30.11.2009

wish hekimi


'tuvalet' kelimesinin e sesinin uzatıp inceltilmiş şekilde söylemenmesinden ölesiye tiksinmekteyim.
tuvalette yakılan ağıta da: tuvalet kağıdı denir..
dilimizde söylene söylene böyle olmuştur.

''wish hekimi'' diye rock gurubu kurmak istiyorum.

gün gelecek kolumu kopartmadan, dirseğimi yalayabileceğim.

şuursuz gezen misafir çocuk bir süre sonra masa etrafında apalamak suretiyle dolaşmaya başlıyor,
eğer bahsi geçen misafirlik süresi uzarsa aynı çocuk sızıp kalıyor.
bu çocuk o kadar dominant oluyor ki yanındaki yamacındaki gençlere bir us dalgası çöküyor havadan.

facebook hesabındaki isminin ve soyisminin sonuna 5 yıldız koymuş,
otel ruhlu bir arkadaşım var.

hayat hakkında manidar bir söylemim yok ancak içindekiler hakkında uzun uzun laflayabilirim eğer uygun frekanstan bağlantı kurulabilirse.

hande yener'in ''eğer'' demesinden tiksiniyorum lakin teoman ile düet yaptığı şarkıyı da seviyorum.
dalgalı kurum kendisine karşı.

spor yaparken bir kaç fotoğrafım var hepsinde o kadar komik durumlardayım ki spor yapasım gelmiyor bir daha...
diyeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz
daha da hırslanıyorum.
adeta bir zenci oyun kurucu gibi savunma pozisyonuna geçmeden önce ellerimi ''hadi bakalım'' anlamında kavuşturup ovuşturuyorum.

aksesuarlar artık kişi kıyafetlerinde uyuma bakılmaksızın ''ben bireyim'' demenin en gizli saklı yöntemi haline gelmiş vaziyette.
işin ironik tarafı ise ''ben bireyim''ciler aslında ortak askesuar çeşitleri kullandıklarından ''ben bu bireylerdenim'' mesajı da vermektedirler
sonuç olarak sadece belirli marjinal guruplara dahil olmak adına kullanıyorlar aksesuarlarını.
aman bananeyse..

huku kokuyor. (huku kokusu?)
epsri kübra ve onura ait.

olmaz ya hadi olursa,
tatilde yaptıklarınızdan aklınızda kalanları yazdırmayacağım.

okan bayülgen sözlük okuyor da, blog okuyor mudur acaba?

70'cl fıçı bira candır.

tüm Fatih Akın filmlerini istiyorum galiba.

sözde değil,özde de değil..
gözde miyop bir kişiyim.
bildiğin uzağı göremiyorum.
falcı olmam,fala bakmam.
fala inanmam,falsız kalırım.

cin ali'nin özeti:Ali ata bakar.
neresi cin onu da anlamış değilim.
bildiğin çöp adam kendisi
çöp sitik hesabı.

the doors ramazan şenliklerine gelseydi iyiydi ya..

bayram günü Antalya-Atatürk Caddesi-burger king
''sos kalmadı'' dedi bana.
yazımı kışa çevirdi.

esoes aman hocam adlı siteye mesaj atmıştım işe yaramış artık Antalyalı toplu taşım şöförleri ukalaca ''antgardın var mı? andgard göstereceeen..'' demiyorlar.
intikamı seviyorum yahu.

son olarak KRAL TV'den ''whiskey bar'' adlı şarkıyı sizler için istiyorum.
evet sevgili okurlar the doors'dan geliyor...whiskey bar.

fotoğraf,tip ve düzenleme bana,
en güzel günler size aittir.

28.11.2009

aklımı dağın başına çıkarayım


dağda ve başında işim yok ama
bir barış manço lirikleri var aklımda
''sen gül kokla ben..''


çizim ve tip bana aittir.

23.11.2009

beni seven peşimdir


başka bir şehre yolculuk eden bir blogger olarak ille de buraya yazacağım değil mi bir şeyler?
hayır yazmayacağım.
Antalyaya gidiyorum,
beni seven peşimden gelsin.

Pontos


antalya usulü piyaz yemeden ne kadar süre yapamadığımı hesaplamayı yapamıyorum.
kendime bu acıyı çektiremem.

bir ünlü görünce coşkuyla heycanlanmış gibi yapamıyorum.
dün sevgili yıldız asyalı tatlı köpeğiyle duruyordu öyle.
ben de duruyordum öyle
ben tatlı mıydım?,
bilmiyorum.

sürekli kafamda küçük dialog kurguları yapmadan duramıyorum başak burcu olan arkadaşım Güpür Hakan'a sordum o da yapamıyormuş.

ön yargı yapmadan yapamıyorum.
fena oluyor.

björk aklıma gelmeden yapamıyorum.

güzel kızlar olmadan yapabilir miyim bilmiyorum.

şapşal köpekleri sevmeden yapamıyorum.
yüz vermeyim diye öbür tarafa dönüyorum tak yatağın ucundan bir kafa
o ne öyle?
pontos
fotoğrafı yukarıda.

insanların bilmişlik adını verdikleri faydalı tavsiyelerimi sağa sola saçmadan da yapamıyorum.

bir diyalog
Oz-ben onu metroda gördüm. Sema-yok o adanalıda oynuyor, orada görmüşsündür. Oz-hayır metroda gördüm o ve ben birbirlerimizin bıyıklarına baktık,sonra arkadamdakiler şu adanalıda oynamıyor mu len dediler oradan hatırlıyorum. Sema-ahaha
görüldüğü gibi hatırlamadan yapamıyorum

24 kasım saat 14-00'da Antalya saat kulesinin altındayız.
piyaz yemeye gidiyoruz.
sonra ''madem Antalyadayız'' diye bir de migrosun önünde buluşacağız.
Antalyada olmak bunu gerektirir.

fotoğraf bana köpek pontos ise teyzem sema'a aittir.

biraz tırt oldu bu yazı da
neyse artık.

22.11.2009

casting bana ait.


iki fotoğrafa da kendinizce bir filmde olması gereken kavramları ekleyerek bakın
ve ilk fotoğraftaki kızın nasıl o vaziyete geldiğini bir kurgulayın.
eğlendiyseniz, aynı kurguyu bir ikincide bire doğru yapın bakalım.
eğlenmediyseniz de, adamın içinde rolling Stones Tişörtü var bunu bilin.

başrollerde dünyanın en yanaklı kızıl kızı ve dünyanın en işsiz güçsüz görüntüsüne sahip rock bar kişisi var.
yönetmeni ve senaristi sizlersiniz.
casting bana ait.
filmimizin müzikleri de: ''sizin hayal dünyanız ve mp3 arşiviniz.'' adlı topluluk tarafından yapılımş

fotoğraflar pirelli 2009 takvimi ile alakadar çekimlerden.

21.11.2009

yengeç burcu, er yada geç temmuzda doğar.


televizyonda 2000'li yılların başındaki harika filmlere rastlayabilirisiniz.
Faith Akın'ın yönettiği ''İM JULİ'' adlı filme de bir battaniyenin altında,
2'si 1 arada kahvemle
ve TV8'in karşısında denkgelmiştim.
şu blogger'ın burayı tıklayınca açılan yazısında bahsi geçince ben de duramadım.

film ağır ve kasvetli sanat filmlerinden değil, lakin hoppidik zırtapoz popüler filmlerden de hiç değil.
hikayesini işleyişinin yanında fatih akın ve ekibinin bize sunduğu güzel kompozisyonlara da bakmaya doyulmuyor.
filmin etrafı dolaşmayı meraklı gençleri de etkileyeceği garantilidir.

fotorğaf filmden bir karedir.
kız ve erkek başrollerdedir.
yan rol olan memur ise Fatih Akındır.

film Türkçeye ''Temmuzda'' olarak çevrilmiştir.

20.11.2009

Üşenme Kaybolursun


dünya hep aynı yöne dönerken sıkılmamak için dünyanın camından kafasını çıkartıp rüzgarı dilleyen,kuru dilli bir insanım.

tanıdıklarımın en sevdikleri fotoğraflarında olmadığım için hiç pişman değilim zira o fotoğrafları çeken kişi benim.
anne-baba olmak da tam böyle bişey galiba
Not:büyük laf gibi laf ettim gene.

koşarak servise yetişirken arkamızda bizden bağımsız bir tempoyla zıplayan sırt çantasıdır beni benden alan.
bir benzer durumu da seray sever gibi memeli kadınlarda görebilirsiniz.
o da durum da bir çok kişiyi kendinden almıştır herhalde.

üniversite öğrencili tartışma programlarında hep aynı şeyler oluyor.
bir zengin gibi konuk(sadece parasal değil)
bir kaç yeni üniversiteli ve yeni solcu ateşli genç.
alkışmatik öğrenciler.
program sonuna doğru ortaya çıkan radikal gruplar.

bir kaç gün sonra Antalyadayım.

ey dünya, kral çıplak ve Adriana Lima bence güzel değil.
hele ki Beren Saat felaket derecede çirkin.
ki sayın Saatin rol adlığı bir tofita reklamını da biliyoruz.

Alex De Souza'nın karısı en çok uzaktan atılan golleri seviyormuş.
çünkü: ''direk gol oluyor'' dedi.
düz mantığın bu kadarı.

Galatasarar Cafe Crown takımında cezalı bir oyuncu cezasız bir oyuncusunun adı ve formasıyla mücadele etmiş.
naptın sen Mekteb-i Sultaniye?
nedir bu amatör takım taktikleri?

sürekli aynı pozu veren kişilerin facebookdan fotoğraflarına bakman komik oluyor.

kuntakinte yapan kızlar çoğalırsa, bar köşelerinde rezil olan sarhoş kızlar azalır.
bakın göreceksiniz dolu midelerle içen kızlar nasıl güzelleşecekler nasıl tatlılaşacaklar.
canımız güzelimiz olacaklar.

bir de barın köşesi ne meşhur şeymiş arkadaş.

hititçe derslerine devam ediyorum
mekki:çok
kartimmiaza:öfke
idalu:kötü

yegane çok güzel bir kelime
yenge ve yengen öyle değil.

bir futbol maçında iki hucüm oyuncusu rakip kaleciyle karşı karşıya kalmışlardı.
topa sahip olan hucüm oyuncusu kaleciyi çalımlayıp topu yukarıdan diğer arkadaşına boş kaleye göndermesi için atmıştı ki
golü atacak oyuncu tıopu eliyle tuttu,yere bıraktı, sonra parmaklarıyla yerde acı içerisinde kıvranan kaleciyi gösterek,yanına koştu.
şimdi tam hatırlamıyorum ama kalecinin çalım yerken ayağı kırılmış galiba.
vay demiştim,delikanlı adammış.
şu an onu araştırdım kendisinin adı paolo di canio'imiş bu hareketinden sonra Fair Play ödülü almış.
hakeme saldırıp kırmızı kart görmüşlüğü de varmış.
neyse efendim ''işte ben böyle bir futbolcu olurdum''a getireceğim lafı getiremedim.
neyse videoyu da buldum sonradan
http://www.metacafe.com/watch/59279/di_canio_plays_it_fair/

kış geldi adele dinleyin.

''noraj jones saçlarını kestirmiş'' dedi ökçe
korkumdan bir kaç gün bakamadım.
şimdi inceledim ve cafelerde yüksek sesle başkasının ilişkisinden konuşan kıza benzettim kendimi.
ilişkimi bitirdim kendisiyle.
adeta mesaj çekerek ayrıldım kendisinden.

Peyk adlı harika grup unutlmasın.
kendilerinin ''düşünme kaybolursun'' şeklindeki şarkı sözlerini
''üşenme kaybolursun'' olarak değiştiriyorum.

matematikten soğuduğum an çözülen problemde annenin kızından küçük çıkması.
güzel çıksa neyse ama küçük olmaz
rasyonele aykırı.

neyse bitti bu yazı.

çizimdeki tip uydurmasyondur ve çizim yüzde yüz bana aittir.

17.11.2009

şakayı bir yana bırakarak-onlar çimenler


kafasının tepesinde diğer insanlar gibi atabilme özelliği olan birisiyim,
ancak henüz kimeye kafa atmışlığım yahut kimseden kafa yemişliğim yoktur,

bana kafayı yedirtebilme potansiyelini de sadece sevdiklerime atıyorum.
buraya binbir türlü kelime oyunuyla adını vermeyip de
size herşeyi anlatarak şikayet ettiklerimi sevmesem vallahi uğraşmam,
anlatacağım ama anlatmayacağım üstelik siz de anlayacaksınız diye edebi sanat içerisinde kalıyorum,
geceleri ter içerisinde uyanıyorum.
şakayı bir yana bırakarak,
şimdi maykıl ceksından bir alıntıyla soruyorum kendisine
''Annie Are You OK?''

fotoğraf, 2008 ağustosundan ve istanbuldan.
krem rengi olan ayakakbı bana ait
siyah olanlar ise Gökçe'ye
çimenler ise o zamanlar sadece çimenlerdi
şimdi aralarından börtü böcek çıkabiliyor.

16.11.2009

StandardizasyoN

Fenerbahçe sarı lacivert çubuklu,
Galatasaray ise sarı kırmızı parçalı giyer.
iki takımın da ortak rengi sarı olsa da, iki sarı arasında büyük ton farkları vardır.
üçüncü detay rengi olarak ise:
Galatasaraya siyah,
Fenerbahçeye de beyaz yakışmaktadır.
bu durumu futbolda yeni yeni oturtmuşken diğer branşlarda bir şeyler eksik kalıyordu.
ancak sanırım durum düzelmeye başladı.
maçı böyle izlemek daha bir güzel.
yoksa vay efendim mor formaymış,
yok efendim maden rengi neon sarısıymış..
çakarım ben onlara.

Zakkum'un Ahtapotlar adlı şarkısının ''elele'' diyen geri vokallerini pek beğeniyorum.
arayan yuuğtuptan falan bulabilir diye düşünüyorum.
bir de bu şarıkyı dinlerken aklım da hep klibi geliyor.
halbuki bu şarkının bir klibi yok.
ben de ki de akıl işte
kim bililir,kiminkinden üstün?

ülkenin birinde ''hoparlör'' diye tatlı ismi var deseler
yadırgamam bir tabak tadına bakayım isterim.

chopstix var bir de bildiğin gülen kız yüzlü çöp poşeti markamız var.
çık bakalım işin içerisinden.

az önce avea aradı ayda 35 kontöre 1 ay boyunca avealılarla 120 dakika konuşma hakkı kazan dedi.
bedava mesaj şeysi de 35 kontör istiyordu galiba.
neden 35?

çok güldüğüm ''kumru pizza''nın dostlarım vasıtasıyla tattığım lezzetini pek beğendim.
dibindeki sosunda salçamsı izlenimler aldım.
Gaziantepspor forması altında Fenerbahçeye gol attıktan sonra Türk futbol tarihinin en tiyatral gol sevincini,meksikalı bir güreşçinin maskesini yüzüne takıp figüratif hareketlerle koşarak yapan ''Maskeli Meksikalı De Nigris'' kalp krizi sonucu rahmetli olmuş efendim.
insan üzülüyor.

'taygır vuuds' vardı bir ara o, ne oldu o?
zenginlik oldu galiba mesleği.
var öyle bir meslek.
''benim babam özel bir ülkede zenginlik yapıyor''

ut-ne:(hititçe) ülke demektir.
LUGAR:(Sümerce) kral demektir.

yağmur yağar yağmaz da hüzünlenilmez ki ya,
biraz bekleyin belki yağar geçer.
hayret birşeysiniz.

elektronik ve popüler müzik eşliğinde edilen coşkulu danslara argoda:patlamak,çatlamak deniyor.
patlamak bi nebze anlaşılır da çatlamak'ı kabul etmem.

''bu aralar biraz Nebze olmuşum?''

ilginç özellikleri olduğunu düşündüğümüz insanların esasen bizden tek farkları gizli alışkanlıklarını farketmiş olmaları.

Efes Dark'ın karameli azaltılsın.

'kadar' anlamında kullandığımız ''denli'' sözcüğünü seviyorum.
teoman'ın ''rapsodi istanbul'' şarkısında geçiyor.

Sinama fiyatları düşürülsün.

''blue sky''sız gitar müziği olmaz.

burgerkinglere standizasyon yapılsın.
bir tanesi deli gibi bizi sosa boğarken
diğeri ''bizde soslar parayla canım'' demesin.
bir cocacola satsalar daha iyi olur gibi geldi bana
benim için farketmez ben pepsiyle büyüdüm.

kah güldük, kah hüzünlendik, kah düşündük, kah, kah, kah..
bitti işte yazı.

15.11.2009

''İ'M GONNA LİKE YOU''


son zamanlarda isteğimi kaybettiğim müzik uğraşıma Kuzenim Ann'in harika uyduruk sözleri sayesinde büyük bir motivasyonla geri döndüm.
ilk şarkımızı kaydettik bile.

Ann ve Oz
Ortak şarkısı
''İ'M GONNA LİKE YOU''

söz,vokal=Anıl çelikkaya
Müzik=Emre Oğuz Baycın
Düzenleme=ortak

indirip de dinleme linki:
http://rapidshare.com/files/307361581/Oz___Ann_-_i_m_gonna_like_u.mp3.html

kendimize bir isim arayışını tamamladıktan sonra myspace facebook gibi ortamlara gireriz belki..

ha, ''eve gelin kahve içelim'' dersiniz ona da gelebiliriz.

fotoğraf bana tip ve fotoğraftaki çizim Anıl Çelikkaya'ya aittir.

13.11.2009

tembellik yapılmaz yapılsa tembellik olmaz.


hayatı banyodan çıkartıp sobanın karşısına oturtacağım sonra basacağım fırçayı ''gık'' diyemeyecek.

insan ırkı olarak ayakalrımızı birbirimizden kısmen saklıyoruz ve ayak parmaklarımızı hiç kullanmıyoruz.
çok gelecekte bence 2 ayak parmağımız kalacak ve ellerimiz klavye kullanmaktan uçları düz parmaklara sahip olacaklar.

hadi kar ve dolu anlaşılır da, yağmur çok acayip geliyor bana.

asrın oyunu Worms World Party'siz hayat bir hata.

bazı insanlar bayram-seyran işinde
bir tercih durumunda kalıyorlar.
kimine hergün seyran gerçi.

detaycı:detay satan kimse
acı:''a'' satan kimse

yabancı diller bölümüne giderken bir nohutpilavcıda ''acılı ayran'' görüyorum alsam bi türlü almasam bir türlü.

bildiğin dişçi olan ilkokul arkadaşım var.
yok öyle bildiğiniz dişçilerden değil
''ben senin bildiğin dişçilerden değilim''

misafire fotoğraf albümü gösterme olayı bi boyut değiştirse de aynı sıkıcılıkta galiba.

''bugün tembellik yapacağım''
öyle birşey yok.
tembellik yapılmaz yapılsa tembellik olmaz.
oha süper söz uydurdum.
bi tane daha geliyor!
tembelli gideceğim du diyarlardan.

Başbakanda mahallenin gençlerine penaltı atabilecek bir potansiyel seziyorum.
iyi bir şey bu.

bir insana çok dokukan küfür diye birşey var, onu kavgada söylerseniz kazanırsınız.

gına:gelebilen bir şeydir.

Hititçe de ''şu-up pi'' kelimesi Türkçe 'Temiz' kelimesini karşılar.

marroon v adlı topluluğun şarkıcısı kesin bir zamanlar uzunsaçlıydı buna can-ı gönülden inanıyorum.

bence kargocuların yüzde 20'si aşk meşk hoşlantı işine çalışıyor.

medyada görülen ve başkasına ait olan mizahı okulda direk taklit etmek bana göre değil.

özlü gibi sözü normalmiş gibi söylemek ile normal sözü özlü gibi söylemek arasında ince farklar vardır.

şu günlerde fırsat buldukça konuşmalarımın içerisine ''ilmek ilmek,düğüm düğüm'' sıkıştırıyorum.
çok uzun boyunlu (boylu değil boyunlu) bir şarkıcının şarkısında vardı.

ülkedeki kuzenlik olgusunu kaldırın da ekonomi calkalansın.

sabah sabah Tuğçe'de düğmeli çorap gördüm.
pek sevdim,belli etmedim.

güz dönemi masalı:Çizmeli Kedi

bu arada Leopar desenli plastik çizme gördüm okulda da,
kahvemin tadı gitti yeminle.

pamuk presnsesin aslında tutan bir masal olması da ilginç yani pop kültrü aslında onun aşkıyla meşkiyle falan daha çok ilgilenir ayrıca şu an düşündüm satıcı birisi pamuk prenses ben o cücelerden biri olsaydım basardım küfrü kendisine
hangi cüce olduğum da böylece ortaya çıktı.

neyse bitti yazı burada.

fotoğraf bir arkadaşa tip ve düzenleme bana aittir.

11.11.2009

altunorda devleti evlek midir?


ortak derslerin vize sonuçlarına bakarken aklıma soyadını hatırlamadığım güzel bir ismin soyadına bakmak da geldi.
hemen büyük bir heycanla baktım, kendisi 50 almış türkdilinden.
sonra ne yaptım?
yanımdakine dedim ki:
''ey yanımdaki şu soyismi aklında tut''.
önce kendi kendine bir kaç kez tekrar etti sonra da ''o ney lan?'' dedi.
durumu özet şekilde ona da anlattım ve o tekrar etmeye kaldığı yerden devam etti.
telefonumu çıkardım ve notlar bölümüne unutmamam gereken şeyi yazdım.
yanımdaki halen kendikendine fısıltı ve konuşma arasında bir ses tonu ile unutmamam gereken şeyi tekrar ediyordu.
gereksiz yere onu biraz daha dinledim.
ve ardından ''sal bakalım'' dedim.
son kez coşkuyla tekrar edip saldı.
saldığı yerden onu da aldım,
internete yazdım,
biraz bişeyler buldum.
onlara bakıyorum ben şimdi.

çizim ve tip bana aittir.

10.11.2009

ha-ap-pi-ra-aş


happira kelimesi hititçe şehir demektir ve yalın halde kullanılması için sonuna -ş eki alır.
şehirlerde insanlar yaşar ve bir çok ortak noktaları cümlerinin sonlarına yerleştirirler.
işte o insanlarla ortak bir noktamızı karmaşık paragraflardan çekip alınca ve insanlardan da ''evet evet'' tepkileri alınca bir mutlu oluyorum ki sormayın.
zira analiz ve algı yeteneğimi zekice ve detaylıca kullanmak canlılarla karşılıklı olunca bana haz veriyor.

bir insanın neyi sevip sevmeyeceği hakkında hepimiz tahmin yürütürüz.

çizim Anıl Çelikkaya'ya aittir.
bıyıklı olan benim.

''cocostara saygım sonsuzdur.''


pokemon coşkusu iyiydi de hemen ardından patlayan ve pokemona göre ziyadesiyle şiddet dolu çizgi film digimon olmamıştı.

sevgili okur şunu bilirim ki ''ortak nostalji her daim satar.''
bu yüzden ortak arkadaşlar ortak okul anılarını anlatırken deliler gibi...

yukarıdaki tırnak içerisindeki söz bildiğin benim uydurduğum söz.
uydurduğum bir sözün ardından çok soruyorlar artık ''bu lafı nereden duydun'' falan diye.

taşa oturan kız görünce ''çocuğunuz olmaz'' diye laf atmamı yapamıyorum bayadır.
yersiz bir yerde yapayım iyisi mi?

gözler görmeyince artık gönüller katlanmasın
gözlük var lens var di mi ama ya?

avea hizmeti olan patlican indirimli inglizce kursu mesajı attı londraya ve las vegasa götürüyormuş.
londrayı anladım da
las vegas neden?
çoluğumun çocuğumun,sevdiceğimin rızıkını kumarda mı yiyeyim?
ki şu an hiçbirisine sahip değilim.

teyzemin, sevgi dolu ''goldın retrivır'' cinsi bir köpeği var.
üstümü başımı kokutuyor sarılacağım diye.
bir gün ya köpekler kovlayacak beni ya da çok köpek seven kızlar.
ikinci ihtimalde kaçmayabilirim
şimdi bilemedim.

ülkemizin en önemli eksiği bence uygur kardeşlerin hafta sonu programı yapmamasıdır.
Kanal d onu da yapsın tam olsun bence.
zira haftalık dizileriyle almış yürümüş durumda Kanal d
misa, ismini vermek istemediğim bir arkadaşım ''abi aşk-ı memnu çok sağlam dizi ya'' serzenişinde bulunmuş.
ben o diziyi mecbur kalmadıkça izlemiyorum ancak kitabından falan konuyu biliyorum.
geçenlerde fragmanına denk geldim de,evin genç çalışanı korku filmine bağlamış olayı
kamerayı yüzüne tutmalar falan.ilginç..
bir de öyle salak bi film vardı değil mi?(bknz. ay sii ded pipıl)
evet korku filmlerine genel bakışım bu yönde,
bu da böyle biline.

özel bakışımda ise kızlarla gidilebilinecek tek film türü olarak bakıyorum.
ancak özel olduğu için kendime saklıyor ve uygulamaya geçmiyorum bu filmi.

norah jones ile yaz tatiline çıkılmaz bence
bir de sürekli kış atmosferi yaşatmaktan ayakları falan kokuyor olabilir.
şimdi google'a ''norah jones summer'' yazacağım...
evet kadının yazlık bir hali yok, en fazla ''mevsimlik'' oluyor.
acaba öze coğrafik bir yerde mi yaşıyor?
zira genç kızların sevgilisi,futbolcu luganoya benzerliği ile dikkat çeken oyuncu jude law ile dudak teması kurarken bile bere var kafasında.

bir kere otobüste çok mesaj atan kızın telefonuna kaymıştı gözüm
''canımıniçi'' diye kayıtlı bir numaraya gidiyordu mesajlar.
ya aşık olaydım o kıza..
zincirlikuyuya zincirlerdim kendimi.

Kazakistanın Başkenti ALMATI unutulmamalı hayatımızda.

tam bitti derken abc'nin reklamı geri döndü.
amaç?

çocuğunuz zeki ama çalışmıyor.
öğretmenimiz de klişelere bayılıyor.

yeni bir aburcuburu denerken insan biraz kendini düşünüyor ''şöyle beğendim böyle beğenmedim'' diye
halbuki tek müşteri sen değilsin.
mesela ben cocstar hiç sevmem ama saygım sonsuz zira hindistan cevizi ihtiyacını karşılıyor insanların.
bu önemli.
çokomilk vardı ortaokulda simitle birlikte yerdim
sonra çokokremli simitler çıktı

şurada iki saat bişeyler yazıyorum çıkan sonuç:''cocostara saygım sonsuzdur.''
tırt tırt işler.

cevahirin en uzak iki ucu arasında kaç dakikada koşarım acaba.
bu arada okulumda ben de başka koşan kimseyi görmedim.
edebiyat fakültesi olmanın verdiği bir ağırlık mı var acaba?

aşk herşeyi affeder
meşk barış antlaşması imzasıdır.

şarkı ezberde etkilidir.
bugün 100 kişiye sorun ''izimirin nesi meşur?'' diye
100'ü de ''izmirin kavakları'' diyeceklerdir.
biraz ergen olan erkekler ''kızları eheuheheu'' diyebilir.

cem yılmaz'ın öğrenci olduğu reklamda sakalı var.
ve boyu çok çok uzunmuş gibi arkaya oturumuş sırf yaramaz öğrenci imgesi için.
gerçi bir devlet bakanımızın da sakalı var.
neyse..

geniş aile dizisinde cevahir karakteri coğrafya öğretmeni olan mürsel karakterine şöyle bir şey söyledi.
''neyşınıl var lan burada coğrafik?''
e buna gülmeyelim de esneyelim mi?

ABD'de bir sperm bankası, ünlü İngiliz futbolcu David Beckham'a spermleri karşılığında 75 milyon dolar teklif etmiş.
Yıldız oyuncu bu astronomik teklifi reddetmiş.

şimdi ne olacak canım falan demeyin mühim bir şeyden gelen daha da mühim bir olay bu.
erkek için değerli ki sanırım Beckham,
Türkiyedeki Emrah ve oğlu davasını biliyordur.
ne olur ne olmaz şahit yazarlar.

Şahit Yazarlar Derneği.
(Ş.Y.D)
anabinası da bir köyün bir kazasında olacak muhtemelen.

bir film neden yönetmenin olarak anılyor ki?
bildiğin yapımcının o film.
tamam anlıyorum: mimarın binası, sanatçının kasedi falan bunları biliyorum.
sadece başka bir açıdan bakıyorum.

bazıları toplu taşım araçlarına durak harici binme isteklerini parmaklarıyla, bazıları elleriyle, bazıları da kollarıyla belirtir.

bitiridm burada sevgili okur.
görsel bana aittir
bunun gibi bir çok örnek, devinart adresim,http://colourtheoz.deviantart.com/ adlı sitededir.

9.11.2009

Diğer Kaldırım.


tüm zamanlar:
annanem ışıklarda oturuyor.
ışıklar:Antalyanın en eski popüler caddesidir.
eskiden çift şeritli trafiğe açık olan bu cadde, tramvay yapımı ile tek yön olarak kalmış ve tramvayın geçtiği kısım da insanları daha çeker hale gelmiştir.
işte ben o tramvaylı, pembe kaldırımlı tarafı değil stadın bulunduğu tarafı severim.
ananem o az kullanılan diğer kaldırım tarafında oturuyor.
ona gidiyorum,giderken yürüyorum;.yürüdükçe alışıyorum tabii o kaldırıma.
2005:
bir sevgilim var ; ona ışıkların diğer kaldırımından yürümeyi sevdiğimi anlatıyorum.
böyle sevgililik detaylarıyla muhatabım o sıralar.
2005:
okulum da son senem;bütün son sınıflar gibi ben de ''sabahçı'' bir öğrenciyim.
Antalyadayım ve Antalyada sabahın çok erken saatleri boş ve serin olan caddeler pek güzeldir.
belediye görevlileri görmezse ağaçlardan düşmüş portakallarla futbol bile oynayabilirsiniz.
neyse yanımda aynı istikametten arkadaşlarım var. yürüyoruz.
okula yaklaştıkça ''aynı istikametten''ler çoğalıyor.
bazen grubu yürümeyi sevdiğim kaldırıma yönlendiriyorum.
2008-2009:
halı saha maçına gitmek üzere sevdiğim kaldırımdan yürüyorum.
bir dükkan var: eskiden eczaneydi hatta esra bir kere ilaç almıştı sonra bir kaç kez el değiştirdi.
her seferinde bu düşüncelerle bakıyorum dükkana,
en son lokanta oluyor.çiğ köfte oluyor,içli köfte oluyor.
2009 kasım:
diğer kaldırımdaki o dükkan benim ve diğer okul arkadaşlarımın okula gideken geçtikleri ve hala o okuluma giden öğrencilerin de geçtikleri saatlerde patlıyor.
ölü yok yaralı var.
geçmiş olsun Antalya.

7.11.2009

kül ile duvar


şu blogumun okuyucularını toplasam da bir yuvarlak masaya oturtsam: eminim süper muhabbet dönecek.
içilen çayın, kahvenin, meşrubatın haddi hesabı olmayacak hatta o kadar iyi muhabbet dönecek ki ben giremeyeceğim konuya, arada böyle tespitsel gibi bir espri yapacağım o da kaynayıp gidecek bir dakika lan ! rüyam kabusa dönüştü.
bahsetmiyorum daha fazla.
sizi de topluca çağırmıyorum hiç bir yere.

geometrik şekillerin isimlerinde bir numara var kesin.
silindir ne lan?

bir de çetrefilli işlere ''numara, dümen'' yakıştırması yapmak argonun güzelliklerindendir.

kings of leon candır.
diğer kings of'lu topluluk da fena değildir.

sadece iki iş esnasında duyabileceğiniz cümle
''işte tam orası evet !''
işlerden birisi masaj,diğeri öhöğm..

insan insanın imzasını neden hatıra diye alır ki.
bir de ortaokul yıllarında anı defterleri vardı.
hepsinin soruları aynı olduğundan verilen ezbere cevaplar, bıdıbıdı..

defter piyasası içerisinde harika defterler görüyorum ve fiyatları yüksek geliyor.

lap-top denilen şeyi bazen aklım almıyor.
aklımın almamasına şaşırmıyorum zira panjur denilen teknoloji de garipsiyorum.

''vailya sıkay'' filminde 'komik ceketli zeki kızlar' tespiti vardı.
beğendim.
öyle kızları da beğenirim genelde.

küfür edilir, siktir çekilir.

bazı kutu içeceklerin alt köşelerinde(biliyorum silindirin köşesi olmaz) eşşek kadar OZ yazıyor.
kimyasal bişey anlatmaya çalışıyor galiba

bir de eşşek hayvanların en kocamanıymış gibi benzetmelerimizde kullanıyoruz.

''releyşınşip'' başka bir anlama gelseydi çok kullanırdım bu cıvık kelimeyi.

uzun zamandır yapmıyordum yapayım
doğan veletlere isimler
erkek: kahvaltı
kız: breakfast

benim ilkokul hayatımda, sınıftaki Fenerbahçeli sayısı azdı ve Beşiktaş-Galatasaray rekabetini orada görmüştüm.
sonra ilköğretim tahsilimiz bitti kimse kusura bakmasın da bir daha göremedim ben Beşiktaş-Galatasaray rekabeti.
bir de hepimizin tahta kaleminin olması zorunlu olan bir dönem vardı bu yeni boardmarker'li tahtalara yeni geçildiğinden ödenek mi çıkmamıştı
yoo o kadar da yeni değildi lan
neyse.
boş bir derste genç bünyeler olarak azıtıp kalemlerimizle tahtayı karalamıştık da yetkililer gelip tahtayı karaladığımıza kızmıştı.
yahu o silince çıkıyor azıttığımıza kızsanıza
cümle de bu
''yakışıyor mu şimdi size? siz abisiniz,ablasınız''

ilkokul anısı anlatan insanlardan oldum ya
amanın!?

okulumuzun spor salonu varmış da benden saklamışlar
neden yapmışlar acaba bunu?
''bunda kayıt olup da gitmez tipi var'' demişlerse atletik hareketlerle döverim onları.

üniversitelere giriş sisteminden ötürü sanıyorum üniversitede bir dersane havası seziyorum.
tabii bu havayı öğrencilerin yarattığını düşünüyorum.

rüyamda mimarisi çok güzel olan evimizde genç misafirlerimizle içkilerimizi içiyorduk.
bir ara çok içip kafamız yükseklere çıkınca aralarından ressam tipli olan misafir benim de aralarında bulunduğum ev sahiplerinin resimlerini kül ile duvara çiziyordu da bıyıklarımı abarttıkça abartmıştı şerefsiz.
mayışıp kalmışız,''s*ktir'' demeye mecalsiz.

eskiden yeşilay koluydum ben,
sonradan uyandım: dinci hareket sempati duyuyormuş bu kola.
kolu bıraktım, kolayı bırakamadım.
bir de en çok kütüphanecilik kolu ile temizlik kolu çalışır.
yeşilay kolu yatar.

galiba hayatımda ilk defa ingilizceden tam puan alacağım o da üniversitenin ilk sınavına gelecek.

ilk ve milk kelimeleri arasında bir bağlantı kurmak istedim bir an.
ilk milk,
mother milk.

şarkı tavsiyesi: Kings Of Leon-Closer

tepedeki görselin üretimi bana aittir.
bu yazı da bitti.

6.11.2009

İş


kendimden özür dilemek değil de.. üzgünüm işte.
yapacak bir şey yok,

alışverişinizi benimle yapın da, ilk fırsatta da beni satın.. yok ya..
var mı öyle iş?

''arada sırada tiyatroya gidin de bana tiyatro yapmayın'' gibi anlamsız bir cümleyi kurma aşamasındayım.
cümleye atladım atlayacağım ve iğrenç sinirliyim.
galiba renkli bir canavara dönüşeceğim.


biliyorum,
kesik bir cümleyle başladım.

yukarıdaki iş, Gökçe Nur Tüfekçiye aittir.

5.11.2009

adaptörü buzlukta soğutma yöntemi


insanın kendisini birşey sanması mı?, insanlarını birisini birşey sanması mı daha fena? çıkamadım işin içerisinden.aklım hep iki örnek sual arasındaki ilişkiye kayıyor.

çok hapşıran birisiyim.
eskiden olmuyordu ancak artık şöyle bi 7-8 kere hapşırdıktan sonra renkli noktalar görüyorum kesin lacivert ve bordo onların renkleri.

halen idda ediyorum: elleri, boynu,kulakları, ayakları, beli ve göbeği kapalı olan insan ceket giymese dahi üşümeyebilir.
tabii sadece bu saydıklarımı kapatıp gerisi hepten çıplak çıkarsanız sokağa üşüyebilirsiniz.

devinart'ın olayı ingilizce konuşmak galiba.
acaba facebook ve myspace de öylemiydi bir zamanlar.
böyle şeylere sornadan giren insanlardanım o yüzden ben bilemiyorum.

evlenmeye kararvermiş bir sınıf arkadaşım da var ya..
evet merhaba üniversite ,merhaba sana.
gerçi niye şaşırdıysam?
şaşırmadım lan, sırf buraya yazabilmek için şaşırmış gibi yaptım ;
teee lisede bile vardı benim, evlenmeye kararlı arkadaşım.
peeeeh!

MSN'den silmek dediğimiz şey bir olay değil olgu.
msn dediğimiz de windows live messenger.
iki baya farklı aslında.
işte ürün adı haline gelmek bir marka için öyle birşey.

tesadüfen baktığım bloggerlara bakıyorum da benden yeni olacak konumdalar buradan da kısme eskimiş bir blogger olduğumu çıkartıyorum.
bir de çok yazma hadisem var galiba.

İstanbul Üniversitesi 3 Yıldır Üst Üste Dünyanın En İyi 500 Üniversitesi Arasında Yer Alıyor.
şeklinde bir haber var internet sitesinde de..
e zaten normal birşey bu..
biz mi büyüğüz? dünya mı küçük?
o başka bir tartışma konusu.

ugg adlı botlara burada hiç bulaşmadım galiba ama bana komik geldiğini ve görünce çok güldüğümü bilin.

''hani kavak yellerindeki siyah saçlı kız var ya'':Ceren Moray,yaşı da 24 imiş.

eğer karşınızdaki anlattıklarınıza fazlaca ''hakkatten ha'' diyorsa,
1-samimiyetiniz ileri seviyede yoksa ''hakkatten ha'' demek nedir yani?
2-tespit konuşmacısı olmuşsunuz.
3-karşınızdaki de pek bişey bilmiyor yahut sizi dinlemiyor olabilir.

eskiden atari vardı ve atarilerde bir bellek durumu olmadığından atariyi kapatmadan o oyunda ilerlemek zorunluluğu vardı.
işte bu durum da adaptörü buzlukta soğutma yöntemini icad ettirmişti bizlere.

yağda yumurta yaparken yumurta ansızın dans etmeye başlıyor ya,
ben de coşkuyla domatese girişiyorum.

eda taşpınar diye birisi çıktı facebook önerilerinde
lan yoksa? ''ikoncan'' denilen durumlar olmasın.

insan fikirlerle idare edilir,normalde bir kimsenin sadece göğüslerini,cinsel organını ve poposunu kapatan bir kıyafet ile dolaşması farklı bünyelerde ortak ve coşkun etkiler bırakabilse de havuz deniz ortamında bu gaydırı gubbaklık(baldırı çıplaklık) gayet normal hatta durumun aksi garip gelmektedir.
bu nedir? işte bu: ''yazısız normlar bıdıbıdıbıdıbıdı'' diye uzayığ giden şeylerdir.

sucukların eski tadı yok,
zaten marketlerdeki çoğu sucuk tavuk yahut hindi katkılı olduğundan üzerinde sucuk benzeri ürün yazıyor.
bir de salamın içerisine karabiberi tanesiyle koyup da ağzımı pert eden banvite teşekkürler yahu !

günümüze atasözü uyarlayayım:
işleyen demir, biraz zor emekli olur !

okan bayülgene, ''okan'' demek yasaklansın diyeceğim de çok zor çoook.

bak ajdar unutuldu
yemekteyiz de unutlma aşamasında:
caneri tülini zaten hatırlayan kalamdı
tee BBG vardı o iyice unutldu bir tek esmer yarışmacı ali kaldı.

istanbul beşiktaşta, piyazı piyaz gibi yapan yani antalya usulu yapan bir lokanta buldum ilk fırsatta deneyeceğim.
bu yazı da burada biter

gökçe gene son dakikada, blog yazımı kaydetmeden aradı.

foto from the google

2.11.2009

kasım'ın ''a'' sını uzatarak okumak yasaklanmış.


espirileri arkadaş ortamında yapıca daha komik oluyor da dışarda anlatınca komik olmuyor ya benim antalyadaki arkadaşlarımın komiklikleri heryerde komik lan.
kıkır kıkır bir insan oluyorum şu şarkılarını dinlerken:http://www.myspace.com/fingertipstories
te allahım ya ne biçim arkadaşlarım var.
''aklıma bişey gelmiyor'' diye bağırmak nedir?
onu geçtim ''çaytabaaa'' diye bağırmak nedir?
yanlarında olsam da termostan çaylarını içsem içerken de birşeyleri eleştirsem.

malum dişiyi bugün hiç beklemediğim bir anda gördüm. koştum ardından yetişemedim zira: ardından koşmuyormuşum gibi koşmam lazımdı.
arkasından bakakaldım.
uzun uzun bakakalabildim zira: okulumuzun benim beklediğim bölgesi, onun çıkış yaptığı kapısından yüksek ayrıca da kendisinin şeffaf şemsiyesi vardı.
enreresan dakikalar bunlar.

tramvaydaki yeni oyununum bizim fakülte de inecek öğrencileri tespit etmek
baya da tutturmaya başladım.
geçen gene bu oyunu oynarken güzelliğini ve karimasını farkettiğim boyluca bir kızı okulda gördüm pek güzel gelmedi.
gerçi az önceki enteresan dakikalardan da kaynaklanıyor olabilir.

efespilsen blues festival 20 olmamış.
hadi olmamış onu anlarım zor işler bunlar da sen 'efes dark' isteyen müşteriye neden 'efes dark brown' veriyorsun.
yapmayın böyle.

yıllarca sınıfta yazı yazdırılırken her ''satır başı'' dendiğinde ''bıçak sapı'' diye eşlik ettim
yüzde birlik farkedilme oranım, yüzde yüzlük güldürme başarısı sağladı.

tırnak içine almayı gerçek anlamda düşünsenize
ama böyle saçı kaşı boyalı, çok deniz baykalcı teyze tırnağı düşünün.

''bakmazsan görmezsin'' diye bir kimseye daha denk gelirsem ve bu kişi saygıda kusur edilecek bir kimseyse odunla girişeceğim ağzına yüzüne.

hepimiz benim yazdığım kadar çok blog yazsanız hiç bişey değişmez,
ben yazmayı bıraksam da birşey değişmez,
bunların farkındayım ey süper egom.

Janset, elinde meşrubatıyla çereziyle kapıyı çalsa şaşırmadan buyur ederim.

hayko cepkini az sevmek diye bişey var.
gençlerde görülen bu özellik
cepkini görünce ''bu adam ne biçim yaa'' demekle oluyor.

x-''siz kimsiniz''
y-''biz pokemonlarız''
bu diyalogdaki y benim ve diyalog gerçek.
x'in biz dediği sadece benim.
biz dediğim de sadece benim.
varın gerisini siz düşünün.

kasım'ın ''a'' sını uzatarak okumak yasaklanmış.

içerisinde be geçen iki ingilizce şarkı ve be'li bölümleri.
Let it be-The Beatles(''let it be'')
Disco Boy-Shantel(''i wanna be your disco boy'')

D&R'da Boney M albümü görünce içime su serpiliyor gidip almıyorum da orada dursun.
bir de yine D&R'da kapak fotoğrafı nedeniyle gözlerimi alamdığım bir albüm var:''Sultana Exclusive''
işte en tepedeki kapak, o albümün kapağı.

delik çoraplı şiir
delik çorap giymek kadar koymuyor bana.
çorabın giyer iken delinmesi.
pek görüşmediğim başparmağım bakıyor bana.
elde değil bünyenin delirmemesi.

samimi deliren kişiye: dellenmiş denir.

Ebru Şallı "Onların hepsi benim canlarım. Hepsini çok seviyorum. Onlar benim lokumlarım" demiş.
'Şişman kadınlar güzelim demesin' söylemine gelen tepkilerden sonra söylemiş bu lafı.
''lokumlarım'' derken hala inceden dalga geçiyor olmasın.

1.11.2009

Play your video with me !


arkadaş tavsiyesi olmadan internetdeki paylaşımsal videoları izlememim sebebi: galiba hepsinin üzerine uzun uzun düşünülecek şeyler olması ve benim o kadar düşünceye ayrıcak ne beynimin, ne de vaktimin olmaması.
geçen gün şu ''mario oynayan kız''ı merak edip izledim.
inanın 2 gündür kafamın bir yanı o kız ve annesinde,
sanırım aldığım karar: annesini kamu vicdanı adına tutuklamak.
zira onun yaptığını insan insana yapmaz.
öyle çocuk yetirştirlmez.
o kız çocuğu da bu ülkenin geleceği.
bugün de sokakta 100.yıl modeli galatasaray formalı bir genci aralarına almış bir gurup fenerbahçeli tarafından formasının çıkartılması videosunu izledim.
aslında buraya kadar bunlar doğru olmasa da alışılmış ve var olan şeyler.
yani üzerinde günlerce düşünülesi değildi ancak sonra bir tanesi ''formasını almayın, geri verin ona'' diyerek kendi içerisinde asil bir davranışta bulundu ve beni tarih, bayraklar, savaşlar ve sosyoloji gibi binlerce konuya sürükledi.
sürüklenirken bir takım kişilerden de ''al al al a lalaal'' sesi duyuluyordu bu sebepten dikkatim gene dağıldı.
diyeceğim o ki: videolardan bir şeyler öğrenmeye yahut videolara birşeyler öğretmeye çalışmayın ama üzerine biraz düşünün.

image from: the toy story
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...