30.12.2011

hediyesi.


Merhaba,

Noel Baba ile hemşeri olmam bile yılbaşlarını daha çok sevmem için bir sebep olmuyor.
ha,
hiç sevmiyor da değilim.

her yılbaşı aklıma geliyor Barış Manço'nun Dönence şarksı.
ki bence ''cuk'' diye oturuyor.

insanlar takvimde 365 gün 6 saate denk gelen bir rakamın bir ileriye gitmesine çok fazla umut bağlıyorlar galiba.
benim tahminimce aynı şeyler olmaya devam edecek.
gene bakkaldan yoğurt,ekmek falan alacağız
belki daha pahalı olur orasını bilemem.

an geliyor bazen samimiyetsiz hediyeyi daha bir seviyor insan.
nedir bu samimiyetsiz hediye?
Çorap
çorap lan, çorap.
bildiğin çorap, giyiyorsun sen onu, ayağın üşümüyor,ne güzel.
aşırı samimi hediye fenadır.
bir arkadaşın binlerce anlam yüklenmiş bir obje alıyor sana.
obje, OBJE !
bildiğin obje,
ne oluyor?
duruyor öyle bir kenarda.
şu lafımı da unutmayın:
''bir eşyanın ne kadar fazla anlamı var ise, o eşya o kadar kullanışsız olur.''

LEON'u tersten okuyunca NOEL lan !?
ne iş..?

babaya cep telefonu öğretmekten zoru noel babaya cep telefonu öğretmek olsa gerek.

noel baba uluslar arası ilişkiler mezunuymuş.

''insanlar bir kere doğunca geri dönüşü yoktur.
bir yıl 365 gün diyorlar ya benim için 366,367 diye devam etti günler.
bu hesaplama ile zaten asla doğduğun güne denk gelemezsin.
''
Behzat Ç dizisindeki Şule dedi bunu da.

şimdi...
giden yılın gidişini mi kutluyoruz yoksa gelen yılın gelişini mi?
bence gidişi kutlanıyor.
ülkece diğer yılın gelişi kutlanacak kadar mutlu yıllar geçirmiyoruz diye düşünüyorum.

çok yakın arkadaş gibi kızlar eğer varsa sevgililerinden sonra ''kanka'' türevi isimler alan en yakın arkadaşlarına pışpışlı ve sağa sola sallanmalı sarılacaklar.

bu yılbaşı da şu cümleler şehrin dört bir yanında yankılanacak
''merveler gelemiyormuş abi''
''uyumayalım, sabahlayalım''
''en kötü günümüz böyle olsun''

tabii dansözsüz olmaz,
ama artık pek dansöz yok galiba.
ahlaka müsadir görüyor olabilirler.

yalnız şöyle bir durum var,: o sakallarla noel babayı ordu evine ve türevi olan askeri merkezlere almazlar.
buralarda yaşayan asker çocukları pek de hayal kurmasın.

bir de sokak satıcıları noel baba kostümü giyiyor ya, çok çirkin okuyor onlar.

yılbaşında takisimde bir aşşağı bir yukarı niye geziyonuz lan onu da anlamadım.
hadi bak fort yapanı da anladım da bir yere otur eğlen di mi?
ne geziyon? ne!

tombala nedir yahu?
insan arada bir genel kültür sorusu falan sorar.
bir de çinko yapan seviniyor,hayır sanki sağlam bir yatırım yapmış gibi sevimiyorlar mı ?
delireceğim.
gerçi gene kutu açmalı acun yarışmasından iyidir.

yılbaşı ile birlikte alkol'e yapılan zamlar da iyice farkedilmiştir umarım.
bakkalda 3.75'e yerli bira mı olur lan bre kararsızlar !.

yılbaşını ailesi ile kutlayıp son dakika izni ile saat 23:oo itibari ile yollara düşen genç o enerjiyi başka bir şeye kullansan kimbilir neler olurdun.

eğer bir yılbaşı ailesi çizecekseniz bir yerlerde mandalina kabukları olmalı.



efendim naçizane ingiliz dilinde kafiyeli bir şeyler denedim kendi tarzımı muhafaza etmeye muazzam gayret sarfettiğim bu eserde bir kusur ettikse affola.
buyurunuz:

The Poem With an Apple

a cold and white wine,
came to the light line.
if the she said,
''this is a sign.''
i will be an apple at the pie
without a cinnamon

Fotoğraf Antalya'nın Demre ilçesindeki Noel Baba Kilisesinden.

haydi geçmiş olsun!

şarkı tavsiyesi: mat kearney - runaway car

28.12.2011

Kendisi Dev.


uyandı,
biraz bekledikten sonra gözlerini açtı, doğruldu.
evdeki sessizlikten anlaşılığına göre göre: gene evdekilerin çıktığı saatlere kadar uyumuş,
yani geç kalkmıştı.
uyanınca şöyle güzelce bir gerinen insanlardan değildi.
bunu hem hayatındaki yeterince gerginlik olmasına
hem de bir şeyleri yoluna koymaya çalışmaktan vazgeçmesine bağlamıştı.
gece ağzı kuruyunca kola içtiği pet şişeye baktı,
şişe devrilmişti,
halbuki gece yatmadan ne güzel bir şekilde koymuştu şişeyi.
kendi kendine ''nasıl devrilmiş'' diye bir süre düşündükten sonra şişenin içinin boş olmasına bağladı bu olayı.
sonra ağzından bir ''yoook'' sesi çıktı.
gitti yüzünü yıkadı. yüzünün yıkanması ona tahmin ettiği rönesans aydınlanmasını yaşatmadı,
ayılamadı.
zaten başı bir filmde duyup kullanmayı böyle sabahlara sakladığı tabir ile '' Kafam Göt Gibi'' halindeydi.
odasına girdi,
kendini dikey olarak, sırt üstü şekilde yatağa devirdi.
üst kısımda battaniye olduğu için tüyleri ağzına girdi.
''pühee pühee'' diye onları tükürürdü,
tükürürken de kusacak gibi oldu.
şöyle kafasını kaldırdı,
kusmayacağım anlamında kendikendine ''yoook'' dedi.
ve aklında ''yok yoook..
bir daha bir şeyi birşeylere bağlamıyorum artık...
içim bomboş olacak...
koymacağım da bir şeyleri yolunda..
S*KTiRET..'' diye sarhoş vaatleri verdiği dün geceye gitti.
işin garibi dün gece de kendi kendineydi,
demek gene kendinde değildi.

uydurmadır.

tepedeki çizim insan figürü hariç bana aittir
figür M.Jackson'un ünlü hareketinin patent kağıdından araktır.

şarkı tavsiyesi: Anneke van Giersbergen & Agua de Annique - Wonder

24.12.2011

Snow and Casual Conversation


tekrar merhaba.

yağmurun yakışmadığı şehirler: makyajın yakışmadığı ve makyajsız da güzel olmayan kadınlara benzerler.

sütlü dondurma varken vanilyalıya hiç gerek yok.
bu konuda bir diğer gereksizlik ise kahve kreması eskiden süt konurdu ne güzel.

''ben her şeye rağmen mutlu olabilirim''
Çiğdem S.

deve tüyü diye renk var.
kum renginden hallice,
develer gibi.

Fransaya tepki duyarken bursadaki renault fabrikasından hiç bahsetmeyen yetkililere bir lafım var: ''sen yetkili bir abiye benziyon...''

şu DEV ÇAKMAKlara dev tırnak makasları eşlik etsin istiyorum hatta böyle böyle ilkel teknolojiler ilgili çekmek için büyüsün ve son teknolojiler ilgi çekmek için iyice küçülsün.

keşke miletvekili maaşlarını da vekil olmayan memurlar ve işçiler belirlese.

yunan mitolojisinde, hermes ve afrodit oğullarına biribirlerinin isimlerini birleştirip bir isim takmışlardır.
bu oğula aşık olan peri kız, onun nazlarına dayanamaz ve ona sarılarak bir daha ayrılmamaları için dua eder.
isteği kabul olduğunda çift cinsiyetli olarak artık hermes ve afrodit'in oğlu hermafrodit ile aynı vücuttadırlar.
çift cinsiyetli demek olan hermafrodit kelimesi buradan geliyormuş.

cam sileceği gıcırtısı sessiz araç yolculuklarını şarkıya çeviren iki sessten birdir.
diğeri de yağmur sesi.
yani aslında şöyle:
patırıpatırıpatırıpatırı vaouuuk vok vok vauuuk patırıpatırıpatırıpatırı vaouuuk vok vok vauuuk.

zippo çakmakların sesi olmayaydı acaba bu kadar kıymetli olurlar mıydı?
gerçi benzer çakmaklar da çıkarabiliyormuş aynı sesi.. bilemedim..
zaten sigara içen biri değilim ama bunu düşünürken bir hanımefendi ''centilmen erkekler içmese de çakmak taşır'' dedi.
hayır efendim, zamanında taşıdım ama sigarayı yakınca anında ''asıldı,hoşlanıyor'' benzeri saçma atılımlar oluyor.
adamı centilmenliğe küstürüyorlar.
neyse zaten ben sigaraya karşıyım.

yeni model facebooklar zıpır gibi çoğalıyorlar.
ne yapacağımı bilemedim fakat yorumum şu : o yeni facebook timeline sayesinde çok sevgililer ayrılacak,çok canlar yanacak,alkol satışları artacak bence bu ara en iyi yatırım aracı alkol hem soğukta falan iyi gider.

''türkiye kara teslim'' ve ''karın tadını yine çocuklar çıkardı'' haberlerini antalyada en fazla yağmurlu hava altında izlersiniz.
istanbulda yaşadığım süre de bu haberleri şu an hiç bir yağış altında izliyorum.
sanki bir tek bizim mahallede yağmıyor.
yürüyerek 60 dakikalık mesafedeki kuzenimin evine yağıyormuş.

Sinema salonunda izlediğiniz ilk filmi bir düşünün bakalım.
galiba benim aslan kral !
ama en çok etkilendiğim film tarzandır, zira gözlerimin bozulduğuna inanmayan annem altyazıları okuyamama çilemi görünce gözlerimin bozuk olduğuna inanmıştır.
hayır ''gözlük takmaya özendiğimi sanmış''
beni yanlış tanımışın hanım.
gittiğim göz doktorumun adı da aklımdan çıkmaz asla.
aha f.bookta buldum !

Gelin-Görümce diye bir lokanta zinciri vardı antalyada da sonra kapandı galiba.
mutfak kıyafetli dev karikatürler vardı canımda.

uzun saçlı erkekler ile kısacık saçlı kızlar anlaşamazlar genelde.
yahut tam tersi.

honkkong doları gördüm içinde şeffaf bölüm var.
gören kim varsa gözünü şeffaf bölüme koyup içinden bakıyor.

ben galiba boza hiç içmedim.!

hakikat kelimesini islamcılar çok kullanır.
reel'i de batıcılar.
''gerçek'' ise diğerlerine göre güzel bir kelimedir.

Ben şuana kadar adını ''nugger'' sandığım Nogger Sandwich isimli dondurmayı babamdan miras aldım.

Annesi ve Bababası çalışan, okulda dev anahtarlığı ile gezen çocuk: Adam olacak çocuk.

küçük damla gözlük kadar kötü bir şey yok yahu.

Billur Kalkavan'ı lise çıkışında gören Okan Bayülgene bir arkadaşı Kalkavan'ı göstererk ''aa bak punk'' demiş,Bayülgen de ''punk değil o tank'' demiş.

eğer ''geç kağıdı''nı uzun zamandır görmüyorsan bazı şeyler tamamdır artık.

kabul gününü abartınca yes man diye film oluyor herhalde.

maymuna ''maymuş'' diyen insan duydum.

bornoz ve robdöşambr arasında ince farklar vardır.
mesela bornozlar 50 lira civarında iken robdöşambr 100 lira civarı !

belediye otobüslerimizde sakat ve yaşlılara ayrılmış yerler otobüs doluyken bile boş kaldığında ülkemiz daha güzel bir yer olacak.

Turkcell ciddi bir şekilde reklam stratejisini değiştirdi
beyaz yakalıların oynadığı reklamlarını ve beyaz yakalı ''arı''nın mevcut olduğu logosunu geri çekti.

araştırımlarıma evet yanlış okumadınız ARAŞTIRIMLARIMa hız kesmeden devam ettim ve açıklıyorum:
eskiden ülkemize bulunan ARİA adlı markanın bir italyan markası olan TIM ile İş Bankası ortaklığı olduğunu öğrendim.
daha sonra Türk Telekoma ait olan Aycell ile birleşen AVEA şuan %80 Türk Telekom & %20 İş Bankası ortaklığıymış.
Aycellin ilk telefon görüşmesini de 22 Ağustos 2oo1 tarihinde dönemin Başbakanı Merhum Bülent Ecevit ile dönemin Ulaştırma Bakanı Oktay Vural yapmış.

eskiden hayvanat bahçelerinin bir önemi vardı
şimdiki çocuklar google search ile öğreniyorlar hayvanları.

şarkı tavsiyeleri
BaBaZuLa - Bir Sana Bir de Bana

Mansur Ark - İnadı Bırak

15.12.2011

Saatli Bardak & Bardaklı Saat


yine gene merhaba.

“Bir ay” yerine 30 gün diyen insanın samimiyetsizliği olmaz olsun.
''30 iş günü'' zaten apayrı gerginliktir.

Mart kapıdan değil, pencereden baktırıyor artık,
kaloriferli ve asansörlü apartman dünyası.

Cam şişe kolayı, tam şişe kolaya yeğlemektedir hayatın sırrı.

Behzat Ç.’nin ham hali: arka sokaklar,
onun da ham hali: arka sıradakiler.

doksanlarda çocuk olmak: Kırmızı Noktalı Film nedir bilmektir.?

su bardağı kavramı da iyice yok oldu.
artık kahve kupaları ve kola bardaklarından içiliyor su.
şunu da yazmadan geçemedim: ''subar dağı''

boğaz köprüsünün ışıkları bence lacivertken güzel.
kırmızı tam olmuyor gibi
vaktim oldu kumpirimi yerken inceledim,
bir ara renk ışık oyunları yapıyor, o çok çirkin oluyor.
zaten ülkece renk değiştiren ışıklarımız olmasa ne yapacaktık.?
a bir de yılda 1 kez kumpir yerim ben.

İranlı babanın ve Jameikalı annenin İngiltere doğumlu soul şarkıcısı kızı ROX
Bir araştırın hele…

Azalarak biten isim: Mehmet Ali.
En son 2005’te duymuştum..

İksire “iskir” demek.
daha da popüleri: tiksindim yerine tiskindim demek.

“Biz sizi ararız” dediklerinde “bir kişi arayın” diyesim geliyor.

Sürekli sistem değiştiren Yusuf Ziya Özcan sonunda gitti,
Gelen gideni aratmasa bari.

Vücut morarmayıp yeşerince bi garip oluyor.

Yağlı müşteri derken:
şişman?
Güneş yağlı?

susam,
bildiğiniz susam.. tavuk etine çok yakışıyor.

ev arkadaşı doğumgünleri,
hatırlatıyor zamanın geçtiğini..

Tırnağının dibi gelmiş kız gördüm vay gidi..
o nasıl oluyor ?
diyeceksiniz saçının dibi gelmiş kızı düşünün.
hah işte onun tırnak versiyonu.

''film indirip izlemiyorum ben. DVD alıyorum, sanırım o anlamayan yaşlı adamlardan olacağım.''
Kuzenim Anıl Ç.

1O8Op'den daha da fazlasını istiyorum.
''daha fazlasını iste'' bana çeşitli markalar (pepsi) tarafından enjekte edildi.
yapabileceğim bir şey yok.
a var mı daha fazlası diye araştırmıyorum?
sadece istiyorum,
dedim ya yapabileceğim bir şey yok.

artık şarkılarımız hep aynı şeylerden bahsediyor galiba
o yüzden bugün ne giysem adlı yarışma programının jenerik şarkısı fark yarattı ve oldukça popüler.

-''hem pantolon askısı hem kemer takan birisine nasıl güveneyim?''
replik 1968 yapımı Once Upon a Time in West (c'era una volta il west)
adlı filme ait.

gözü telefonunda dolaşan şişman kız !
gezme artık o alışveriş merkezinde.
bir şey zannetme artık o karton bardakta içtiğin kahveyi.
plastik tepsideki hamburgeri.

göbek atmaya çok meraklı ama aynı zamanda çok rockçı olan kız ekolü ne zaman bitecek acaba.

tabii avrupa'nın da kıl olduğum özellikleri yok değil.

destekli sütyeni desteklemediğim zamanlar oluyor.


Şarap kadehinde portakal suyu veren kahvaltıcılar olmaz olsun.
“çay getir kardeşim sen, ajda bardak”

anne babasının elini tutarken ayaklarını yerden kesen çocuk,
güzel çocuk.

mahmurluk başka, sarhoşluk başka.

gelişi güzel bir ''hayat nasıl ?'' sorusunu o kadar da ciddiye almamalıydım.

''dişçilerin dişleri hiç düzgün olmuyor niye yahu?'' dedi arkadaşım Özge E.
ayrıca kendisi direkt diyeceği zaman ''direkt'' diyebilen ve yazabilen birisidir.

son olarak doğumgünlerini içten içe sevmeyen bir insanım.
toplanıp eğleniliyor o güzel oluyor gerçi...

gerekirse hayal de satarım kariyer de.

ballı süt adlı blogger'a teşekkürler.
bu yazımın bir kısmı kendisine gönderdiğim mesajların düzenlemensi ile yapılmıştır.
arada böyle yeni şeyler denemek lazım efendim.

Garip akımından iki şiirin bestesini şarkı olarak tavsiye ediyorum.
Melih Cevdey Anday - Şinanay
Orhan Veli Kanık - Dedikodu
a bir de Fütürist şair Nazım Hikmet Ran'ın 'Günler' adlı şiiri Moğollar tarafındandan bestelenmiş, enfes bir şarkı olmuş.
Nazım Hikmet Ran - Günler


tepedeki sanat eseri popart'ta yeri büyük olan grafik sanatçısı roy lichtenstein'a aittir.

7.12.2011

Çıkmış


çok içtiğini bile bile ''hazır çok içmişken'' deyip de bir o kadar daha içersiniz ya bildiniz mi?
hah işte tam onu yapmıştı.
istikrarla içtiği johnnie walker black label'ın son kadehini de bara vurup hesabı istedi.
barmenin yolluk bira ikramını da ''karıştırmayalım şimdi'' diyerek reddetti.
yalnızdı, zaten yalnızken böyle özgürce içebiliyordu başkalarını kontrol etme düşüncesi olmadan aktı içkiler boğazından.
hesabı ödedi, deri ceketini giydi ve kendince düzgün adımlarla bardan çıktı.
çıkarken de uzun uzun kendisine baktığı bardaki bir bira tipi ile ''ne bakıyon'' bakışması yaptı.
kalabalık bir caddeye geldi,saat geç olmak üzereydi, barların olduğu yöne doğru yürüyen eğlenceye yeni giden assolist karakterli bir kız ile uzun uzun bakıştı.
sonra kız yanından yürüdü geçti. durdu.
kendikendine ''bunu şimdi yapmazsam hiç yapmam'' dedi.
zaten kendikendine konuşmaya da başladığına göre bazı şeyler tamamdı.
ve o, o bazışeyleri o an bir kenara bıraktı.
kızın yanına geldi, ''pardon'' dedi ve direkt başladı:
''şimdi biz ne yaptık..yani ne bakıyon ?, ne olacak öyle olunca..
unutup gideceksin ve dünya bizi bir araya hiç getirmeyecek..sen en fazla beni beğendiğini bir arkadaşına anlatacaksın ki o arkadaşın aslında senin iyiliğini istemiyor.
güzel kız yancısı o ben biliyorum onları.. ha diyeceğim o ki: ben bundan çok sıkıldım, ama başka türlüsü de pek mümkün değil gibi.
sana da hak veriyorum tanımadığın etmediğin elin adamı, üstelik sarhoş hem çok sarhoş..
şu kadardan birazcık daha fazla içmiş.. nereye gidiyorsun şimdi sen?
kesin arkadaşlarınla bir şeyler içeceksin, bu caddenin şu an yüzde 80'i zaten öyle yapıyor sonra sik gibi flaş ile çekilmiş fotoğraflarınızı sağa sola yükleyeceksiniz, safi ziyan değil mi bu?
bak hem ben gidersem..hem bir sürü kilobayt sence ben kaç kilobaytım ?... baksana ne yapıcan ki o barda otur otur...
ben gittim bi halt yok, gene millet anlatacak sen dinleyeceksin ve komik bulduklarına da güleceksin.
ukalalık etmek istemem ama senin gözlerin çok dinlemiş gibi bakıyor.'' dedi.
sonra kızın çok dinlemiş gibi bakan gözleri doldu ve kız ''yeter sıkıldım sıkıntıdan bahsederken,sıkıntıyı kötülerken bile sıktın beni, ben kafamı dağıtmaya gidiyorum oraya senden ayrıldığımı farketmeye gidiyorum be,yokluğunu görmeye çalışıyorum'' diye bağırdı son cümleye doğru arkalardan bir yumruk geldi bizim eleman viskilerin de etkisi ile çabuk yığıldı. kız yumruğa dönüp ''ne yapıyorsun ben o benim eski sevgilim ?'' dedi.
yumruk kaşlarını havaya kaldırarark ''sen bununla mı çıtkın be'' dedi.
kız sinirlice ''evet çıktım sanane'' dedi.
yumruk da ''Burcucum çok güzel çıkmışsın'' diyerek geri döndü.

6.12.2011

Ben de Anlamadım.


merbaha,

yazımızı kışa çevirecek insan çok da,
kışımızı bahara döndürecek insan az.
güzel klima reklamı olur bu muhabbetten.

çay sevmek olsun,şeker de sevilmek.
bazıları çayı şekersiz içer.
(duvar da görülen bir yazı.)
bir de: ''bazı kızlar çok güzel''
bu bağlamda çay ve höpürdetmek ilişkisi öpüşmeye mi denk gelir?
hayır ama çayın şekerinin karışması sevişmek olur.

mause pad olarak kitap kullanıyorum.
bunu da bilin istedim.
kitap da normal kitap değil fakültede koridora bırakıyorlar öyle onlardan aldım ingiliz dili ve edebiyatı ile amerikan kültürü ve edebiyatı bölümünün 2000 yılına ait bir dergisiymiş..
pii kitap da demiştim başta...neyse ki ''normal kitap değil'' demişim.
kitap konusunda da hep okuyacağım dediğim kitaplar var ama bir takım gizli güçler buna izin vermiyorlar. gizli güç dediysem de kütüphaneye gidiyorum ''yok galiba'' diyorlar böyle az gizli güçler yani.

''taşlar yerine oturdu'' söylemini çok kullanırım halbuki 'taş yerinde ağırdır'.;

inanamıyorum ama halen efes birayı çok seven insanlar var.
selam olsun.

kirli sakalı ile meşhur şarkıcı Yaşar güzel şarkılarını tekrar düzenlediği dem adlı bir albüm çıkarmış.
çok güzel bir olay, aynı şarkıları aynen best of diye bir cd'ye tıkıp satmamak.
var olandan yine yeni bir şey üretmek.

3 haftada 7 kilo, ne bileyim 8 günde 5 kilo veren insandan korkarım ben.
sibelcan gibi.

ulen, her bir şeyi HD yapana kadar gözleri HD yapmaya çalışsaydık daha fazla yol katetmiştik.

arkadaşım Esra Y. Çiğdem S.'den Çiğdem S. diye bahsetti.
tam oldu.
neyse efendim Çiğdem S.'de güzel işlerle uğraşıyor gene sürprizliymiş.

bilgisyarının masaüstünü bir anda temizleyen insana dikkat edin temizlik anlayışı da bu şekilde mi?
tozlar için 'halıaltı' diye klasör falan açıyor mu eve.
e anne versiyonu da yastık altı.

kırmızı kalemi sevmiyorum.
kurşun kalemin yancısı olan kırmızı kalemden bahsediyorum kuruboya olan ile bir sorunum yok ama o kurşun kalemin yancısı olan kırmızı kalem öyle fersiz, öyle karaktersiz, öyle yancı...

ev hali ile sokak hali arasında selpak ile tuvalet kağıdı gibi ince ince farklar vardır.
rulo iyidir.. rulo.

Yarışmalı Şiir.
ben o yarışta kırmızı değil,turuncu oldum.
ben o yarışta ödüllü değil,sunucu oldum.
ben o yarışta golcü değil,tutucu oldum.
ben o yarışta birinci değil,bir kinci oldum.

'bakkalında Cino satılan Kız,
Pastahanesinde Capri Sun Satılan Erkeğe karşı !'
Capri-Sun alır bence.

behzat ç'de bazen zengin traşı oluyor,
saçı uzun bırakmalı şeklinde.
bir de bildiğin kahülü var adamın.
olsun, amirim iyidir.

her kış mevsimi derim sosyalist arkadaşlarıma: ''oğlum bu kış sosyalizm geliyormuş lan''

başıma bir şey gelmeyecekse söylüyorum: acun ılıcalı yarışmalarını sevmiyorum.
wipe out gene izleniyor.. o başka...
''vay poortttt'' diyen adam vardı.

kafede,barda yahut evde,heryerde kutlanan doğumgünleri ''üf'' demeden geçmesin.
mesela geçen bir doğumgünü davetine icabet ettim ve bir adaşım ile denk geldim.
''doğumgünü çocuğunu aramıza alalım mum üflerken de duble dilek olsun'' demek günler sonra şimdi aklıma geldi.
size denk gelirse unutmayın.

teletubbies'ler tubbie ki de gay.
duyunca niye şaşırıyorsunuz ki..
süslü şirini ne sanıyorsunuz.?

dub step diye müzik tarzı çıkmış ortalığı kasıp kavuruyormuş.
sevdiysem de sevme seviyem zerredir.
ötesi yok bende yer yer tiksiniyorum.
arkadaşım Gözde K. ile konuştum ''daha dup olan taraflarını'' sevmişim.
''dup da ne ola..?'' derken uyumuşum...

nasıl oluyor da bildiğimiz ''muşmula''ya yeni dünya adını veriyorlar.
malta eriği diyen de varmış
Erik ne lan erik ne öyle erik mi olur?
erik mi yemedin ömründe...hey gidi..

şu an dünyada birisi sinüs diyor..

eğer dışarıdaysanız işe falan gitmek durumundaysanız pazar sabahlarını neşelendirmenin tek güzel yolu: utanç yürüyüşü gözlemlemek.
pazar sabahları esnaflar ve benzeri insanlar terkeder bu şehirleri.
hafif serin bir hava ve akşam ''bir arkadaşta'' kalmış insanların başağrılarının uğultusu vardır etrafta.
boş halk otobüslerden biri beklenirken bir anda bir ses fısıldar tüm şehre
''o son birayı içmeyecektin.''
otobüse biner utanç yürüyüşçüsü ve bingo !
otobüste siz varsınız.

tarih durmadan yazılıyor.
keşke iki dakika yazanlar da dinlenip bir okusa..
o ara iyi - kötü hiç bir şey olmasa..

beybi eldivenleri görmüştük de çok garibime gitmişti fotoğraflamıştık hatta.
sonra reklamlarını falan gördüm bir yerde gayet bilinen bir şeymiş aslında.
1949'dan beri diyor internet sitesinde.

''zaman'''ın içerisinde ''aman'' var.
''aman'''ın içerisinde düğün ve cenaze.

düğüm ve cenaze sezen aksunun 1997 tarihli albümüdür.
adını albümde eşliği bol olan Goran Bregoviç'in orkestrasından alır.
bir de vokalistler arasında Şebnem Ferah da vardır.

peki ya genç kızlarda uzun hırka kolu ile el kapatma ama tombul ve yüzüklü parmakları açıkta bırakma a bir de olmazsa olmaz eskimiş oje ne olacak ?

arap baharı denilince akla daha mistik şeyler gelse iyiydi ama ortadoğu halk isyanları kaptı vaziyeti.
yalnız bazı isyanların sonunda amerikan bayrağı sallayan halklar gördüm onlar fena yandılar.

klavyede yanlışlıkla faydalı bir kısayol kodu yapıyorsunuz ve sonra işi gücü bırakıp ''ben ne yaptım iyiymiş'' diye onu öğrenmeye çalışıyorsanız, yapmayın.
onlar bize klavyelerimizin anlık lutufları istedikleri zaman görünür ve geçerler.

şarkı tavsiyelerinden şiir yaptım.
Gönül Turgut - Aşkı Sende Buldum
Cem Karaca - Unut Beni
Nesrin Sipahi - Ömrümce Hep Adım Adım
Cem Karaca - Bekle Beni

fotoğraf bana,
manzara antalyaya,
çatı katı ve bardak antalyadaki arkadaşlarıma aitler.

29.11.2011

''Burada kal''ı soydum, Baş ucuma koydum.


merhaba.

şimdi biz farklılıklarımızda ortak noktaları nasıl bulacağız?

anket doldurmayı seven bir kız vardı ne oldu acaba?
http://www.kingoanket.com diye bir sayfa var.
önerilir.

Rize Üniversitesi adını başbakanımızın adı ile aynı koymak istiyormuş yani T.C. Rize Üniversitesi'yken T.C. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi olacakmış.
'Rizep Tayyip' olsa iyi kısaltma olur diye düşünüyorum.

gel, sana portakal kabuğundan gözlük yaptım.
gel, ördek soba da kuracağım,
üzerine kabuk atacağız .
gel de yakalım gözlükleri.

hanımefendilerden oluşan the like adlı bir müzik topluluğu var.
davulcu hanım kahküllerinden önünü nasıl görüyor da çalıyor onu bir türlü anlamadımda iyi gidiyor.

*saçını boyayan erkek hakkında kadınlar ne düşünüyorlar acaba?
zira kahtalı mıçı da,ibrahim tatlıses de boyuyor, teoman ve okan bayülgen de boyuyor.
genelleme yapmak için bu uç örnekler varken bir de mahalleden bir abi de bir anda siyaha boyadığı saçlarını kestatane rengine boyuyor o çok acayip bir durum oluyor.
bir kere de arkadaşım murat k.'yi boyalı saçlarla karşı kaldırımda uzakta bir yerde görmüştüm de aklım gittiydi yanına koşmaya başlamıştım ki bilenler için söylüyorum bu olay antalya'nın hadrian kapısı bölgesi civarlarında cereyan etii.

yapıştır komutu olan ctrl+v yaparken yanlışlıkla ctrl'ye basamayınca ortaya çıkan 'v' harfi ne olacak peki.?

hıçkırığım sonucu nefes tutma denemesi yaptığımız ev arkadaşım fatih y'ye iki elinle bir nefesini tutamadın dedim ki bilenler bilir bu söz aslında küfürlü bir sözdür.
neyse efendim kısmen kafa yapıyor galiba bu hadise fena gülme geliyor.

Antalya'nın en efsane günısıcısı yeşilgönen diye bir markadır,gönene google'dan bakınca ismin sebebini anlıyorsunuz.
bir de bu yeşilgönenin logosu turuncu.

bazen devlet yurdunu özlüyorum,
kışın oda o kadar sıcak olurdu ki havalandırmak için açtığımız camdan gelen hava çok sempatik gelirdi hele bir de karşıdaki ülker fabrikası aktifse büskivi kokardı içimiz..
tabii bu oradaki tek güzel anım olsa gerek.

*saç kesimi olarak ''kısacık''ı tercih eden kızlara ben hep subay traşlı diyorum ayıp mı ediyorum bilmiyorum da yakışana yakışıyor.
tabii gene de saç candır, çok saç iyidir,
tabii ayarını tutturamayıp kezbanlığın rapunzellik bölümüne giriş yapanlar da yok değil.

''Çay ile çay kaşığı arasındaki ilişki şekere muhtaçken ben felsefe yapamam kardeşim.''
bir tivitır takipçim yazmış bunu da.

uludağ frutti ekstra'nın armutlusunu ne zamandır içeceğim hep unutuyorum.

saç jölesinin modası çok fena bitmiş galiba.
ben uzun süredir uğramıyordum kendisine vay be...
halbuki içinde nokta nokta ''vitamin''leri olanları vardı...

sigara içmediğim için lise çıkışında kız beklemek kısmet olmadı..

sene 2011 oldu benim halen arada burhan altıntop konuşması yapan arkadaşım var ki biz Engin Günaydın'ı evvelinden biliyor ve seviniyorduk.
hatta burhan altıntop karakteri çıkacağında bana mesaj atmıştı arkadaşım.
ben ondan sonra diziyi izlemedim de o iyice kaptırdı
..ve kader bizi ayrı yollara sürükledi...
şimdi bu ismini vermek istemediğim hanımefendi de şunu okurken benim adımı sinirle söylüyordur.
o sinirlenince öyle yapıyor çünkü.

kırmızının meşguliyet ile olan ilgisi nedir yahu?
messengerda kırmızı,trafikte kırmızı,oda da yayınvarken kırmızı.
demek ki meşguliyetler dikkat çeksin istiyoruz.

çevremde okulu uzamasın diye okulun üzerine titreyen kim varsa okulu uzattı,
ya benim çevremde hayır yok ya da sakınan göze batmakta olan bir çöp var.

kanal D'nin logosunu oldum olası sevmem.
trt'nin de eski logosu tam tarihi olmuşken kanalın 33. yılında değişmişti
eski logoyu şöye bir internette arayayım dedim fakat bulamadım.

bu ikibinliler,gıcık gıcık bilmiş çocuklar türkçeleri falan da televizyon türkçesi düzgün desen değil çocuk ağzı da değil...
ergenleri daha bi fena büyüğe saygı hiç yok. niye? çünkü: internette tüm yaşlar eşit ya.. sokağı da öyle sanıyorlar.
bir de hiç dahak yememiş insan bunlar, öyle davranıyorlar ki ben dayak yanlısı bir insan da değilim ama düşünün artık arzuhalimi.

''hocam ödev vermiştiniz diyen öğrenci'' ?

gömlek varken, tişört nedir yahu?
bunun tam tersini düşündüğüm yıllar da olmuştu.

bilgisayar ekranına sinek konarsa o zaman eğlence başlar !
bakın gırla bilgisayar oyunu, gırla dizi-film var... ama onun eğlencesi hiç bir şeyde yok.

birine benzetilmek başlı başına fena bir şey bence.

''zevke veda neşeye de
veda artık herşeye''
nasıl bir darlanmaktır o ey Zeynettin Maraş.
Zeki Müren de güzel okumuş ''Gizli Aşk Bu'' adlı eseri..
bu arada Maraş'ın diğer bir popüler eseri de ''İnleyen Nağmeler''.
iki şarkının çok ortak noktaları vardır elbette ama bir nokta var ki o da: 'Bahar'

Baharsız olmaz, Baharatsız hiç olmaz.

çekik göz dondurma gibidir, hepsi güzel olmaz.

eskiden fil dişi kolyeler vardı.
sonra hasan şaş kolyesi çıktı.

''kavun suyunun rengi lahana gibi olur''
oyuncu Hakan Yılmaz'ın kızı söylemiş.

ekşi sözlüğün 1999 entryleri de msn dilinde ama silinemiyor tarihi eser kapsmındaymış..peh..

istanbulun berbat havası: Soğuk ve Az yağışlı'yı bir kez daha saygı ile anıyoruz.
akdeniz iklimi iyidir makiler ise harikadır.

doğan çocuklara isimler
erkek:doğan
kız:cüceloğlu

tepedeki imaj: istanbul feriköy-şişli'deki eski Bomonti bira fabrikasının eski bir kartpostalıdır.

şarkı tavsiyeleri:
Carla Bruni L' amaour (vivant)
The Rolling Stones - Rain Fall Down
The Rolling Stones - She's a Rainbow

not: google translate'e live performance yazıp fransızcaya çevirince 'spectacle vivant' diyor.
bilen varsa onaylasın diyecektim sonra türkçeyi de soktum işin içine sonuç sahne sanatları çıktı.
neyse ''Bruni'' kelimesi de kahverengi demekmiş.
naber carla?

26.11.2011

Fıstıkçı Şahap & Peçete Kağıdı


merhaba,
ben bir kere beanburger denen şeyi de denemiş bir insanım,
bunu da bilin ona göre davranın.

cam bardağa şöyle güzel böyle güzel diyorum ya bizim fakülte kantininde köpük bardak var..
hayır plastik olsa tiksineceğim, kağıt olsa tadı bozuluyor diyeceğim.
köpüğe bir şey diyemiyorum köpük enerjimi emiyor bir de bazen aradan çay kahve damlatmaya başlıyor acayip.
neyse bu kantinden bir kere çorba bardağına sıcak su alıp (''parası neyse vereceğiz'') suya marketten alınan kendi 1'i bir arada neskafemizi dökmüştük toplam 60kuruşa gelmişti galiba kahve ama okulda sıtarbaks şekli pahabiçilemezdi.

bir arkadaşımın babası:''"it gibi gezeceğine köpek gibi çalış !"'' demiş
bence büyük laf.
İyice düşününce anlaşılıyor.

tabaktaki elma ve armutları ayıramayıp buhrandan buhrana sürüklenen arkadaşım murat k.'ya tek cümle kurdum: ''kokla bari..''
koklamak komik bir kelimeymiş,
kokumsamak olabilirmiş..

çayın dibine tamah etmeyen bir insan olamadım ki biliyorum en lezzetli yeri orası.

çay dibine dem verir
mum dibine ışık vermez

balın bozulmayan, bayatlamayan bir yiyecek maddesi olmasını aklım almıyor.
bildiğin ölümsüzlüğü var kerata'nın.

sen daha paşa çayı içerken bildiğin normal çay içen yaşıtın çocuk çıkarsa karşına orada sen bitiyorsun işte..
ben geçen dikkat ettim çok çay tüketimine odaklı işletmelerde çaylar çok çok sıcak gelmiyor bilerek yapılıyordur diye düşünüyorum.

tek göz göstermek illuminati'lik mesajıymış ne olduğu şimdi çok önemli değil de bir takım gençlerimiz de tek gözü görünen tüm videoları falan toplayıp işte illuminati'lik mesajları diye youtube videoları yapmışlar dün gecemi bunlara heba ettim halbuki subliminal mesaj tekniğini araştırıyordum ben..
tabii herşey gökçe adlı şarkıcı kızın şarkısının ters çevirince anlamı olduğunu iddia edenlerce başladı.
link

neyse efenim bir insanın hayatında ne kadar çok 'neyse' varsa o kadar çok kapanmamış konu vardır herhalde.
bu bağlamda tam bir ikizler burcu söylemiymiş bu 'neyse' kelimesi.

bilenle bilmeyen bir olmuyor üstüste iki günde yaşadığım diyalogları yazacağım.
+ = ben
1.
-sen ne okuyorsun?
+hititoloji
-...
+ve işte o sessizlik
-(gülüşmeler)

2.
-sen ne okuyorsun?
+hititoloji
-Sapııııık..Deliiiii..işte bir deli de bu..
+(gülüşmeler)

peki şimdi += ben olduğuna göre ve -=x=>y=?
cevap yazının sonunda.

peçeteye peçete kağıdı demek tamami ile yanlış edebiyat siztemimizden p,ç,t,k gibi sert sessizleri öğreten formülümüz var.
anti formülü de fıstıkçışahap..
aha yazının başlığı da çıktı..

''çıktı'' yerine 'çıkıt'' yazmışım az evvel gerçi ''çıkıt'' da çıktı sesi.

''tüm dünya huzur içerisinde kardan adam yaparken kardan çıplak kadın yapan bir ülke gözlendi.''
hiç var olmamış bir uzaylının gözlemleri adlı kitabın bir cümlesini okudunuz.

kafamızdaki organları bir anda ispanyolca sayabilen bir ev arkadaşım var.
şimdi kontrol ettim de hep sallamış..

peki ya hiç var olmamış bir uzaylının gözlemeleri..
yani ingilizcesi ''never have existed an alien's pancakes''
allah google translate'den razı olsun.
ben kendisi ile dalga geçen insanlardan değilim, faydalı bir icat yetersiz de olsa faydalı.
zaten biraz da ingilizcen olsun ki merak et translate gir değil mi?
heh işte biraz ingilizce ile anlayabiliyorsun ne dediğini
peki ''ya ben anlayabiliyorum ama konuşamıyorum'' dersen..
orada bir hoparlör var tıkla bak neler olacak.

facebook'a iphone'dan gireni tükçe karaktersizliğinden tanırım.

aileler yarışıyor vardı bir zamanlar bence bir televizyon için en iyi saat olan akşamüzeri yayınlanması ile de ayrıca çok izlendi.
işin garibi r harfi ile biten iki kelimeye sahip bir ismi olan bu yarışmayı Beyazıt Öztürk'ün sunması.
gerçi Beyazıt bey yılların 'düzgün'ü.
çocukken istanbulda görmüştüm o zamanlar sponsoru olan wendy'si çok severdim ortaköyde annem ile gitmiştik de sipariş veririken yanımıza gelip ''biv çizbuvgev'' alabilir miyim? demişti
neyse işte wendy's iyiydi.


şu The Boat That Rocked adlı filmi izlemek farz oldu.

salsa,çaça,rumba ve tango.
atos,portos,
aramis ve dartanyan.

Levi's bence çok fena ayakkabı yapıyor.

''öğretmene 'bakan' yok'' diyerek protesto etti bir öğretmen arkadaşım atanmamalarını.

behzat ç ve ekibinin istanbula geldiği bölüm oldukça güzeldi.
''oğlum bu ne biçim hamburger.'' (ıslak hamburger)
''bunu tosta neden bastınız'' (dürüm döner)

birşeyler çizenler iyi bilirler:
en güzel çizimler hep en sıkcı derslerin defter kenarlarına yapılmıştır.

arkadaşım Müge B. demleme çayın 4.75 olduğu bir yerde çalışıyor.
öyle böyle değil.

düşününce çamaşırhaneler harika bir sistem hem sanayi tipi olduğu için galiba kurutabiliyor da çamaşırları o makinalar.

imaj: neredesin firuze filmindendir.

şarkı tavsiyesi: Twice as Much - Sittin' on a Fence

Cevap y=yancı olacaktı.
gidiş yolu doğru olanlara 99 puan veriyorum.
çünkü ne bulduğun değil de nasıl bulduğun önemli.
halam haklıydı. öğretmen olmalıymışım.
''hem öğretmen bir kızla da evlenirsin'' de demişti...

22.11.2011

buçuklu rakamlarla rüya gören kız


merhaba.

geçenlerde arkadaşım yusufhan d.'ye uğradım kardeşi kübra otobüsteyken arkadan şöyle bir söz duymuş ''yazıklarım olmasın'' hemen literatürümüze kazandırdık bu söylemi.
bu arada yusuf'un evinden giderken windows 7 cd'mi unutmuşum pencereden onu attı paltomun iç cebine koydum cd'yi sonra setup dosyası işlemeye başladı attım formatı
şu an insan 88 programı yerine windows 7 ile çalışıyorum.

bu da oldu !
dünyanın en kısa fal'ına çiğdem s. maruz kaldı.
fal baktırmaya gitti ve hemen geldi.
öyle kısa sürdü ki ben baktırma işlemi iptal oldu sandım.
isyanı büyük oldu.
bir de fal konusunda isimden harf tahmin etme işi varmış,bildiğin çarkıfelek.

hiç okumadığı karikatür dergisinin bir sürü karikatürünü ''sosyal paylaşım siteleri''nde paylaşana ne demeli ?

peki ya pazar günü çok makyaj ?

halen mektup yazan insan tanıdım şu hayatta.
şans.

kuzenim anıl ç. ile istanbul çukurcumadaki eskicileri gezerken bir anda bir kız belirdi,
kırmızı bir radyo ile kırmızı bir televizyon arasında kalmış.
yardım istedi,
televizyonu seçtik.
aldı mı bilmiyorum zira o seçmeden çıktık.

nazar boncuğunu ingilizce bir anlatsanıza bakayım?
aranızda ingilizce ile öğretmenlik seviyesinde samimi olanlar var,ona da selamlar saygılar sevgiler.

zülüf diye bir şey var.
daha bir buram buram..
daha bir diyar diyar..

filtre kahve peşinde koşan bir insan değilim,
okula kötü kahve içince ''çamur gibi abi ya'' diyen bir insan da değilim..
,kendi evimde oturuyorum maaşım 8.5 milyar +yol+yemek+ssk 20-21 yaşları arasında genç bir hanım ile...bir dakika nereye geldi konu?...

istanbulda simit yemeyen bir insana dönüştüm ben.
az önce toplu fotoğrafını simitçiye çektiren bir güruh gördüm de oradan çağrıştı.
bir de güruhun hepsi kız ve hepsi aynı tip,artık yedikleri içtikleri mi ayrı gitmiyor nedir?
tespih tanesi gibi dizildiler ve önceden hazırladıkları o sıkıcı pozlarını verdiler..
simitçi iyiydi...

bizim orada bedelli askerlik yapana kız vermezler !
yahut vermeseler daha iyi,
uzun bir tartışma konusu olabilir lakin ben kısa kesiyorum ve karşı olduğumu belirtiyorum.
özel eğtim kurumlarına da karşı olduğumu belirteyim,
düşünsenize adam özel mahmut üniversitesine boş kontenjan sebebi ile sınavdan aldığı 000.01 puan ile kaydolmuş,
30'unda da mezun olmuş, hop bedelli askerlik.
gerçi 21 günlük eğitimi de almayacakmış..demek sadece bedelli.

kütahyanın leblebisi ne biçim meşhurmuş arkadaş,
inanın kafam halen karışık.

tanıyor olabileceğiniz kişiler: Deniz Güneş Kumsal.
sahte profil gibi de değil..
vay gidi, vaylar olası.

buraya sıkıştırmak olmaz da Atanmayan Öğretmenlerle ilgili bir şeyler yazmak farz oldu.
zira atanamama değil atanmama durumu var ortada.

öyle yeni dandrikten rock toplulukları ile şımaran gençlerimize sesleniyorum:
eskiden kral tv müzik ödülleri rock dalında
kadınlarda özlem tekin ve şebnem ferah,
erkeklerde ise teoman ve haluk levent vardı.

depresyon göstergesi de tekbaşına sinemaya gitmekmiş en azından insanların algısı öyleymiş benim de bir çok kez gitmişliğim var.
şunu söyleyebilirim ki tek başına sinemaya giden bir ruh gidemeyenden daha güçlüdür.
bence ruh gücü pek mühimdir.

''iki ödül birden 'cannes' portakal..''
Vedat Özdemiroğlu.

flörtöz olayım derken fritöz olan adamın hali ne olacak ?

kuzey değil de güney güzel isim diziyi de zerre bilmiyorum.
küfür mü ediyormuş neymiş..Behzat Amirim varken..peeeh.!

tam blogluk fotoğrafların yayınlandığı siteleri ben de buldum efendim nedir yani?
a benim farkım onları yayınlamam galiba.
bir de icap ederse ben yapabiliyorum öyle fotoğraflar..
o kadar fotoşop biliyorum yani..

Liverpool'daki havalimanın adı ''Liverpool John Lennon Airport''muş bir gün yolum düşesice.
bir de İrlanda da doğan çocuklar ya Liverpool yahut da Glasgow Celtic taraftarı olurlarmış.
ben de 2012 Avrupa Futbol Şampiyonasında İrlandayı destekliyorum.
hadi bakalım.
içimizdeki İrlandalıyım.

bir süredir bira.fm adlı internetten yayın yapan bira fm'i dinliyorum,
kafam rahat ediyor.
kotası olmayana ısrarla tavsiye ediliyor.
favorim 103 numaralı evde (çift) adlı yayın.

sert diş fırçası bulmak oldukça zor bir işmiş.
bir de diş fırçalarının fiyatları alıp başını gidebiliyor, dikkatli alışveriş yapmak lazım.

genç kızlarımızın şu aralar favisi olan Can Bonomo'nun omzu açık bluzlar giydiğini hatırlatmak isterim.
hani babanızla,dayınızla falan tanıştığını düşünün...

zerrin özer kilo verdi şimdi sıradaki kehanet sibel can'ın sabit kiloda kalabilmesi..
bu ikisi gerçekleşirse dünya çok başka bir yer olacak diyorlar.

hepimiz bir gün ebeveyn olup evladımıza ''yat hadi'' diyeceğiz.
bundan kaçış yok.

ekşi sözlükten efsane bir başlık: adları bilinmeyen taş gibi hatunlar !
an itibari ile 1127 giri yapılmış.

bir arkadaşım şanslı masa adlı programın çekimine denk gelmiş ve çekim arasında senaryo okunduğunu görmüş..
e ne olacağıdı?

peki ya saati 23:oo zanneden öğrencinin saatin henüz 20:45 olduğunu öğrenmesinin mutluluğu.

dün gece kulağım Parlay adlı kedinin patisi tarafından sağlam çizildi izi kalır mı ? bilmiyorum da o incecik kulaktan kenarından güzel kan aktı sonra kanı sildiğim katlı peçeteyi açıp simetrisine baktım bir süre..

istiklal caddesinde Karikatürist Ersin Karabulutu gördüysem benim için istanbula geliş tamamlanıştır.

''benzemez'' kelimesini şakıdıktan sonra yaptığın 'es'e hayran olayım Ey Müzeyyen Senar

uzun zamandır konuşmadığım bir kız facebooktan ''askımm'' yazdı sonra aldı beni bir gülme.
uzun zamandır böyle bir hataya denk gelmemiştim.
bundan önce de taksim metrosundan çıkarken beni yanındaki insan zanneden biri konuşmaya başlamıştı neyse bu durumların ikisine de ''olur öyle'' dedim.
niye dedim çünkü tecrübeli gibi, görmüş geçirmiş gibi görünmeye çalışıyorum galiba.

kulp konusunda hassasım,
iyi kuplu bardağa hastayım
ve kulp isiminde de bir rock topluluğu çıkmış.

insan hiç bir şeyden yorulur mu?

blog ödülleri başlamış hiç katılmıyorum,
zaten totalde alacağım 2 oy falan var oyumla rezil olmayayım.

http://ballisutseverimben.blogspot.com
diye blog gördüm.
bakın:
sadece ballı değil, ballı süt,
sadece ballı süt değil, ballı süt severim,
sadece ballı süt severim değil, ballı süt severim ben.
bireysel kararları net bir arkadaşımız kendisi yahut blog adı almak konusunda biraz geç kalmış.
google'a baktım benzerlerini bulamadım bullusot.blogspot buldum.
o da komik tabii.

vitamine ''fitamin'' diyen kişi o meyveden o vitamini söker alır.

efsane dizi geniş aile'ye böyle bir son yakışmamış ben uzun süredir izlemiyordum ama olsun gene de leyla mecnun'u doğuran da o dizidir.

genç kızlarda bilek ve çevresine dövme yaptırmak yasaklanmış.

apple'ın köpeği olan insana acıyorum.
sonuçta dışarda dallar yapraklar falan var,
üstelik aplikeyşın değil gerçek..

bloga çok ara verince şunu da yazacaktım unutmuşum çok oluyor.

şarkı tavsiyeleri

the killers - human (live acoustic in st petersburg)
stranglers - golden brown

sevgiler saygılar selamlar.

19.11.2011

Düşünmek - Belgesel



biriniz hariç çok da ''bu blogger yazmıyor'' diye düşünmediniz ama olsun uzatmalı tatilin nihayetinde ve akabinde geliyorum yakın zaman içerisinde.

bu arada: ''içerisinde'' diye yazım doğru olan yazımdır. bu kelimeyi ''içersinde'' diye yazıp okuyan insan da güzel insandır o başka.

belgesel Okan Bayülgen ve Ekibinde aittir.

1.11.2011

hem gidiş hem geliş


her şey tamam ,
kimilerine göre ben ''gidiyorum.''
kimilerine göre ise ben ''geliyorum''
velhasılı kelam bir süre memleketin havasını içime çekeceğim.
saygılar sevgiler hepinize.

çizim bana aittir.
şarkı tavsiyesi
Aylin Aslım - Kimdi Giden Kimdi Kalan

27.10.2011

Kürdan



merhabalar.

gençlerimiz o kadar yok yoksullar ki en büyük zevkleri hamburger zincileri konusunda ustalaşmak.
mükemmel sipariş verebilirken,
bol yağlı kıytırık sosların bağımlısı olmuş durumdalar.
o kadar resim, edebiyat, tiyatro gibi alanlar var gitmiyorlar, araştırmıyorlar.
sorsan kesin çok ''pahalı'' derler.
bir whooper menünün fiyatını söylettirmeyin bana iblisler.
ayrıca mesele bence damak tadı da değil o paraya evde ne güzel tavuk pişirilir,
üstelik adam gibi de doyarsın.

insan hayatında ''bir arkadaş'' durumu vardır.
ben ''arkadaşım''cı bir insanım.
bir de ''ama arkadaşlar iyidir'' cümlesi vardır ki tadından yenmez,bilmeyen bir araştırsın.

itiraf etmeliyim ki filtre kahveye pek ısınamadım,
çok çocukken annemin arada ''bana da'' yaptığı nescafeler gibi değil kendisi.
bu kahve konusunda da saatlerce konuşabildiğimi farkettim.

Antalyalı olduğumu duyunca ''rus'' muhabbeti yapmayan insan candır.
Laleli de okuduğumu da düşünün.
(tüm bunlara rağmen iki adet rusça kelime biliyorum,nazdraovya ve da)

sevgili yaptıktan sonra değişen arkadaştan da zerre hayır gelmez.
zira aynı arkadaş atari zamanında alınca da g*tü başı oynayan bir insandır.

karikatür kelimesine ''kara katır'' derim bazen.

arkadaşım manyak mısınız?
3 sene sonra gelecek filmin tanıtımı mı çıkar?

burçlar dünya dönebilsin diye var.
burçlar, ekolojik ve sosyolojik sistemin en önemli halkasıdırlar.
insanlar bu sayede tanışır, kaynaşır ve sohbeti koyulaştırırlar sonra iyice anlaşırlarsa bir çayın 2.5 lira olduğu kafelere giderler ne oldu şimdi ?
ekonomiye fayda,
e çay da tüketildi çay dönüşümü olucak
tekrar çay ekilecek toprak beslenecek
falan filan..

ara sıra karşıma çıkan isim: Funda
bir şekilde hiç eksik olmayan isim: Esra

okuldaki arkadaş ortamında şunu dediler
''allah kimseye evden çıktıktan sonra kulaklığının bozuk olduğunu farkettirmesin''
hep beraber ''amin'' diyoruz.

bir arkadaşınla bir şey bakarken tam iş satın almaya gelince susuyor ya....
o anın açıklaması: ''mebla sana girecek ben karışmam'' demek.
e zaten bunu bilerek bakıyorsunuz o şeye.
hah işte,
onun esas açıklaması ''beğenmezsen verdiğin paraya da acıyacaksın, ben vicani yükümlülük kabul etmem''dir.

evet, ''çok bilmiş'' lafını da defalarca duydum.

bir arkadaşımın yaptığı kurabiyenin şekersiz olması yüzünden kurabiyelerin üzerine şerbet yapıp dökmesi,
akabinde de kurabiyeyi yiyenlere yaptığı tatlıyı ''bizim yöresel tatlımız şam şeytanı'' diye de yutturması..
e üstüne de bi soğuk su içireymiş bari.
vallahi bravo.
pratiklikte son nokta zaten bu mutfak olayının da böyle olacaksın.
yoksa usta mutfaklarda, saatlerce uğraşıp
avuç içi kadar porsiyonu olan yemeği herkes yapar.

bir kaç kadeh sonra çalınacak şarkılar başkadır.

''sanat filmi'' derken inceden över gibi yapıp da öteliyorlar ya o filmi.
o an ben delircek gibi oluyorum.
bir de bunu diyenler izledikleri bazı sakin filmleri sanat filmi zanneden insanlar oluyorlar.
esasen sanat filmi diye bir şey de olmaz,
bu ''aksiyon-macera'' gibi bir şey değil ki bir tema olsun.
sanat onun içeriği değil ifade yöntemi.
çok dertliyim bu konularda.

Ramazan'a ''Ramadan'' da derler.
mübarek ve ''moubarek'' bir aydır.

itiraf ediyorum: corn fleaks dediğimiz yiyecekden zerre randıman alamadım.
olmuyor.. doyurmuyor.. daha da önemlisi mutlu etmiyor.
yiyorsun iyi güzel ama tahmini bir 15 dakika sonra bünyene bir hüzün çöküyor işte o ''yiyip de doymamak''.

otobüste kürdan çiğnerken, arkadaki adam beni ''amerikada yüzlerce insan kürdan yüzünden ölüyor'' diye uyardı.
uyarsıni güzel bir şey de
abi direkt istatistiğe girdi ona şaştım.
hayır benim istatistik okuyan arkadaşım da var icabında açar sorarım...ama ne gerek var di mi?

arapça konuşan spikerli bir gol videosu izliyordum da adam sürekli ''Fırsad'' diyordu.
biz de artık pek kullanılmıyor yerine fransıca temelli şans kelimesi var.
ki bence esasen ikisi aynı şey değil.

az çalışan mause kadar iğrenç bir şey yok.

köpekler etrafı çok az görebilirler.

''yeni flörtçü gençler telefonlarına mesaj geldiğinde aynı gevreklikte '' kim olacak oparatörümdür diyorlar ya öldürüvericem onları'' bu sözü eden arkadaşım Görkem A. her an cinayet büronun yolunu tutabilir.

Sinopsis diye kelime var.
sinoplu biri bulsam da anlatsam.

kulp güzel bir kelimeyken onu pis işler için bir deyimde kullanmak hiç yakışıyor mu?

fotoğrafta dönemin kadrosu ile Moğollar ve Barış Manço var.
Moğollar şöyle:

-Cahit Berkay
-Engin yörükoğlu
-Murat Ses
-Taner Öngür


hayatımızın fon müziğini Moğollar yapar.
ustaların ellerinden öpüyorum.
Moğollar - Bu Nasıl Dünya
Moğollar - Süreyya
Moğollar - Dila Hatun

23.10.2011

ikisine de eşit mesafedeyim


merhaba,

Bence ''Kim Bilir'' ile Kill Bill arasında ince bir bağlantı var.

enter'ı yazıldığı gibi okuyan insandan kötülük gelmez.

bir kere arkadaşım Onur E. ile liseden çıktığımızda kendi rengi ile ayrı renk kazak giymiş bir adam görmüştük de aklımız gitmişti.

ben böyle soyismin sadece başharfini yazıyorum ama ben bunun Behzat Ç.'den evvel yapıyordum bu da bilinsin.
diziyi de severek izliyorum o başka.

şarkısından anldığımız kadarı ile Çelik,gündüzü gece olup kederlenebilen birisi ayrıca Çelik isminde birinin ''ateşteyim'' diye bağırması nedir?

şu blogger'dan öğrendiğime göre Kütahya ilimizde hemen hemen herokulda çini motifi varmış,
şehre yeni geldiğinizi düşünsenize
x-geldin mi neredesin alayım ben seni?
y-Çinili bi okulun önündeyim...

en güzel öğrenci evi ikramı alt aşofmandır.

street fighter karakterlerinden Zangief,Zangiev adlı kafkas bir dövüşçüden esinlenilerek yaratılmış bu da onun dönerek salladığı yumruklarının bir kafkas dansı olduğunu gösteriyor.
bu arada düğünlerde kafkas dansı yapan insanlar 90ların gizli kalmış nostaljileridir sebebi tabii ki ayna adlı topluluğumuzdan yeni bir ''gurbette yorgun düştüm ve ceylan,hasret tükettim bittim be ceylan'' adlı şarkı gelmeyişidir.

Düzgün pijamalı insan bana güven vermez.

ingilzce klavye ile de çok ciddi bir şey yazılmıyor,
olmuyor işte olmuyor..

arkadaşım Onur E. ile Galatakulesi'nin altında takılıken sağ koluna dev puntolar Michael Jackson yazdırmış bir kız görmüştük,garip biri değildi ama garip gib davranıyordu.

Tivitır insanlar uzun yazı okumuyor diye ve insanlar kendilerini takip edenlerle arkadaşlık bağı kurabilmesin diye var.
magazin figürlerinin işine geliyor tabii.

ülker rondo 50 kuruş olmuş !
cheseecakelisini bulunca alın.

kendi kendine blogger'a giren insan da ayrı candır.

istediği bölümlerin haricinde bir bölüm okuyan bir jenarasyon yetişiyor.
bu durum bir yandan üniversiteye ve üniversiteli olmaya bütünüyle saygı uyandırsa da eğer bu jenarasyon istedikleri işleri yapmazlarsa yani kendilerini gerçekleştiremezlerse çok mutsuz insanlar topluluğu oluşturacaklar.

bir kere kuzenim Y. Sait S. ile eve dönerken ekmeği meşhur bir fırından ekmek almamız icabet etti,a
akşam ekmeği de yeni çıkmış, biraz kuyruk vardı bekledik.
sonra baktım kuzenim ekmeği bir fazla almış
''neden' dedim,''ekmek süper nasılsa gidene kadar yeriz biz bunu'' dedi.
yedik de.
böyle de hiç karizmatik olmayan bir durumu (iki erkeğin kuru kuru 1 ekmek yemesi) hikayeleştirdim işte.

büyük ev ablukada'yı sevmemiştim.

bir kot pantolonumun etiketinde ''denim is dead,long live denim !'' yazıyor.
bunu google'a yazınca fotoğrafını buldum.


devlet yurtlarında kız öğrencilerin saat 24:00'dan sonra bina dışında (yurt bahçesi gibi sosyal alanlarda) olmalarının yasak olduğunu biliyor muydunuz?
benim kaldığım yurdun karşısı ülker fabrikasıydı,sabah sabah bisküvi kokusu ile canımızdan can alırdı.
gidince ikram ediyorlarmış galiba ama gidilmedi tabii.

bu arada,
çamaşır bulaşık yıkayan üniversite öğrencisi ile yıkamayan bir değildir.

insanların bir şeyi anlamadıkları an, bazen çok sempatik bir an.
normalde insan hep o anda olsa olmaz ama bir şeyi siz söylüyorsunuz o anlamıyor falan..
hep iletişimsel şeyler bunlar.

bir de
nar çiçeği rengine de ''kırmızı'' diyen ile demeyen bir değildir.
''kırmızı lan işte..''

sigaraböreği'nin rakibi zeytin yağlı yaprak sarma.
ikisine de eşit mesafedeyim, ikisini de beğenirim ama deli gibi yemem.
yahut ''şimdi olacaktı var ya off'' diye anlatmam.

şu taşınabilir ama dev hard disklere de alışamadım.
çok cigabayt !


''çok yaşa''nın şiiri

o kadar çok hapşuruyordu ki
vücudu mikrop tutmuyordu
bu sayede de hiç hasta olmuyordu
fakat o kadar hapşuruyordu ki
herkes onu hasta zannediyordu.

eti'nin iett'ye sponspor olmasını bekliyorum,
akbil basan herkese bir eticin verseler kafi..

Beyaz peynirli ve domatesli tost kadar dil yakan bir lezzet var mı ?
kekiksiz olmaz ama kekiği pişmeye yakın yahut piştikten hemen sonra atmak lazım öteki türlü volkswagen.

şarkı tavsiyeleri
kylie minogue - in your eyes
the kooks - mr. maker
the raconteurs - steady as she goes

Fotoğraftaki otobüs adidasa ve volkswagen'e ait.
alın da binelim.

21.10.2011

Tutti frutti te kelas



yakın vakitte diyarımızda popüler olan her bir şeyin bir yerlerden alınıp uyarlanmış olması beni sinir ediyor.
şarkı:i gadjo dilo adlı filmdenmiş,
bir çingene cenaze müziğiymiş.

sözleri şöyleymiş:
yumuşak bir tutti frutti ile
danseder şarkı söyleriz
ve buna göre yaşıyoruz,
şişeleri tuzla buz edeceğiz
bir aşığım vardı
ne yapabilirdim?
nasıl olsa öleceğim
bütün roma dansediyor anne
ve beraberce içiyoruz
uvil amca "şapkalı sarhoş".
ve karısı marga tedirgin
başka biriyle kaçıp gideceğinden.

bir de bu var tabii.
Gökçe - Tuttu Fırlattı

19.10.2011

Mavi ve Mor


merhaba

aslında bir şeyler yazmak için bir çıkış noktam yoktu ancak 19 ekim 2011'de T.C. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin bir edebiyat topluluğu olmadığını farkettim.
böyle ironileri bulunca şaka yapmaya da hacet kalmıyor değil mi?

içerisinde şeftali suyu olmayan karışık meyve suları daha bir özeldir.

üzerine düşündüm ve karar verdim en sevmediğim ders kimya.
bir de matematik hocalarını severim ama dersini sevmem o da ilginç

gurur duymasanız da hatta unutmak isteseniz de lisedeki tipinizin olduğu fotoğraf film falan güzel şeyler.

herşeye rağmen maaş güzel bir şey,''olsa da yesek'' öyle güzel.

''Hayat Sorgulamak İçin Değil,Keşfetmek İçindir.'' dedi arkadaşım Görkem A.
gerçi bence hayat bir şey için değil

İstanbul için kış vakti.
ben bu havalara ''insan üzen soğuklar'' diyorum gerçi burada ne olursa olsun deniz var ben denk gelmedim ama karasal iklimde soğuk daha fenadır herhalde.
benim bu karasal soğuk ile tek temasın şehirler arası otobüs yolculuklarında verilen sabah o4:00 molalarıdır ve bir şekilde sucuk ekmek kokarlar..

evcil hayvan ve özel mülkiyet konusu da bir acayip..

bir takım zeki insanlar ve zeki gibi görünen insanlar,
bir takım zevkli ve zevkli gibi görünen insanlarla birlikte birbirilerini farklılaştırma çabasında kendilerini kaybettiler.
aksine kendileri olsa iyi olacaktı.

bir de yazdan kalma profil fotoğrafı ile takılanlar var ya o bi acayip geliyor.

yorgun tamam da onun peşinden argın olmuyor yahu.
zira artık yorulmanın ardından arınmışlık hissi bize hasıl olmuyor.

3'e 5'e bakmam, 4'ü seçerim.

arkadaşımdan ders notu istedim ''haftaya hoca defterimi onayalayacak o zaman al'' dedi.
haftaya bildiğiniz lisanslı ders notu alıyorum..

''kati suretle'' diye bir şey var yerine ''katiyen'' de denilebilir ama ''katta'' olmuyor yahu !
zaten katta: kat'ı sanatkarına verilen isimmiş.

kafede ice tea falan içmeyi de zerre anlayamıyorum.
ben bir kafede bir şey içeceksem o içeceğin bakkalda olmaması beni mutlu ediyor.
ayrıca özellikle ice tea dediğimiz şeyin bana dayanması 30 saniye falan sürüyor.

özel bir üniversitede ''ingilizce işletme'' okuyan arkadaşım defterinde de kümeler gördüm;artık bazı şeyler konusunda kafam çok rahat.

''yazdan kalma bir günden yada çölde çay filminden''
o nasıl bir arada kalma Teoman bey?

az ilerde ünlü olsam, şimdiki vesikalığım internete düşecek.
bundan hiç kaçış yok galiba.

internet falan icad oldu güzel gelişme derken olay ne ara ''kankuş''a geldi onu hiç anlamadım halen sarhoş gibiyim.

bazı kızlarda kalın kaş denemesi olabiliyor,
bizim bu sürece aklımız ermiyor.
kaş modeli değiştirme nedir nasıl bir şeydir? hangi otorite buna karar verir?
bilinmez.

yeni dünyanın uzay gemileri bence animasyon filmleri.
bir nevi medeniyet göstergesi.

Deniz Mavisi,Gök Mavisinden iyidir.
Deniz, Gök Mavisini Karakterize edip de bize yansıtmıştır.

takip edilesi bir ruhu varmış gibi davranan kız,
hangi yönetmenlerin hangi filmlerini izleyip gaza geldin bilmiyorum ama o yönetmen kazandığı paranın bir kısmı ile yoğurt,patates diş macunu falan aldı bunu da bil.

isimi bile vermek istemediğim bir arkadaşımın sevgililerinden ayrıldığını ''ben mal mıknatısıyım'' türevi kendine kızar gibi ama çuvaldızı elaleme saplar gibi olan cümlelerinden anlıyorum.
ses de etmiyorum ama okuyor tabii buraları
tam bir ''o kendini biliyor'' klişesi..

artık, bazen şapka takıyorum,
şapka değil gerçi dedemin kasketini takıyorum.
(bunlar takılıyor mu giyiliyor mu? )

facebook'da arkadaş sayısı 500'ü falan geçince yazdıklarını tüm dünya okuyor zannedenler de bir 10 yıl önce içince memleket kurtaranlar gibi.

tepedeki fotoğrafı ben çektim fotoğrafda T.C. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin girişi gözüküyor,
yenileme çalışması sebebi ile kırdıkları mermerler üzerine basılmaktan aşınmış harika mermelerdi.
yazık oldu.

antik heykellerden bir heykelin hangi tanrı yahut tanrıçaya ait olduğunu gösteren ayrıntıya ''atribü'' denir.
şöyle anlatayım ben antik çağda yaşasaydım ve heykeltraş beni çok benzetemeseydi ben olduğum belli olsun diye bazı objeler kullanacaktı ve ben zaten tanrı olacağım için de bu detaylar atribü olacaktı.

eski kitapların bol sıfırlı etiketleri,
iyi huylu bir zaman makinası gibi
mutlu eder bizleri.

kuzenim Anıl Ç. ile ''BEYBİ'' adlı el koruyucusu gördük koçtaş'da hemen fotoğraf ile belgeledik.

peki ya ''Antalya'nın mor üzümü'' ?
memleket bir başka tabii.
kışını çok özlüyorum.
bir de bu şarkıyı youtube'da ararken Ankaralı Ayşeden duydum,
''Antalyalı Ayşe olaydı iyiymiş'' dedim.

bir şarkı daha: mor ve ötesi - gece (akustik)


15.10.2011

''She's got a ticket to ride''


bugünkülerden daha soğuk bir istanbulda,
güneşin Antalyaya kaçtığını düşündüğüm bir ocak ayı gününde,
okul çıkışı eve gitmek için bindiğim otobüste tesadüfen ona ve arkadaşına rastladım.
''bankaya gidiyoruz'' bursumuzu çekeceğiz'' dedi.(ilk kez yatan burs bankadan bankamatik kartı alınarak çekiliyor)
''a burslar yatmış mı ben de bakayım madem'' dedim.
Bankaya gittik uzunca sıra bekledik, işimiz bitti,
taksime gidiyorlarmış evim orada olduğu için ''ben de'' dedim
aynı otobüsle aktarmalı öğrenci akbili ile taksime gittik,
onlar acıkmış bir şeyler atıştıdılar,tabii kız oldukları için bitiremediler.
Ben de çikolatalı kalmamış, çilekli milkshake içtim,
erkek olduğum için dibini bile höpürdettim. (soğukta keyifli oluyor,cidden)
neyse efendim geçerken kotonda yüzde70'e varan inirim varmış ''bakalım'' dedik,e tabii ben erkek olduğum için benim bakmam kısa sürdü,
bitince yanlarına gittim,
o bir kabana bakıyordu ''fiyatı da iyiymiş'' hani.
o an ''bak'' dedim ''bu kabanı şimdi herkes alacak ve sen bence buna sinir olacaksın'' dedim,
yine de denedi yakıştı da ama almadı.

bugünküler gibi soğuk bir bugündü,
arkadaşım çiğdem s. ile tünel meydanına yakın bir yerde buluştuk,
kahve içtik,
yaptıklarımızdan ve yapacaklarımızdan ve de benim planlarımdan teminatsızca bahsettik.
hatta bir ara ondan bile bahsettim
akşam ablası ile konsere gidecekmiş ama ablası biletleri evde unutmış geri dönüyormuş yani biraz daha vaktimiz daha oldu,
canıma minnet,
istiklal caddesinde gezindik,
bir cekete baktı fiyatı da iyiydi,
kararsız kaldı,
almadı
sonra onu herkesin alacağından ve buna sinir olacağından bahsetti.
o an hiç de anlatmak istemediğim için önceki hikayeyi anlatmadım,
acıkmış,
perhizde olduğu için salata yedi, sonraki randevusu için ablası geldi,kendisi ile tokalaşırken arkamdan geçen motorsikleti görmüş, beni çekerek galiba hayatımı da kurtardı...(abla ve abilerin süper güçleri var.)
o an dikkat ettim
ve ablasının üzerinde kotondaki kaban vardı.

sevgili okur,
işte böyle ibretlik tesadüflerle dolu bir hayatım var.
etkileyici gibi olsun diye de son cümleyi bir yere bağlanmayan bir ''ve'' bağlacı ile bitireyim dedim.
''dünya ne kadar küçük'' klişesini de şimdi yazmazsam olmazdı değil mi?

afiştekiler: The Beatles.
Şarkı Tavsiyesi: Cahit Oben - Canım Kardeşim Film Müziği (1973)

11.10.2011

Kimyon Seven Minyon Sezen


Merhaba,
uzun olmayan bir aranın ardından geri döndüm.
böyle araların da bir karizması olmuyor işte.. ne yapalım..

öyle bir geçer zamanki adlı dizinin bir bölümünden bir öpüşme sahnesini ''ne güzel çekmişler'' diye izlerken,
odadan birisi ''o ruj nasıl bulaşmıyor ona ?'' dedi.
evet işte kadınların böyle bir bakışı var.
acayip.

ingilizin konuştuğu ingilizceyi hor gören var.
ulan dil zaten adamın.

işte bu kadarı ''nah bu kadar'' diye anlatmak.
bir de ''ahanda'' vardır.

mükemmele ''mikemmel'' demek.
oluyor bazen.

kızların halı üzerinden saç toplama esnasında yaptıkları muhabbetleri varmış ?!

coca cola zero'yu sevmediğimi farkettim.
büyük başarı .!

kar duası var mıdır acaba?
kar da uzun vade de faydalı bir şey ayrıca üzerine pekmez yahut tarçınlı şerbet dökülünce tatlı oluyor Antalya'nın Gömbe yaylasına giderseniz görürsünüz.
iki çeşit var isimleri kırmızı ve siyah.

e canım ama çok minyon kızlar var.
çok minyon olmasın,ayrıca minyon ne lan?
ne biçim kelime.
insandan bahsediyoruz kullandığımız kelimeye bak: MİNYON,
minik ufak falan değil minyon.
kimyon der gibi.

birisi internet, birisi de webcam diye bir şey icad etti ve dünyanın götü başı oynadı.
sonra da gerisi geldi.
şimdi de twitterda soyunmak moda olmuş,
hilal cebeciden sonra ''esra-ceyda kardeşler'' de soyunmuş.
onlar da kim artık tam bilmiyorum da olmamış o fotoğraflar.
hayır ayrıca internette zaten işi bu olan onlarca çıplak insan var.
sen bunu niye yapyorsun? ki zaten hoş olmamış.
''ha ben ünlüyüm benim çıplaklığım başka''' dersen
ben de ''artık sen çıplaksın, senin ünün başka'' derim sana.
tabii bir de erkekler olarak bazen kızlar üzerinden oynadığımız ''meme ucu tahmin etmece'' oyunumuz var.
ona da hizmet ediyorlar.

Füniküler'i ilk kez duyan ve kullanmak durumunda olan insanın kafa karışıklığı vardır.
genelde istanbulda yeni olanların başına gelir bu.

ilk çıktığından beri dikkatimi çeken Adele,
benim o kadar da beğenmediğim ''Rolling in the deep'' şarkısı ile sağlam bir başarı sağladı.
kedisi ''lovesong''u da pek güzel yorumlamış.

Dondurma mevsimi biter..
sokaklardan çocuklar çekilir.
bir kere yağmurdan sonra dondurma yemiştim o güzeldi.
yağmur anında güzel olmaz herhalde.

düzenli uyku diye bir şey var,aslında o düzenli uyku saatleridir.
düzenli uyku takım elbise ile falan olur.
takım elbise yazınca aklınıza hemen kravat ceket falan geldi değil mi?
takım penye pijama'dan bahsediyorum,
üzerinde ''afiç 88, miami summer'' falan yazanlarından.
altına da ''sport'' yazan çorap çektiniz mi tamamdır.

Cheetos yiyin efendim.
diğerlerinden daha güzel olduğunu farkedeceksiniz.
tavsiyem biftekli ve peynirli.

1991'de şarkıların sonunda uzayıp giden vokaller vardı.
inanmayan guns and roses'dan don't cry'ı bir açsın dinlesin.
sonra da Nirvana'nın ''smells like teen spirit''ini
bu arada bu iki topluluk da o dönemler dargındır.
hatta bir konserin sonunda Nirvana davulcusu Dave ''where is axl'' diyerek ergensi bir çatış yapmıştır.

arkadaşım başak e. ''bak sen bunu bilirsin, seversin'' diyerek kulağıma telefonunu tuttu,telefonda Funda'nın söylediği Affetmem isimli şarkı çalıyordu.
severim tabii benim tavsiyem ''Bilen Bengü - Dik Kalbimdeki Yarayı''
süper ıssız adam şekli yaparım bildiğim böyle şarkılarla da ıssız adam kadar kötü bir ses tonum yok benim.
galiba yönetmeninin diğer filmlerine göre çok kötü bir film o.

Türkiyede rock müziğin Haluk Levent,Teoman,Özlem Tekin (?) ve Şebnem Ferah'dan sorulduğu günleri biliyorum ben.
şimdi bir ton topluluk ve isim var.
hepsi 1998 baharında ortaya çıkan Athena'nın Holigan albümüne dua etsinler.
bu arada Athena'nın da 1990 yılında trash metal dediğimiz türü yaptığını ve ''one last breath'' isimli bir albümünün var olduğunu biliyor muydunuz?
şöyle bir albüm kapağı var:
tıklayın.

''çaldırınca çık'' diyen insandan zarar gelmez.
hesabını kitabını zamanını bilen insandır o.

ağzından ''gençler'' lafı eksik olmayan insan, eksik olsun.
yok yazılsın.

tepedeki resim ressam paul cezanne'ye aittir.
Cezanne, Kübizm'in babası kabul ediliyor.
beni bu kısmı değil,
görünce bakıp kaldığım renkleri kullanma yeteneği daha çok enterese ediyor.

şarkı tavsiyeleri:
fleet foxes - drops in the river

kings of convenience - rule my world

1.10.2011

örnek alınacak, portakal suyu gibi bir insan


günaydın.

uyarı:
Bu kayıt mutsuz bir sona sahiptir.

''o da istiyor''
sapıkların taciz bahanesidir.
''oohooo oo oda seviyor''
tarkan'ın duygularını ifadesidir.

Migros 57.yıl kutlamaları kapsamında bazı ürünleri nostaljik ambalajları ile satıyor,
tabii aklım uçtu görünce.
gidin bir bakın hele.

intihar edip de başaramayan insanlar tanıyorum.
isimlerini itina ile saklıyorum.
bazen ''acaba insanın bakışlarına yerleşiyor mu böyle şeyler? '' diye düşünüyorum.

peki ya banyo yapmayı unutmak.

2011'de de ''yurovizyon'' muhabbeti olmasın artık yahu.
zamanında usta Ortaçgil, ''bizim şarkılarımız'' adlı şarkısında şöyle buyurmuş:
''biz şarkılarımızı yarıştırmayız tazı gibi
bizim şarkılarımız rüzgarlara söylenir usulca''

Şüphesiz ki başak burcu erkeği en yüce direnişin insanıdır.

peki bir renge ''uçuk'' diye sıfat koymak.

sigaraya başlayıp bırakmam lazım galiba zira ''sen sigara içmiyor musun ?'' sorusu çok geliyor. bir keresinde bir kız içen bir tipim olduğunu söylemişti.
neyse efendim,
yukarda bahsi gelen soruya ''hayır'' deyince soru sahibi alınıp diyor ki ''hiç mi iç miyorsun ?'' diye soruyor.
''hayır hiç içmedim''. diye soğuk soğuk cevaplıyorum.
halbuki ''bıraktım'' desem,
gözlerinde örnek alınacak, portakal suyu gibi bir insan olacağım.

şimdi sar'hoşlukta da hoş bir taraf var.

arkadaşım Feyza Ş. fakültemizde çok sevdiği bir kediyi alıp evine götürdü.
''bir sor bakalım hayvan eve gelmek istiyor mu?'' diyemedim.
bu evcil hayvan işi karışık,
özel mülk hırsızlıksa bu ne?

Sarımsak Granül diye bir şey var,
alın da hayatınıza bir anlam katsın.

kulp çok güzel bir kelime.

düz ve kısa gibi saçlıysanız, yağmurda çok ıslandığınızda alişan'ın ilk çıktığı dönemki saçları gibi oluyor saçlarınız.
geçen benim de öyle oldu biraz sinirlerim bozuldu sonra belediye otobüsünde şemsiye buldum yağmur dindi.
eve geldim ayağım su toplamış ona güldüm.

sarı renk zihin uyarıyormuş bir de kişniş duyguları tazeliyormuş.
bunu tesadüfen öğrendikten sonra google'a kimyonun faydaları yazmazsam olmazdı.

Saten kumaştan parçaları olan yastık ve yorgan kılıflarının kış günlerinde bize çektirdikleri çile nedir efendim.
ayarlayın bunları.

Medya diye kız ismi duymuştum.

10 lira 30 kuruş tutan bir alışveriş için 20 lira 30 kuruş veriyoruz ya kasiyere.
ben o zaman çok mutlu hissediyorum,
çünkü o 1-2 saniye içerisinde ülkenin hatta dünyanın ekonomisi bir nebze daha düzenli daha güzelli oluyor.

evet ''güzelli'' dedim.
Öykübahar H. adlı arkadaşımın böyle güzel kelimeleri var selam olsun ona da.

yörelere göre rakı mezeleri de çok değişebiliyor.
mesela biz bazen Antalyada ekşi portakala yahut greyfurta tuz ekip rakıya meze yaparız.
bu arada ekşi portakal ve greyfurt aynı şey değillerdir.
ekşi portakal nadir çıkar ve değerlidir.
latincesi Citrus aurantium'dur.
bir de kan portakalı vardır.
diğer popüler çeşitler ise yafa portakalı ve washington portakalıdır
Yafa Portakalı ile Yöresel Antalya Reçellerinden Portakal Reçeli yapılır.
Yöresel Antalya Reçelleri'nin çeşitleri saymak ile bitmez.

Kader filmi Masumiyetin öncesi olmasına rağmen çok sonradan (2oo6) çekilmiştir ve önceki dönemde değil çekildiği dönemde geçmektedir.
ayrıca karakterleri oynayan oyuncular Masumiyet filmindeki oyunculara çok da benzememektedir,
işte filmine güvenmek öyle bir şeydir.

Ortaköy hep beklediğimden küçük geliyor tıpkı bir burgerking hamburgeri gibi.
zaten o hamburgeri de uzun zamandır yemiyorum güzel oluyor.

uyuşturucu ve uyarıcı arasındaki farkları bilelim.

bir keresinde şarkıcı Güllü'nün yeğeni olan bir kız ile tanışmıştım.

inançsız olarak adledilen insanların kendilerine inancı var olabileceği gibi inançlı olarak adledilen insanların da kendilerine pek inancı kalmamamış olabilir.
bu dünyada herşey olabilir yani..

adletmek eylemini çok seviyorum ben.

meyhane pilavı da iyidir.

adidas'ın originals logosuna Treofil de deniyormuş.
Treofil esasen ingilizcede 3 yapraklı yonca demekmiş.
bu arada patron Adi Dasler'in 3 çocuğunun olması da ayrı bir detay.

son olarak:

Afganistan'da 19 yaşındaki iki sevgili olan Sıdıka ve Hayyam,
Sıdıka'nın para karşılığı satıldığı kocasından Hayyam'a kaçması sebebi ile
taliban tarafından recmedilmiş
(taşlanarak öldürüldüler)

recmin internette sansürsüz bir videosu var,
tamamını izleyebilirim zannettim,fakat olmadı insan olan çok üzülüyor.

düşündüğünüz,
düşünüyor olduğunuz,
yahut düşüneceğiniz sevgililerin
ve onun yanında alabildiğiniz,alıyor olduğunuz ve alacağınız tüm rahat nefeslerin kıymetini iyi bilin.

hepimiz için daha fazla düşünce, sevgi ve nefes isteyin !
.

29.09.2011

Ruhunu Bedestende Arayan Ukala.




Merhaba.

Türkiye için sosyal paylaşım sitelerine ''hasta oldum'' türevi şeyler yazma vakti.
hepinize geçmiş olsun,
en çok da çiğdem s.'ye geçmiş olsun
zira o tek başına yaşayan bir insan..
olmazsa, kendisine bir çorba bir şey kaynatırız.
gerçi ben genelde tylol hot öneriyorum..

bütün zencileri birbirine benzettiğimiz gibi bütün metalci gençleri de birbirine benzetiyoruz galiba.
ki beniyorlar lan.

İstanbul Üniversitesi merkez kampüsünün İstanbul Boğazına bakan bir yemekhanesi olduğunu biliyor muydunuz?

yavşamak çok çirkin bir kavram değil mi?
aslında aynı şeyden bahsederken asılmak da denir,
hatta ilgilenmek.

dedesinin/büyükannesinin ceketini,kazağını, entarisini, gömleğini giyen insanı çok seviyorum ben.
aynı modeli gidip para verip de alanı ise duruma göre seviyorum,
tam da bilemiyorum, kafam karışık.
bir de bu paragrafta büyükanne kelimesi çok işime yaradı.

''başıma bir şey gelmeyecekse'' greenpeace'i ölümüne antipatik buluyorum.
özellikle bugün ben dergi almayı reddedince ''başardıklarımızı bir araştır tamam mı'' diye bana küsen kız hiç olmadı...
halbuki sadece ''dünya böyle daha güzel olmaz'' dedim.
ben bilemedim tabii en güzel kızlara dergi sattırmak ile oluyormuş bu işler.

fonda çalan introlu bir şarkıya bir anda eşlik edin etrafınızdakiler çok şaşırıyor.
bunun için en iyi şarkı the beatles'ın - i've just seen a face'idir.

ingilizcede ''can'' yazılır
yöresine göre ''Ken,Kan,Kın'' diye okunur.
Türkçede Can yazılır ve Can Candır.
bir de cancana olmak vardır.

arkadaşımın telefonundan recep adlı arkadaşımın kaydını bulup aradım telefonu bir kadın uykulu ses ile açtı ve ben ''alo recep...ile görüşmüyorum galiba kusura bakmayın'' dedim.
''evet, görüşmüyorsunuz'' dedi.

johnie walker double black label çıkar da ben almaz mıyım?
almam.
nereye alıyorum dünyanın parası.

devlerin aşkı büyük olur derken ?!?
kasıt sahiden aşk mı?

bazen sizde sokakta kendinizin eski imajına sahip birini görüyor musunuz ?

Yıllar sonra telefon alarmımı değiştirdim.
değişiklik benim için zor.
buraya falan yazıyorum bir şeyler değiştiğinde.
halbuki ''ulen bu ne sap sap adamların şarkısıyla uyanıyorum kız sesi ile uyanayım bari'' diye bir mantık ile değiştirmiştim.

hep başkasından duyardım
''arkadaşlarımdan bizim için söyler misin teklifi geldi ve ben de şarkıcılığa başladım''
klişesini
bir kere bir kızdan canlı canlı dinledim.

benden selam söyleyin tüm eski kestiklerime.

Athena adlı topluluğumuz kendisine fötr şapka sponsoru bulsa da rahatlasak.

bugün bir kez daha anladım ki etrafta çok servis-otobüs türevi şeyler varsa ben geriliyorum.
ilkokulda da bazısı dışarda takılırdı ben hemen servisime binerdim sigara içmememi buna bağlayabilirim ama zorlanırım herhalde.

şu üzerinde free yazan sarı zara tişört artık olmasın !

biz de balık eti diye bir kavram var,
ingilizcedeki karşılığına bakayım dedim chubby diye bir kelime çıktı ama o tam da karşılamıyor.
bir de internette ucu hep pornoya dokunuyor böyle kelimelerin.

İDO içerisindeki büfeler de özel şirkete devredilmiş.
İnce Belli Çaya zam yapmasalar bari.

Mazhar Alanson'un Yandım adlı ile kayıt edilen şarkısının ilk hali ''Hatıralarımın Üstüne Oteller Yapmışlar''dır.
bir dinleyin hele

erkek yaşlandıkça yakışıklı olur diye bir şey yoktur efendim.
erkek biraz geç öğrenir.

Krem
aslında o krem rengi converse,
bildiğin ten rengi,
sanki ayak çıplak gibi.
çünkü kremler,
eskiden ten rengi yapılır idi,
belli olmasın deyi..

-‎''john lennon kafasında bir kız olarak burda ne işim var benim yaaa kafayımı yedim ben heran kapatabilirim twitter hesabımı''
Hilal Cebeci

-''You may say that I'm a dreamer
But I'm not the only one''
John Lennon

John Lennon,Doğduğunda savaş uçakları liverpool'u bombalıyormuş,babası bir gemide garsonluk yapmakta olduğu için tanışmaları biraz geç olmuş.
John zeki bir çocukmuş, okumayı seviyormuş ama yazısı çirkinmiş,annesi şüphelenince doktora gitmişler ve John'un aşırı derecede miyop olduğu ortaya çıkmış.
okduğum harika sunay akın yazısından çıkardığım bu özet Ay Hırsızı adlı kitabın ''savaş uçakları liverpool'u bombalarken'' adlı bölümünden.
tıklamaya değer.
'bizim bir arkadaş dövmeci'' ekolü yüzünden yüzlerce genç dövmesini ''bedavaya gelir'' diyerek bekletiyorlar.

bileniniz var mı bilmem de bir zamanlar pony diye ayakkabı markası vardı.
süet olan top star modelleri efsanedir.

İstanbul Kapalı Çarşının pek gezilmeyen arka tarafında, en eski bölümü yer alır
eski adı ile Cevahir Bedesteni olan bu yerin yeni adı İç Bedestendir.
Bedesten kelimesi: Değerli eşya ticaretinin yaptıldığı çarşı demektir.
Kapalı Çarşı'da böyle ayrı bir yer varsa değeri siz düşünün.
neyse efendim ben ticaretinde değilim.
bu bedesten Kapalı Çarşının genelinin aksine tavan yapısı resimlerle kaplı değil biriket yapı gözükür vaziyettedir.
bugün kendisini gördüm kafam yukarda yürüdüm o yolu, o denli güzeldi,.(gerçi sonra bir nebze kaybolup döviz yükselmesi haberlerinde elinde telefonla konuşan adamların görüntülerinin çekildiği yeri buldum)
zannediyorum kapalıçarşıya çok yakın okumanın böyle bir avantajı var.
sadece gezmek için gidilmiyor oraya
içinden eminönüne kestirme gidiyoruz.
bedesteni görmek için tıklayınız.

Tepedeki fotoğraf ve düzenleme bana ait.

25.09.2011

bir akdeniz fıkrasıyım,güldürmeyenlerinden.


tekrar merhaba.
tekrar tarhana.

''yangından mal kaçırır gibi'' ile ''maldan yangın kaçırır gibi'' arasında dağlar var.
ilki sinsi pis,ötekisi kahraman kollayıcı

''slm jnms'' ne lan?
işin içinde bir sms kelimesi gizli.

ingilizcede mevcut olan ''burn'' kelimesini burun diye algılamak her kula nasip olmaz.

bakalım bu kış u.g.g. görecek miyiz ,?

show tv de yayınlanan ''bugün ne giysem'' adlı bir yapım var ve bence yanlış bir isme sahip eğer kadınlar ne giyeceklerini seçiyorsa bugün değil ''yarın ne giysem olmalı.''

zuckerberg: sizede çikleti hatırlatmıyor mu?

Yeni Türkü de ne güzeldir,özeldir öyle..
best of tadında geçiyor konserleri.
bir de Türkü diye kız ismi varmış.

mecidyeköyden kadıköye gitmenin 3 yolu var. (''iki yol var demiştin ?'')
1-düz yol: metrobüse bininiz efendim,mutsuz olun.
2-normal yok: otobüs geçiyor bir yerlerden bizin uzun uzun yol yapın, kafanız dağılır.
3-romantik yol: bir şekilde beşiktaşa ulaşın iskeleden vapura binin, siz dağılın.

akdenizin rahatlığını çok seviyorum.
bu konuda terlik giyen insanlar ve günlük hayatta ayak görmeye alışkın olmak ile ilgili teorilerim var.
biraz sarhoşken anlatıyorum.
o zaman teorime değil de inanacağınıza daha bir inanıyorum.

kadınların pembe traş bıçaklarını dövme sanatçıları da kullanıyorlar.

''ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum''
Nazım Hikmet Ran (seni düşünmek)

muhtemelen yukarıdaki harika dizeleri yanlış anlayan bazı mankenler yahut popüler figürler çeşitli avantajları ile müzik dünyasına giriyorlar ve genelde sonuç çok kötü oluyor ama bu düzen böyle dönüyor galiba.
sonuçta o şarkılar da bir amaca hizmet ediyor.

Jealous: Kıskanmak için çok ciddiyetsiz bir fonetiğe sahip bir kelime.

annemin kızları tavlamam konusunda ilginç tavsiyeleri var.
açıklamayacağım da şunu söyleyeyim: ben sormuyorum, o söylüyor
küçüklüğümden beri de aynı taktiği veriyor.
pek bana göre de bir taktik değil nasıl yapıcaz bilmiyorum artık.?

yukarı kelimesini ''yıkarı'' diye okuyan bir arkadaşımdır Onur E.

uzaktan,el ile selam vermenin de bir ayarı var.

daha kaç güzel kızın tokasını araklayacağım acaba .?

ben yalnız bildiğiniz tutmadım efendim,
ikibinliyıllar hakkında bahsederken anacaksınız beni.
''abi o neydi ya falan'' diye
Vatka mıyım Lan ben !!

bazı insanların yüzü kurbağaya benziyor,
bazılarının ise maymuna,
bazılarının ise kediye,
alay etmek için söylemiyorum.

Bakın Gündelik Hayat:
bir grup erkek ortamın tek kızına der ki:
''yahu sen arkadaşlarını falan çağırsana, tek kız olma en azından''
kız da cevap verir:
''oğlum kızlarla takılmıyorum ben.''
neyse efendim sohbet konusu değişir gelir geçer bir kaç gün sonra kızın facebookun da bir ileti vardır ve canımların eksik olmadığı bir kaç kıza denk gelinir.
ha şimdi nedir bu,bu kız dingil mi?
değil efendim sadece biraz pasif ''size yaramaz o kızlar'' demek yerine hiç bir şey dememeyi seçiyor.

bu arada kız kişiler kızlarla takılmamayı marifet saymasınlar,
nasıl ki hep kızlarla takılan erkek köşesiz dörtgen gibiyse onun kız versiyonu da bizler için öyle bir şey işte.
bir de iyice kendini tutamayıp ''ben yemek yapmasını bilmem oğlum falan..'' diyen kızlar var.
onların 5 senesi var.. pis pis koca arayacaklar.
ellerinde börekler..

ben dertli bir insanım.
bir çok şey bana dert olur.
bu böyledir.
siz de yalan söylemeyin size de dert olur sonuçta insanların dişlerini sıkmayı öğrendiği bir ülkede yaşıyoruz.

doksanlar zencisi saçı diye bir saç var.
kare!

bazen güzel olan insanı ben daha çok seviyorum.
hep çok güzel olup ne yapıcan ?!

bazı jazz dinleyen zengin gibi ukala gibi insanlar
jazz gibi konuşuyor.
bakın bas ritmini veriyorum:
bom bom bom bum bam bom yahu .
bu na sıl iş tir e fen dim yahu.

şu hayatta nargileden zerre tat alamamış bir insanım.
gerçi tat alsam da nargileci de kendimi pek düşünemedim.

bir gün böyle serseri gibi ergen ergen takılıyoruz ama o zaman punk müzik, rock müzik falan ülkemizde 2.altın çağını yaşamamış, mor ve ötesi'nin ''dünya yalan söylüyor'' albümü çıkmamış.
işte bu yüzden insanlar rockçı,metalci falan diye dinlediği müziklere göre değil,basketçi,bilgisayarcı falan diye yaptıkları mesleklere göre adlandırılıyorlar biz de öyle takılıyoruz..neyse efendim:
top oynayacağız ve topumuza hava bastıracak yer arıyoruz.
bir televizyon tamircisine yer sorduk adamın da işi gücü yokmuş gibi siz ''okumazsınız oğlum'' dediydi.
sonra birden bana bakıp ''sen okursun'' dediydi,o an anladım ki benim tipimde bir efendilik falan var.
çok da üzerine gitmedim bu durumun tabii.
ama var böyle bir şey yani..

modern insanın gününün bir kısmı kulaklık düzeltmek ile geçer efendim,
kimilerimiz yolculuk boyunca kulaklığı düzeltemiyoruz ve amacımıza ulaşamıyoruz.
bunun için bir şey tasarlanmalı.

çark çok güzel bir kelime acaba bu isimde bir bar kafe var mı?
google'a baktım
galiba yokmuş, ama adapazarı'nda popüler bir cadde adıymış.
adapazarı'nın patatesi meşhurdur bu arada.

arkadaşım Tuğçe E. italyadan gelecek iki arkadaşı için salaş ve boğaz manzaralı bir yere götürmek için benden mekan tavsiyesi istedi.
aklımın yettiğince tarif ettim bir şeyler ve bana sormasına memnun oldum.
zira bir erkeğin yaşadığı şehri iyi bilmesi önemlidir..
neyse efendim sonra şımarıp da ''onu bırak da antonella geliyor mu?'' dedim.
cevap gelmedi.

''Farkındalık'' kelimesi de ne sevildi be arkadaş.

akışkan,yapışkandan biraz daha iyidir.

ingiliz rock topluluklarının ve amerikan dizilerinin olmadığı bir dünya mümkün !
istiyor muyuz?
sanmıyorum.
bir zararı var mı?
sanmıyorum.
fakat insan mümkün olduğunu bilmeli.

hayatımın sonuna gelmedim,
bu yüzden benim için bir solukta biten tek şey karaköy'den galata kulesine çıkılan o yokuş.

yılmaz erdoğan'ın cebimde kelimeler adlı oyununda eurovision şarkı yarışmasını kazanmaktan çok sık bahsediyor ve zannediyorum ki gösteri kaydedildikten 1-1.5 sene kadar sonra sertap erener'in birinciliği geliyor.
yılmaz erdoğan yollardan çok bahseden bir insan bir kere bir öğretmenim ''bir ülkenin gelişmişliği yollarından anlaşılır'' demişti.
artık başbakan falan da mı oradaydı bilmiyorum ama hemen akabinde duble yol işine sarıldılar.
tabii şehir içi yamasız yollar falan da çok önemli..belki duyan olur diye yazdım.

ortak facebooku olan çift'in rakibi hiç facebooku olmayan çifttir.
2.sine dedemleri falan örnek verebilmem komik.

eski çağ toplumlarında tanrıya bira ve şarap kurban etmek var buna ''libasyon'' deniliyor.
sonra zamanalar geçiyor,Müslümanlar Şarabı ve Birayı günah kabul ederken Hristiyanlar ibadet esnasında şarap içiyorlar..

intihar edip de başaramamak var bir de.
o daha geçerli bir intihar sebebi.

Tüfenk diye soyadı gördüm az evvel.

insanların beğeni eşikleri de facebook'dan takip ederek biraz anlaşılabilir.

tepedeki logo apollo 12'nin logosu.
Sunay Akın bu logoyu görünce göz yaşlarını tutamamış,
aklına Nazım Hikmet Ran'ın ''Piri Reisin Haritası'' şiirindeki ''Yelkenlilerle gidiliyor kosmosa,Piri Reis'in haritasındaki yürek kadar yelkenlilerle'' dizeleri gelmiş.

düzeltme ve özür:
değerli okurlarım,''Kutup Tilkisi ve Albatros'' başlık yazımda arkadaşım Çiğdem S. ile ilgili yazdığım şeyler arkadaşım Çiğdem S. tarafından ''sitem'' olarak anlaşılmıştır.
tarafımının bahsi geçen yazıda Çiğdem S.'ye direkt olarak sitem etmediğini tamamı ile Natural Çoban'ın dediği gibi '' lanet olsun bu hayat,lanet olsun bu sevgim'' tarzında hayata sitem ettiğimi kamuoyuna saygı ve sevgi ile belirtir, doğmuş olan sıkıntılar adına da Çiğdem S. başta olmak üzere tüm Yüce Türk halkından özür dilerim.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...