30.12.2011

hediyesi.


Merhaba,

Noel Baba ile hemşeri olmam bile yılbaşlarını daha çok sevmem için bir sebep olmuyor.
ha,
hiç sevmiyor da değilim.

her yılbaşı aklıma geliyor Barış Manço'nun Dönence şarksı.
ki bence ''cuk'' diye oturuyor.

insanlar takvimde 365 gün 6 saate denk gelen bir rakamın bir ileriye gitmesine çok fazla umut bağlıyorlar galiba.
benim tahminimce aynı şeyler olmaya devam edecek.
gene bakkaldan yoğurt,ekmek falan alacağız
belki daha pahalı olur orasını bilemem.

an geliyor bazen samimiyetsiz hediyeyi daha bir seviyor insan.
nedir bu samimiyetsiz hediye?
Çorap
çorap lan, çorap.
bildiğin çorap, giyiyorsun sen onu, ayağın üşümüyor,ne güzel.
aşırı samimi hediye fenadır.
bir arkadaşın binlerce anlam yüklenmiş bir obje alıyor sana.
obje, OBJE !
bildiğin obje,
ne oluyor?
duruyor öyle bir kenarda.
şu lafımı da unutmayın:
''bir eşyanın ne kadar fazla anlamı var ise, o eşya o kadar kullanışsız olur.''

LEON'u tersten okuyunca NOEL lan !?
ne iş..?

babaya cep telefonu öğretmekten zoru noel babaya cep telefonu öğretmek olsa gerek.

noel baba uluslar arası ilişkiler mezunuymuş.

''insanlar bir kere doğunca geri dönüşü yoktur.
bir yıl 365 gün diyorlar ya benim için 366,367 diye devam etti günler.
bu hesaplama ile zaten asla doğduğun güne denk gelemezsin.
''
Behzat Ç dizisindeki Şule dedi bunu da.

şimdi...
giden yılın gidişini mi kutluyoruz yoksa gelen yılın gelişini mi?
bence gidişi kutlanıyor.
ülkece diğer yılın gelişi kutlanacak kadar mutlu yıllar geçirmiyoruz diye düşünüyorum.

çok yakın arkadaş gibi kızlar eğer varsa sevgililerinden sonra ''kanka'' türevi isimler alan en yakın arkadaşlarına pışpışlı ve sağa sola sallanmalı sarılacaklar.

bu yılbaşı da şu cümleler şehrin dört bir yanında yankılanacak
''merveler gelemiyormuş abi''
''uyumayalım, sabahlayalım''
''en kötü günümüz böyle olsun''

tabii dansözsüz olmaz,
ama artık pek dansöz yok galiba.
ahlaka müsadir görüyor olabilirler.

yalnız şöyle bir durum var,: o sakallarla noel babayı ordu evine ve türevi olan askeri merkezlere almazlar.
buralarda yaşayan asker çocukları pek de hayal kurmasın.

bir de sokak satıcıları noel baba kostümü giyiyor ya, çok çirkin okuyor onlar.

yılbaşında takisimde bir aşşağı bir yukarı niye geziyonuz lan onu da anlamadım.
hadi bak fort yapanı da anladım da bir yere otur eğlen di mi?
ne geziyon? ne!

tombala nedir yahu?
insan arada bir genel kültür sorusu falan sorar.
bir de çinko yapan seviniyor,hayır sanki sağlam bir yatırım yapmış gibi sevimiyorlar mı ?
delireceğim.
gerçi gene kutu açmalı acun yarışmasından iyidir.

yılbaşı ile birlikte alkol'e yapılan zamlar da iyice farkedilmiştir umarım.
bakkalda 3.75'e yerli bira mı olur lan bre kararsızlar !.

yılbaşını ailesi ile kutlayıp son dakika izni ile saat 23:oo itibari ile yollara düşen genç o enerjiyi başka bir şeye kullansan kimbilir neler olurdun.

eğer bir yılbaşı ailesi çizecekseniz bir yerlerde mandalina kabukları olmalı.



efendim naçizane ingiliz dilinde kafiyeli bir şeyler denedim kendi tarzımı muhafaza etmeye muazzam gayret sarfettiğim bu eserde bir kusur ettikse affola.
buyurunuz:

The Poem With an Apple

a cold and white wine,
came to the light line.
if the she said,
''this is a sign.''
i will be an apple at the pie
without a cinnamon

Fotoğraf Antalya'nın Demre ilçesindeki Noel Baba Kilisesinden.

haydi geçmiş olsun!

şarkı tavsiyesi: mat kearney - runaway car

28.12.2011

Kendisi Dev.


uyandı,
biraz bekledikten sonra gözlerini açtı, doğruldu.
evdeki sessizlikten anlaşılığına göre göre: gene evdekilerin çıktığı saatlere kadar uyumuş,
yani geç kalkmıştı.
uyanınca şöyle güzelce bir gerinen insanlardan değildi.
bunu hem hayatındaki yeterince gerginlik olmasına
hem de bir şeyleri yoluna koymaya çalışmaktan vazgeçmesine bağlamıştı.
gece ağzı kuruyunca kola içtiği pet şişeye baktı,
şişe devrilmişti,
halbuki gece yatmadan ne güzel bir şekilde koymuştu şişeyi.
kendi kendine ''nasıl devrilmiş'' diye bir süre düşündükten sonra şişenin içinin boş olmasına bağladı bu olayı.
sonra ağzından bir ''yoook'' sesi çıktı.
gitti yüzünü yıkadı. yüzünün yıkanması ona tahmin ettiği rönesans aydınlanmasını yaşatmadı,
ayılamadı.
zaten başı bir filmde duyup kullanmayı böyle sabahlara sakladığı tabir ile '' Kafam Göt Gibi'' halindeydi.
odasına girdi,
kendini dikey olarak, sırt üstü şekilde yatağa devirdi.
üst kısımda battaniye olduğu için tüyleri ağzına girdi.
''pühee pühee'' diye onları tükürürdü,
tükürürken de kusacak gibi oldu.
şöyle kafasını kaldırdı,
kusmayacağım anlamında kendikendine ''yoook'' dedi.
ve aklında ''yok yoook..
bir daha bir şeyi birşeylere bağlamıyorum artık...
içim bomboş olacak...
koymacağım da bir şeyleri yolunda..
S*KTiRET..'' diye sarhoş vaatleri verdiği dün geceye gitti.
işin garibi dün gece de kendi kendineydi,
demek gene kendinde değildi.

uydurmadır.

tepedeki çizim insan figürü hariç bana aittir
figür M.Jackson'un ünlü hareketinin patent kağıdından araktır.

şarkı tavsiyesi: Anneke van Giersbergen & Agua de Annique - Wonder

24.12.2011

Snow and Casual Conversation


tekrar merhaba.

yağmurun yakışmadığı şehirler: makyajın yakışmadığı ve makyajsız da güzel olmayan kadınlara benzerler.

sütlü dondurma varken vanilyalıya hiç gerek yok.
bu konuda bir diğer gereksizlik ise kahve kreması eskiden süt konurdu ne güzel.

''ben her şeye rağmen mutlu olabilirim''
Çiğdem S.

deve tüyü diye renk var.
kum renginden hallice,
develer gibi.

Fransaya tepki duyarken bursadaki renault fabrikasından hiç bahsetmeyen yetkililere bir lafım var: ''sen yetkili bir abiye benziyon...''

şu DEV ÇAKMAKlara dev tırnak makasları eşlik etsin istiyorum hatta böyle böyle ilkel teknolojiler ilgili çekmek için büyüsün ve son teknolojiler ilgi çekmek için iyice küçülsün.

keşke miletvekili maaşlarını da vekil olmayan memurlar ve işçiler belirlese.

yunan mitolojisinde, hermes ve afrodit oğullarına biribirlerinin isimlerini birleştirip bir isim takmışlardır.
bu oğula aşık olan peri kız, onun nazlarına dayanamaz ve ona sarılarak bir daha ayrılmamaları için dua eder.
isteği kabul olduğunda çift cinsiyetli olarak artık hermes ve afrodit'in oğlu hermafrodit ile aynı vücuttadırlar.
çift cinsiyetli demek olan hermafrodit kelimesi buradan geliyormuş.

cam sileceği gıcırtısı sessiz araç yolculuklarını şarkıya çeviren iki sessten birdir.
diğeri de yağmur sesi.
yani aslında şöyle:
patırıpatırıpatırıpatırı vaouuuk vok vok vauuuk patırıpatırıpatırıpatırı vaouuuk vok vok vauuuk.

zippo çakmakların sesi olmayaydı acaba bu kadar kıymetli olurlar mıydı?
gerçi benzer çakmaklar da çıkarabiliyormuş aynı sesi.. bilemedim..
zaten sigara içen biri değilim ama bunu düşünürken bir hanımefendi ''centilmen erkekler içmese de çakmak taşır'' dedi.
hayır efendim, zamanında taşıdım ama sigarayı yakınca anında ''asıldı,hoşlanıyor'' benzeri saçma atılımlar oluyor.
adamı centilmenliğe küstürüyorlar.
neyse zaten ben sigaraya karşıyım.

yeni model facebooklar zıpır gibi çoğalıyorlar.
ne yapacağımı bilemedim fakat yorumum şu : o yeni facebook timeline sayesinde çok sevgililer ayrılacak,çok canlar yanacak,alkol satışları artacak bence bu ara en iyi yatırım aracı alkol hem soğukta falan iyi gider.

''türkiye kara teslim'' ve ''karın tadını yine çocuklar çıkardı'' haberlerini antalyada en fazla yağmurlu hava altında izlersiniz.
istanbulda yaşadığım süre de bu haberleri şu an hiç bir yağış altında izliyorum.
sanki bir tek bizim mahallede yağmıyor.
yürüyerek 60 dakikalık mesafedeki kuzenimin evine yağıyormuş.

Sinema salonunda izlediğiniz ilk filmi bir düşünün bakalım.
galiba benim aslan kral !
ama en çok etkilendiğim film tarzandır, zira gözlerimin bozulduğuna inanmayan annem altyazıları okuyamama çilemi görünce gözlerimin bozuk olduğuna inanmıştır.
hayır ''gözlük takmaya özendiğimi sanmış''
beni yanlış tanımışın hanım.
gittiğim göz doktorumun adı da aklımdan çıkmaz asla.
aha f.bookta buldum !

Gelin-Görümce diye bir lokanta zinciri vardı antalyada da sonra kapandı galiba.
mutfak kıyafetli dev karikatürler vardı canımda.

uzun saçlı erkekler ile kısacık saçlı kızlar anlaşamazlar genelde.
yahut tam tersi.

honkkong doları gördüm içinde şeffaf bölüm var.
gören kim varsa gözünü şeffaf bölüme koyup içinden bakıyor.

ben galiba boza hiç içmedim.!

hakikat kelimesini islamcılar çok kullanır.
reel'i de batıcılar.
''gerçek'' ise diğerlerine göre güzel bir kelimedir.

Ben şuana kadar adını ''nugger'' sandığım Nogger Sandwich isimli dondurmayı babamdan miras aldım.

Annesi ve Bababası çalışan, okulda dev anahtarlığı ile gezen çocuk: Adam olacak çocuk.

küçük damla gözlük kadar kötü bir şey yok yahu.

Billur Kalkavan'ı lise çıkışında gören Okan Bayülgene bir arkadaşı Kalkavan'ı göstererk ''aa bak punk'' demiş,Bayülgen de ''punk değil o tank'' demiş.

eğer ''geç kağıdı''nı uzun zamandır görmüyorsan bazı şeyler tamamdır artık.

kabul gününü abartınca yes man diye film oluyor herhalde.

maymuna ''maymuş'' diyen insan duydum.

bornoz ve robdöşambr arasında ince farklar vardır.
mesela bornozlar 50 lira civarında iken robdöşambr 100 lira civarı !

belediye otobüslerimizde sakat ve yaşlılara ayrılmış yerler otobüs doluyken bile boş kaldığında ülkemiz daha güzel bir yer olacak.

Turkcell ciddi bir şekilde reklam stratejisini değiştirdi
beyaz yakalıların oynadığı reklamlarını ve beyaz yakalı ''arı''nın mevcut olduğu logosunu geri çekti.

araştırımlarıma evet yanlış okumadınız ARAŞTIRIMLARIMa hız kesmeden devam ettim ve açıklıyorum:
eskiden ülkemize bulunan ARİA adlı markanın bir italyan markası olan TIM ile İş Bankası ortaklığı olduğunu öğrendim.
daha sonra Türk Telekoma ait olan Aycell ile birleşen AVEA şuan %80 Türk Telekom & %20 İş Bankası ortaklığıymış.
Aycellin ilk telefon görüşmesini de 22 Ağustos 2oo1 tarihinde dönemin Başbakanı Merhum Bülent Ecevit ile dönemin Ulaştırma Bakanı Oktay Vural yapmış.

eskiden hayvanat bahçelerinin bir önemi vardı
şimdiki çocuklar google search ile öğreniyorlar hayvanları.

şarkı tavsiyeleri
BaBaZuLa - Bir Sana Bir de Bana

Mansur Ark - İnadı Bırak

15.12.2011

Saatli Bardak & Bardaklı Saat


yine gene merhaba.

“Bir ay” yerine 30 gün diyen insanın samimiyetsizliği olmaz olsun.
''30 iş günü'' zaten apayrı gerginliktir.

Mart kapıdan değil, pencereden baktırıyor artık,
kaloriferli ve asansörlü apartman dünyası.

Cam şişe kolayı, tam şişe kolaya yeğlemektedir hayatın sırrı.

Behzat Ç.’nin ham hali: arka sokaklar,
onun da ham hali: arka sıradakiler.

doksanlarda çocuk olmak: Kırmızı Noktalı Film nedir bilmektir.?

su bardağı kavramı da iyice yok oldu.
artık kahve kupaları ve kola bardaklarından içiliyor su.
şunu da yazmadan geçemedim: ''subar dağı''

boğaz köprüsünün ışıkları bence lacivertken güzel.
kırmızı tam olmuyor gibi
vaktim oldu kumpirimi yerken inceledim,
bir ara renk ışık oyunları yapıyor, o çok çirkin oluyor.
zaten ülkece renk değiştiren ışıklarımız olmasa ne yapacaktık.?
a bir de yılda 1 kez kumpir yerim ben.

İranlı babanın ve Jameikalı annenin İngiltere doğumlu soul şarkıcısı kızı ROX
Bir araştırın hele…

Azalarak biten isim: Mehmet Ali.
En son 2005’te duymuştum..

İksire “iskir” demek.
daha da popüleri: tiksindim yerine tiskindim demek.

“Biz sizi ararız” dediklerinde “bir kişi arayın” diyesim geliyor.

Sürekli sistem değiştiren Yusuf Ziya Özcan sonunda gitti,
Gelen gideni aratmasa bari.

Vücut morarmayıp yeşerince bi garip oluyor.

Yağlı müşteri derken:
şişman?
Güneş yağlı?

susam,
bildiğiniz susam.. tavuk etine çok yakışıyor.

ev arkadaşı doğumgünleri,
hatırlatıyor zamanın geçtiğini..

Tırnağının dibi gelmiş kız gördüm vay gidi..
o nasıl oluyor ?
diyeceksiniz saçının dibi gelmiş kızı düşünün.
hah işte onun tırnak versiyonu.

''film indirip izlemiyorum ben. DVD alıyorum, sanırım o anlamayan yaşlı adamlardan olacağım.''
Kuzenim Anıl Ç.

1O8Op'den daha da fazlasını istiyorum.
''daha fazlasını iste'' bana çeşitli markalar (pepsi) tarafından enjekte edildi.
yapabileceğim bir şey yok.
a var mı daha fazlası diye araştırmıyorum?
sadece istiyorum,
dedim ya yapabileceğim bir şey yok.

artık şarkılarımız hep aynı şeylerden bahsediyor galiba
o yüzden bugün ne giysem adlı yarışma programının jenerik şarkısı fark yarattı ve oldukça popüler.

-''hem pantolon askısı hem kemer takan birisine nasıl güveneyim?''
replik 1968 yapımı Once Upon a Time in West (c'era una volta il west)
adlı filme ait.

gözü telefonunda dolaşan şişman kız !
gezme artık o alışveriş merkezinde.
bir şey zannetme artık o karton bardakta içtiğin kahveyi.
plastik tepsideki hamburgeri.

göbek atmaya çok meraklı ama aynı zamanda çok rockçı olan kız ekolü ne zaman bitecek acaba.

tabii avrupa'nın da kıl olduğum özellikleri yok değil.

destekli sütyeni desteklemediğim zamanlar oluyor.


Şarap kadehinde portakal suyu veren kahvaltıcılar olmaz olsun.
“çay getir kardeşim sen, ajda bardak”

anne babasının elini tutarken ayaklarını yerden kesen çocuk,
güzel çocuk.

mahmurluk başka, sarhoşluk başka.

gelişi güzel bir ''hayat nasıl ?'' sorusunu o kadar da ciddiye almamalıydım.

''dişçilerin dişleri hiç düzgün olmuyor niye yahu?'' dedi arkadaşım Özge E.
ayrıca kendisi direkt diyeceği zaman ''direkt'' diyebilen ve yazabilen birisidir.

son olarak doğumgünlerini içten içe sevmeyen bir insanım.
toplanıp eğleniliyor o güzel oluyor gerçi...

gerekirse hayal de satarım kariyer de.

ballı süt adlı blogger'a teşekkürler.
bu yazımın bir kısmı kendisine gönderdiğim mesajların düzenlemensi ile yapılmıştır.
arada böyle yeni şeyler denemek lazım efendim.

Garip akımından iki şiirin bestesini şarkı olarak tavsiye ediyorum.
Melih Cevdey Anday - Şinanay
Orhan Veli Kanık - Dedikodu
a bir de Fütürist şair Nazım Hikmet Ran'ın 'Günler' adlı şiiri Moğollar tarafındandan bestelenmiş, enfes bir şarkı olmuş.
Nazım Hikmet Ran - Günler


tepedeki sanat eseri popart'ta yeri büyük olan grafik sanatçısı roy lichtenstein'a aittir.

7.12.2011

Çıkmış


çok içtiğini bile bile ''hazır çok içmişken'' deyip de bir o kadar daha içersiniz ya bildiniz mi?
hah işte tam onu yapmıştı.
istikrarla içtiği johnnie walker black label'ın son kadehini de bara vurup hesabı istedi.
barmenin yolluk bira ikramını da ''karıştırmayalım şimdi'' diyerek reddetti.
yalnızdı, zaten yalnızken böyle özgürce içebiliyordu başkalarını kontrol etme düşüncesi olmadan aktı içkiler boğazından.
hesabı ödedi, deri ceketini giydi ve kendince düzgün adımlarla bardan çıktı.
çıkarken de uzun uzun kendisine baktığı bardaki bir bira tipi ile ''ne bakıyon'' bakışması yaptı.
kalabalık bir caddeye geldi,saat geç olmak üzereydi, barların olduğu yöne doğru yürüyen eğlenceye yeni giden assolist karakterli bir kız ile uzun uzun bakıştı.
sonra kız yanından yürüdü geçti. durdu.
kendikendine ''bunu şimdi yapmazsam hiç yapmam'' dedi.
zaten kendikendine konuşmaya da başladığına göre bazı şeyler tamamdı.
ve o, o bazışeyleri o an bir kenara bıraktı.
kızın yanına geldi, ''pardon'' dedi ve direkt başladı:
''şimdi biz ne yaptık..yani ne bakıyon ?, ne olacak öyle olunca..
unutup gideceksin ve dünya bizi bir araya hiç getirmeyecek..sen en fazla beni beğendiğini bir arkadaşına anlatacaksın ki o arkadaşın aslında senin iyiliğini istemiyor.
güzel kız yancısı o ben biliyorum onları.. ha diyeceğim o ki: ben bundan çok sıkıldım, ama başka türlüsü de pek mümkün değil gibi.
sana da hak veriyorum tanımadığın etmediğin elin adamı, üstelik sarhoş hem çok sarhoş..
şu kadardan birazcık daha fazla içmiş.. nereye gidiyorsun şimdi sen?
kesin arkadaşlarınla bir şeyler içeceksin, bu caddenin şu an yüzde 80'i zaten öyle yapıyor sonra sik gibi flaş ile çekilmiş fotoğraflarınızı sağa sola yükleyeceksiniz, safi ziyan değil mi bu?
bak hem ben gidersem..hem bir sürü kilobayt sence ben kaç kilobaytım ?... baksana ne yapıcan ki o barda otur otur...
ben gittim bi halt yok, gene millet anlatacak sen dinleyeceksin ve komik bulduklarına da güleceksin.
ukalalık etmek istemem ama senin gözlerin çok dinlemiş gibi bakıyor.'' dedi.
sonra kızın çok dinlemiş gibi bakan gözleri doldu ve kız ''yeter sıkıldım sıkıntıdan bahsederken,sıkıntıyı kötülerken bile sıktın beni, ben kafamı dağıtmaya gidiyorum oraya senden ayrıldığımı farketmeye gidiyorum be,yokluğunu görmeye çalışıyorum'' diye bağırdı son cümleye doğru arkalardan bir yumruk geldi bizim eleman viskilerin de etkisi ile çabuk yığıldı. kız yumruğa dönüp ''ne yapıyorsun ben o benim eski sevgilim ?'' dedi.
yumruk kaşlarını havaya kaldırarark ''sen bununla mı çıtkın be'' dedi.
kız sinirlice ''evet çıktım sanane'' dedi.
yumruk da ''Burcucum çok güzel çıkmışsın'' diyerek geri döndü.

6.12.2011

Ben de Anlamadım.


merbaha,

yazımızı kışa çevirecek insan çok da,
kışımızı bahara döndürecek insan az.
güzel klima reklamı olur bu muhabbetten.

çay sevmek olsun,şeker de sevilmek.
bazıları çayı şekersiz içer.
(duvar da görülen bir yazı.)
bir de: ''bazı kızlar çok güzel''
bu bağlamda çay ve höpürdetmek ilişkisi öpüşmeye mi denk gelir?
hayır ama çayın şekerinin karışması sevişmek olur.

mause pad olarak kitap kullanıyorum.
bunu da bilin istedim.
kitap da normal kitap değil fakültede koridora bırakıyorlar öyle onlardan aldım ingiliz dili ve edebiyatı ile amerikan kültürü ve edebiyatı bölümünün 2000 yılına ait bir dergisiymiş..
pii kitap da demiştim başta...neyse ki ''normal kitap değil'' demişim.
kitap konusunda da hep okuyacağım dediğim kitaplar var ama bir takım gizli güçler buna izin vermiyorlar. gizli güç dediysem de kütüphaneye gidiyorum ''yok galiba'' diyorlar böyle az gizli güçler yani.

''taşlar yerine oturdu'' söylemini çok kullanırım halbuki 'taş yerinde ağırdır'.;

inanamıyorum ama halen efes birayı çok seven insanlar var.
selam olsun.

kirli sakalı ile meşhur şarkıcı Yaşar güzel şarkılarını tekrar düzenlediği dem adlı bir albüm çıkarmış.
çok güzel bir olay, aynı şarkıları aynen best of diye bir cd'ye tıkıp satmamak.
var olandan yine yeni bir şey üretmek.

3 haftada 7 kilo, ne bileyim 8 günde 5 kilo veren insandan korkarım ben.
sibelcan gibi.

ulen, her bir şeyi HD yapana kadar gözleri HD yapmaya çalışsaydık daha fazla yol katetmiştik.

arkadaşım Esra Y. Çiğdem S.'den Çiğdem S. diye bahsetti.
tam oldu.
neyse efendim Çiğdem S.'de güzel işlerle uğraşıyor gene sürprizliymiş.

bilgisyarının masaüstünü bir anda temizleyen insana dikkat edin temizlik anlayışı da bu şekilde mi?
tozlar için 'halıaltı' diye klasör falan açıyor mu eve.
e anne versiyonu da yastık altı.

kırmızı kalemi sevmiyorum.
kurşun kalemin yancısı olan kırmızı kalemden bahsediyorum kuruboya olan ile bir sorunum yok ama o kurşun kalemin yancısı olan kırmızı kalem öyle fersiz, öyle karaktersiz, öyle yancı...

ev hali ile sokak hali arasında selpak ile tuvalet kağıdı gibi ince ince farklar vardır.
rulo iyidir.. rulo.

Yarışmalı Şiir.
ben o yarışta kırmızı değil,turuncu oldum.
ben o yarışta ödüllü değil,sunucu oldum.
ben o yarışta golcü değil,tutucu oldum.
ben o yarışta birinci değil,bir kinci oldum.

'bakkalında Cino satılan Kız,
Pastahanesinde Capri Sun Satılan Erkeğe karşı !'
Capri-Sun alır bence.

behzat ç'de bazen zengin traşı oluyor,
saçı uzun bırakmalı şeklinde.
bir de bildiğin kahülü var adamın.
olsun, amirim iyidir.

her kış mevsimi derim sosyalist arkadaşlarıma: ''oğlum bu kış sosyalizm geliyormuş lan''

başıma bir şey gelmeyecekse söylüyorum: acun ılıcalı yarışmalarını sevmiyorum.
wipe out gene izleniyor.. o başka...
''vay poortttt'' diyen adam vardı.

kafede,barda yahut evde,heryerde kutlanan doğumgünleri ''üf'' demeden geçmesin.
mesela geçen bir doğumgünü davetine icabet ettim ve bir adaşım ile denk geldim.
''doğumgünü çocuğunu aramıza alalım mum üflerken de duble dilek olsun'' demek günler sonra şimdi aklıma geldi.
size denk gelirse unutmayın.

teletubbies'ler tubbie ki de gay.
duyunca niye şaşırıyorsunuz ki..
süslü şirini ne sanıyorsunuz.?

dub step diye müzik tarzı çıkmış ortalığı kasıp kavuruyormuş.
sevdiysem de sevme seviyem zerredir.
ötesi yok bende yer yer tiksiniyorum.
arkadaşım Gözde K. ile konuştum ''daha dup olan taraflarını'' sevmişim.
''dup da ne ola..?'' derken uyumuşum...

nasıl oluyor da bildiğimiz ''muşmula''ya yeni dünya adını veriyorlar.
malta eriği diyen de varmış
Erik ne lan erik ne öyle erik mi olur?
erik mi yemedin ömründe...hey gidi..

şu an dünyada birisi sinüs diyor..

eğer dışarıdaysanız işe falan gitmek durumundaysanız pazar sabahlarını neşelendirmenin tek güzel yolu: utanç yürüyüşü gözlemlemek.
pazar sabahları esnaflar ve benzeri insanlar terkeder bu şehirleri.
hafif serin bir hava ve akşam ''bir arkadaşta'' kalmış insanların başağrılarının uğultusu vardır etrafta.
boş halk otobüslerden biri beklenirken bir anda bir ses fısıldar tüm şehre
''o son birayı içmeyecektin.''
otobüse biner utanç yürüyüşçüsü ve bingo !
otobüste siz varsınız.

tarih durmadan yazılıyor.
keşke iki dakika yazanlar da dinlenip bir okusa..
o ara iyi - kötü hiç bir şey olmasa..

beybi eldivenleri görmüştük de çok garibime gitmişti fotoğraflamıştık hatta.
sonra reklamlarını falan gördüm bir yerde gayet bilinen bir şeymiş aslında.
1949'dan beri diyor internet sitesinde.

''zaman'''ın içerisinde ''aman'' var.
''aman'''ın içerisinde düğün ve cenaze.

düğüm ve cenaze sezen aksunun 1997 tarihli albümüdür.
adını albümde eşliği bol olan Goran Bregoviç'in orkestrasından alır.
bir de vokalistler arasında Şebnem Ferah da vardır.

peki ya genç kızlarda uzun hırka kolu ile el kapatma ama tombul ve yüzüklü parmakları açıkta bırakma a bir de olmazsa olmaz eskimiş oje ne olacak ?

arap baharı denilince akla daha mistik şeyler gelse iyiydi ama ortadoğu halk isyanları kaptı vaziyeti.
yalnız bazı isyanların sonunda amerikan bayrağı sallayan halklar gördüm onlar fena yandılar.

klavyede yanlışlıkla faydalı bir kısayol kodu yapıyorsunuz ve sonra işi gücü bırakıp ''ben ne yaptım iyiymiş'' diye onu öğrenmeye çalışıyorsanız, yapmayın.
onlar bize klavyelerimizin anlık lutufları istedikleri zaman görünür ve geçerler.

şarkı tavsiyelerinden şiir yaptım.
Gönül Turgut - Aşkı Sende Buldum
Cem Karaca - Unut Beni
Nesrin Sipahi - Ömrümce Hep Adım Adım
Cem Karaca - Bekle Beni

fotoğraf bana,
manzara antalyaya,
çatı katı ve bardak antalyadaki arkadaşlarıma aitler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...