21.12.2016

Vedalaşmamışlık Duygusu

-Bilmediğin caddelerin bilmediğin kafelerinin bilmediğin kaldırım işgaliyesi masalarına terkettiğimiz arkadaşlarımız, tanıdıklarımız, sevmiş olduklarımız var..
önce sesini sonra suretlerini unuttuğumuz insanlar ve o insanların değişmekte olan hayatları var.

  -Van Gölü'nün yarısına yakın kısmı da Bitlise bağlı ama gölün adı Van Gölü.
Yeni ortak bir isim düşünülebilir bence.
Bitlivans Gölü?
Vanbitlis Gölü?
One Minute Gölü?
The Beatles Gölü?

  -Yeni yıkanmış çamaşırların eşlik ettiği balkon sohbeti daha bi' güzel sanki.
Lavantası var, dağ esintisi var.
Çeşit de çok.

  -Köftesi gerçekten güzel olan yerlerin menüsünde başka alternatif olmuyor ve masa sandalyeleri eski oluyor.
Bonus: kredi kartı geçmiyor.

  -Osmanlıya kahve gelince kahverengine "kahve" denmeye başlanmış ondan önce bu rengin adı ise "fındıki" imiş.

"Mutlu insanın hikayesi olmaz"
Umberto Eco

  -Ömür boyu aslında olduğumuz insana sarılma hasreti ile yaşıyoruz.

  -Normalde insanlar ikiye ayrılır:
Numaraları rehbere kişi ile ilişki bağını ekleyerek yazanlar ve düz isim soyisim yazanlar.
Kısa vadede 1. uzun vadede 2. daha başarılı bir sosyal yaşama sahip olur.

  -Fakir, Yatak Döşek Yatıyor.
Orta Direk, Hastalanıyor.
Zengin, Rahatsızlanıyor.
Düzene bak: Param yoksa ölümden dönüyorum da param varsa en fazla rahatım kaçabiliyor.

  -Sketch Book dediğimiz şey de bence "Book" değil defter.
Kağıdı az biraz çizim için müsait diye bize yapmadığı artizlik kalmıyor..
Halbuki resim defteri öyle mi?
değil.
Bir kırtasiyede aşırı pahalı patron kalemleri dışında en sevmediğim şey Sketch Book.
Olumsuz biri gibi anlaşılmak istemiyorum o yüzden çevirmeli kolu olan  masa kalemtraşlarını adını bilmeden hep çok sevdiğimi belirtmek isterim.
şimdi de olumsuz biri gibi anlaşılmak istemezken kalemtraş cehaletim frikik verdi.

  -Hatıralarının olduğu parkı, binayı falan yıkacak oluyorlar da sen o şehri terketmiş oluyorsun ya.
İçin bi cızırdıyor vedalaşmamışlık duygusu ile.

  -Gerçekten iyi bir ilişkide asla "haklısın" ve "aynen" gibi söylemler yer almaz; aksine sürekli bir çatışma ve  sürekli bir akıl yürütme yapılır.

  -Şehirlerarası otobüs filmi diye bir seviye var.

  -Rakı şişesinin ağzına o plastik aparatı takmasalar keşke.
Alkolün bazı gelenekleri var ve rakının bardağa dökülme sesi de bunlardan biri.
  Önce bi Çın edecek de şişe bardakla kavuşacak, sonra lıkır akacak bardağa, ölçü üzerine kısa bir sohbet edilecek...
Bunlar olacak.
Şimdi "piiiirrrr" diye akıyor rakı, yakışmıyor.

  -Herkesin çok renkli komikli tişört falan giydiği 2007 sonrası dönemin son demlerindeyiz millet şimdi renksiz ve oransız giyiniyor.
Uzun tişört ne ulan sünnetli gibi?

  -Çok afedersiniz matematik kadar geleceği olmayan çok az şey var.
Kariyeriniz bu ise inceden sanata sepete yanlamanızda fayda var.

  -Sufle, Çiğ köfte dürüm, Waffle, Bardakta mısır..
Bunlar hep iyi kötü bir yerlerde bir anda moda olup çok yavaş yok olan şeyler.
Şimdi bir de yoğutçular çıktı..
Sektör ite ite cacık yapacak kendini.

  -Büyüyemedik, çocuk kalmışlıktan bahsetmiyorum sıkışıp kalmaktan bahsediyorum.
  Biz dünyanın geri kalanının yıldızlar karmasıyız.
Onlar bizden uzak durmak için güvenlikli siteler yaptılar sonra kibir ağır gelmiş olmalıdır ki siteye havuz ve etrafına duble yol yaptılar, hemen ardından da "ülkemiz büyüdü" dediler.
  Biz büyüyemedik, çocuk kalmışlıktan bahsetmiyorum.

  -Birlik ve beraberliğimizi Kaplanlı battaniye altında izlediğimiz Kemal Sunal filmlerine borçlu bir milletiz.
Bizim yarimiz kıştır.

  -Gönlünüz hep bahar olsun.


16.08.2016

Ütüsüz



"Resim ekleme sanatıdır; fotoğraf ayıklama sanatıdır."
-Sabit Kalfagil

Tolstoy bisiklet sürmeyi 67 yaşında öğrenmiş, bu durumdan sonra "hiç bir şey için geç değil" demek için "Tolstoy'un bisikleti var."  denirmiş.

Keskin olanın acısı başka,
sert olanın bambaşka..
en acıtanı da "kesin" durumunda olanlar.

Jacob Riis, 19. yüzyılda New York'da yaşamış olan doğuştan fakirlerden biri.
Çeşitli işlerde çalışmaktayken Tesadüfen gelişmelerle bir gazetede fotoğrafçı olarak iş buluyor.
Üst tabakanın yani zengin tabakanın, alt sınıf fakir insanların nasıl yaşadığından habersiz olduğunu farkediyor.
Bu durumu üst tabakaya anlatmayı, göstermeyi ve eskiden kendi yaşadığı yerleri gösterip bir farkındalık yaratmak, dikkat çekmek istiyor ancak , alt tabakanın yaşadığı yerler o kadar izbe ve o kadar karanlık ki;
bunu fotoğraflamanın imkanı olmadığından dolayı önceleri çizgi ile betimleyip anlatma yolunu deniyor ancak hiç bir çizimin gördüğü manzaralar kadar etkileyici olmadığını farkediyor.
İşte bu zamanda tamamen rastlantısal olarak bir fotoğraf makinası aparatı icad ediliyor. bu aparatın adı: Flash.

"Üzerinde daha çok düşündükçe, aslında insanları sevmek kadar sanatkârca bir şey olmadığını hissediyorum.”
-Vincent van Gogh

Sadece yalnız yaşamışların edindiği alışkanlıklar var, en güçlü düşmandan beter olan bu alışkanlıklar kişiyi en sert duygu durumlarına hazır hale getirir ama yorar.

Binalar tasarlanırken daire başına 7 metrekare yeşil alan hesaplanıyormuş.

"Kadıköy'ün zabıtası da farklı bir tanesi Pink Floyd dinliyor."
-Evrencan Gündüz

"Hamamcı teyze" diye bir şarkı var; çok korkunç değil mi?

Bahar gelince havalar ısınıyor ve milletçe çakıyoruz tespiti: "YAZ GELMİŞ"
lan bi dur o öyle değil..
İlkokullarda ne güzel oval bi mevsimler takvimi vardı ona da mı bakmadın..?

Sizce de Helva çok felsefi bir yiyecek değil mi?
Hangi helva ve ideal helva formu gibi sorular sorduruyor.

Şaşırmak da güzel olabilir ancak bilmek biraz da ideal sanki.
en bildiğin yolda yakaladığın kış güneşleri, gazeller ve güzel hava.

Apartmanınızın olmadık bir köşesinde yıllardır duran fayans, mala gibi tadilat malzemeleri varsa o apartman eski bir apartmandır.

"Sadelik en yüksek aşamadır." demiş Haldun Taner.

Susayıp da içtiğin limonata'nın seni susatması büyük çaresizlik..
Keşke su içeydin.

Keloğlan'ın yancısı cüce hali hazırda korkunç bir karakter iken bisikletinin kornasını o bet sesi ile "EBİBE" diyerek çalıyor gibi yapması resmen kaos.
Filmi ne zaman izlesem bir o sahne bir de tavuklu sahne çıkmıyor aklımdan.

Azalarak bitiyor: Not defteri sarısı
Bonus: Sarı Sayfaları bilenler eklesin.

Bazen bir şey bedava olsa nasıl olurdu diye düşünüyorum..
örneğin şehiriçi halk otobüsleri tüm halka bedava olsa önce bir yığılma olsa da bir yerden sonra işler normalleşir bence..

"En küçük birim hücredir" dediler.
dediler de sonra kendilerini yendiler atomları öğrendiler.
doğru amaç için kendi ile mücadele eden mutlak kazanır.

Sessizce piyasadan çekilen bakkal ürünleri çok hüzünlü.
Bu arada ben sevmem ama cino seven varsa Antalya Konyaaltı caddesinde cipsleri tozlu bir market satıyor.

Duygu çok önemli bir şey, en önemlisi olmamasına müsade etmeyenler duygusuz insanlar.
Bu paralar, metrekareler, arabalar, kot pantolonlar hep onların seçkisi.

Bayram günleri giderek Pazar günlerine dönüşüyor..

Konya sokaklarında bir Sultan Abla varmış, görenlerin hemen dikkatini çeken Sultan Abla kıpkırmızı giyinip kıpkırmızı makyaj yapar sokaklarda gezermiş, Konyalılar başta garipsemişler ama sonra alışmışlar..
Kronik Psikoz teşisi koymuş doktorlar.
Çocukluk Aşkı ile evlenen Sultan Abla çocuğu olmuyor diye kocasından feci dayak yemiş ne olduysa ondan sonra olmuş..
"Aşık olmayana saygı duymam, Aşık olmayan saman gibi gelip gider.." dedi Sultan Abla.

İstanbulda Kadıköyü öve öve Kadıköydeki ev kiralarını uzaya yükselmiş bir kitle var.

Tam şehir şehir gezecek, hikaye kovalayacak adamım da param yok.

Zayıflığını kas, şişmanlığını meme olarak pazarlayan ve sürekli dili dışarda köpek şeklinde selfie paylaşan bir jenerasyondan çok bişey beklemeyin.

Az bilmek hiç bilmemekten kötü.
Tek kitap hiç kitaptan,
uzaktan seyretmek içinde olmaktan ve bir gecede içilen sadece bir bira da hiç bira içmemiş olmaktan çok daha kötü.

Paçalarınız duble ve enseleriniz natural olsun.


4.07.2016

Lütfen Uzakları Yakın.



Sevdiğin ile yakalandığın berbat hava.
Sevmediklerin ile harcadığın güzel havalar.

Ait olduğun şehri ilk defa tepeden gördüğün o an.

Kaybolmayı başarabilmiş gizemli ilkokul arkadaşları.

Çok özlediğin o çocuk.
Tabii ki kendi çocukluğun.

Bisiklete binmeyi becerdiğin an.
Heryere giderim ben bununla hissi.

Batmış ve kapanmış dükkanların camında bant izi bulunan keder.

Mahallenden çıkan ilk cenaze,
Bir tabuta verdiğin ilk omuz.

Eskiden en sevdiğin renk olan renge ayıp ediyormuşsun hissi.

Hayret ettiğin insanların umursamazlığı.

Beslediğin ilk hayvan.
Onun öldüğü gün.

Yaşlandığını farkettiğin olaylar.

Kardeşini ilk gördüğün an.
Binbir duygu ile bakacağın o suratla tanışmış olman.

Ölen ilkokul arkadaşın.
Onu son gördüğün gün.

Aynı tadı vermeyen çikolata.
Aynı nehirde iki kere yıkanamayacağın gerçeği.

Çektiğin son kopya.
artık daha zor bir hayata başladığını farkettiğin o diploma.

Sesini unuttuğun insanlar.
Sesini duymak istemediğin insanların yanında ne ki.

Sevmediğini farkettiğin akrabaların.

Hiç anlatamadığın o duygu.

Sıktığın ilk yumruk.
Kim bilir nereye patladı.

Yediğin ilk tokat.
yasal acılar bunlar.. olacak..

Sana öyle bakan ilk dilenci.
iyi rol yaptığını düşündün değil mi?

Başka bir ülkeye giden ilk arkadaşın.
Bir sürü anlamsız internet paylaşımı.

Sevdiğin şiir.
Büyük ihtimalle sevmekten vazgeçtiğin ilk şiir aynı zamanda.

Girdiğin kalp.
Yeni bir his, tanımsız gibi.

Kaybettiğin şehirler.
Şehir önemli değil de içinde kimlik vardı.

Uçağa ilk kez binmenin heyecanı.
küçük bir hayat farkındalığı.

Tanrılara kafa tuttuğun o öfke.
Seni öldürmeyen şey seni yordu.

Çok ciddi gibi aşk yaşayıp senden kopan salak arkadaşın.
Paşa paşa geri dönse de..

Yeni bir şehir görmenin heyecanı.
Heyecanların en orijinallerinden..

Güzel gülen çirkin insanlar.
Güzeller zaten espriden anlamıyor.

Eve dönmenin dayanılmaz hafifliği.
Derin bir "oh" ile birlikte servis edilir.

İçmeyi unuttuğun soğumuş çaylar.
Nerelere daldın, neler öğrendin, neler düşledin de çayı unuttun..

Sever gibi yaptığın başkasının salak çocuğu.
çok akıllı, iphonedan oyun açıyor.

Bazı kadınların çok acımasız olduklarınını farkettiğin o olay.
Bu çok ciddi bir yıkım.

Yalvardığın ilk kişi.
Bu da çok ciddi bir yıkım.

Çok özlediğini farkettiğin o gözyaşı.
Bu an kişinin kendisinin kendisinden ötede olduğunu anladığı bir an.

Çaresizliği öğrendiğin o tecrübe.
ah bu "Bizim Büyük Çaresizliğimiz"


3.04.2016

İstikbal

İSTİKBAL

Hayatlarında düzen tutturamamış adamların meyhanelerde karşısına düzenli bir orkestra koyulur.
denge sağlanır, uyum başlar, sessizce kimsesizliğe kadeh kalkar.

Normal insan sürekli "ben ne bok yiyeceğim" diye düşünendir.
Daha ortaokuldan mesleği belli olan insanların normal olduklarını düşünmüyorum çünkü bence onların bir duyguya verilebilecek anlık bir tepkileri olmadığı gibi anlık bir tepkiye de verilebilecek bir duyguları yok.
Sorunları çözmek için sadece ezber ettikleri formülleri yerlerine oturtuyorlar, bu onların ideal dünya düzeni görüşleri ve bu aynı zamanda onları tırnak içinde "başarılı biri" yapan şey.
Genelde Fen - Matematik gibi alanlardaki başarıları ile övünen bu insanlar milletvekili vs gibi toplumda söz sahibi bireylere dönüşünce de içerisinde büyüdükleri düzeni muhafaza etmek istiyorlar ve hiç bir zaman da "ben ne bok yiyeceğim" diye düşünmüyorlar.

İnsanlar 4'e ayrılır:
Tavşanlar,
Tazılar,
Tavşana "kaç" tazıya "tut" diyenler ve bir de bunu alkışlayanlar.

Hayatın çok iyi olması, uyurken geçen zamana "yazık oluyor" gözüyle bakılması diye bir şey de var;
Hayatın berbat olması ve uyurken geçen zamanı sonsuza yaymak istemek diye bir şey de var.

İktisatçılar, Ekonomistler, vesaireler...
İyi ve kötü hariç herşeyden anlıyorlar.
Onların kriptonu iyi ve kötü kavramları.

Gerçek ünlülerin bizler gibi instoş tivikır falan kullandıklarına inanmıyorum;
Kesin bir yerlerde gizli gizli paralı sitelere falan üyeler..
Ben ünlü olsam öyle yapardım çünkü..
İnsan icabında sosyal medyada "yarrak kürek" küfür etmek istiyor ama edemezsin ünlüsün..
Çünkü sen "yarrak" dersen işler büyür kürek kürek yarrak dolar ortalık..(dolar derken...)
Ha ben ünlü de olmak istemiyorum zaten, ünü batsın...
Ben o ünülerin kullandığı sitenin sahibi olmak istiyorum..
Böyle ünsüz ve böyle fakir biriyim işte.

İskoçlar da eteği azalttı galiba.

2016 yıldır insanlık olarak en büyük icadımız watsapp toplu konuşmaları olamaz değil mi?

Sadece ayılar kış uykusuna yatar zanneden insana hastayız.
Ulan saftirik koca gezegen kış uykusuna yatıyor be..

Nerede bir "kazılmış mezarın ölüsü" karakterli birini görsem hemen kazarım mezarını.
Gebersin pezevenk.

Akademisyenin biri "tüm izmlere karşıyım." dedi de şurama kadar geldi soramadım "peki ya turizm?" diye.

"Keşke bir punk rocker olsaydım" diye bir şarkı vardı, çokça da popüler olmuştu ama bir kimse de çıkıp demedi "eline fırsat geçmişken olaydın be" diye.
Gerçi "i wish i was a punk rocker"ı az çok çevirdik ama "eline fırsat geçmiken"in ingilizcesi zor..
bonus: "şu dağlarda kar olsaydım ol saydım.."

Burası gelecek planlarının yapılamadığı bir ülke burada Koşular en güzel 100 metre olarak  değil futbolcu C.Ronaldo gibi aşırı küçük adımlarla oluyor.

Fethiye'yi de inceden Antalya'ya bağlasalar ya.
zaten çokça zamandır dünya haritası (siyasi) değişmiyor haritalar için ufak bir çeşit olurdu..

Kadınlar ne ara ve nasıl süslenmeyi erkeklerden çekip almışlar anlamak güç.
inanmayan gidiversin 1800lere.

En default renk mavi galiba.
kafadan dünyanın rengi.

Kendine vakit ayramazsın.
bir başkasına da vakit ayıramazsın.
zira vakit senin benim ayrabileceğinimiz bir şey değildir.

Ders notlarımdan örnekler:,
uyma: topluma sorgusuz uyumsağlama.
kabul etme: fikirlerin topluma göre değişmesi.
itaat: yanlış olduğunu düşünse de uyum sağlama.

"Hayır" yerine "yok" demek o kadar saçma ki..

Başkasının "sembolik bir rakam" dediği paranın sen de kıymeti varsa net fakirsin.
zaten fakir olduğunu bu sayede anlıyorsan bitiksin.

Kışın bitmesi ile beraber sohbet başına düşen "termal" kelimesi azalıyor.
Yaz mevsimi garibanın bir nebze mutlu mevsimi.

insanları en muallakta bırakan renk sarıdır.
Sarının güneş gibi çok enerjik bir anlamı da olsa bir yandan da sararıp solmak var işin ucunda.
sen sinsisin sarı ama mavi öyle mi?
mavişim mavişelim var, bir de tüm ergenlerin bildiği mavili şiirler var.. Hemen hemen hepsi aynı şey.
Bu arada sarı ile maviyi de yanyana pek sevmem.

Antik çağlardan günümüze bir  meslek: Baş Katiplik

Benim buralarda ne işim var?
Benim amsterdamda sırtımda adidas çanta onun içinde kağıtlar, çizimler, fikirler işe doğru pedallıyor olmam lazım.

Ankarada ne zaman rock müzik geleneği küçüldü, Ankarada o zaman çöküş de başladı.
Eskiden Rockçılar İstanbul haricinde Adana, Eskişehir ve Ankaradan da çıkardı
Şimdi ki Rockçılar evden çıkmıyor.

V. van Gogh iyi güzel de nasıl  okunuyor acaba zira Hollandalıların isimleri pek de tahmin ettiğimiz gibi çıkmıyor.

2 ile 5 bir yerde aynı şey ama o yer buralara da çok uzak bir yer.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...