiye ile yürüyen orta yaşlı adam gördüm.

Başörtüsü ile uyumlu renkte kitap okuyan kız gördüm otobüste.

Cep telefonlarına zil sesi olarak şarkı seçilen dönemi geride bırakıyoruz.

Geçen arkadaşım Murat'ın yanına giderken 10 senedir tanıdığım Lise arkadaşım Yiğit ile karşılaştım, Yiğit özel bir insandır ve tipi de öyledir, İstanbula balkanlardan göçmüş bir aileden geliyor çok sıskaydı biraz toparlamış, 2 metre civarında boyu var, tabii ki sapsarı bir insan Yiğit, işsiz gezerken bana "atla gel ilçelere gidelim ürün pazarlayalım." dediydi de gitmediydim. 
Kırtasiye dükkanlarına logo yapmıştım en son.. Kartvizitini halen saklarım, onlar da logoyu halen kullanıyorlar galiba.. 
Yiğit yıllar içerisinde gözlük yapmış, Ticareti çok seviyor, bir de diksiyonu çok düzgündür.
Kocaelinde mis gibi sinema tv kazanmıştı o da dahil hepimiz şaşırmıştık, bıraktı galiba okulu o zaman şaşırmadıydık, askere gitmiş izne gelmiş, yanında lise birden beri yanında olan arkadaşı vardı, ne güzel muhafaza etmişler, 
Tokattaymış askerliği,
sordum "Rahat" dedi, 
biraz görüşemediğimizden bahsettik, 
ben en son "herkes hayatından memnunsa görüşmesek de olur." dedim.
O da onayladı.
"Yine yolda karşılaşırız." dedik ve ayrıldık.

Runatolia 2015'de "Su" diye bağırarak su isteyen koşucuları " Bi' de 35'lik Rakı " diye bağırarak şakalayan adam vardı.

Aynı perspektifte palmiye, çam, kauçuk, maymun çıkmaz ve okaliptus ağaçlarını görebildiğiniz garip bir yer Antalya.

Ohooooo oo ben daha askere gideceğim.

"Bu kapı düğmeyi açıyormuş" diye cümle işittim.

"Sen gidince bak neler oldu?" Temalı bir şarkının içerisindeki saçma neşeye dayanamıyorum.
Bir de "Zeytinyağlı yiyemem aman" var böyle. Onun hikayesi de iğrenç, sırf margarin satıp köylüyü bitirmek için Atatürk karşıtlığına yükseliyor şarkı. 
"Ben efendim diyemem aman.."

Bence sahte kürk de gerçek kürk kadar tiksinç bir şey.

"Kendi için mücadele edeni takdir etmeli. Sadece kendi için mücadele edenden korkmalı. Mücadele etmekten meşrulaştırmalarla kaçanı kovmalı." -Kübra S.

Rakıyı rakı, çayı çay yapan şelerden biri de cam sesi, 
belki de bu yüzden kahve üzerine bu kadar titrenmiyor, 
hatta kahve ayıltıcı olarak görülüyor ve kahvenin bizim köpeğimiz olması sağlanıyor.
zaten Türk Kahvesi dahil pek de doğru dürüst kahve bilincine sahip olan bir toplum değiliz çözülebilir kahve aromaları halen en popüler kahveler.
Not: Antalyaya Gloria Jean's açılıyormuş.

Yoktan sebepler ile Boktan sebepler,
çoktandır aynı şeyler.
Kaybedişin de bir kafiyesi var.

Pazar günleri sosyal medyada şarkı paylaşıyorum, tabii sosyal medyada şarkı paylaşmanın yaklaşık 4-5 sene önce bittiğini çok iyi biliyorum ama paylaşıyorum, halen şarkı paylaşan bir iki kişinin açıklama bölümüne yazdığı gibi "şu da dursun şurada" diye de düşnüyorum.
 Ben, şarkı paylaşmanın bittiğini bilen kendime rağmen o şarkıların biri tarafından dinlendiğine inanıyorum. 
Bunun sebebi de yine kendimim, çünkü ben öyle yapıyorum,
sosyal medyada az tanıdığım birisi bi'şey (özellikle de şarkı) paylaşmışsa ilk fırsatta bakıyorum, kendimce çıkarımımı yapıyorum, sonra da ne like ne yorum ne de tekrar paylaşım.. 
Hepimizin hayallerinde yatan evi dağıtmayan hırsız titizliği ile çıkıyorum o paylaşımdan.
Hırsızlık öyle bir şeydir çünkü, kabullenilmiş acıların bir seferlik daha az acı vermesi insan aciziyetinde zafer kabuledilebilir.
Bakın işte kendimle çelişmekten öteye böyle geçiyorum.
Zaten kendimin en kabul edilmiş acısı da benim. (aslında hepimiz öyleyiz.) 
 Böyle şeyler farketmekle başlar, çizgi filmlerde havada durduğunu farkedince düşen karakterler gibi.




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...