29.03.2009

oyver yollar ,oyver babama



segili okur, üyelik isteyen bir siteye parolamızı,adımızı sanımızı.. yazdıktan sonra ''beni hatırla'' diyor ya çok hüzünleniyorum lan!

neyse konumuz bu değil
ders:piyaztheoz blog.
konu:mahalli seçimler.

çıktık hava güneşliyidi,
bir pazar günüydü,
sosyal demokrat adımlarımızla yürüyorduk.
daha önceleri oy vermiş bir insan olarak kendimi, seçmen kartımı, kimiliğimi ve daha önce oy vermiş olan diğer aile üyelerimi (hatta ekstradan kardeşimi de) yanıma alarak merkez ortaokuluna doğru yürüdüm.
yine daha önce oyumu verdiğim sandıkta oy verecektim.
baktım ailem de bana özenmiş onlar da orada oy verecekmiş.
uzunca bir sıra vardı en arkasına girizgah yaptık
zaman zaman yanımıza gelen mahalleliyle akşamki maçtan konuştuk
ve evet varılan genel yargı: fatih hocanın, semihi çıkarması büyük handikap olduğuydu.
neyse efendim,
sakat,yaşlı,hamile,gazı gibi insanların da öncelik sağladığı uzun bir bekleyiş ve başka sınıflarda boş bekleyen sandıklara atılan anlamsız bakışların ardından sınıfa giriş yaptım.
etrafımda mahalleliler vardı.
mahalleli dediğimiz kavram: sizi bakkala gitmelik ayakkabınızla gören,sadece selam veririken sırıtan insanlardan oluşur.
bu sefer devlete karşı bir sorumluluk hissettiğimizden olsa gerek, hepimiz ortalama şıklıktaydık.
sıram geldi, kapıdan sınıfa girdim, gözüme ilk önce ingilizce yazılmış atatürk ilke ve inkılapları panosu takıldı.
gururlu ve taktir dolu gözlerle bir süre panoyu inceledim,
sınıfın kuzey yakasındaki 'jonny dep köşesi'ni görünce gururum biraz söndü.
görevlilerin yönlendirmesi sonucunda,karton bir bölgenin arkasında turuncu-mor-yeşil zarflara oylarımı damgalarken bir anda ihityar heyeti listesinin başındaki babamın ismini gördüm ve ''siyasetçi çocuğu oldum'' artık diye 3 saniye kadar(ortalama zarf kapatım süresi)havalandım.
sırayla ma aile oylarımızı verdik,
uzun zamandır mahalleliyle olan ilişkisinden ötürü 'fahri muhtar' espirilerine maruz kalan babam da fahri muhtar gibi tavırlarına devam ederek,kuyrukta gördüğü mahalleliyi normalce selamlayarak yoluna devam etti.
okuldan çıktık hava güneşliyidi,
bir pazar günüydü,
sosyal demokrat adımlarımızla yürüyorduk.

27.03.2009

yabancı gibi ama değil de gibi


bazı sporları da düşününce ortaya çıkan sonuç şudur;
bazı dünyalı erkeklerin hayatı
bir deliğe bir kütleyi yerleştirmek ile geçiyor.
golf basketbol bilardo futbol(amerikanı da var) hentbol hokey...

26.03.2009

dolu ceket


antalya havasının bir kaç gündür güneşli günlere teslim olduğu vatandaşın kendini sokağa savurduğu günler yaşıyorduk.
dışarı çıkmak için kıyafet seçimi yapıyordum,
'annane hava nasıl?' dedim.
'sıcak iyi' dedi.
insan anneanesine güveniyor sevgili okur. haliyle ben de güvendim ve evde bulduğum azıcık da kısa olan bir yün hırkayı üzerime geçirerek koşmadan seri adımlarla eskiden Mangonun olduğu şimdi akbank olan yere doğru yöneldim.
anneannem haklıydı, hava güzeldi, bunu hissedemiyorsak bile yolda aşırı yavaş yürüyen anne-kız teyze topluluklarından idrak edebilirdik.
telefonda sevdiceğim ile konuştum evde bulduğum hırkayı ona da anlattım, karşılığında ''geri dön ve deri ceketini giy üşütüceksin'' şeklinde bir uyarı aldım, fakat isyankar bir kisme olduğumdan değil üşengeç bir kimse olduğumdan dinlemedim.

bilek ağrılı bir yolculuğun ardından, akbankın oraya vardım,geç kalan arkadaşlarımı buldum,
neyse, hoşun,beşin,çayın, muhabbetin ardından.
eve dönerken bir anda uçuşan torbalar ve pıtırtılarını duydum.
sonra bu pıtırtılar giderek çoğaldı ve önümde hareket eden sigara paketi naylonuna bakarak ''ne kadar çok var bunlardan yahu'' dedim.
dedikten bir-iki saniye sonra kafamın tepesinde bir acı hissettim.
gökten birileri buz parçaları fırlatmaya başlamıştı, gözlük kullanan bir insan olduğumdan dolayı da başımı hafifçe eğerek hızlı hızlı yürümeye devam ettim.
ve bir yandan da ayağımla ezdiğim dolu parçalarının sesini duymaya çalıştım.
boynu bükük,ıslak, kandırılmış, doğru olanı seçmemiş ve kafası karışıktım.
dayanamadım bir sahte conversecinin tentesinin altına sığındım ancak yolda giderken gördüğüm teyzeler bütün kuru yerleri kapladığı için biraz ıslanan bir yere yerleştim.

bir an artık dayanamadım
koşmadan seri adımlara,ezilen buz parçalarının garç gruç sesleri arasında evime vardım.pencereden baktım, dolu dindi,güneş açtı.
aklım yeşilliklerin üzerindeki puz parçalarının oluşturduğu panorama fotoğrafını çekip çekmemekteydi.
sobanın önündeydim..

25.03.2009

EOB Man!


bugün saat 11 sularında görüp görebileceğim en kötü görüntü olan erkekler tarafından oynanan uzun eşşek oyununu gördüm.
hayata bir adım geriden bakıyorum artık.

adi dasler türk vatandaşı olsa ya
hadi besler diye
hadibes olsun markası da

milli maçı da ntv yayınlayacak diye nasıl mutluyum.

muz çok garip bir meyve bence,
başka birşey olucakmış da olamamış gibi
sarışın,uzun falan

chp'nin tırı yanaşmış baktım
o plastik kapta, sürekli karıştırılan, tadı kötü meyve suyundan dağıtılıyor.
gittim aldım bir dikişte içtim,
ufaktan feedbeck yaptım.

yıllar önce bir sergiye davet edilmem.
bir tabloyu pek beğenmem ancak kızın bacağının yamuk olduğunu belirtmem
''o kız değil resim'' demenin de kimsenin akıla gelmemesi.

nazlı bir bloggerı okumam beğenmem,
sonrada tanıdık çıkması sevinmem,
insanın başkası tarafından da Anılması,
ne güzel şeyler bunlar.

şu sıralar davulun yanında ayak ile basılan bir pedalla açılıp kapanan bir enstürman olan hi-hat'e taktım.
disco disco

kings of leon'a dikkat

çok kalın kazağa mesafeli yaklaşırım
çok boğazlı kazağa da

0z-'hocam dahi anlamındaki de ayrı yazılır.'
matematik hocası-'nasıl dahi len zeki mi?'

algida yeni çeşitleriyle geliyor bu yaz!
sevdiceğim gökçe ile dondurma kasası başında kararsız dakikaları ip ile çekiyorum

çarşambayı değil de salıyı sel alsa daha mantıklı değil mi?

atmosferik müzik yapıcam o olucak.

yukarıdaki görseli kendim kağıt kalemle çizdim.
ts608 ile fotoğrafını çektim.
adobe photoshop portable ile renklendirdim.

bir şarkı tıklayın

the rapture-i need your love-nice!

23.03.2009

The Oz vol. 2-u


''yazarımız bugün bir şeyler yazmış mı?'' diye bakan sevgili okura dev bir ödülüm var!
müzik kanallarının alternatif klip yayını yaptıkları sırada,
beğenip isimlerini bir yerlere not alıp indirdiğim müzisyenlerden
ufak bir albüm derledim.

bu->LinK
aşşağıda free yazan yeri tıklayınız.

bu da song list.
Ava Leigh - Over The Bridge
Breakbeat Era - Bullitproof
Death in Vegas - Hands around my throat
Los Fabulosos Cadillacs - Calaveras y diablitos

sevgili,
Gökçe Tüfekçi
dinletmişti 'death in vegas'ı
biraz kurcaladım bu şarkısı da çıktı
diğerlerini dediğim gibi mtv ve dream tv'den..

fotoğraf bi arkadaşa
tip ve düzenleme bana aittir.
hepimize afiyet olsundur.

22.03.2009

Sen Bilirsin


öğrenci seçme sınavı sözlü olsa hiç çekinmeyeceğim.
kökleyeceğim bilmiş bilmiş konuşmayı,yardıracağım süslü nesirleri.

geçen gün 2 kilo patatesi kivi sandım da aklım gitti sevgili okur.
aman ha siz siz olun..

mfö'nün besteleyip söylediği ''sakın gelme''nin sözlerini Fikret Kızılok yazmış.

Oylum Talu var,
programının ismi bağır bağır ''burası hafta sonu''

sizin daha önceden yürüyüp geçtiğiniz yerin bir süre sonra televizyonda gösterilmesi size de garip bir hisler uyandırmıyor mu?

şort üstü uzun kollu t-shrt modası benim için bir tek evin içerisinde geçerli olmalı

''o kadarı kadı kızında da olur''
melodik söyleyince latince gibi oluyor.

aynı sınıfta okuyan öğrenciler
tezahürat yapmayın yerli yersiz
hoş görünmüyor

ince bıyıklı adam, cornell chris 45 yaşındaymış
saçları da boya zaten
prodiktörü timberlandı da nerede görsem ayakkabı olan timberland geliyor aklıma

milka'nın en hayvani boyuttaki almanyadan gelen karamelli toffee ganznuss adlı çikolatası,
az önce öğrendim: çiğdemin ağzında erimekteymişsin şu an
hepimize geçmiş olsun.

zara'da ayakakbı gördüm ilginç olan bu değil tabi
ayakabıya annem ''hadi len'' diye tepki verdi

zara 2 olsa ya mtv 2 gibi

reggae yazılır
reggea değil

dedemle çok fıstıklı helva aldıydık da
ikimizin de aklı gittiydi
biribirimize abarttık da abarrtık
fıstık rüyası diye isim de koydum

nedir?
erkekler pantolon giyer,koyu renk giyinir,falan filan değil mi?
ama antalya'da öyle değil işte
hayat memat meselesi olduğundan bir takım organlarımızın çok fazla sıcak havalarda kapalı durması hoş olmuyor
ama kız evlatlarını aynı havalarda umarsızca beyaz uzun kollu gömlekleri,lacivert jeanlari ile görüyoruz.
sonuç olarak erkek basic tişörttür
bazı kızlar kız kotun altına da olur kumaşın altına da

R.T.E hakkında ''e iyi hatip tabii'' diye klişeler konuşmak yasaklanmış.

''altına işemek'' dedi birisi
altın da pahalandı dedim.

tayfun aldı şarkıcının şarkısının melodisi üzerine kurulmuş olan akbank reklamındaki oynayan dede karakterleri hiç sevmiyorum.

her zaman söylerim
''ayak dediğin kokar.''
hiç söylemem
''ben bir ayak yoluna gideyim.''

tepedeki fotoğraf ve çizim bana pastel boya ile renklendirme kardeşime aittir.

21.03.2009

yılmaz bir kimse olup, şen olma bildirisi



sevgili okur dünyası,
şen olmak adına yılmaz bir şekilde güneyamerikalı bir insan evladı olup, gerek kendi şahsi depresif meselelerimi,gerekse dünya karşı duyduğum kötü hislerimi yanık bir ses ve tatil kokan kelimelerin çekiciliği ile anlatmak istiyorum.
yaz geldiğinden değil,kafamda şimşekler çaktığından.
son bir kaç dakikadır sinirliydim şimdi ise mutsuzum sevgili okur dünyası
luna,para,crazon,cabra,caminal diye bağırıp delireceğim galiba

arkadamda 'çıka çık çık çıka çık' diye gitar çalacak güvenilir ve beni ciddiye alacak insan evlatlarına ihtiyacım var.

cidden.

grup tavsiyesi
Los Fabulos Cadillacs

20.03.2009

selma


sürekli ''şunabuna benziyor'' diyoruz ama nil karaibrahimgil'in son albümü güzel lan.

''gündüz istemedin,gece istemedin ne istediğini bir gün bile bilemedin peşinden koştum da ne oldu?''
'eminim sevmediğine' isimli şarkıdan..

neyse, björkün oynadığı dancer in the dark filmindeki selma karakterini sevesim var.
hırkanı sevsinler kadın.

'what about china? have you seen the great wall?
all walls are great, if the roof doesn't fall!'



sevmediğim insanlar yok değil
sıkı sıkı sarılın bana
canım sıkkın benim

19.03.2009

uydurmadır


ortam iyice karışmıştı ve bilmediğim bir ortamdaydım.
bir gerginlik vasa en kötüsü bilmediğiniz ortamda olandır
orta boyluca olan bir anda ayağa kalktı,
arkadaşlarına baktı
''tutmayın beni'' diye bağırdı.
çıtçıtlı gömleğini
bir hışımla,üzerinden yırtarcasına çıkarttı.
koşmadan seri adımlarla
homurdanarak üzerine yürüdü
sonra durdu,sustu,gülümedi
aynaya bakıyordu,
uzun uzun uğraşlarıyla.
bir siyah noktasını sıktı
burnunun kenarındaki bu nokta,
çıkarken göz yaşı döktürtmüştü.
şaşkın bakan arkadaşlarına döndü.
votka kola karışımından bir yudum daha aldı.
''tutmayın beni,tutunmam gerek lan'' dedi.
unuttuğu ve yanağını yarılamış gözyaşını diliyle sildi.
sakladığı bir şey varmış gibi ''üzmeyin lan beni,ayıptır'' diye bağırdı.
daha anaç karakterli olan,iri göğüslü kız da ayağa kalktı ve sarıldılar,
umarsız ve sarhoş insan ''hacı ne oldu ya ehue'' gibi bir şeyler geveledi.
ortam iyice karışmıştı ve bilmediğim bir ortamdaydım.
bir gerginlik vasa en kötüsü bilmediğiniz ortamda olandır. onu anladım.

not:uydurmadır.

bana ait olan fotoğraf,Antalyadan bir panoramadır.

18.03.2009

bana ait


toplamı çift rakam olan olumsuz kavramları alıyoruz.
bir karıştırgaçta birleştiriyoruz.
ta ta!
iki olumsuz birbirini götürüyor.
geriye hiç kalıyor.

''eksi kere eksi artı yapar'' diyebilirsiniz,
ama her olumsuz eksi değildir.

grafik bana aittir.

17.03.2009

'good is dead' be canım


ömer şahin gültekin'in söylemi ile başlayayım.
''betmen benim gamlı yaslı gönlüme''
belki ben daha önce buraya yazmışımdır da bilinç altında kalmıştır,, bak kıllandım şimdi..

disko kralı adlı programın telefonla bağlanan izleyicilerine sorduğu soruların şıklarından bazıları geliyor
''notırdam-yesterday.''
''asuman krause sukut altındır.''

nestle damak'ın reklamında çocuklara çikolata vermiyorlar ya ''ulan şerefsizler'' diye sövmeye başlıyorum.
aslında reklamın geri kalan kısmı güzel ama olsun insan bi gıdım çocuklara da verir.
şerefsizler.
''aşktan eriyeliiim ,dillerde büyüyeliiim''

venezuella'da emperyalizmi özendiriyor gerekçesiyle batman,superman,tarzan vb kişiler yasaklanmış.

muhabbeti daha da derin olan kuş:papağan yahut papamayan

hukuk okuyan birisi için ''burası huku kokuyor'' dedi onur eser ve arkadaşı ilk başta anlamadım.

şu tepede yazdıklarımın hepsi zaman içerisinde ben bunları yazarım bloguma diyerek telefonumun notlar bölümüne kaydettiğim şeylerdi.
şimdi uydurmasyonspor.

facebook yeniden değişmiş insanlar kızıyor ben de yılların marka yöneticisi gibi bakın arkadaşlar ''popüler ürünler belli bir süre sonra taklitciliğe karşı böyle atılımlar yaparlar'' diye açıklıyorum.

yüzümün sadece bir yarsında sivilce çıkıyor o çok garip.
sivilce muhabbeti olduğunda da ''genç gösteriyor'' diyorum

tat sarımsaklı mayonez çıkarmış.
ulen bana bile sevdirdiniz mayonezi.

isanyolca dil kartı alacak oldum ama bulamadım
bulacaklara duyurulur.

düşündüm de ben niye size ödül veriyorum ki
zaten 10-15 kemik kitlem var.
anlaşın topanın bir yerde.
şişirelim egoları

acıların demlendiği
karabasanların bastığı
gölgeler içerisinde insanların kaybolduğu
ruhunu yellerin alıp gittiği
ve benzeri söylemler bizden uzak toprağa yakın olsun

gothic'e götik demeyin artık.
barok sanatına da ne diyeceğinizi biliyorum çünkü

işi gücü ders kaynatmak olan yılışık genç defol artık.
biliyoruz babanın durumu fena değil bir şekilde yolunu bulursun.

dünya adına görsel bir güzellik değilim
tüzel kişiler adına öyle olabilirim.

facebook girişinde hoş geldin yazıyor.

murat kocakaplan'ın güzelim makinasının çektiği bu fotoğrafta mevcut bulunan zat benimdir.
nice fotoğraflara

13.03.2009

başlık kısmına 'başlık' yazmak artık komik değil


resim kelimesi osmanlıca vergi kelimesine karşılık geliyormuş.
çok ressam yöneticiler oradan geliyor galiba.

sesini arkadaşım çiğdemin sesine benzettiğim piyanist şantör tori amos, tam da düşündüğüm gibi keçpe kulaklı çıktı.

''abi sence lucy mi? hulusi mi?''
9 yaşındaki sevgili kız kardeşim kurdu bu cümleyi
potansiyel fikir insanıymış.

ne zaman anadolunun doğu kısmındaki bir şehri için ''anadolunun parisi'' deniyor..
o zaman yavaş yavaş uzaklaşıyorum o ortamdan.

kipa'da 55 kuruşa satılan 2.5 litre kola görmüş arkadaşlarım.
''ben içerim'' diye atıldım.

losta erşim mahkeme kararıyla engellensin.

''bağırlara basılası insan'' diye bir tabir geliştirdim.

üstat vedat özdemiroğlunun kanaltürk televizyonunda V.Ö adlı programı var.
denk gelin izleyin
yiğit özgür'ün konuk olduğu program güzeldi.

pencereden bakan öğretmen ''şu mahalle ne kadar garip,camisi falan...'' dedi.
diğer öğrenci ''hocam o cami çalışmıyor'' diye lafa girdi.
öğretmen de gülerek ''nasıl çalışmıyor! cami sevap mı üretmiyor'' diyerek kahkahaları uçuşturdu.

ingilizce adı paris i love you olan filmi bir korsan vcd satan yerde bulmam,
fiyatını sormam ve adamın sürekli ve telaşla '96 saati izlediniz mi?' demesi,
aynı adamın da sonradan dükkana emaneten bakan birisi olduğu ortaya çıkması düşündürücüydü.

mutuz ve üzgün insanlara bir şeyler yapmıyorsam sevdiğimden onların bozuk sinirlerini gülmeye endekslemek için espri yapıyorsam daha da çok sevdiğimdendir.
oturup da herkese ''canım ne oldu? anlat bana'' demem.
bazen derim bAŞKa mevzuularda.

direk elektornik müzik dinlenmeye başlanmamalı bence.
önce daha enstürmantal şeylere bakılmalı.

X-daha çok gencim, bunamıyorum?
Y-bunalım..

yeni facebook anasayfasında içerik filtreleme var.
video görmek istemediğimi belirtmiştim.

sabah yağmur,öğlen güneş
olmasın böyle

kenardaki sayıları olmayan klavye görüştüm şimdi de o sayıları ayrı satılan klavye gördüm.

tükenmez kalem icad olduğundaki çoşku isminden anlaşılıyor.

fotoğraf ve karakter güzel insan gökçeye,
düzenleme ise tüzel kişilik olan bana aittir.

12.03.2009

pull and bear vol.1


'şu telefonu bi tutsana' diyecek kadar sevdiğimiz ispanyol giyim markası pull and bear'ın sitesinde gezinirken bilmeden tıkladığım bir yerden pull and bear vol.1 isimli albümü indirmeye başlarken yaşadığım sevinç paha biçilmez oldu.
aşşağıda verdiğim adreste plak resmini gördüğünüz yeri tıklayın bakalım...
albümde morenigth adlı şarkı oldukça hoşuma gitti fakat 2 dakikadan 3 saniye eksik oluşu fena oldu.

http://www.pullandbear.com/


11.03.2009

ilk filmim: düşen adam (movie and ost)



ilk kısa filmimi çekmiş bulunmaktayım.
yukarıda mecvut bulunan gif ilk kısa filmim oluyor.
varın gerisini siz düşünün.

bu da gökçe'nin başına gelen i-pod şarkıları silinme hadisesinden sonra benden indirmemi istediği şarkılardan bazıları.
İNDİR!

10.03.2009

cabra & gamuza



gamuza,yavuklusu cabra ile
cabra ve gamuzalık görevlerini yerine etirmek ve güzel bir öğledensonrasının tadını çıkartmak için yürüyorlardı.
bir anda yanlarından hızlıca geçen bir cochedan ''veleuuuuuuv'' diye giderek kısılan bir ses geldi.biraz sonra ise coche sağa yanaşıp durdu gamuza prensip olarak duran cochelara bakmıyordu ancak cabraya araba tanıdık gelmiş olacaktı ki meraklı gözlerle kafasını uzattı.arabanın içerisinde onları sırıtan amigo suratları karşıladı.
cabra ve gamuza coche içerisindeki sırıtkan amigolara benzer şekilde karşılık verdi.
cabralar cocheye atladı biraz da öyle devam etti.
ardından esmerce olan amigos bir refrán söyledi
''bunlar keçi gibi heryere yürüyorlar.''


ispanyolca sözlük

Cabra isp. keçi
gamuza isp. dağkeçisi
coche isp. araba
amigo isp. arkadaş
refrán isp. atasözü
cantar isp. şarkı

biterken çalan cantarı bi indirin bakalım.
vicky cristina barcelona ost-Entre Dos Aguas

9.03.2009

bindokuzyüzdoksan?


sevgili okur dünya size güzel ha?
2009 ödüllerini verirken dikkate alacağım bunu

neyse efendim,türlü saçmalıklar barındıran mesaj kaygılı söylemlerimin ilkinin konusu biraz kro-nolojik bir konu,
başlıyorum.
2008'in yuvarlak hatlı görsel güzelliğinin yanında 2009 hiç olmadı.
yine de 9 rakamına karşı duyduğum tiksintiden de bana öyle geliyor olabilir tam olarak kararvermiş değilim.

2001den pek bir şey anlamamış bir kişi olarak,2002yi çok sevmiştim, mesela 1001 yılında yaşasaydım onu da severim, 3003 yılını da görebileceğimi tahmin etmediğiminden kelli 2002'yi harika ilan edebilirim
söylemeden geçemeyeceğim ki
2004'e de 2009'a duyduğum hisleri farklı sebeplerden hissetmiş olabilirim.
kendimle çelişir bir şekilde 2005, 2007-08 yıllarını görmemişken hayatımın en iyisi gibi bir yıldı fakat gelecekle işi olmayan bir kimse olduğum için, berbat geçmekte olan 2006 senesinde benim en iyi yılım 2005 idi.
2000'li yıllardan aklımda net bir tavır, ses, görüntü, ifade.. falan yok.
2000'li yıllar karasız arayış içerisinde ve sadeliğe küsmüş bir muallak.

gelişen iletişim ağlarının 'dümbük' gibi birbirine benzeyen insanları ürettiği bu yıllar: eskiye özlemin tetiklediği,görsel akımların etkisinde kalmış ve kimizaman nostalji arayışına gidilen yıllar olmuştur.
nostaljiden canı sıkılan atak dünya insanı, boş durmamış ve hayatına alternatif adı altında güreş ayakkabısıyla sokakta gezmekten tutun da,eşşek traşı saç modelini çok tarz algılamaya kadar götürmüştür.her zaman da olan ingiliz futbolcu beckham ve imajına olmuştur.

fakat 90lı yıllar kimin nereden nasıl soktuğu anlaşılmayan bir sadelik bir rahatlık bir güven barındımaktaydı.
sokaklar o kadar kalabalık değildi,internet kafe yoktu internet kafenin etrafında takılan çok esmer yamuk burunlu punk imaj yapmış enteresan dişiler de yoktu.
kimse kimsenin tipinden gerilmiyor,saçlarımızın şekli,şapkalarımız,bıyıklarımız yahut çıplaklığımız tartışma konusu olmuyordu,insanlar televizyonlarda genellikle uzaylıların varlığı benzeri bilimsel gibi projeleri tartışıyorlar,gülmek istediklerinde ise karşılarında üstü kapalı bir şekilde sokaktaki vatandaşı aşşağılar niteliğe varan gişe komedyenlerini değil ekibi ile toplumu ilgilendiren hiciv yapan levent kırcayı seyir ediyorlardı. o da sıkarsa uygur kardeşler atletik yarışmalarıyla hazır bekliyordu.akşam parlement sinama kuşağında az reklamlı bazen sansürsüz filmler izleniyor gece uyumayan bazı küçük çocuklar ise kırmızı nokta nedir öğreniyorlardı.
kadınların sabah sabah feryat figan ağlayan şiveli konuşan 'istanbullu'ları henüz görmedği yıllardı.
sabahların şekerli şebnem ve murattı müzikli,düzeyli ve harektliydiler.kimseyi de yormuyorlardı.
birşey bilmeyen bir insanın sırf saçmalıyor diye bir yarışmada ikramiye kazanması pek zordu,
devlet kanalı trt, sürekli ''hayat ve din'' yayınlamayıp takılıp kaldığımız ''bir kelime bir işlem'' ile gönülleri feth ediyordu. etrafta taklidi yapılan sanatçılar arabesk-fantazi sanatçılarıydı,onların ne oldukları belirliydi illede füzyon aramıyorlardı.
90'ları bunların bezeri bir çok sebepten seviyor olabilirim.

görsel google'ın 1997deki halidir.

8.03.2009

Tias


sıra bekliyorduk.
o şanslıydı diyelim
benden altı ay önce gelen
kıvırcık saçlı bir bebek
önden o alıştı biraz
sonradan bana da torpil yaptırdı.
iyi olmuş doğduğu,
amerikadaki adamın.
gelince sıkılmadım,
tadını çıkartım.
kocaman bir deniz topu ile
karşılıklı oynamanın.

7.03.2009

loto çıkarsa bir turizmci tanesi boyunu uzatsın


''vallahi yoruldum'' diyen insanlardanım.
zira bazen etraftakilerin yorulduğunuzu bilmesi gerekiyor.

rihannaya umbrella değil kalkan gerekiyormuş.
adam ne dövmüş ya
gerçi saçından sürüyememiştir.

pek sevmediğim metallicadan soğumaya başladım.
göksel ve nil karaibrahimoğlu gibi isimler bi çekici geldi.
bahardandır herhalde

''loto çıkarsa yer yüzü şekillerini yok ettireceğim; müfredat daralsın. bıktım!''
bir coğrafya öğretmeninin dersi canlı tutma çabasını okudunuz.

şehir,kent kelimesine göre daha bi yaşanılası geliyor.
kasabaya da çocukluğumdan beri anlam veremem.
kasaba amerikada olur.

kanadayı, atlı askerleri,yapraklı bayrağı ve karlı havası ile tanıdım bildim.

bembeyaz postal gördüm rüyamda
anca rüyamda görürdüm zaten

klavye sevmeye başladım
mesela göksel adlı kişinin 'yabani otlar' şarkısındaki 'allah' nidasından sonra giren solo gibi

bacon ve montaigne bunlar deneme yazan insanlar
öss'de çıkar mazallah
birincisi ingiliz,ikincisi fransız.

Tarih öğretmeni-arkadaşlar dünyada düşünce sistemlerinin çoğu izim sözü ile biter.
mesela komünizm faşizm liberalizm..
0z-turizm,turizm,turizm,

''mutsuzum yine, bozdurmuşken hayalimi''
sakin adlı gurup 'kor bir ay' adlı şarkısında diyor bunu
düşünüp düşünüp 'bozulunca çabuk harcanıyor'a getirdim lafı.

ellerin kanaması bir başka oluyor.
balans ve manevra filminin sonlarına doğru adamın tırnaklarının kanadığı sahne de iç cızlatan bir görsele sahipti.
halbuki pek çekinmem böyle şeylerden.kırıklar göz amelliyatları kaza sonrası görüntülerden çekinmem.
dişe peçete sürmektende garip olurum mesela.

facebook anasayfasında video paylaşımı görmek istemiyorum.

google candır.
vikipedia canan.

seksenlerin sonunda çekilmiş türk filmlerin yazlık evleri pek hoş
serin görünüyor.

internet kullanan kesimler ve kullanım şekilleri bazen garip olabiliyor.
internet kafelerin çaktırmadan içlerine bir bakın.

vintage kelimesi güzel oldu.

şu anda çaylak onay listesinde 3593. sırasındaymışım.

'pok' diye bir ses geldi meğer facebookchat imiş
aklım gitti.

ne zaman bir boy muhabbeti olsa er kişilerin çoğu hemen 180 cm oluyor
bir ben mi doğru söylüyorum acaba?
yok bir de ömer var.

burçlara inanırım.
kendiminki tutuyor diye
yoksa banane.

arpej denilen olay müzisyeni rezil de eder vezir de

hava sarardı antalyada
muhterem insan sara tasdighi'yi de saygıyla analım buradan

bilgisayar fare imlecimi de siyah kullanırım prensip olarak.

bir erkeğin diğer hemcinsine 'naber yakışıklı' falan demesi çok fena
kızlar da 'güzelim' diyor o o kadar fena değil.

taneli şiir

bir değil binbir tanesi.
onların bir çoğu güzel.
bir tanesi çok güzel.
çok güzel bir tanesi.

fotoğraftaki kişi de,
düzenleyen de,
deklanşöre parmak basan da,
burnuna el koyduğum insan gökçe tüfekçi'dir.
fotoğrafı motorolla v3'ü ile
''allahım madem bi genç kızım niye kendi fotomu çekmiyorum'' demeden
annesi istediği için çekmiştir.
bizlere de hem tavrını, hem telefonunu, hem de güzelliğini taktir eylemek kalmıştır.

4.03.2009

Tevkiye


sensiz istanbula ''merhaba merhaba''yım sevgili okur.

profil resmimizi değiştirdiğimiz kadar imajımızı değiştirmeye çalışsaydık imaj değiştirici kurumlar(kuaför ve ötesi) zengin olmuştu vallahi.
gerçi ben kendi çabalarımla sık sık değiştiriyorum imajımı.

nerede bir porçöz benzeri bir kimyasal ile temizlenmiş yapı var: bilirim orada çok kötü öksüren birisi var.
üzülür acırım.

anasayfa çok komik bir kelime bence
anakraliçe gibi
anadol candır bu arada.

yıllardır eşicinsel eğlencesi var bu ülkede
kahvede sınıfta televizyonda
hep aynı muhabbet

FAİRUZ DERİNBULUT
iyice görün öğrenin bu ismi
aynı isimli müzik grubunun yarattığı hayal karakterinin adıymış.

hal eklerine bakarak sözcüğün halini vaktini anlamaya çalışmak nedir?
dilbilgisidir.

elektrik süpürgesine çok gülecekler bigün.
''abi o neymiş yav'' diyen kızlar dolaşacak ortalıkta.

ilgiye muhtaç kızlar bir mizah dergisini topluluk içerisinde okurlarsa,bir kesimin ilgisini çekebilirler.
''uff kız bir de uykusuz okuyordu hacı'' diyen erkekler dolaşır ortalıkta

iletişim insanı vezir de eder rezilde
aynı şey kargo pantolon için de geçerli
ne güzel vecizeler yazıyorum aslında buraya
toruna tombağa anlatırsın.

istanbuldaki kuzenim, kostümlü partide birincilik ödülü kazanmış.
hala taktir etmiyorum.
kostüm ne?
parti ne?

ateşeyim,ateşte,ateşte
aklım gitti bir kıza işte!
hayır mı şer mi bilmem ama?
ateşeyim ben,ateşte

çelik erişçi söylüyordu.

eski adı fırka
şimdi ise adeta fıkra
nedir bu?

seçim otobüsü toptan yasaklansın.
o ne gürültü?
o ne trafik?
o ne?,
o ne yahu?

''ne yapıyorsun?'' sorusuna ''iyiyim, sen ne yapıyorsun?'' demek
düşününce komik gelen
ama yine de yaptığımız bişey

kişi-sen ayakkabılarını versene bana?
Oz-kokar yahu

antalya ne güzel değil mi sevgili okur?.
yazın geberene kadar terlemeden hiç bir şey yapamıyorsunuz
sonbahar da yağmurlar iliklerinize kadar ıslatıyor sizi
kesilen elektrikler ve alt yapı sorunları da cabası

futbolcu olaydım ,
kesin uzun saçlı olur giderdim öyle.
tirbünlere oynayanlardan olurdum.
daha bireysel olan kanat mevkiini tercih ederdim.
takım içreisinde etliye sütlüye pek karışmazdım.
ama sosyal mesaj verirdim.
antrenmandan sonra bireysel olarak duran top çalışırdım.

ceket giymeyip de atkı takmak dikkat çekiyor.

''öğretmenim insan yapmadığı bir şey için cezalandırılır mı?''temalı şakayı hiç sevmedim sevemedim.

nil karaibrahimgil de grunge hayranıymış.
ayakta alkışlıyorum seni nilciğim.
seninle senli benli olasım var.
bana da şarkı yazarsın belki.

yüzünde beni olmayan insandan mistik insan olmaz.

sakin adlı grubun bir şarkısını daha çok sevdim
kor bir ay
dinleyin bir yerden.

Sen ne gezersin bu yerde,
Seni uğratırlar derde.
Zülfün bulunduğu yerde,
Sana bir ben gerek, bir ben.

karacoğlan'ın burada yaptığı bir sözcüğü iki anlamıyla kullanma sanatına da bayılıyorum.
tevkiye deniyor buna.

t.v. tarihinin en cool karakterlerinden alf ne güzeldi yahu
yayınlasalar da izlesek.

iletişim araçlarının sesli harflerini sadece 'i' yapın
-tilivizin
-intirnit
-ridyi
-giziti

ey okur, her kim ki kendini buhranlardayken karizmatik zannediyor o kişi tırt kişidir.

usanmadan okuyan okurlarım için bir şarkı
Fairuz derinbulut'a-Ceza eşlik ediyor.
Zekr-i Ziyan

yukarıdaki tip ve çizim bana aittir.

1.03.2009

görsel basmış gidip görsek mi?









defterli olan fotoğraflar bana aittir.
gerisi bazıları gökçe'nin katkılarıyla internetten araktır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...