29.09.2011

Ruhunu Bedestende Arayan Ukala.




Merhaba.

Türkiye için sosyal paylaşım sitelerine ''hasta oldum'' türevi şeyler yazma vakti.
hepinize geçmiş olsun,
en çok da çiğdem s.'ye geçmiş olsun
zira o tek başına yaşayan bir insan..
olmazsa, kendisine bir çorba bir şey kaynatırız.
gerçi ben genelde tylol hot öneriyorum..

bütün zencileri birbirine benzettiğimiz gibi bütün metalci gençleri de birbirine benzetiyoruz galiba.
ki beniyorlar lan.

İstanbul Üniversitesi merkez kampüsünün İstanbul Boğazına bakan bir yemekhanesi olduğunu biliyor muydunuz?

yavşamak çok çirkin bir kavram değil mi?
aslında aynı şeyden bahsederken asılmak da denir,
hatta ilgilenmek.

dedesinin/büyükannesinin ceketini,kazağını, entarisini, gömleğini giyen insanı çok seviyorum ben.
aynı modeli gidip para verip de alanı ise duruma göre seviyorum,
tam da bilemiyorum, kafam karışık.
bir de bu paragrafta büyükanne kelimesi çok işime yaradı.

''başıma bir şey gelmeyecekse'' greenpeace'i ölümüne antipatik buluyorum.
özellikle bugün ben dergi almayı reddedince ''başardıklarımızı bir araştır tamam mı'' diye bana küsen kız hiç olmadı...
halbuki sadece ''dünya böyle daha güzel olmaz'' dedim.
ben bilemedim tabii en güzel kızlara dergi sattırmak ile oluyormuş bu işler.

fonda çalan introlu bir şarkıya bir anda eşlik edin etrafınızdakiler çok şaşırıyor.
bunun için en iyi şarkı the beatles'ın - i've just seen a face'idir.

ingilizcede ''can'' yazılır
yöresine göre ''Ken,Kan,Kın'' diye okunur.
Türkçede Can yazılır ve Can Candır.
bir de cancana olmak vardır.

arkadaşımın telefonundan recep adlı arkadaşımın kaydını bulup aradım telefonu bir kadın uykulu ses ile açtı ve ben ''alo recep...ile görüşmüyorum galiba kusura bakmayın'' dedim.
''evet, görüşmüyorsunuz'' dedi.

johnie walker double black label çıkar da ben almaz mıyım?
almam.
nereye alıyorum dünyanın parası.

devlerin aşkı büyük olur derken ?!?
kasıt sahiden aşk mı?

bazen sizde sokakta kendinizin eski imajına sahip birini görüyor musunuz ?

Yıllar sonra telefon alarmımı değiştirdim.
değişiklik benim için zor.
buraya falan yazıyorum bir şeyler değiştiğinde.
halbuki ''ulen bu ne sap sap adamların şarkısıyla uyanıyorum kız sesi ile uyanayım bari'' diye bir mantık ile değiştirmiştim.

hep başkasından duyardım
''arkadaşlarımdan bizim için söyler misin teklifi geldi ve ben de şarkıcılığa başladım''
klişesini
bir kere bir kızdan canlı canlı dinledim.

benden selam söyleyin tüm eski kestiklerime.

Athena adlı topluluğumuz kendisine fötr şapka sponsoru bulsa da rahatlasak.

bugün bir kez daha anladım ki etrafta çok servis-otobüs türevi şeyler varsa ben geriliyorum.
ilkokulda da bazısı dışarda takılırdı ben hemen servisime binerdim sigara içmememi buna bağlayabilirim ama zorlanırım herhalde.

şu üzerinde free yazan sarı zara tişört artık olmasın !

biz de balık eti diye bir kavram var,
ingilizcedeki karşılığına bakayım dedim chubby diye bir kelime çıktı ama o tam da karşılamıyor.
bir de internette ucu hep pornoya dokunuyor böyle kelimelerin.

İDO içerisindeki büfeler de özel şirkete devredilmiş.
İnce Belli Çaya zam yapmasalar bari.

Mazhar Alanson'un Yandım adlı ile kayıt edilen şarkısının ilk hali ''Hatıralarımın Üstüne Oteller Yapmışlar''dır.
bir dinleyin hele

erkek yaşlandıkça yakışıklı olur diye bir şey yoktur efendim.
erkek biraz geç öğrenir.

Krem
aslında o krem rengi converse,
bildiğin ten rengi,
sanki ayak çıplak gibi.
çünkü kremler,
eskiden ten rengi yapılır idi,
belli olmasın deyi..

-‎''john lennon kafasında bir kız olarak burda ne işim var benim yaaa kafayımı yedim ben heran kapatabilirim twitter hesabımı''
Hilal Cebeci

-''You may say that I'm a dreamer
But I'm not the only one''
John Lennon

John Lennon,Doğduğunda savaş uçakları liverpool'u bombalıyormuş,babası bir gemide garsonluk yapmakta olduğu için tanışmaları biraz geç olmuş.
John zeki bir çocukmuş, okumayı seviyormuş ama yazısı çirkinmiş,annesi şüphelenince doktora gitmişler ve John'un aşırı derecede miyop olduğu ortaya çıkmış.
okduğum harika sunay akın yazısından çıkardığım bu özet Ay Hırsızı adlı kitabın ''savaş uçakları liverpool'u bombalarken'' adlı bölümünden.
tıklamaya değer.
'bizim bir arkadaş dövmeci'' ekolü yüzünden yüzlerce genç dövmesini ''bedavaya gelir'' diyerek bekletiyorlar.

bileniniz var mı bilmem de bir zamanlar pony diye ayakkabı markası vardı.
süet olan top star modelleri efsanedir.

İstanbul Kapalı Çarşının pek gezilmeyen arka tarafında, en eski bölümü yer alır
eski adı ile Cevahir Bedesteni olan bu yerin yeni adı İç Bedestendir.
Bedesten kelimesi: Değerli eşya ticaretinin yaptıldığı çarşı demektir.
Kapalı Çarşı'da böyle ayrı bir yer varsa değeri siz düşünün.
neyse efendim ben ticaretinde değilim.
bu bedesten Kapalı Çarşının genelinin aksine tavan yapısı resimlerle kaplı değil biriket yapı gözükür vaziyettedir.
bugün kendisini gördüm kafam yukarda yürüdüm o yolu, o denli güzeldi,.(gerçi sonra bir nebze kaybolup döviz yükselmesi haberlerinde elinde telefonla konuşan adamların görüntülerinin çekildiği yeri buldum)
zannediyorum kapalıçarşıya çok yakın okumanın böyle bir avantajı var.
sadece gezmek için gidilmiyor oraya
içinden eminönüne kestirme gidiyoruz.
bedesteni görmek için tıklayınız.

Tepedeki fotoğraf ve düzenleme bana ait.

25.09.2011

bir akdeniz fıkrasıyım,güldürmeyenlerinden.


tekrar merhaba.
tekrar tarhana.

''yangından mal kaçırır gibi'' ile ''maldan yangın kaçırır gibi'' arasında dağlar var.
ilki sinsi pis,ötekisi kahraman kollayıcı

''slm jnms'' ne lan?
işin içinde bir sms kelimesi gizli.

ingilizcede mevcut olan ''burn'' kelimesini burun diye algılamak her kula nasip olmaz.

bakalım bu kış u.g.g. görecek miyiz ,?

show tv de yayınlanan ''bugün ne giysem'' adlı bir yapım var ve bence yanlış bir isme sahip eğer kadınlar ne giyeceklerini seçiyorsa bugün değil ''yarın ne giysem olmalı.''

zuckerberg: sizede çikleti hatırlatmıyor mu?

Yeni Türkü de ne güzeldir,özeldir öyle..
best of tadında geçiyor konserleri.
bir de Türkü diye kız ismi varmış.

mecidyeköyden kadıköye gitmenin 3 yolu var. (''iki yol var demiştin ?'')
1-düz yol: metrobüse bininiz efendim,mutsuz olun.
2-normal yok: otobüs geçiyor bir yerlerden bizin uzun uzun yol yapın, kafanız dağılır.
3-romantik yol: bir şekilde beşiktaşa ulaşın iskeleden vapura binin, siz dağılın.

akdenizin rahatlığını çok seviyorum.
bu konuda terlik giyen insanlar ve günlük hayatta ayak görmeye alışkın olmak ile ilgili teorilerim var.
biraz sarhoşken anlatıyorum.
o zaman teorime değil de inanacağınıza daha bir inanıyorum.

kadınların pembe traş bıçaklarını dövme sanatçıları da kullanıyorlar.

''ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum''
Nazım Hikmet Ran (seni düşünmek)

muhtemelen yukarıdaki harika dizeleri yanlış anlayan bazı mankenler yahut popüler figürler çeşitli avantajları ile müzik dünyasına giriyorlar ve genelde sonuç çok kötü oluyor ama bu düzen böyle dönüyor galiba.
sonuçta o şarkılar da bir amaca hizmet ediyor.

Jealous: Kıskanmak için çok ciddiyetsiz bir fonetiğe sahip bir kelime.

annemin kızları tavlamam konusunda ilginç tavsiyeleri var.
açıklamayacağım da şunu söyleyeyim: ben sormuyorum, o söylüyor
küçüklüğümden beri de aynı taktiği veriyor.
pek bana göre de bir taktik değil nasıl yapıcaz bilmiyorum artık.?

yukarı kelimesini ''yıkarı'' diye okuyan bir arkadaşımdır Onur E.

uzaktan,el ile selam vermenin de bir ayarı var.

daha kaç güzel kızın tokasını araklayacağım acaba .?

ben yalnız bildiğiniz tutmadım efendim,
ikibinliyıllar hakkında bahsederken anacaksınız beni.
''abi o neydi ya falan'' diye
Vatka mıyım Lan ben !!

bazı insanların yüzü kurbağaya benziyor,
bazılarının ise maymuna,
bazılarının ise kediye,
alay etmek için söylemiyorum.

Bakın Gündelik Hayat:
bir grup erkek ortamın tek kızına der ki:
''yahu sen arkadaşlarını falan çağırsana, tek kız olma en azından''
kız da cevap verir:
''oğlum kızlarla takılmıyorum ben.''
neyse efendim sohbet konusu değişir gelir geçer bir kaç gün sonra kızın facebookun da bir ileti vardır ve canımların eksik olmadığı bir kaç kıza denk gelinir.
ha şimdi nedir bu,bu kız dingil mi?
değil efendim sadece biraz pasif ''size yaramaz o kızlar'' demek yerine hiç bir şey dememeyi seçiyor.

bu arada kız kişiler kızlarla takılmamayı marifet saymasınlar,
nasıl ki hep kızlarla takılan erkek köşesiz dörtgen gibiyse onun kız versiyonu da bizler için öyle bir şey işte.
bir de iyice kendini tutamayıp ''ben yemek yapmasını bilmem oğlum falan..'' diyen kızlar var.
onların 5 senesi var.. pis pis koca arayacaklar.
ellerinde börekler..

ben dertli bir insanım.
bir çok şey bana dert olur.
bu böyledir.
siz de yalan söylemeyin size de dert olur sonuçta insanların dişlerini sıkmayı öğrendiği bir ülkede yaşıyoruz.

doksanlar zencisi saçı diye bir saç var.
kare!

bazen güzel olan insanı ben daha çok seviyorum.
hep çok güzel olup ne yapıcan ?!

bazı jazz dinleyen zengin gibi ukala gibi insanlar
jazz gibi konuşuyor.
bakın bas ritmini veriyorum:
bom bom bom bum bam bom yahu .
bu na sıl iş tir e fen dim yahu.

şu hayatta nargileden zerre tat alamamış bir insanım.
gerçi tat alsam da nargileci de kendimi pek düşünemedim.

bir gün böyle serseri gibi ergen ergen takılıyoruz ama o zaman punk müzik, rock müzik falan ülkemizde 2.altın çağını yaşamamış, mor ve ötesi'nin ''dünya yalan söylüyor'' albümü çıkmamış.
işte bu yüzden insanlar rockçı,metalci falan diye dinlediği müziklere göre değil,basketçi,bilgisayarcı falan diye yaptıkları mesleklere göre adlandırılıyorlar biz de öyle takılıyoruz..neyse efendim:
top oynayacağız ve topumuza hava bastıracak yer arıyoruz.
bir televizyon tamircisine yer sorduk adamın da işi gücü yokmuş gibi siz ''okumazsınız oğlum'' dediydi.
sonra birden bana bakıp ''sen okursun'' dediydi,o an anladım ki benim tipimde bir efendilik falan var.
çok da üzerine gitmedim bu durumun tabii.
ama var böyle bir şey yani..

modern insanın gününün bir kısmı kulaklık düzeltmek ile geçer efendim,
kimilerimiz yolculuk boyunca kulaklığı düzeltemiyoruz ve amacımıza ulaşamıyoruz.
bunun için bir şey tasarlanmalı.

çark çok güzel bir kelime acaba bu isimde bir bar kafe var mı?
google'a baktım
galiba yokmuş, ama adapazarı'nda popüler bir cadde adıymış.
adapazarı'nın patatesi meşhurdur bu arada.

arkadaşım Tuğçe E. italyadan gelecek iki arkadaşı için salaş ve boğaz manzaralı bir yere götürmek için benden mekan tavsiyesi istedi.
aklımın yettiğince tarif ettim bir şeyler ve bana sormasına memnun oldum.
zira bir erkeğin yaşadığı şehri iyi bilmesi önemlidir..
neyse efendim sonra şımarıp da ''onu bırak da antonella geliyor mu?'' dedim.
cevap gelmedi.

''Farkındalık'' kelimesi de ne sevildi be arkadaş.

akışkan,yapışkandan biraz daha iyidir.

ingiliz rock topluluklarının ve amerikan dizilerinin olmadığı bir dünya mümkün !
istiyor muyuz?
sanmıyorum.
bir zararı var mı?
sanmıyorum.
fakat insan mümkün olduğunu bilmeli.

hayatımın sonuna gelmedim,
bu yüzden benim için bir solukta biten tek şey karaköy'den galata kulesine çıkılan o yokuş.

yılmaz erdoğan'ın cebimde kelimeler adlı oyununda eurovision şarkı yarışmasını kazanmaktan çok sık bahsediyor ve zannediyorum ki gösteri kaydedildikten 1-1.5 sene kadar sonra sertap erener'in birinciliği geliyor.
yılmaz erdoğan yollardan çok bahseden bir insan bir kere bir öğretmenim ''bir ülkenin gelişmişliği yollarından anlaşılır'' demişti.
artık başbakan falan da mı oradaydı bilmiyorum ama hemen akabinde duble yol işine sarıldılar.
tabii şehir içi yamasız yollar falan da çok önemli..belki duyan olur diye yazdım.

ortak facebooku olan çift'in rakibi hiç facebooku olmayan çifttir.
2.sine dedemleri falan örnek verebilmem komik.

eski çağ toplumlarında tanrıya bira ve şarap kurban etmek var buna ''libasyon'' deniliyor.
sonra zamanalar geçiyor,Müslümanlar Şarabı ve Birayı günah kabul ederken Hristiyanlar ibadet esnasında şarap içiyorlar..

intihar edip de başaramamak var bir de.
o daha geçerli bir intihar sebebi.

Tüfenk diye soyadı gördüm az evvel.

insanların beğeni eşikleri de facebook'dan takip ederek biraz anlaşılabilir.

tepedeki logo apollo 12'nin logosu.
Sunay Akın bu logoyu görünce göz yaşlarını tutamamış,
aklına Nazım Hikmet Ran'ın ''Piri Reisin Haritası'' şiirindeki ''Yelkenlilerle gidiliyor kosmosa,Piri Reis'in haritasındaki yürek kadar yelkenlilerle'' dizeleri gelmiş.

düzeltme ve özür:
değerli okurlarım,''Kutup Tilkisi ve Albatros'' başlık yazımda arkadaşım Çiğdem S. ile ilgili yazdığım şeyler arkadaşım Çiğdem S. tarafından ''sitem'' olarak anlaşılmıştır.
tarafımının bahsi geçen yazıda Çiğdem S.'ye direkt olarak sitem etmediğini tamamı ile Natural Çoban'ın dediği gibi '' lanet olsun bu hayat,lanet olsun bu sevgim'' tarzında hayata sitem ettiğimi kamuoyuna saygı ve sevgi ile belirtir, doğmuş olan sıkıntılar adına da Çiğdem S. başta olmak üzere tüm Yüce Türk halkından özür dilerim.

23.09.2011

Kutup Tilkisi ve Albatros


merhabalar efendim.

tüm kızların ''mavi saç'' diye düşündükleri bir dönem mi var ?
gerçi ben anlamam o işlerden.

geçen gün süper gücümü kaybettim ve uyuyamadım.
büyük bir çileydi.
''o son kahveyi içmeyecektim''

nedense sevdayı hep kanatlı tarif ederler,?
çırpınıyoruz diye mi?

Galata Kulesi iyidir.
zannediyorum belli bir amaç uğruna yapılmamış bir kule.
hiç çıkmadım,
çıkıp ne yapayım.?

oldum olası ufuk ismini sevmem.

''Tanrı,Sarhoşları ve Çocukları Korur''
ingiliz atasözü.
''Tanrı Sarhoşları ve Mizahçıları Korur''
Usta Oğuz Aral Sözü

Kışın gelmesi arkadaşım çiğdem s.'nin bana görünmemesinden anlaşılır.
zira ikimiz de değil aynı üniversite, değil aynı şehir, aynı ülkede bile yaşamıyoruz.
o derece uzağız birbirimize.

her erkek bir gün halı saha maçına ısrar ile çağrılacaktır.
ben şunu da duydum ''ya gel abi kalede dur, para da vermezsin.''

Star Wars'ın kayan yazısı olmasaydı dünya çok başka olurdu.

Şehir manzarası fotoğrafına bakıp da ''buradan bizim ev görünüyor mu?'' diyen insan candır.
google map'a sokulası ve evi gösterilip mutlu edilesidir.

''uyanmak için önce uyumak lazım'' ile ''sıçramak için dibe vurmak lazım'' hemen hemen aynı cümleler.

Flört'ün aşka dair diye bir şarkısı var
''Ya hiç olmamış olsaydın
karşıma çıkmasaydın
Orhan Veli o şiiri yazmazdı
ne anlamı kalırdı şu hayatın''
diyor.


tilki güzel bir hayvandır,
onu sinsi diye kötülüyoruz ama o güzel kuyruk sizde olsa siz de onu korumak için bir şeyler yapmak zorunda olurdunuz.
ilk kez bir ansiklopediyi karıştırırken kutup tilkisini görmüştüm ve diğer hayvanların kutup versiyonlarına bakmıştım.
merak etmeyin, çok bir fark yok bildiğiniz hayvanın beyazı..bu arada kutup tavşanı var bir de o zaten beyaz olan bir hayvanın beyazı..
neyse tilkiye geri dönelim: efendim bu tilkinin normalinin kolları siyah oluyor o da ona böyle uzun eldiven karizması katıyor ama şirinler şapkası takan kız uzun eldiveni karizması değil,audrey hepburn karizması katıyor.

burun direği sızlaması mecaz değilmiş.
ben istanbuldaki kış günlerimde bunu ezber ettim.

Annelere yazılmış şarkılar vardır.
genelde erkek evlatların olurlar.

ben dürüm falan yiyen normal bir insanım.
hepimizin de böyle olmasını beklerim.
bazısı var ya hiç yemiyor yahut da yemiyormuş gibi yapıyor.
amanın nasıl şekilli gençlik o..
evladım sizin oturduğunuz yerde, gençler laf atmıyor mu size?
mahallesinde esnaf ilişkisi olur insanın.

''eğer bir şey evdeyse kaybolmamıştır.''
sanıyorum çocuk sahibi herkes kurdu bu cümleyi.

hepimiz doğum günümüzde doğan ünlüleri araştırdık değil mi?
benimkinde David Coperfield,
Merve Boluğur ve B.B.King çıkıyor.
bir de ''Uluslar arası Ozon Tabakasını Koruma Günü''
adım ozon olsa olurmuş..

büyük felsefe: Uyuyup ne yapıcan?

barlarımızdan evlerimize gelen tek gecelik arkadaşlara ''çekyat'' desek olmaz mı?

geçen gün thor adlı kahramanın basılı olduğu bir tişörtü alacaktım bıraktım.
onur'a bunu anlatırken torun tişörtü deyince dede tişörtü dememek olmazdı.
onur da tee 2oo3'den beri arkadaşım,
geçen kız arkadaşını ''yok daha fazla yardımcı olamıcam,
üzülerek veda ediorum, ikinci tura geçemiosun'' diye terkeden kötü imla sahibi ancak komik birisidir.
bu blogu da zerre okumayacağından dolayı rahat rahat yazarım buraya.

Cast ajansları enteresan yerler.
bir sürü gözlem yapma şansım oluyor orada.
çay, kahve falan da ikram olunca oh.

gerekirse ingilizce mizah yaparım !

Müge B.'nin bir ilişkisi var yazdı facebookta
''bir ilişkinin Müge B.si var mı?'' diyecektim,demedim.
ona geçen müge yerine mega dedim ve buna da çok güldüm

bakın bir de albatros vardır,bir ara birası da vardı.
babamla çok sevmiştik,
şimdi araştırdım tuborg, migros için üretmiş.
neyse efendim bu albatros kuşu çok geniş kanatları ile kanat çırpmadan uzun mesafe havada süzülebilirmiş.
bunu gören denizciler yaklaştık zannederlermiş
ama nereye yaklaşıyorsun tabii?
albatros bu..

imaj: Andy Warhol'un ''Knives'' adlı eseridir.
tişörte falan süper olur benden söylemesi.

şarkı tavsiyeleri.
flört - aşka dair
flört - bu havalarda dönme bana
flört - seni çok özledim

21.09.2011

Vol. 3


efendim kenar menümde bulunan piyaz müziklerini'nin 3. versiyonunu yaptım,
ilgilenirseniz açın bir dinleyin .
aslında bunları tek tek indirp de ingilizce şekilli bir isim bulup bir download linki ile sizlere sunmak isterdim ancak uğraşamadım ve sadece ''vol.3'' diye bir şekil koyabildim.
bir de ''everybody loves the beatles'' listesini sildim.

bu arada arkadaşım Çiğdem Solmaz ve onun arkadaşları da Sezen Aksu'nun ''Yalnız Kullar'' isimli şarkısını yorumlamışlar, ona da bir tık atalım değişikli olmuş.
link !

PiYAZ MÜZIKLERI VOL. 3

19.09.2011

Demode


hepinize merhaba.

i-phone'a telefon,
i-mac'e de bilgisayar diyen bir insanım.
plazma'ya da televizyon demiştim zamanında
sanıyorum 2005'de tanıştığım kadim insan ''Görkem A.'' bana şu günlerde ''demode'' deyip durmakta haklı.

kendimden emin bir şekilde bilekliklerimi aldığım yerlerden ve tarihlerinden bahsediyordum.
''her şeyi nasıl tarihi ile hatırlıyorsun'' dedi?
''anıları var'' dedim.
tam da artistlik bir cevap olmadı ama olsun.

bir de kıskanç birisiyim galiba.
şu kenardaki listeden birileri yazınca yahut başka bir blogger'ın yeni yazısını görünce yazmaya başlıyorum..sebebim oluyorlar.

Eylül Tatilcisi iyidir.
Hatta candır.

istanbulda ''rami'' diye bir yer var.
her halde eyübe bağlı olduğundan itici gelmişti bir arkadaşım orada otuyuror
biraz araştırdım ''rami eyüpten sıyrılmıştır'' dedi.
cidden de farklıymış galiba.
ramiyi de can ilan ettik birlikte.

okuldan yürüyerek eve dönerken Takas Lokantası adlı bir lokanta ilgimi çekti.
aha dedim lokanta gibi lokanta.
zira yeni lokantalar hep kahve içilecek yerlerden bozma oluyorlar.
istanbulu çok çok iyi bilmiyoruz galiba geçen gün arkadaşlarıma kısıtlı bir bütçe 100 tl verdim ve ''ilk yemekli randevu için nereyi seçersin?'' dedim çok da büyleyici bir cevap gelmedi.
parayı arttırınca şımardık o başka.

gömlekte düğmeye dikkat ederim,
düğmesi güzel gömleğe 1 gol avans veririm.

gençlerimiz acaba Ahmet Ertegün'ü tanıyorlar mı?
bir dinleseler,bir anlasalar..

o zaman size bir google oyunu
sizin için anlamı olan yahut olmayan bir sene belirleyin mesela 2007 olsun şimdi onu google'a yazıp görsellerde arayın sonra hiç bir görsele odaklanmadan 10 sene geri gidip 1997'ye aynı işlemi yapın sonra tekrar 10 sene geriye...
işte size benden harika bir zaman makinası...

gökyüzünü maviye boyayan adam tişörtü vardı beyoğlunda bir pasajda
tişörtü ispanyol markası zara üretmiş.
sırtı soluk gibiydi almadım.

Youtube'da gezinirken Bell Orchestre diye bir şey keşif ettim bir dinleyin hele.

şu an kullandığım klavye bazen bozuluyor
ve acayiptir,yazdıklarımı tersten yazıyor.

19:00'dan sonra yemek yememe takıntısı yüzünden bence insanlar fena baskı altında oluyorlar.
insanların kilo alma sebepleri 19:00'dan sonra yemek yememek değil,
'hiç bir şey yapmamak ve buna mecbur kalmak.'

Işın Karaca evladının adını Sasha Mia koymuş.
''koruyucu melek'' demekmiş.
hanımefendi kendine koruyucu melek dese de kızını korusa iyiymiş.

Ekşi Sözlükten harika bir tespit: Beyaz Eşya Dükkanı Vitrininden Maç İzlemek.
başlık aklıma şunu getirdi.
efendim benim ergenliğim zamanları cine 5 bayilerinin vitrinlerinde de 4 adet ekran bulunur ekranlardan birinde de playboy tv tanıtımı geçerdi.
ona isabet olmak güzeldi tabii.

Fakültemde s03e01 bugün geride kaldı
Fakültemiz etrafında konumlanmış fotokopici binaların birisinde bir sandviççi var.
ve bildiğin subway'in yüce gönüllüsü.
yıllarca önünden ders notu acalesi ile geçtiğim bu yeri arkadaşım Feyza Ş. acıkması bizlere de tanıtı.
biz yemedik ama fiyat performans dengesinden gayet Feyza memnundu ayrıca abi subway gibi olmadığı için bize çay da ikram etti tam can oldu.

tivitır'ın bütün olayı seni takip edeni takip etmek zorunda olmaman o yüzden ünlülerin kafası kısmen rahat.

Kuzenim Anıl Ç. geçen gün benim için yaptığı doğumgünü şarkısında ki gel üfleyecek bir şeyler bulalım sözünü kullanırken çift anlam kullandığının farkında mıydı acaba?

bu sabah otobüse bindim ve akbil bastım ancak bakiyem yetersizdi ve inmek durumunda kaldım akbil doldurup başka bir otobüse bindiğimde bugün okullar açılıyor diye toplu taşımın ücretsiz olduğunu öğrendim.
işte size kader ile ilgili didaktik değerler taşıyan bir Öykü.

Kışın güzel taraflarından biride ardından gelen Bahar.
Bahar ayları bizlere sanki gezip tozmamız için Haktanır.

yaz tatilin son günü Yaz boyunca Saçını Uzatmaya Çalışan Liseliler için Berber Vaktidir.

Pazar günlerini sevmediğimi tekrarlamak benim için pazar günlerinin en güzel kısmı az önce bahsettiğim yaz tatilinin son günü de Pazar günüdür ve hep çok fena içim sıkışır, daralırım, yalnız başıma geçiririm o günü.
genelde doğum günümün hemen ardıdır ve insanlar bana aktaracakaları tüm ilgiyi doğum günümde aktarmışlardır.
ben de yorganın içine girmeden üzerinde uyuklayarak geçiririm o günü.

şarkı tavsiyesi
mazzy star - flowers in december
arctic monkeys vs. black eyed peas - teddy boom pow

Tepedeki Resim Bana Aittir.

13.09.2011

sahte plastik özel efektler


uyuyamıyorum bir kaç gündür ama ruhum kendini ayakta tutarken bedenim özelliklede kafam bir şekilde ekonomik moda geçiyor.
o yüzden çok sebest ve serkeşt bir şekilde yazacağım,
serkeşt diye bir kelime var mı bilmiyorum?
normalde şimdi bunu açacağım yeni bir google chorme sekmesi ile araştırmam lazımdı ama onu da yapmayacağım.
şu an koyvermişliklerin en şekersiz, en iyotsuz, en unsuz'unu yaşıyorum galiba.
e bu 3 beyazdan uzak durmalı,
peki başka hangi 3 beyazdan uzakdurmalı bence bush ailesinden uzak durmalı,
onlar varken onlardan uzak durmak diye de bir şey vardı.
''onların yoklukları'' onlar varken vardı.
yani sonuçta istememek böyle bir şey mi?
az önce dalgınlıkla her zaman yaptığım şeyi yapıp yazıya ara verip de ne yazdığımı şöyle bir gözden geçirecektim ama kendimi frenledim,nasıl mı frenledim ?, (her zamanki şeyleri severim)
yavaşça frenledim,
yorgun bir bisikletim çünkü ben.
ay neyse ne diyorduk?
hah, şimdi kaç gündür bu siteyi falan kapatmayı düşünüyorum.
zira okurum yok !
evet bir şeyler anlatıyorum ve okunsun istiyorum.
sanat değil ki bu yaptığım sanat için olsun, en fazla nükte yapıyorumdur herhalde.
nükte demeyi sevdiğim kadar nükhet duru'yu sevmiyorum.
bunu da buradan tüm dünyaya duyuruyorum nasılsa kimse okumuyor.
internet ile büyüyen jenarasyon torun sahibi olunca ne olacak?
şimdi benim torunum tombalağım buraya yazdığım şeyi mi okuyacak?
hadi benim yazdıklarım neyse de o facebook'a özlü gibi söz yazan kızlar ne olacak ?
''bir esin perisinin kaybolmuş asası gibidir hayat yaşamayı elde ederseniz herşey değişir.'' diyen yaşlı kadın mı olur lan?
adı da Esinmiş mesela.
pii zaten adının hazır anlamını alıp yaşamaya devam eden insanı hiç sevmem,
lan bir kere bişey başar be,
annen baban yahut kapısına bırakıldığın karakoldakiler sana umut dediler diye hemen umut dünyası vay bilmem ne?
adı özlem olsun, hemen özlemlerim var benim falan.. yok ya !
sen nasıl show haber kafalı bir canlısın arkadaşım.
esin, esen, ersin, ersan, esra.. diye isimler var ama esir yok esrar da yok bunlar ilginç şeyler.
ben bunlara kafa yorarım, aslında kafam da çok yorulmaz.
bir nevi bunları düşünerek düşünmek istemediklerimi unutuyorum.
gerçi düşünmek istemediğini düşünmemek de bir lüks.
zira hayatımızın gereklilikleri vardır.
bugün bakkallarda marketlerde falan yoğurt olsun, ekmek olsun, domates olsun, kekik olsun, hep parayla satılıyor.
bu üçünü de doğru oranda karıştırın az zeytin yağı ile enfes oluyor, benden demesi.
demem o ki az önceki özlü gibi sözü de ben şimdi uydurdum.
acaba yıllardır düşündüğüm sahte sanal insan projemi gerçekleştirsem mi?
zira ona da böyle şeyler yazdırmayı planlıyordum.
en büyük korkum da onun benden popüler olmasından öte hali hazırda üç elin parmakları kadar olan benim popülasyonuma sızmasıdır. (en büyük korkum tabii ki bu değil.)
üç elin parmaklarını okuyunca şaşırdınız değil mi?
peki ya içel'in parmakları ne olacak ?
kocaman şehir sonuçta o
(galiba şehrin adı mersin, merkez ilçesi içel izmit.. ile kocaeli de böyleymiş sinir oldum.)
ne diyorduk ...
hah, arkadaş falan...
öyle demeyin genede hatrı sayılır arkadaş kitlem vardır.
onlar internet üzerinde yaptığım şeyleri özellikle de yazılı olanları pek sallamasalar da güzel insanlar.
demem o ki diye başlayan paragraflar yetersiz ifadelere katkıdır.
benimki değildi.
yanlamasına tırnak yemeye başladım.
sanıyorum artık bir şanslı kız ile çıkmalıyım ve onun tırnağını yanlamasına yemeliyim.
mfö'nün şarkısında diyor ya:
''bu işler narin bugün olmaz ali belki yarın'' diye
o dizelerin sonunu ben hep ''yarin'' diye düşünüyorum.
bölyede yüce gönüllü bir insanım işte ben.
bir el atarsanız gönlüm yere değer ve bu şekilde bir değeri olsun,şimdi bunu bir solukta okuyanlar delirdiğimi düşünebilir ama dellendiğimi düşünemezler dellenmek çok çirkin bir şey değil ama metropol erkeği dellenmez.
gerekirse çıldırır, delirir.. hatta zaman zaman kudurabilir ama dellenmez.
dellemek kelimesinin de demlemek kelimesine sadece fonetik bir benzerliğe sahip olması çok hüzünlü değil mi?
-
-
-
-
-
-
az önceki boşluk sonu vurucu gibi,etkileyici gibi biten filmlerde kullanılan boşluktu.
genelde ucuza insan etkileme işleridir hep bunlar..
sahte plastik özel efektler.

fotoğraftaki şahıs:bir zamanlar diğerini büyük göstersin diye var olan Küçük ibo
-
şarkı tavsiyesi
the doors - take it as it comes

12.09.2011

Be the Bee of the Beer




birasından taparcasına bir yudum aldı ve meraklı bakışlara dönerek bana ''hayatımda halen kapladığın bir yerin var, sana da değer veriyorum dedi '' dedi.
masadaki arkadaşları da onu teselli eden bir takım cümleler kurdular.
sonra da ''sen ona ne dedin'' diye sordular yanıtı sakince bir ''boşverin'' oldu.
bir arkadaşı ''yarın ki doğum gününe gelsene kafan dağılır'' dedi.
kimin ''doğum günü yahu ne işim var ?'' dese de kendisine tanışırken ''facebooktan çok görüyoruz'' diyecek onlarca insanın arasına gitmeye bir şekilde ikna oldu.

yarın oldu akşam da oldu.
sandalyeleri oturma organınızı acıtmayan buna karşılık da genelde 5-6 liradan satılan kötü bir efes pilsen fıçı birayı 7.5 liradan satmayı kendine reva görmüş şık gibi bir bardaydı.
Bu tür barların olmazsa olmazı 22:00'dan sonra başlayan canlı müziklerdir ve içerideki şıklık bir türlü erkekler tuvaletinde olmaz.
ve saat 22:20 itibari ile
sahneye bir adet aynı nağmeyi defalarca yapan solist,
bir adet tüm yatırımını uzun saçlarına yapmış elektrik gitarcı,
bir adet darbukatör karakterli bas gitarcı
ve şişman,keçi sakallı davulcu çıktı.
topluluk tamamlanmıştı
bir kaç artistlik ses denemesinden sonra dünya müzik tarihinin en klişe playlistini ayda yılda bir eğlenmeye gelmiş ve şartlanmış kitlelerine çalmaya başladılar solist başlamadan önce topluluğun çok ingilizce adını mikrofondan o kadar artistlik söyledi ki hiçbir şey anlaşılmadı.
o da ''neyse çıkarken kara tahtadaki tebeşir yazıya bakarım diye düşündü''.
yalnız insanların yaptıkları en iyi doğaçlamaları etrafı gözlemlemektir.
o da öyle yapmaya başladı önce bir kaç ''gece kıyafeti gibi'' giyinmiş, özenmiş kıza baktı aralarında güzel olanları vardı.
sonra o kızların kıyafetlerinin çıkmasını istedikleri için dünya müzik tarihinin en klişe playlisti eşliğinde götleri başları oynayan,hep ince uzun bardaklarda renkli içkiler içen, beyaz gömlek kirli sakal topluluğuna baktı
ardından barın yetkilileri sahnedeki topluluğu yüceltmek için olsa gerek ortam ışığını kararttılar...
kendi kendine ''elveda beyaz gömlek kirli sakal...seni ve vücudundan önde tutabildiğin bacaklarını hatırlamak istemiyoruz...'' dedi.

ışıklar kararınca ortamın aydınlanması her masada mevcut bulunan fotoğraf makinalarına düştü.
bir bir patlayan flaşlar dikkatini çekince oturup saymaya başladı.
dakikada 27 fotoğraf çekilmişti en rezili de kendisini sahnedeki hiç ünsüz topluluk ile aynı kareye almaya çalışan yancı kızdı (muhtemelen elemanlardan birinin arkadaşının kuzeni falandı...)
bir kaç biranın verdiği sarhoşlukla fotoğraf başına düşen kilobaytı hesaplayıp 27 fotoğrafın dünyada kapladığı yeri hesaplamaya kalktı..hesabı bitince ''ben daha az yer kaplıyorum galiba'' dedi.
gözü kapıdaydı ve geldiler,
keriz gibi gene buluşmaya tam saatinde geldiğini farkettirecek kadar geç kalmış kızlı erkekli bir ekip gelmişti devasa eşyalarından da tanıyabileceğimiz bir doğum günü ekibiydi.
Onlar gelince kendinin az önce sahnedeki hiç ünsüz topluluk ile aynı kareye almaya çalışan yancı kız ile aynı durumda olduğunu düşündü ama böyle saçma şeyleri yüzüne yansıtmamak gibi bir yeteneği vardı.
ekipten bir iki tanıdığı vardı.
onlarla yaptığı kısa sohbetin ardından hızla tanışma faslına geçildi bir sürü ''merbaha bilader''in ellerini sıktı.
bir sürü de kızların soğuk parmak ucu ile tokalaştı.
bu esnada arka fonda bir takım kızlar birbirlerine pış pışlı sarılıyorlardı.
isimlerin hiç birisini nasılsa lazım olmayacak diye aklında tutmadı
kendi arkadaşlarının yanında, yeni tanıştıklarının uzağında bir yere oturdu
biralar söylendi,
''dinliyorum'' yüz ifadesiyle birilerinin ortaya anlattığı hikayelere sadece baktı.
kapalı ortamlarda sigara yasağı başladığından beri buna benzer ortamlarda sürekli bir hareketlilik oluyor,
o gece de sigara sever bir güruh ile beraberdi,
kimse ile muhabbeti kuramamıştı, bir kaç duyarlı ''kız sen sıkıldın galiba'' dedi.
''yok canım'' diye geçiştirdi
ama sigara içme ayağına flört edenleri bile farkedebilecek kadar sıkılıyordu üzerine de ''ne gereksiz farkındalık lan bu'' diye düşünebiliyordu.
sigaraya gidip gelmelerin ardından insanlar bulduğu yerlere oturuyordu.
onun yanına da ortamın 'kilosu ile barışık gibi' kızı düşmüştü.
kız ona ben çok yer kaplıyorum galiba diye takıldı,
o da hayır canım ''ben daha az yer kaplıyorum galiba'' diye şaka yaptı.
bir ara sigara trafiğinden oluşan bir boşlukta az kişiyi rahatsız ederek dışarı çıkıp hava alma şansı doğmuştu dışarda havasını alırken kilosu ile barışık gibi kızı gördü ''ayakta o kadar şişman değilmiş'' diye düşündü. kız anlatmaya başladı ve gariptir o da anlattı aylarca birbirlerine bir şeyler anlattılar,
çok duyarlı insanların ''biz çıkıyoruz''a protest bir tavır gibi duran adını koymadıkları bir ilişkileri olmuştu,
1.5 sene olmuştu bir gün kızın aklına nişan, bohçası, düğün, çeyiz gibi kelimeler takıldı (bunda kendinden 2 yaş büyük kuzeninin koca bulmuş olması da etkiliydi.)
bilinç altından ''bu ilişkinin adı ne?, nereye gidiyor?'' temalı baskıyı yaptı.
o da ''birbirimiz için önemliyiz ve bu yeterli'' dedi.
sözlü şiddeti cömertçe savurarak tartıştılar,ayrıldılar bir süre ayrı kaldılar kız bir başkası ile görüşmeye başlamıştı ve bunu hemen ciddiye alıp değer yüklemişti aslında değer yüklemeye çalıştığı şeyin kendisi olduğu bariz belliydi.
o tekrar görüşmek istedi kız da lutuf etti,bir kafede buluştular,
konuşmaya kız bir açıklama yaparak başladı,
kaşlarını yukarı kaldırıp gözlerini kaptarak ona ''hayatımda halen kapladığın bir yerin var, sana da değer veriyorum'' dedi.
''burnumdan kıl aldırmam'' temalı bu içli gibi özlü gibi söylemin ardından,
o, ''kaş göz burun, ne biçim bir durum lan bu ?'' diye düşündü.
ve kıza dönüp ona o an çok mantıklı gelen ancak sonrada saçma olduğunu düşündüğü
''ben daha az yer kaplıyorum galiba'' diye bir şaka yaptı.
hiç gerek yoktu.

_uydurmadır_
imaj üzerindeki yazılar bana aittir.

10.09.2011

Benzeri Cümleler ve Azami Günceler


merhaba yerine ''meraba'' diyen de var.

aslında bir şeyler düşünüp de buraya yazma niyetim hiç yoktu ama arkadaşım Kübra S. blogunda şöyle bir cümle kurmuş hepiniz bilin istedim.
''İnsanları övmeyi pek beceremem, kitapları da öyle.
Bir yiyeceği pek kolay övebilirim size ''
kişinin kendini bilmesi ve güzel bir şekilde ifade edebilmesi pek mühimdir.
ben de benzeri cümleler kurup, bir takım kişileri etkilemişimdir
ama bunu yapan sadece ben olsaydım çok sıkıcı olurdu.
güzel olan bunu yapan insanlarla da arkadaşlık ediyor olabilmek.

merhaba yaşım 23 ve ''ötörnıl sanşany of dı sıpotlıs maynd''ı izlemedim.
canım istediğinde izleyecek olmak beni mutlu ediyor.

diasa'da germania adlı bir alman birası var yüzde 4.8 alkollü ve içimi oldukça güzel,50cl'lik metal kutuda satılıyor üstelik 2.40 gibi harika fiyatı var.
bir de efes biraların arkadasını okuyun içerisinde şeker olduğunu göreceksiniz.

klavyade F16 olsaydı ya uçak gibi.

lilly allen, katy perry'nin bir önceki modeli gibi.
şahsen lilly'i tercih ederim.

dünya üzerinde var olan cehennem istanbul otobüs terminalidir,
binlerce otobüsün çalışır vaziyette bulunuğu dar tiksinç bir yapı.

iç çamaşırı rengini bile ayakkabısına kolyesine kemerine göre seçen cinse kadın adı verilir.

çok şekilli kıza ''leydi gaga'' dedi arkadaşım Yusufhan D.

içince sesi çatallaşıp güzelleşen insanlar var ben niye onlardan olamıyorsam hemen burnum akıyor gözüm kızarıyor iki kadeh içsem ve pek sarhoş olmasam da iğrenç sarhoş gibi gözüküyorum.

arkadaşım ve ev arkadaşım Fatih Y. ilginç biri sayesinde en cins yemek soslarımız var dolabımızda
ama bakın bu bir öğrenci evi dolabı içersine tişörtlerimi sığdırabileceğim kadar boş yerimiz var
öyle düşünün.
şikayetçi değilim aksine ''damak şaklatan'' lezzetler bunlar.

bıyık kesen insanın kendi üzüntüsü kendisine yeter diğer alaylar beyhudedir.

''sende olmayan her beyin için 1 dolarım olsaydı,1dolarım olurdu''
-Squidward Tentacles-

eylül ayı gömlek ayı !
bence gömlek seven insan bir başkadır.
yetmişler gömleği ise bambaşkadır.

Üniversite harçlarına yapılan zammı ve alttan alınan derslerin fazladan ücretlendirilmesi büyük ayıptır.
sürekli bakkal dükkanı gibi el değiştiren ve sendikalı çalışanlarını kovan özel üniversitelerin yanında dimdik duran devlet üniversiteleri zannediyorum ki bir takım kimselere zor gelmiş olmalı.
öğrencilerin öğrencilikten başka dertleri olduğu sürece başınıza dert olacaklardır.

wikipedia'da yazdığına göre: ''Barış Manço 1970 senesinde Antalyada verdiği bir konserin ardından ''yabancı uyruklu müzisyen çalıştırmak'' suçundan tutuklanmış ve ertesi gün mahkemeye çıkarılmış, mahkemede "grup üyelerinin öğrenci ve devamlı olarak bir yerde çalışmadıkları" savunmasını yaparak ilk celsede suçsuz bulunarak serbest bırakılmış.''
yani:''okuyom ben ya'' hep geçerlidir

Barış Manço da iyi mizahçıymış kendisinin ''ful aksesuar'88 manço:sahibinden ihtiyaçtan'' isimli bir albümü vardır.Albüm ''nane limon kabuğu'' isimli şarkı ile başlar.
daha ne olsun.

incir reçeli adlı filmde başrol oyuncusu olan beyefendinin söyledikleri haricindeki şarkılar güzel.

bir yarışmada jüri üyesi olan The Beatles üyesi George Harrison bir pordüktöre genç bir topluluğu tavsiye eder ve The Rolling Stones bu şekilde maceraya başlar.
bu sabah bir kısmını okuğum ''Çöpteki Çiçekler -Rock and Roll’un Yükselişi'' kitabında okudum bu bilgiyi kitabın yazarı James Miller.

Band Hero adlı oyunun seti 300 Türk lirası
e alınmaz mı şimdi bu?
tabii oyunu oynayacağımız konsol olan playstation3 900 lira olmasa daha güzel olurdu.
the beatles rockband oyunu da 90 lira
yuvarlak hesap binüçyüz Türk lirasına biter bu iş.

Lost izlerken uyuyan bir insanım ben.

Kahveci Mustafa Amca'da Merdivene oturmak da ayrı güzelmiş.
geçri her gidişimde daha da oraya ait olmayan insanları görüyorum orada
herhalde kışın düzelir.

millete ''emo'' diyenler ''değmesin ellerimiz'' diye şarkı dinliyorlar yahu !

sokakta gezinen bazı kızlara birilerinin facebook üzerinden ''çok güzelsin'' temalı cümleler ilettiği çok belli oluyor.

çatıyı onarma teklifi vermemiş son kat komşuları aranıyor.

''beni benden aldı'' demek yerine benny benassi diyorum son günlerde fena oluyor o.
kimisi de anlamıyor ama ardını da aramıyor.

siyah beyaz yayın yapılan dönemde televizyon için çekilen bugünkü video klip yapımlarından oldukça uzak olan kayıtlar yapılıyordu
o kayıtlara giden sanatçı bir arkadaş ''kırmızı kazağımı mı giysem yoksa maviyi mi ?'' diye düşünmüş müdür?

kimine dert olur kimine ''derd''

yaşadığın şehirde acelen varsa ve ulaşım alternatifleri hesabı yapıyorsan sen tamamsın.

tepedeki fotoğrafta hayallerimdeki merdiveni görmektesiniz.

şarkı tavsiyeleri
barış manço - bahçede hanımeli
eryka badu & ziggy marley - i luv u (dubstep mix)
radiohead-fake plastic trees
Leyla ile Mecnun - Bu Kıza Kadar

7.09.2011

dokunmatik ile tahliye


'merbaha'.

Tatilin benim için olan kısmının sonuna geldim bu akşam otobüse binip istanbula dönüyorum.
bu tatil Antalyadaki arkadaşlarıma çok eğlenmiş olmakla beraber istanbuldan da hasretle çağırılmam ayrıca harika bir durum oldu.

şimdi baktım çok yakın kız arkadaşlarımın çoğu facebook'a öpücüklü fotoğraflarını yüklemişler.
yapmayın efendim.
zira sizi çok az tanıyan insanlar da var facebookta
ve öpücük atan bir kız görseli her erkeğin radarına yakalanır..
tabii niyet önemli o başka
di mi?

cep telefonları için en boktan dönemdeyiz dokunmatikler ile tuşlular aynı yaygınlıkta.
kafalar karışık ''bi mesaj çekicem'' diyerek aldığınız arkadaş telefonu sizin kullandığınızdan çok başka çıkabiliyor
geçen arkadaşım Güneş B. bana bildiğin Q klayveli telefon verdi.
ben de 2 saniye ''error'' verdim.
arkadaşım Murat K. ''en iyi arkadaşın kim senin'' diye sorduğunda da ''hebele hübele'' diye kalmıştım.

Gömlek Mevsimi geliyor !
Güzel Güzel Gömlekler
bir de şugünlerde Antalyada çok güzel yarasalar var fotoğraf falan çekeniniz var ise kaçırmasın ben arkadaşlarıma dedim pek sallamadılar.

desteklediğim iskoç futbol takımı Celtic 1888 yılında kurulmuşur.
ben doğduğumda 100.yıllarını kutlamışlar.

efendim bir hatun kişi ile aranız iyi gidiyor ve ''olacak'' gibiyse küçük sokak kedisine çevirin yönünüzü ve hatun kişi'nin tavırlarındaki değişmeye göre kararınızı verin.

az evvel farkettim ''ay'' ile başlayıp ''ya'' ile bitince güzel gözüküyor cümleler.

dün ilkokulda eve gelme saatinde çarkıfelek vardı.
bir de önlüklü olsam tam olacaktı.

tahliye diye kız ismi olsa ya dedim
''erkeği de ''tahl'' mı olacak ?'' dedi Ersan abim
''Aliye'nin erkekçesi ''Al''mi dedi Aliye ablam
tahliyenin erkeği tahler olabilir diyerek kapadım bahsi ama ''erkekçesi''ne de güldük tabii.

beslemeye karar verdiğim ilk canlı tarantulaydı fakat olmadı.

arkadaşım Murat K.'nın gazlı içeceği bırakıp ice tea müptelası olması enteresan geliyor halen bana.

''eğlence'' yerine ''eylence'' yazan insan gördüm pii.

Türkiyedeki kız kısmısının beyaz tenli erkek düşkünlüğünü de yüceltmeleri çok başka efendim bence normal tabii kavruk bir milletin içerisinde süt beyaz gençlerimizin tercih edilmesi de afedersiniz Türk erkeği rus olsun iskandinav olsun britanyalı olsun germen olsun leh olsun bunlardan birine vurulunda o kızlar diyor ki '' yaşlanınca bozuluyor sarışınlar ''
(ki bence de haklılar)
fakat amaç sanıyorum iyi olarak bilineni beğeniyor olmak.
neyse efendim kabalaşmadan bu konuyu esmerim biçim biçim ölürüm esmer için diyerek bitiriyor ve eva longoria'ya buradan selamlarımı iletiyorum.

bazı kızlarında hileli sutyen tercihleri aşırı belli oluyor.
fotoşoplu gibi geziyorlar ortalıkta.

beste bereket ne kadar harika bir isim kombinasyonu kendine ''BB'' denmese iyiymiş gerçi ama olsun yakışıyor bir yerde.
yalnız saçlar düz olmasın.

''eeeee''leme olimpiyatları
Hidayet Türkoğlu vs. Mehmet Ali Birand

''bavul'' yerine ''valiz'' diyen de candır.

son olarak 'dikkat tramva' gördüğümü söylemiştim.
''elimde belgeler var.''

şarkı tavsiyesi: Gevende - Okyanus Düğünü.

2.09.2011

Dikkat Tramva !


''hello, i love you, tell me your name''
şarkıdaki gibi olay bu kadar basit aslında

okulumu çok seviyorum
özellikle de kayıt zamanları bir harika şimdi de internet sitesine giremiyorum.
her zaman söylüyorum ''istanbul üniversitesi öğrencilerine bürokrasinin çetin koşullarını dibine kadar öğreten gerçek bir yurdum üniversitesidir.

demek ki neymiş?
Karabiber döktüğümüz parmaklarımız ile gözümüzü kaşımıyormuşuz

uyku pozisyonumu dikey konuma aldığınızda bildiğin boynu bükük bir pozisyon ortaya çıkıyor.
ölümüne dik yastık seviyorum bir de bir tek kafam açıkta kalsın seviyorum ben.

''bayram''a ''Baryam'' diyen de tam candır.

mecazsız düşündüğümüzde tavuk suyu korkunç bir şey değil mi?

şimdi şarkılar içerisinde Muse adlı topluluğun ''Time is Running Out'' eseri bir başkadır.

domatesleri gelişi güzel doğra
üzerine kekik ve tuz epele
sonra dolapta kesik bekleyen limonu gezdir
biraz pul biber biraz da elma sirkesi ekle
ağzında yara varsa bir acıyacak
ama çok güzel çok!

geçen kış ara tatilden istanbula sabah 6 da dönmüştüm de nasıl üşümüştüm bir bilseniz
geçen sabah Antalyaya saat 6 gibi bir yağmur indirdi ve aklıma o an geldi
sonra da sabahın kör karanlığında apartmanın içinde servis beklediğimiz ortaokul zamanları..
sonra döndüm tekrar uyududum yağmur da dindi ancak bir sonraki gün de gene kendikendime 6'da uyandım.

daha önce seçmeli olarak aldığım 2 ders olan mitoloji ve ikonografi (harika bir derstir) ve ilk insan ve yaşam biçimleri bölümümüze zorunlu seçmeli gibi bir şey olmuş.
''benim yüzümden..açeydim kollarımı...''

Y harfi düşünce ''Dikkat Tramva'' olmuş tabela gördüm Antalyada

kızlar hiç kırmızı ışıkta beklemiyorlar
halbuki o kadar romantik gibi film izliyorlar
öyle olmuyor mu o işler?
gençler bakışmıyorlar mı beklerken..?

birbirimizi kandırmayalaım facebook,
benim direc-t topluluğunun solisti ve gitaristi Bilge Kösebalan ile 8 ortak arkadaşım olamaz.

sen ne güzel resimcisin V.Van Goh
bu resim nedir yahu?

şimdi şarkılar içerisinde Radiohead adlı topluluğun ''Fake Plastic Trees'' eseri bir başkadır.

o çok ince rakı bardağı ağzında kırılır ya insanın of ki ne of.

senenin en güzel ayı Eylül de geldi.
güzel olduğunu en baştan beri biliyorum ki eylülde doğmuşum.

faydalı bilgi bal bayatlamaz.
şekerlenmiş balı kavonozu ile birlikte sıcak suda bekletin yavaştan salacak o kendini
siz de o sırada çamaşır falan yıkayın.

ilk ilkokulmuzun dibinde okaliptus ağaçları vardı.
geçen babam söyledi okaliptus ağaçları çok su çekiyormuş.

3 gün boyunca bayramda sakal traşı olmayı unutmam süperdi.

Türk bilimadamları Turist kızı ile kesişmeye çalışan Türk erkeklerinden elektrik üretmeyi başardı sistem geliştiğinde elektrik faturaları yarıyarıya düşecek !

o çayı içtikten sonra bardağı bi suda çalkalayın
dibine yapışıyor sonra tiksinç oluyor.

bu yaz da kimsenin 'yaz 2011' ve benzeri isimli fotoğraf albümlerinde mevcut değilim.
bakalım 'yaz 2012' neler getirecek.

''benden futbolcu tipliler hoşlanıyor'' dedi ismini vermek istemediğim bir hatun kişi.
e zaten türk erkeğinin yüzde 50'si futbolcu tipli
zira onların da kahramanları onlar.

itina ile güneş gözlüklerimi kırdım zaten bana çokturlar camlarını numaralı yaptırmıştım onlarla başbaşa kaldım ne yapacağım bilmiyorum belki ev arkadaşım ile birlikte enteresan bir çerçeve yaparız.

İstanbulda okurken Antalyalı olduğumu duyanların çoğu içinde ''rus'' geçen cümleler kullandılar ancak garip olan bunu metre kareye Antalyadan daha çok rus düşen Laleli'de yaptılar.
ben rus salatasını bile sevmem bende durum bu.

yukarıda saydığım domates tarifine arkadaşım Kübra S. ''ebegümeci, yabanmersini, keçiboynuzu, karahindiba, yasemin çiçeğinin kokusu, nane,falan filan'' ile cevap verdi.
kuru nane hariç onayladım.

tatil günlerini sokakta insanlarla birlikte geçirmeyi hiç sevmiyorum.

fotoğraftaki yer Antalyada göğe bakmayı en sevdiğim yerin eski hali
tam karşındaki yoldan ona doğru yürürken göğe bakmak benim için büyük bir keyif.
şarkı tavsiyelerini zaten aldınız.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...