26.07.2010

Benek İçerisinde


fenerbahçe'nin yeni sezon formalarını hiç sevmedim.
yaklaşık 10 yıl önce ortaya attığım yeşil forma fikrini de berbat bir şekilde uygulamışlar neyse ki galatasarayın yapacağı somon formadan iyidir.
o yüzden bu sene yazmayacağım formalarla ilgili yazı ki zaten bir tek ben okuyordum o yazılarımı da ilgilenen varsa ekşi sözlükte fenerbahçe formaları ile ilgili bişeyler yazdım.
başlığın adı 2010 2011 fenerbahçe futbol formaları
rumuzumu zaten biliyorsunuz.

yağmurun hepimizi ıslatan adaleti güneşte zerre yok.
güneş klimalılar ve klimasızlar diye ayırıyor insanları.
gerçi yağmurda da şemsiye diye bişey var ama o eğer sadece lise müdürlerine satılan devasa şemsiyelerden değilse tam bi koruma sağlamıyor.

vucudum klima değil de balkon seviyorken
canım hiç sevmez balkonda oturmak.

facebook giderek,ülkemizde kendisinden daha önce popüler olmuş olan internet sitesi yonja'ya dönüşüyor.
'rapizm çağla' diye bi kız gördüm bir yerde.
bir de artık benimle de fake hesaplar arkadaş olmak istiyor.

gay bar diye bişey var ya,
çok acayip.
çok çok.

kings of leon adlı topluğunun gitarcı arkadaşının ağzına kuş pislemiş.
milliyet gazetesinin haberine göre olay böyle
ancak haberde arkadaşın ağzı açık havaya bakan bir fotoğrafını seçmeleri de acar muhabirlik olmuş.

zenci kelimesinde -ci eki yapım eki olmasın?

Ayna adlı topluluğun iki solistli olduğu yıllar daha bir başkaydı.
power rangers vardı o yıllarda.
şimdi ise manga adlı topluluğun 2010 eurovision gösterisinde görebiliyoruz power rangers'ı
yalnız iyi hatırlıyorum bu power rangers dalgası hızını alamayıp ninja rangers olmuşlardı.
bende oyuncağı var oradan hatırlıyorum tabii.
hangisi mi?
tabii ki, black ranger.

''üçün ikisin terkede gör ta kala bir yar''
karagöz oyunlarında söylenen on kere demedim mi sana? adlı şarkının sözlerinden birisidir.
''çok kadın hiç kadındır oğlum yalnızlıktır sonun''
Teoman yakupoğlu adlı rock şarkıcısının zamparanın ölümü adlı şarkısının sözlerinden birisidir.

mudo'da çok güzel bir ayakkabı görmek.
lakin 5 kuruşsuz olmak.
gizlibahçede liseden az tanıdığın tipleri görmek.
5 kuruş parayı da biraya vermek.
34204357024802 numaralı hesaba 3-5 bişey atın artık.

çetin ceviz diye kesin birisi vardır türkiyede
ya kesin vardır bak.
nifus müdürlüğü genel şubemiz olan facebooka sordum
ve 126 sonuç buldu.

gündem sürpriz gelişmelere gebe:az önce böyle bir cümle kurdum.

2 gün önce de emre aydın'ın kim dokunduysa sana ona git adlı şarkısının jazz versiyonunu yaptım.
tabii ağzımla yaptım tam olmadı.

amy winehouse makyajlı kızlar da giderek yok oluyorlar.

otekde çalışmışlığım var benim.
kimse ciddiye almasa da var.
havuz bar adlı bir departmanda ödedikleri ücrete herşey dahil olduğu için hergün iki seansta içtikleri 2 bardak kolalarının sadece yarısını bırakan çocuklar vardı mesela.
neyse şimdileri part time kuruyemiş sektöründeyim.
detaylara güvenliğim sebebiyle giremiyorum.
zira benim nerede olduğum bilinirse hayranlarım falan izdiham yaratır.

izdiham da ne güzel kelimedir.

peki ya yüzü babasına,abisine,eniştesine,dayısına yahut dünya üzerindeki herhangi bir erkeğe benzeyen kızdan hemen soğumak?

almanyada arkadaşım var lan benim?
''ee avrupa bi başka tabii''

le kolanın formülünü açıklıyorum:
''soğuylan gidiyor.''

leblebi yiyen dalmaçalı cinsi bir köpek düşünün üstelik köpeğin sahibi de kızamık olsun.
benek içerisinde kaldınız değil mi?

benek kelimesi de her an kızların ''çok tatlı'' olarak nitelendirebileceği bir kelimeymiş.

penguen dergisinde semra can adlı çizerin köşesini yazılarını okumadan şöyle bir gezmeyi seviyorum mimikleri ve renkleri seyretmesi güzel oluyor.
tabii senaryosu da hoş.

ülkemizde Deve adı ile bilinen hayvanın 3 (üç) adet kaşı varmış ?...?...?

RTL'in öğlen kuşağındaki çirkin insan sevgisi nedir ya?
mein RTL diyor.
bildiğin mtv my tv.

Across the Universe adlı filmin en bomba sahnesi max'in evinde şükran günü yemeğine misafir olarak gelen jude adlı karakterin ''bence ne yaptığınızın değil nasıl yaptınızın önemi vardır dediği sahnedir.
ve max adlı karakterde kurt cobain'i gören bir tek ben değilmişim.

şarkı tavsiyesi
St Germaine-Deep in it

doğan çocuklara isimler
kız:bardak
erkek:hoparlör

20.07.2010

kol kısmı aşırı aşırı büyük gömlek


o kadar canı sıkılıyordu ki
uyuduğunda rüya görebilmek için o son birayı da içiyordu.

markette alışveriş yaparken abidik gubidik şarkıların ardından coldplay çalmasıdır mutluluk.

zürafalar 2 saatten fazla uyuyamıyorlar
bunu size milyar kere falan söylemişimdir
zürafa bir hayvanın adıdır,zürefa ise zarif anlamına gelir.
bunu da size 10 kere falan demişimdir.
ancak yeni öğrendiğim bir şey var
zürafaların ses telleri yokmuş.
bildiğiniz yıkılmış durumdayım.

feysbuk'un bize arkadaş önerdiği bölümde az tandığım insanların avatarlarından sadece boyunlarını yada suratlarının yarısını falan görmeyi hiç istemiyorum.
gerçi hiç tanımadığım ve profil fotoğrafı olarak arabasını koyan insanlar da beterin beterispor.

şahnaz çakıralp'da şahnaz değil de gülsüm tipi var.
ancak mesela gülsüm tipi şahnaz çakıralp gibi birşey değil
ama şahnaz çakırap'da olunca oluyor.
böylesine acayip bu işler.

kol kısmı aşırı aşırı büyük gömlek giyen insana hem çok saygı duyarım hem hiç duymam.

okulun yemekhanesinde kazandığım kötü bir alışkanlık bütün yemeği (her ne olursa olsun) sadece kaşık yardımı ile yiyebilmem.
alet kullanma yetisine sahip bir varlığın üyesi olarak utanıyorum biraz bundan.
fakat ani dünya (fani değil ani) bir gün çatal-bıçak (pıçaaağğh okunur) yasaklanabilir işte o zaman çok az kişi hayatta kalacak ve dünya yeniden kurulacak ve deniz kenarı sulak yerleri hep kendime alacağım o zaman.

''onlar genç'' olmasaydı ne olacaktı halimiz onu da bilmiyorum hani.

liseden sonra hiç ama hiç beklemediğin bir tip saç uzatıyor ya o çok acayip geliyor bana ve geriyor beni biraz.

adetim olduğu üzere biraz kral tv izliyordum,
ekranda ismail yk kod adlı kişinin konser görüntüleri vardı ki ne farkedeyim?
kendisi ismail yk hayranlarının yaptığı gibi sahnede playback yapıyormuş.
bari mikrofonu açıp kendisiyle karaoke-düet falan yapsaydı...

gugula ''yellow ananas'' yazdım zerre yadırgamadı beni.
hep böyle olsa çok sevicem ben onu.

devrim kelimesi revuluyşun kelimesinden daha net geliyor kulağa.

yeni sezon formaları netleşse de haklarında kimselerin okumayacağı yazı yazsam.

bence artık kızlar damla gözlük takmasınlar.
en küçüğünü alıp (koca kafalı değilm ben demek için) takıyorlar olmuyor çünkü.

uzun zaman sonra bir kitap sardı beni ve 2 gün gibi kısa kabul edilebilecek bir sürede kitabı bitirdim.
kitabın adı Leyla yazarı ise Alexandra Cavelius
klasik bir şekilde bir yaşam hikayesinden savaşı anlatıyor.
yer yer çok üzüyor insanı.

sene 2010 ve halen bilgisayarlar ''piçuuuv'' diye bir anda kapanabiliyor.
hava çok sıcak ondan oluyor farkındayım ama buna bir çare bulsunlar gerçi teknoloji ile uğraşan adamlar çara bulmaktan çok nasıl yeni sorunlar üretebiliriz meselesiyle uğraşıyorlar onu da farketmedik sanmasınlar.

abartmak kelimesi yerine de abarmak diyorlar ya işte o benim hiç sevmediğim şey.

cam şişede ice tea çıksın,
bu arada nestea mango ve ananaslı bir çeşit çıkartmış durunamadım tabii hemen bir litrelik aldım buz gibi soğuttum içtim,
gayet leziz olmuş bence.
zaten ananaslı.. üzerine de mangolu
bu aromalar sayesinde evde coşku ile reggae dans ettim.
bir süre sonra bir yerde bayılıp kalmışım.

tepedeki balık zebra balığıymış

doğan çocuklara isimler
kız:çello
erkek:cünbüş

17.07.2010

let it roll, baby, roll


otobüs bekleyen insanların '' yürüsek varmıştık'' şimdiye demediği bir dünya istiyorum.
hayatla ilgili, içerisinde daha ağır kelimler barındıran ve ciddiymiş gibi duran cümleler de kurabilirmişim aslında.

göğüs dekolteleri arasında en fazla kafa karıştıranı göğüs altı dekoltesi galiba,
sadece televizyonda görebileceğimiz bir tür diye biliyorum ben.

birisi-fırat,koyyimde tur at.
fırat-attım ki,ben birinciymişim ki.

bir cümlede mini kupır adlı arabanın adı geçerse hemen kendi kendime ''miniğ kopaeğğ'' diyorum.

insanları nah çekerken fotoğrafı olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayırabiliriz.
ayrıdıktan sonra şöyle bir bakarız ve tamam hadi şimdi dağılın deriz.
işte buna hiç bir şey yapmamanın gücü deniyor.

miami ink adlı programdan tandığımız 'kat von d' emo galiba lan?
halbuki arjantin doğumlu alman-italyan-ispanyol meleziymiş kendisi.
ayrı dükkan açtı, yanlış yaptı bence.
açsaydı bir yeminli tercümanlık ofisi güzel iş yapardı
hem sigortası falan da yürürdü bir yandan.

yürosiport sağolsun canlı yayınlıyor 20 yaş altı kadınlar dünya kupasını da izliyoruz makyajsız ama markajlı futbolcu kızları.
bir de şaşırtıcı bir biçimde kolombiyada pek bişey seçemedim.

kolombiya demişken şakira'nın waka waka klibinde kısa saçlı bir kız var sonradan beliriyor.
enteresan bir görüntüsü var kendisinin,
klipteki milyonların ardından bi o kalmış aklımda.

çalışan kesimin klişesi
yemek+yol=fast food

Ayşegül Aldlinç içerisinde ''animallah'' kelimesi geçen bir şarkıya ihtiyacımız olduğunu hissetti şarkıyı söyledi ve çekildi ortalıktan.

normal leblebiyi kimse sevmiyor
şekerli leblebiyi ben sevmiyorum.
şekerli leblebi hakkında diğerlerinin fikirlerini bilmiyorum.

''jackson'' kelimesiyle bekliyjackson,gelijackson diye şakalar yapan insanı dolapta bekletilmiş bakkal çikolatası ile dövsünler.

alkolün donmamasını aklım almıyor benim.
bu sayede mucizelere inanan bir insanım.

senede bir iki kere Ünal Yarımağan'ı görmeden edemiyorum artık.
sınav sonuçlarını takip ettim gene.
bir şey farkettim ki tiple oluyor galiba bu birincilik işleri.
tabii sadece tip yetmez onun farkındayım da tip olmazsa da birincilik olmaz.
zira daha sonra o insanlara f1 arabası gibi heryanı reklam(dersane reklamı) dolu tişörtler giydirecekler,
tvlerde ''çok değil, düzenli çalışmak önemli'' demesini isteyecekler.
sınav sistemi yerine biraz da bunlar tartışılsın istiyorum ben.

başıma bu da geldi sevdiğim kız bana ''abi'' dedi,üstelik 2 farklı kızda da oldu bu.
öyle bir abi olayı değildi sadece şehirli konuşma ağzındaki bir tür hitap şekli galiba.
ne bileyim kızlar da düzgün konuşsun.
erkeksi olmayı da,
erkeklerle çok arkadaş olmayı da
meziyet sanmasınlar.

the doors'dan roadhouse blues adlı şarkıyı hele bi dinleyin bakalım.
let it roll, baby, roll

meziyet de ne güzel kelimemizdir.

bilgisayarımda kaç mp3 var bakarım arada
sayıyı buraya yazmayacağım.

bir arkadaşım rica etti bir tane facebook oyununa girdim,sanırım komşuya ihtiyacı varmış.
büyümek böyle bişey galiba.
normalde oynamayacağın oyuna girmezsin ama büyüdüysen giriyorsun işte.

dünya üzerinde yeni bir güzel şarkı çıkmasa da olur.
bence var olan güzel şarkılar bana yetiyor.
doyumsuzluğun alemi yok
zaten yeni birşeyi de merak edip dinlemiyorum uzun zamandır.
bu kadarı yeter bence.

kaju dediğimiz şeyin ingilizcesi cashew imiş.
hiç de sevmem ve tadını karidese benzetiyorum.

uzun zamandır blogger kız görmüyordum televizyonda gördüm.
bazı bloggerler ünlü gibi lan bundan bahsedelimci bir programdı galiba
gençten bi kız çocuğu anlatıyordu işte şunu yapıyorum falan diye
kızın yaşı saçına güneş gözlüğü takmak için çok gençti
ben ona takıldım kaldım.
çünkü benim bildiğim saça güneş gözlüğü takmak için anne olma şartı aranıyor.
yasak diye biliyorum ben,
büyük cezası varmış.
yoksa yüksek bel pantolonuna, kısa kazağına ve olmazsa olmaz kısa kollu blazer ceketine lafım yok.
onlar zaten senin ayarında bir istanbul kızının üniformaları
fakat o ray-ban'ı saçına takmayacaktın.
sonra da o kılığınla moda blogçusuyum demeyecektin.
çok sinirliyim bi buzlu ayran içeyim..

doğan çocuklara isimler
kız:limonata
erkek:nardek

12.07.2010

Kapari


''2005 yılı antalya güllük caddesinden tam aşşağıya doğru olan amfiye doğru yürüyorum. o zamanlar gönlünde mevcut bulunduğum kız arkadaşım ile buluşmak gibi bir amacım var. elimde son dakikada bulduğum bir migros poşedi var. poşetin içerisinde ise bir ay boyunca ''şu şu şu ve de şu'' diye kafamda kurduğum büyük bir kurgu ürünü olan hediyeler var. tesadüfen buluşacağımız yerde değil buluşacağımız yere giderken ki son trafik lambasında karşılaşıyoruz (diğer kızlarla da oldu bu o ışık çok uzun yanıyor) öpüşüp kavuşuyoruz (ışık halen kırmızı) hediyelerimi veriyorum çok seviniyor, adeti olduğu üzere önce beni sonra hediyeleri bağrına basıyor. bahsettiğim amfi antalyanın bir çok yeri gibi denize yakın bir yerde, denize ve ona yakın olmayı çok seviyorum... günler geçiyor sıcak iyice bastırıyor, hayatımızda ilk defa öss'ye gireceğiz, o sormadan ben onu sınava doğru biraz daha rahat bırakıyorum, sanırım o da bunu anlıyor. sınavdan çıkıyoruz bi kaç gün sonra bir yerlerde buluşuyoruz, sınavda ona verdiğim hediyelerden birisini uğur getirsin diye sırasına koyduğunu bahsediyor. hediyem ne ona, ne de bana uğur getirmiyor. ikimizde bir üniversiteye yerleştirilemiyoruz. aradan 5 yıl geçiyor. bi şekilde girdiğimiz üniversitenin öğrencileri olma sıfatımız üzerimizde artık.
sevgili değiliz,
bana sorsan arkadaş da değiliz zira halen birbirimizin gönlünü biliyoruz,
(arkadaş arkadaşın gönlünü bilmez.) neyse dediğim gibi sevgili değiliz,arkadaş değiliz.. ne olduğumuzu da düşünecek,bununla kendimizi yoracak durumda da değiliz.''
diye düşünerek bardağımdaki beyaz şaraptan bir yudum daha aldım büyük bir ev sahipliği ile bardağımı tekrar tanrıların içkisi ile doldurdu.kibarlığımdan dolayı teşekkür ettim.
son derece normal konulardan,zeka fışkıran cümlelerle(kızlar,mızlar) uzun uzun bahsettik.
bir ara yemek yapmaktan falan da konuştuk.
sonra kendimi ona ve bana mutfakta harika sandviçler hazırlarken buldum.
2010 yılında kadıköyde bir yerde,
onun evindeydim.
evi güzeldi.
sandviçlere kapari koyma fikri bence çok yakışmıştı.

tepedeki grafik bana ait.

7.07.2010

Mühim Müzik.


iyi haber: galiba tab gida adlı şirket (kendileri Burger King,Popeyes,Sbarro markalarının Türkiye şeysidir.)
aryby's adlı şahane hamburgerciyi de bünyesine katmış. yani artık sağda solda daha fazla aryby's görebileceğiz.
kötü haber: tab gıda'nın hissedarlarından birisi de pek sevilmeyen spor yorumcusu Ömer Üründülmüş.

Antalyadaki çağdaş yaşamı destekleme derneğinin kafesinin harika çayları var.
fırsatını bulursam 3'den aşşağı içmem.
bir de cool mekan tost falan yapmıyorlar.

herhangi birşeyin ''fersah fersah'' olması çok komik bence.

çok koyu lacivert gömlek,siyah mı değil mi diye? beni geriyor arkadaşım.
halbuki biliyorum ki o çok koyu lacivert gömlek.
olmuyor işte öyle.

soundcloud adlı bir siteye kaydoldum yeni müzik işlerimi oradan yayınlayacağım artık.
yaptığım iki yeni şarkıyı yükledim bile.
ben olsam bi dinlerdim.
tıkla.

tırnak ağacı ne lan ?!?
düşman midesinde çıkası.
mide de çok komik bir iç organımızdır,esasen bana içerisinde az malzeme olan migros poşetini andırır.

telefonumun titremesi güzel bir özellik ancak masadayken titreyince razooort diye bi ses çıkıyor nefret ediyorum o yüzden farklı maddelerden oluşan şeylerin üzerine koyuyorum telefonumu.

ay olmuştu berberde saçım yıkanmayalı antalyaya gelince traş oldum haliyle yıkandı bütün artistliğim sıfıra indi.
bu arada sadece ebeveynlerin sevdiği bi saç stilim var yine de ''zibidi'' gibi giyinebiliyorum.
mor tişörtün altında (ki çok altına) turkuvaz renkli çorap giymemle başlamıştı herşey.

'ay olmuştu berberde':bu da şekilli roman girişi gibi bi cümle.

tepedeki fotoğraf sanıyorum yanlışlıkla çekilmiş.
fotoraftaki babanem,
elindeki de çay bardağı içine konmuş ve çok güzel kokan yasemen çiçekleri.

doğan çocuklara isimler
erkek:berk
kız:kerk

2.07.2010

Nispet Yaparca ile kaş gezisi.


hop uzun zaman sonra blog.

gün gelecek eşyalarımızı kişiselleştirme olayı kendi kimlik rengimizi seçebilmeye kadar varacak.
o çok fena olacak.

beyoğlundaki evimize en yakın bakkalın ne dediğini bir türlü anlayamıyoruz süper oluyor.
bir de sadece 10 kuruşa satılan bir cips var (okul önü cipsi) ona bitiyorum.

yaz gelir saç kısalır.
imaj gider dostluk kalır.

''Pikap Hulisi Görey'' dedi Ersan abim.
İhbap ustaya göndermeli.

başıma bu da geldi yolda blogger gördüm.
gerçi kendisini blogger olarak değil bir tanıdık,bir arkadaş olarak görüyorum.
demekki yolda gördüğüm arkadaşım aynı zamanda blogger olunca bu denli şaşırabiliyormuşum.
yoo aslında şaşırmıyorum arkadaş çevremin yarısı blogger zaten
ama evvelinden arkadaştık onlarla.
hah işte yolda gördüğüm blogger'ı blogger olarak tanımıştım.
neyse efendim yolda karşılaştığıma pek memnun oldum.
kendisine ''saçların değişik olmuş'' dedim. beş dakika sonra aklıma geldi aslında kötü bir laf etmiş gibi oldum.
buradan diyeyim o nasılsa kendini biliyor( hep bunu yazmak istemek) saçlarınızı beğendim efendim.
''merhaba'' ben sana dostum benden sana zarar gelmez anlamındayımış.
daha öncede yazmıştım buraya da işte yukarıda bahsettiğim olay vuku bulurken aklımdaki bi kaç şeyden birisiydi.
zira bahsi geçen şahıs mevzuya direkt ''merhaba'' söylemiyle girdi
aklımda bunun gibi şeyler varken bir elimde 450.cl diet kola diğer elimde ise 9 yaş kardeşim vardı.

pamukkale seyahatten bir adet teknobüs bilet rica ettim hepsi teknobüs dediler ve biletimi kestiler ancak bindiğim otobüs teknobüs değildi ve son sefer olduğu için başka bir otobüse kaydırma yapamadılar.
yolculuğum berbatovic geçti yani.
durumu internet aracılığı ile genel müdüre ve ekşi sözlüğe sinirle ilettim.
(müdürüm bi bakıcan mı? kim bakıyo buraya gibi)
sağolsunlar aynı gün telefon ile geri dönüp özür dilediler ve görevlinin yeniden eğtime gönderileceğini söylediler.
tamam dedim mühim değil.
sonra ekşi sözlük yazarı mısın dediler?
he dedim ben yazdım yabancı değil.
tamam dediler kapattık.
sonra durunamadılar galiba 1.5 saat sonra bir daha aradılar genel müdürlük de onları aramış bir daha ki yolculuğumda beni misafir edeceklermiş.
telefonda durumu olgunlukla karşılasam da telefonu kapattıktan sonra vaziyeti mahallede gezinen bir kaç küçük çocukla beraber çaça yaparak kutladım.
ben çaçayı bıraktığımda esanaf abiler süper figürler sergiliyordu mahallede.
biraların ve evde yapılan pişilerin su gibi aktığı şenlik tam 3 gün sürmüş.
(tamam hikayenin sonunu abarttım biraz.)

göğsüne annesinin adını yazdıran adını adletmek istemediğim arkadaşım'ın bence artık kızlardan yana pek bi şansı kalmadı.
gerçi diğer dövmeleri kotarır belki durumu.
lan bu adamın küpesi falan da var.
üstelik eskiden yoktu bu özellikleri
bildiğin bizim ortamın içinde ''sirseriğ'' tipli birisi oldu bu eleman.
vay gidi.

antalyanın giderek daha güzel olan mekanı
BademAltı

sonunda istiklaldeki süper güzel gibi ama değil gibi olan dergici kızlara dünyayı böyle daha güzel bir yer yapamayacaklarını düşündüğümü anlattım.
ondan sonraki bir gün de agrasif bir güzellik yerine güzelliğini sempatiklik ile harmanlamış olan bir kıza bu durumu ağzmımı bile açmadan anlattım sonra kendimce erotik sandığım bir ses tonu ile kolay gelsin dedim. kafasını geri uzatarak teşekkür etti.
canım benim.

antalyadayım.
haliyle ''gari,voyn'' gibi kelimeleri havalara saçıyorum.

bir adamın babası için mahallede kısır denmiş olsun.
bir adamın babası düşünmediği halde mahalleye nispet olsun diye çocuk çalışmasına başlasın ve başarsın
aynı zamanda da nifus memuru bu adamın ''yakarca'' olan soyadını ''yaparca'' olarak kaydetsin.
oldu mu size ''Nispet Yaparca'' adlı vatandaş.

mekdanıldsın patatesin yanına verdiği bi toz var o varya
bildiğin hazır domates çorbası.

arkadaş ne piyaz yendi be!
oh yaradı vallahi.
antalya usulü piyaz yiyoruz etkinliğimizin 4.sünü yaptık.
1 saat rötarlı başlayan organizasyon gayet eğlenceliydi.

kanal d logolu kupam var benim.
kupa dediğim de bildiğin bardak.
neyse çaktırmamaya çalışıyorum ama içten içe çok eğleniyorum onunla.

sözlerinde ''gudubet'' kelimesi olan şarkı:
ayyuka'nın havada bir hinlik var şarkısı.

holidey tatuu olayına mı girsek.?

bir insanın hoşlandığı olması süper bişey diğerleri başka oluyor çünkü
bilmeyen biri diyor o senden hoşlanıyor o da ona diyor ki ''sevgiliyiz biz''
bak bak müeseseye girilmiş şimdiden.
sonra diyorsun ki aramızda sevgili olan var mı ?
aynı kişi diyor ki evliyiz biz
kocayın lan bi yastıkta
(hem fakirlik, hem çirkinlik kocamak nedir ya bak..)

''istanbul üniversitesi:çocuk üniversitesi'' yazıyorsun ya internet sitene
zerre sevgim kalmıyor sana
halbuki çocuk seven insanım ben.

piyaz organizasyonumuzun aftır partisinde arkadan birisi ''italyanlar ben yanlamam'' dedi gecenin açılışını yaptı.
gerisi geldi tabii esprilerin
dünya kupası tadında.

bu yaz güzel güzel kaş'a gidilir yahu.

çalışmak kelimesindeki ilk harfini at.
işte çalışmayı o şekilde alışkanlık haline getirenler vardı ilkokulda falan.

ıslanmış ekmeğe hiç dokunmak istemiyorum ben.
gerçi ıslak hamburger diye bişey var.

Bülent Polat adlı oyuncuda g.saraydan beşiktaşa geçen futbolcu tipi var.

öss denemesini şekilli dolduran umarsız genç canımı çok çektiriyordu.
falza kağıt alıp aynısını yapmak istiyordum.

uzun zamandır yazmıyordum
hasretlikleri umarım mutlu edebilmişimdir.
hepimize afiyet olsun.

şarkı tavsiyesi
Ayyuka - Ümitsiz Aşk
(şarkının aslı orhan gencebay'ındır.)

doğan çocuklara isimler
erkek:tahinli tarator
kız:çandır Fasulye

grafik bana aittir
kızı tanımam.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...