25.03.2013

Babayaro Usta


- Merhaba.

- Baharı karşılama selamı "Merhaba" olabilir, Merhaba Bahar'ın kısaltması olarak düşündüm.
hep Adi Dassler'in Adidas'ı yüzünden oluyor bunlar..
bu arada geçen gene bir ayakkabı beğendim,
adı bende saklı olan bu ayakkabı 198 tl'lik fiyatıyla bana "babayaro" dedirtti.

-         İstanbullu Şiir.
Dünya denen sefer tasındayım,
İki kıtanın ortasındayım.

- Birsen Tezer'siz geçen günlerime yazıklar olsun.

- Erkekler olarak kaça ayrılıyoruz, bilmiyorum. Bize " hepiniz aynısınız " diye kızıyorlar ama bence biz erkekler pazar kahvaltılarına göre değerlendirilebiliriz:
pazar kahvaltısına davet edenler, pazar kahvaltısını hazırlayanlar, pazar kahvaltısına yardım edenler, pazar kahvaltısına götürenler,
pazar kahvaltısını özenerek yiyenler, pazar kahvaltısını sadece yiyenler, pazar kahvaltısını yapmayanlar ve yapamayanlar...
bu arada es geçmeyelim kahvaltı ile ilgili özlü sözümüzü de yazalım:
" Yemek yemek üzerine ne düşünürsünüz bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. "
                                                                                                   _Cemal Süreya. (Kahvaltı)

-Yunan mitolojisindeki Olimposlu tanrıların arasında benim adamım Hephaistosdur.
merak eden araştırsın çok fazla detaya girmeyeceğim ama kendisi Afrodit'in kocasıdır ancak Athena'nın peşinden koşmuşluğu vardır.
Afrodit'in ise zaten ilişki durumları komple karmaşık.

- ''Betondan ağaç çıkıyor... Paran cebinde sağlığın yerindeyse mutsuz olma...''
                                                                                           Alpay Erdem
- İki olumsuzun bir araya gelip yaptığı 'olumlu'da bir mantık hatası olmayabilir
ama kesinlikle bir sinsilik var.

- Mtv Türkiye yalan olmuş ya niye söylemiyorsunuz?
artık MTV'nin açılımı: Motorlu Taşıtlar Vergisi.

- Türbanla ne güzel sınava alıyorsun da erkek öğrencinin tokasını niye çıkartıyorsun ösym, sakın sen demokrat değil de kurnaz olmayasın ?

- Şair, şaire "ölçü belli uyak belli yazsana sen de" demiş.
Şair de şaire "ben belli belirsiz bir özgürlüğü yazmak istiyorum" demiş.
şaka şaka.. dememiş,
ben uydurdum, bi'an güzel gibi gelmişti de şimdi yazınca aynı etkiyi vermedi.

- '' Sen kaçlısın '' dedim, '' 3'lüyüm '' dedi.
'' Milattan sonra mı ? '' dedim, '' Askerden önce '' dedi ve Burdur'da da indi,
birliğine teslim olmaya gitti
'' Hayırlı teskereler '' dedim ben de.

- Spora gitmeyi bazen hiç anlamıyorum, bazen çok iyi anlıyorum.

- "Rica etsem" diye başlayıp, bahsi geçen rica ile devam eden soru cümlelerine "Hele bir rica et bakarız." demek istiyorum.

Avrupadaki en büyük AVM ve Adalet Sarayı İstanbul'da,
Kayseri 4.üniversitesine kavuşmuş. Adalet, Ekonomi ve Bilim alır yürür gari.


- " ne olur ıslak ıslak bakma öyle " dizesindeki gibi ıslak ıslak bakmak nedir diye merak edenler Star tv'de ana haberi sunan Nazlı Öztarhan'ın gözlerine baksın.

- Heykellere bakıyorum, nedir ne değildir diye anlamaya çalışıyorum ama bazılarının pirinç plakaları çalınmış oluyor.
vandallıktan değil de satmak için çalıyorlar ya o çok fena işte.

- Yavuz Çetin: galibiyeti getiren o harika golü attıktan sonra kıl olduğu rakibine kafa koyup oyundan çıkmış bir efsane gibi.

- Geçenlerde Eminönünde Bizim Mutfak Lokantasında çay içiyorduk,
yarı kapalı tenteye altından bakınca bir x harfi gördüm ve Samiye gösterdim, "aslında böyle harfleri fotoğraflayıp yazı yazmak lazım." dedim;
Sami de "zaten grafik'de bitirme ödevi olarak öyle bir şey istiyorlar." dedi.
ben de "e ben şimdiden bitirdim o zaman" dedim.

- Acaba Arjantinde falan da futbol gündeme yüklenince hükümet zamları alttan alttan okutuyor mudur.?
kesin oluyordur bence.

- Elektrikler kesilip oyuncakları elinden gidince "yıllar evvel ne yapıyorduk yahu" diye düşünen insana "modern insan" diyoruz.
gerçi ben bunu buraya yazdım da adamlar " revuloyşın " diye dizisini falan çekiyor bunun.
benim elektrikler kesilince sıkılıp telefonunda kalan son pil gücü ile arkadaşlarını azarlayan arkadaşım da var..

- Sen gene kibrit kutusu büyüklüğünde bir yaz bekle.

- İnsan düşündüğünü yapınca mutlu olmaz,
insan düşündüğünü yapınca tatmin olur.
yani öyle olması gerekir,
mutluluk, kafada başlayıp düşüncede gelişip de eyleme dönüşen bir şey değildir.
örneğin:
kafamda geçen düşünceleri size klavye yahut kağıt kalem aracılığı aktarmama "mutlu olmak" değil,
"yazmak" deniyor.
Yazdıklarımı sevdiklerimin okuyor olması yahut insanların yazdıklarımı okumayı seviyor olması türlü mutluluk işleridir.
aynı şey çalan kapıyı açmak için de geçerlidir:
çalan kapıyı açabilmek, düşününce uğruna şükür edilmesi gereken bir yeterlilik ve tatmin halidir.
çalan kapıda bir sevdiğinizin yahut pidecinin falan olması ise sizi mutlu edebilir.

- ''Senin olayın gözlük bence küpeye dövmeye girme'' dedi Güneş B.

- bunları yazarken daldım gittim,
çayım soğudu,
sayenizde bir demlik paşa çayı içtim.

- saçı sakalı saldım,
çizimdeki babayaro usta benim,
çizim düzenleme falan da benim.

haydi görüşürüz.

şarkı şeysi:
coşkun: Black Mustang - Little Box
durgun: Blind Pilot - Two Towns From Me

21.03.2013

Mini Anket İstanbul




Bir çay sohbetinde çıkıntılı aklıma bir soru takıldı ve arkadaşlarıma:
"Nerede İstanbul'da olduğunuzu hissediyorsunuz.?"
diye  sormaya başladım.

*Ulaş Y. : "Üsküdar" dedi,
"ben ilk İstanbul'da Üsküdar'ı gördüm-bildim ondan herhalde" dedi,

*Esra C. : "Köprü trafiği" dedi.
" off " dedim ben de,

*Anıl Ç. : "Yağmurlu Beşiktaşta" dedi.
Fulya'da bir yerde oturuyorduk "Buralar ne abi, buralar hep apartman apartman apartman.." diye de çıkıştı. onayladık,

*Çiğdem S. : Kadıköy dedi.
Kadıköy'de yaşayan Çiğdem için bence mutlu bir cevaptı,

*Ayça Ö. : "Boğaz" dedi,
boğazın içini mi?, dışını mı?, kenarını mı? kastetti bilemedim ama bence şık ve klasik bir cevap oldu,
Ayça Hanımcığımcımcığım sever zaten böyle şeyleri.

*Sami Ö. : "Haydarpaşa merdivenler." dedi,
kendisi tren kullanan bir kişilik buna inceden imrenirim..
ama Hayat Bilgisi dizisinin tanıtımındaki eli bavullu Afet Güçverir'i hatırlattı bu cevabı..

*Başak E. : "Kadıköy" dedi,
ondan bu cevabı beklemezdim, sordum, "Benim için özgürlük çünkü Kadıköy" dedi.
"Orada gecesiyle gündüzüyle İstanbul'un tadını hissediyorum" diye de ekledi.

*Kaan K. : "Beşiktaş motorunda" dedi.
Üsküdar'a gidiyormuş denizden sıklıkla. " yerimde duramıyorum motorda,
nereye bakacağımı şaşırıyorum" dedi.

*Öykü Bahar H. :"Trafik ve her saat açık büfeler." dedi.
Açıkçası "büfeler" cevabını çok beğendim.

*Eylem G. : "İstiklal Caddesi, İskeleler ve Trafik" ilk üçüm dedi.
Trafik cevabı çoğalmaya başladı galiba ama iskeleler demesi güzel,
İstanbul'un çok güzel eski iskeleleri var, galiba yenilerini o güzellikte yapmıyorlar.
ayrıca birinin Taksim Meydanı etrafından bir cevap vermesi de iyi oldu.

*Pınar Duygu Ç. : " Bostancıdan Kızıltoprak'a kadar uzanan sahilde "  dedi.
Ben de dahil muhtemelen bu soruyu cevaplayanların çoğunun bilmediği bir yerden bahsetmesi bence güzel oldu. orada " ne dilediysem oldu. " dedi. Böyle de mistik bir önemi varmış kendisi için.

*Ezgi Z. : " Köprü " dedi. Emin olmak için " köprü de olmak mı ? " diye sordum, "evet" dedi.
" o manzarasıyla İstanbul'u bir tek orada eşsiz kılabiliyorum " dedi.
"kılabilmek" falan diyor, varın gerisini siz düşünün artık,
bu "köprü" cevabı demek diğerleri gibi değil.

*Kübra S. :"Akşam saat yedi civarı evime gitmeye çalıştığım tüm trafik noktalarında ve insan yığınının içinde yaşam mücadelesi verirken buram buram İŞTE İSTANBUL ! İŞTE BU ! haykırışları yükseliyor sessizce içimden,
İstanbul en çok metrobüs duraklarında İstanbul. " dedi.
Ben de üzerine "metrobüse binmeyip kapısında duranlardan tiksiniyorum; İşte onlar İstanbul" diye ekledim.
Ben ekleyince Kübra duramadı, coştu dalgalandı (dalga Akdeniz dalgası yalnız) ve "insanına pa-pardon affedersiniz, geçebilir miyim? Pardon dedirtir İstanbul, Öküzüne omuz attırır geçirir İstanbul." diye de ekledi.
Kübra güzel söyledi, çok fazla yoruma gerek kalmadı.

*Benim cevabım : karışık, sanırım Tarihi Yarım ada diyebiliriz.
Lalelideki okuldan çıkıp Beyazıt, Çemberlitaş, Sultanahmet, Sirkeci, Eminönü ve Karaköy üzerinden Galata Kulesine selam verip Beyoğlu'na yaptığım yürüyüşler. " İstanbul " diye bağırıyor heryerime.
Tabii bir de Karaköy - Haydarpaşa, Kadıköy vapuru cevabım var,
bir çok arkadaşımın cevabında olan kıta değiştiriyor olma hali bir yana, bir sanat eseri olan Haydarpaşa'yı da görüp Kadıköy'e öyle gitmek çok güzel.
Bu arada ben hariç kimsenin de cevabında ' Galata Kulesi ve çevresi 'nin yer almaması bence garip.
Son olarak öğleden sonra İstiklal Caddesinden Tünel meydanına doğru yürürseniz tam karşınızda gözünüzü alan bir güneş olacaktır bu güneş de benim için İstanbula özel bir şeydir ancak gördüğüm her güzel güneş gibi bana Antalya'yı özletmekten başka hiç bir vitamin barındırmamaktadır.

İstatistikler:
soru sorulan kişi sayısı: 14
içerisinde yol - araç barındıran cevaplar: 9
içerisinde deniz barındıran cevaplar: 6
içerisinde Anadolu yakası barındıran cevaplar: 7
içerisinde Avrupa yakası barındıran cevaplar: 4

Genel yorum:
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki soruları sorduğum insanlar cevaplarını verirken 3 dakika bile düşünmediler önceden düşünüldüğünü belli eden bir hızla verdi herkes cevabını.
Sanıyorum sizin de bu cevaplardan sonra şıp diye idrak ettiğiniz gibi İstanbul'un özeti: Kalabalık bir trafiktir.
Bu trafik sizi nasıl ve ne kadar besliyor, bunu bilemem, ama cevap verenlerin odak noktası olduğu oldukça kesin.
İstanbul Trafiktir,
bu böyleyken arkadaşlarım ve ben dahil paşa paşa bu Trafiği kabullenip Trafikte en mutlu yahut farkında olabildiğimiz yerlerden seçimler yapmışız.
Cevaplara baktığımızda cevapların içerisinde: kara yolu, tren yolu, deniz yolu, yaya yolu ve hatta metrobüs yolu, duraklar, iskeleler var.
Arkadaşlarım eğer biraz daha düşünüp cevap verselerdi yahut uçağa binmek onlar için gündelik bir iş olsaydı hava yolunun da cevapların içerisinde olacağına eminim.
Cevapların "büfeler" cevabı hariç hariç hiç birisinde doğrudan yiyecek odaklı bir cevap olmaması bence bir bakıma garip, çünkü: cevap veren kitlenin bildiğim kadarıyla tanrılara kurban verircesine iştahları ve damak tatları var.
galiba öğrencilik hayatının sonlarına yaklaşmış bir kitle olarak paramız şimdilik yetmiyor İstanbul'un özel yemeklerini yiyerek İstanbul'da var olmamıza, yahut da trafik v.b. etkiler gerçekten çok baskın ki bence bunun sonucu da doğrudan bir mutsuzluktur.

Not: soruları İstanbul'da yaşayan yahut yaşamış olan arkadaşlarıma sordum, aranızda İstanbul'da yaşayan yahut yaşamış olanlar varsa yazının altındaki "Yorum" bölümü anonim yorumlara bile açıktır.

Şarkı: İstanbul'a Elveda
Söz: Murathan Mungan
Müzik: Leonard Cohen (orijinal eser: Alexan)
Yorum: Müslüm Gürses
Albüm: Aşk Tesadüfleri Sever - 2006

Fotoğraf ve düzenlemesi bana ait.
bi'kaç milyon piksel eksiğim kaldı şu hayatta..
hadi bakalım.

6.03.2013

Zaman Bize Geçiyor


- Bir şeyi severek yaparken zaman çok hızlı geçiyor,
zaman bu, durmuyor, durmaz, bi'şeyleri sevmeden yaparken de bi'şekilde geçiyor,
fakat bu bi'şekilde geçiş esnasında zaman bize geçiyor, içimize işliyor.
Zamanın "zam"ını sindirebiliyoruz da "an"lar anı oluyor, içimize dert oluyor, içimizi tıkıyor.
Öyle olunca biz duruyoruz,
düşünceler duruyor,
duygular kalıyor...
zaman gene geçiyor.

- Vodka'yı sevmem ama içerim, elma suyu ile falan gidiyor, alkol sonuçta...
Vodka'yı sevmediğim gibi sevmediğim insanlar da vardır;
fakat Vodka ve bu insanların aralarında bir benzerlik bağı kuramıyorum..
Galiba sadece Vodka'yı sevmediğimden bahsetmek istemişim..
Bu arada insanlar ve bir alkol türü arasında bir benzerlik bağı kurulacaksa kesinlikle Rakı başı çekmektedir.
   Bence, bazı insanlar Yeni Rakılar gibiler, fabrikalarda üretilmiş gibi standartlar ve modern ambalajları var,
ayrıca ilerlemeleri için sadece bardağı doğru yolda olmaları yetmiyor bir de kıçlarına tokat yemeleri gerekiyor
ki bu tokat doğumdan sonra yediğimiz toktat ile aynı şey değil.

- Bir de bence, Çay bardağındaki rakı, Rakı bardağında olması gerektiğini biliyor ama kalender..
Rakı bardağındaki rakı'nın Çay bardağında da güzel olabileceğinden hiç haberi yok.

- Oldum olası şişe çizemiyorum, oldum olası bi'şeyler çizmeyi deniyorum ve her zaman az biraz becerebiliyorum ama olsun Potansiyel Her Zaman İyidir.

- Yaptıkları ve yapacakları her zaman yalan olmuş olan kişinin yalancılığı:
sonradan yalancı durumunda olmanın en 'hayal kırıklığı' halidir.

- Arkadaşım PDÇ'nin rüyasına girmişim, özel olduğundan çok detay veremeyeceğim: at ile boğa görmüş.
anlatırken " at murattır ya" dedi, sessizce güldüm ben de, burcundan ötürü "boğa da sensindir" diyecektim,
onu diyemedim.
sonradan ben de üç arkadaşımı gördüm rüyamda uyanınca üçüne de mesaj attım
1'i cevap attı ,o da ne gördüğümü sormadı aynı kadrodan diğer bir arkadaşımı görmediğime vurgu yaptı.
arkadaşlar gariptir "ama arkadaşlar iyidir."

- Yüksek Sadakat'in şarkısında dediği doğrudur, "Yollar bitmez düşünerek" .
fakat o yollar önden bi' düşünmezsen de zor biter,
en fenası da yolda düşünendir.

- Her iki anlamı ile de söylüyorum: Ben martı sevmiyorum.

- Benim rüyasında evine kargo ile Antalya Usulü Piyaz gelen arkadaşım var adı da Kübra S.
3 tabak da yemiş, canım hemşerim artık nasıl özlemişse.

- Sevdiğimiz hayvanların olması bizi hayvan sever yapmaz;
kediyi, köpeği, muhabbet kuşunu sevin,
örümceği, akrebi, terlikle ezin.
kuzuyu, tavuğu, danayı, kesin pişirin
üstelik pişirilmek için beslenmişini beğenmeyin, doğalını arayın.
oldu mu hiç.?
bu durumda sizinkisi hayvan sevgisi değil olsa olsa tatlı sevgisi olur.
yani baklava sevgisi gibi bir şey.

- "Bencil olmak için bile en azından iki kişi olmak lazım."
                                                                               -MetÜst-

- Galiba facebook da düğünler gibi oldu: 'gençler için yapılıyor fakat ortayaşlılar umarsızca müdahil oluyor.'

- Seyyarda yarım halka tatlı görürsem alır yerim,
yoksa böldürüp de almam, zaten o halka tatlısını kim nasıl böldürmüştür onu da bilmem,
tam halka tatlısı yediğim zaman garip bir "nasıl üretildiği belli değil" pişmanlığı glikoz şurubu kokuları ile birlikte çöküyor üzerime, o yüzden oluyor hep bunlar yoksa bu yaşadığım yarım halka tatlısını kurtarma çabası değil.

- Geçenlerde bir arkadaşım Kıbrıstan gelen çilekli bir vodkayı getirdi içmeden önce bir kaç kişi şöyle bir kokladık, koku özürlülüğü ile bilinen benim yaptığım sonradan burnumda kalan ekşi kokuyu sevmedim yorumu pek sallanmadı ta ki vodka'dan ilk yudumlar alınana kadar..

- Rahat uyku bantları ile Siyah nokta bantları tek üründe birleşebilirler.

- İzlediğim filmi twitter'a bir yazıyorum hakkında neler yazılmış bakıyorum.

- Karşı cinsten arkadaşlarımıza, 'evlenince arkadaşlığımızı hiç bir şey demeden bırakabilirsiniz.' hakkını kim veriyor acaba?
evlenir evlenmez sosyal medyadan bir anda çıkana da ayrı tavım.
"Mutlu Yuva"ya bak: karşı cinsten arkadaş yok, sosyal medya yok, televizyonda maç var, elde çay var..
sonra "eşimin arkadaşlarını sevemiyorum, onlar da beni sevmiyor"..
sakın onun doğrusu "eşim gerçek hayatını kendi arkadaşları ile yaşıyor, sonra ben ona onlarla eğlendi diye surat yapıyorum" olmasın..

- Digiturk'ün artık internetten ve dolayısı ile mobil teknolojilerden izlenebilirliğini duyurduğu ve Nil Karaibrahimoğlu'nun yer aldığı reklam filminde, Safarideyken cep telefonundan televizyon izlendiğini görüyoruz.
demek "hayallerine dokun"daki hayaller Digiturk'ün ta kendisiymiş.
Safari lan bu, aslana, kaplana, file, zebraya falan baksana, ne diye Arka Sokaklar'a bakıyon.

- Dediğim gibi: "Oldum olası şişe çizemiyorum" fakat oldum olası böyle "acayip (?)" şeyler düşünebiliyorum;
HOŞÇAKALIN.

Şarkı Tavsiyesi: Band of Horses - Everything's Gonna Be Undone
çizim bana ait.

2.03.2013

Ben Bir Okula Gideyim



Geçen gün "ben bir okula gideyim" dedim de akşamında uyuyamadım,
dedim "bari erkenden güzel bir kahvaltı yapayım" bakkalın çakkalın açılmasını, havanın iyice aydınlanmasını telefondan sosyal medyaya bakarak bekliyorum falan..
derken bir anda telefonum kapandı bir daha da açılmadı,

Not: bir şeyim bozulunca çok sinirlenirim sevgili okur,
ama  Allah aşkına çok saçma değil mi?
Ne diye bozuluyor yahu?
bir şey bozulmamalı..,
kırılır,patlar,çatlar onu bir yere kadar anlarım da bozulmak tamamen şeytan işidir benim gözümde.

böylece o gece sabaha dönmeden telefonsuz kalmıştım..
tamam, o saatte acil bir şey olmazdı ama "çağımızın modern insanı" telefonuna güveniyor artık, ben de biraz öyleyim,
Neyse o sinirle ve plan yapa yapa saati onbir etmişim, yaptığım plana göre gündüz saatim boştu, zira okulda telefonunu kullanabileceğim bir arkadaşımla karşılaşamayabilir karşılaşsam da onlarda şu ufacık simkart yuvası olan çok yeni telefonlardan olabilirdi.
hazır çok fena uykum da gelmişken, bilgisayarı kapattıp bi' güzel yattım..
sonra bir anda kendi kendime uyandım hava fena sessiz ve karanlıktı, "ulan herhalde sinirden camış gibi uyudum da saat şimdi kesin sabah dört oldu" diye söylenerek saate bakmaya çalıştım fakat telefonum kapalı olduğu ve varlığını sevmediğim için başka bir saate de sahip olmadığımdan dolayı saate bakamadım,pencereden sokaktaki adama da saat sorulmayacağına göre
saate bakmak için bilgisayarı açtım,
saat akşam altıymış,
bilgisayarı geri kapadım.

Planıma göre Anıl Ç'nin eğer gittiyse tahmini işten gelme süresi olan yediye bir saat vardı, bu sürenin bir kısmını da yol üzerindeki Balkan Lokantasında yemek yiyerek tükettim (Tavuk Sote ve pilavı güzeldir) ve tahminimce doğru bir zamanlamayla "en son ona verdiğim, o ayfona geçtiğinden beri de onda duran eskiden kullandığım, üstün japon teknolojisi, toshiba cep telefonuma çalışıyor mu?" diye bakmaya gittim,
ışığı sönüktü penceresini tıkladım camda belirdi, yüzü gözü şişti,
sürpriz gelişimi görünce bir de sevindi, sırıttı garibim,
sırıtınca da mişlen'in lastik adamı gibi oldu.

İçer girdim durumu kısaca anlattım, "fenaymış, bakarız, buluruz" dedi,
"annemgile senden mesaj atayım da merak etmesinler" diyerek telefonunu aldım,
"arasana oğlum" dedi,
"dur arayım madem diyerek yazdığım mesajdan çıkmaya çalıştım, biraz uğraşın sonunda aradım (başkasının telefonu ne kadar bilseniz de garip geliyor) ve aradığım kişiye ulaşamadım,
tekrar mesaj atma seçeneğini denedim.

üstün japon teknolojisi toshibayı bulduk,
özlemişim keratayı ama sarj'ı yoktu Anıl "kesin usb bunun şarjı" diyerek coşkuyla usb kablosu aramaya gitti buldu da, bir ucunu bilgisayarına bir ucunu da telefona taktı, usb girişi uymuştu ama galiba telefonun bilgisayardan şarj olma özelliği yoktu, üstün japon teknolojisi toshibadan umudumuzu kesince Anıl'ın bir telefon bozulması sonrasi Şişli Cami'nin arkasında bir pasajdan on liraya aldığı geriye beş lira karşılığında da satılabilinen, kimbilir kaçıncı el olan Nokia 1600 RH-64 isimli telefonu denedik onun da şarjı bitikmiş,
saat on'a geliyordu "yarın ona adaptör bakarız" dedi,
o ara Ezgi geldi durumu ezgiye de anlattım onlarda da yedek telefon yokmuş, "olsun" dedim..sonra Ezgi'nin ev arkadaşı Esra geldi, notları açıklanmış, kötüymüş, biraz konuştuk,
galiba bir faydası olmadı, sonra o gitti, peşinden de Ezgi gitti..
biz de Anılla alışverişe çıktık, acıkmış bunlar, cordon blue aldı Anıl.
Ben de hazır (toz) milk shake gördüm, aldım, Anıl durur mu? Anıl da aldı..
Sonra gaza geldik kızlara da aldık (iki çikolatalı ve muzlu,bir muzlu, bir de çikolatalı),
bir litre de süt aldık, eve geldik,
ben biraz uzandım, onlar yemeklerini yediler,
saat gece yarısına gelirken "hadi milkshake" dedim,

 Anıl kızlardan mikseri aldı geldi, ben de toz milkshakein hepsini bir kaba atarak verdim coşkuyu (karışık seçeneği)...
çoşkuyu alan milkshake beklediğimiz yoğunluğa ulaşmadı "Anıl un koyalım yoğunlaşır" dedi önce emin olamadım ama sonra çaresiz onayladım, sonra unun tarihine baktık geçmiş, daha sonra yarım paket krem şanti buldu Anıl, acımadık döktük karışıma ve inceden bir yoğunluk başladı..;
daha sonra cesur bir kararla bir adet Nestle Sıcak Çikolata Tadında'yı da karışıma ekledik iyice çıptıktan sonra kendimizce güzel bir kıvam elde ettik, ben "bunu bir de dolapta bekletelelim" dedim,
biraz da dolapta beklettik, bir saat kadar sonra baktık çok güzel ayarı tutmuş,
şansımıza da 4 büyük temiz bardak varmış, renkli pipet de bulduk,
milkshakelere verdik servis coşkusunu,
 sonra bir üst katta oturan kızlar ,"burada içelim" dediler, çıktık içtik,
güzel olmuş,

televizyon açıktı,
sohbet ederken ben biraz ona kitlendim,
öylesine kanalları gezdim sonra bir baktım sabah haberleri saati gelmiş, "ulan gene mi ?" derken Anıl, "Esin açılmıştır haydi Esine" dedi, çelik gibi soğuk bir havada kahvaltıya çıktık, çaylar içtik sohbet ettik, üşüyüp geri döndük,
evde biraz oyalandıktan sonra Anıl ile telefoncuya gittik bir adaptör buldum aldım, Anıl ucuz olduğu söylenen bir süper markete "gelmişken kedi maması bakmaya girelim" dedi, girdik.
Yarım saat kadar deodorant baktık, bana hepsi aynı koktu,
bir onbeş dakika kadar da elektrikli el süpürgesi baktık. (adı oto süpürgesi diye geçiyor)
Anıl kedi maması ile kot desenli ambalajı olan ufak bir deodorant altı,
çıktık.
Baktım saat öğlen bir'i geçiyor "ben bir okula gideyim" dedim otobüse bindim,
okula gittim,
kimse yoktu.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...