30.11.2007

şaşırtıcı bir hafızam var hatırlıyorum
söylemlerden çok görüntüyü hatırlıyorum
neyse
kaleiçindeki okuldayız
ilkokulun ne sonu ne başı
sanırsam 4.sınıftayız
sıkıcı bir ders
5 dersin 4'ü matematik olduğuna göre yüksek bir ihtimalle matematik
yine sınıfın süper muhabetli elemanlarından uzaklara oturtulmuşum
bir anda kapı çaldı sesizce
öğretmende çalıcağını biliyormuşcasına yöneldi kapıya
yalandan gülüşmeler ve saygılı kafa sallamaların ardından içeri girdi
yeterince kalabalık olduğunun farkında olan sınıf ahalisinden ''aa yeter ama'' gibi homurdanmalar yükseldi çabuk geçti(ben gelsem sonradan bir hafta konuşursunuz müdür yardımcısına gidersiniz...)
kısacık saçlarının arkasına taktığı iki tokası,yuvarlak tertemiz gözlükleri(gözlük pis olur),masmavi önlüğü,pespembe suratı ile karşımda duruyordu
ben şaşkındım ilk defa pembe suratlı bir insan evladı görüyordum
öğretmenin onu kanatları altına almasından utandığı ve bir şekilde tanışıklığı olduğu anlaşılıyordu
basitçe kendini tanıttı yahut tanıtamadı zira o zaman içersindede utanmaya devam etti
ilk haftadan başarısını çalışkanlığını gösteriyor derslerde sorulan en zor sorulara çat diye cevabı veriyor defterden göstermeli sorularda biraz ağır kanlı olduğu için ikinci üçüncü falan oluyor ama genelde hediye olarak çokomelleri götürüyordu. gözümde adeta rakip takımın uyum sorunu yaşamayan brezilyalı oyuncusu gibiydi artık ona duyduğum sempati ve şevkatim giderek nefrete dönüşüyordu ta ki kendisi olur olmadık yerlerde gerek ''bam'' diye gerek ''ay ay aman güm'' diye düşme alışkanlığı olduğunu bize canlı canlı ıspatlayana kadar
(bazı insanlar düştükçe itici,bazı insanlar düştükçe aptal,bazı insanlarda düşmek için yaratılıyorlarmış diyeceğimi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz)
derken orta okul yılları ile beraber onun bir öğretmenin gözdesi olduğu yıllarda bitmiş binbir çeşit öğretmenin hatta o gazla okul idaresinin gözdesi olmuştu ben ise o yıllarda ideal edebiyat öğrencisi olduğumu farkedip çakayım böyle okula diyerek bir grup sınıf arkadaşımızla beraber halı saha maçından halı saha maçına koşuyordum
son sene düzenlenen okul turnavası öncesi (sanırsam bir çeşit sosyal ihtiyaçtan kaynaklanan) çokça bayan taraftarımızın arasındaydı okulun en iyi takımı ile oynayacaktık ben genelde tırt bir savunma oyuncusu ve kötü bir kaleciydim ancak karşı takımın ataklara yön veren icabında şutu çeken golü atan gemisini kurtaran koşmasada aralara top yuvarlayan hadi beyler kazanın tost kola alacağım diyen oyuncusu benim o güne kadar her günü geçirdiğim kuzenimdi attığı değil atmayı düşünüp vaz geçtiği adımı bile gözünden kulağından anlıyor topları ayağından bir bülent korkmaz bir alpay özalan bir uçhe edası ile söküp alıyor o gazla mehmet aurellio edası ile oyuna sokuyordum değişik bir taktik gereği ortasaha çizgisini geçemem yasaktı ama olsun ordan vurmuştum gol olmuştu ve savunma gayretim beni bir anda yıldız oyuncu yapmıştı sonraki maçlarda tirbünün önünden alıkşarla geçiyor ''oğuz oğuz'' tezahürlerine utandığımdan dönüp bakamıyor ve cool görünüyordum böyle çeşitli lay lay lomlarla geçen bir senenin ardından çeşitli okullara dağılmak üzere sınavımıza girdik güzel güzel dağıldık ben el ayak altında olan yavuz selim lisesinde o ise gözlerden ırak yusuf ziya öner fen lisesindeydi ancak aynı okula torpillegiren bir arkadaşının babasının okulumuzda öğretmen olması ve diğer arkadaşlarının da bu okulda buluması sebeplerinden okulumuza geliyor az biraz konuşuyorduk okulunu soranlara fen lisesi cevabı veriyor gerekiz açılan ağızlarına bakıyordum sonraları gelmez oldu görünmez oldu sanırsam o da benim gibi ulaşılabilir okul arkadaşlarına yöneldi işte bu ulaşılabilir arkadaşlarım ile gittiğim bir mor ve ötesi konserinde hiç sevmediğim hareketli konser izleyicilerinden bir gruba denk gelmiştim adeta tespih tanesi gibi geçiyorlardı tam artislik edeyim kızayım derken bir tanesini bana sarılmış halde buldum bu o idi ne güzel idi sonra yine kaybolmuştu ama olsundu
geçen yıllar sonrasında öss ile başbaşa kalmış puanımın tuttuğu yerleri beğenmemiş ve sınava tekrar girmeye karar vermiştim sıradan bir yazdan kışa geçiş günüydü amfiye yeni gelmiştim en köşede çekirdekiyiyiciler diye adlandırdığım sarhoş bir bayan grubu gördüm güldüm biraz sonra kızlardan bir tanesi üzerime üzerime geldi iyice yaklaştığında o pembe suratı daha önce gördüğümü anımsadım yalnız biraz daha yaşlıca ve hafif sarhoştu bizde öyleydik oturdum konuştuk bana hatıra deftteri gibi bir şey için bir şeyler yazmamı söyledi yazım kötü dedim olsun dedi tamam dedim
yazdım bitti demek için telefon numarasını falan aldım aynı sarhoşlukta uzaklaştı
2-3 gün sonra yazısını yazmıştım yine beğenmemiştim ama yazmıştım ben yazdım diye aradım salı günü boşum dedi yine tamam dedim o salı bir kış günü salısı gibi hava hemen kararmıştı ben erkenden gelmiş görme ve görülme açısından müsait bulduğum en tepeye tünemiştim çok beklemedim uzaktan göründü kahverengi kabanının içinde muhtemelen okul forması vardı mühim olan ayağındaki klasik küt botlarıydı o eskiden beri bu model bot giyen insandı geçmişe dair bir şey bulmanın mutluluğu ile biraz saçmaladım çekirdek koyulan kağıtlar gibi yuvarladığım yazıyı ona verdim sonra pek vaktim yok okula dönücem(yatlı okul) dersanenin ordan servisim kalkıcak dedi tamam dedim dersanesinin yeri itibari ile üç kapılardan çıktık istersen bırakayım dersanenin oraya dedim yok gerek yok dedi yine tamam dedim ellerim cebimde yürüdüm eve
sonrasında beğendiğini anlatan bir mesaj yolladı cevap yolladım bademaltını biliyor musun? demiştim yok demişti gidelim mi dedim olur dedi gittik bira içince dokunduğu için limonlu votka içti hoca hanım dediği annesinden,pasaklılığından,kızların eciş bücüş huylarından bahsetti,arada küfür etti güzel oldu
vakit hemen geç olduğu için kalktık gitti
arkasından baktım gidiş o gidişti o günden sonra bir kaç sanal konuşmamızda ankrada dişçilik okuğunu öğrendim ve yine tamam dedim

işte bir süredir yukarıda yazan betimleme ağırlıklı hatırladığım olayları yazmayı düşünüyorum
sonrada kendi kendime yazma bunu güzel olmayacak diyorum yine tamam demek yerine değişik bir sesi tonu ile ''oluuur'' diyor sevdiceğimi daha bir çok seviyorum

23.11.2007


susmaktan kış mevsiminde kaderine terkedilmiş yüzme havuzları gibiyim, salt kuru yapraklar parti veriyor. memnun gibiyim aslında fayanslar mavi olmasa...

peronda yolcuların beklediği tarafta bilet bulamadığı için veda edemeyen insanlar gibiyim, boş boş camdan bakıyorum ''pardon bir veda edeyim bir el sallayayım gözlerimi arada sempatik gibi kısayım,sonra giderim'' diyemiyorum

kışlık ancak güzel olmayan kıyafetler gibiyim, bi halta yaramıyorum küçüleyimde bilmem kimin çocuğu... diye gidiyorum

birleşmemiş iki tatil arası gibiyim, pek sevenim yok... mecburen,mecburen...

üçüncü noktası kaybolmuş üç nokta gibiyim, bir şeyler anlatıyorum anlaşılmıyor,bilinmiyor aşmışım aslında belki diye düşün düşün düşün düşün

düşün düşün boktur işin gibiyim, seviyesiz,amaçsız,güldürmeyen,basit ama sade olamayan

külahta dondurma gibiyim, modam geçmiş...

dondurmada külah gibiyim, yense yenilir ama...

göstere göstere yağan yağmur gibiyim, neşesiz bir ıslaklığım var...

fırından çıkamamış ekmek gibiyim,bana da yazık...

şubat tatilleri gibiyim, kısacık,çoşkusuz boşu boşuna halk günlerini iptal ediyorum...

ahşap ev gibiyim, yanma tehlikesine rağmen seveni var...

otobüsteki en yakışıklı erkek gibiyim, her durak kaybetme tehlikesi...

messenger'ın mektup şekilli smilesi gibiyim, kullananım yok zaten kullanışsızım...

ehheheehhe gibiyim, yalandan basması kolay..

serdar ortaçların arasında radiohead gibiyim,...

kıvırcık peruk bulamamış palyaço gibiyim, samimiyim bir yerde..

bıyık gibiyim, iyiyim,hoşum ama arada kalmışım şekilden şekile sokan çok...

kendini sevmeyen gibiyim, derin falan...

bir kendini seven gibiyim,çelişkiliyim..

bir kedim bile yok gibiyim,popüler olmuşum..

bi onu seven gibiyim,çözemeyenlerliyim...

ligin hep orta sıralarında kalan takımları gibiyim,kapatıp gitsem bu takımı güneye yerleşsem olacak...

kübaya gitmek isteyen gençler gibiyim,hevesliyim.. içindenim...

yazın bir şey yapamadıklar gibiyim,yapmışım kışın uyanırımlardanım...

imlası bozuk ama güzel kelimeler gibiyim, kulağa hoş geliyorum kimi zamam...

az farkla aut olan,potanın içinden çıkan şutlar gibiyim,şampiyonken diskalifiye mevzuu...

ünlü uyumu gibiyim, bizbize samimi...

sözleri uydurularak eşlik edilinen şarkılar gibiyim,seviliyorum bi sebepten...

ali şen başkan fenerbahçe şampuan gibiyim,doksanlara hasret...

numaralı gözlük gibiyim,çıkar ilişkisiyim...

dipte gibiyim, zıplarsam steps(basketbolda topla yürüme hatası) olacak...

devlet bize yardım etsin gibiyim,haykırışım...haklıyım... yaratıcılıktan uzağım... halka yakınım...

yine bir ben gibiyim,iyi gibiyim...

bitmiş gibiyim,ş harfini uzatsan efekt olacak...

19.11.2007

en baştan söyleyeyim kuzenim arayana kadar yazıcam ''cücük kadar yazmışsın olur mu öyle şey demeyin''baştan söyledim''yok ben duymadım,vay ben görmedim'' olmasın

hissetiğini hissetiğini hissetiğin sandığın his gibi bi cümle var aşktır diye bitiyor o cümleyi ezbere söyleyen defterlerine yazan kızlardan soğumayayımda ne yapayım eşcinsel erkeklere sorsak belki altından bunlar altından derken masum adam eşcinsel çünki

ilkokul öğretmenim çünkü değil çünki derdi.

cep telefonumun zil sesinden feci şekilde tırsıyorum böyle konuşma sırasında pısırık oluyorum sonradan toparlıyorum ama o kadar konuşmuyorum bazen olmuyor böyle...

bir gurup insan biskremin değişmesine feci tepkili ancak kimse metronun ambalaj değişimine bir şey demiyor biçim değil içerik önemli diyor insanlar bu güzelbir şey ben de böyle bir insanımda niye öyle oldu şimdi?...
potoşop merakı ve sosyal yaşamda grafik öğeleri yüzünden herhal.

eğer antalya şehir merkezinde uludağ limon satan bir bakkal görürsem hemen yalandan cümlelerle samimiyet kurmaya girişicem abi antalyada bursa ürünü satıyormu diyerek alıcam tüketicinin cevabını...

ilkokul öğretmenimin yüzünde bir ders boyunca sayılacak kadar fazla ben vardı göz kapağında vardı kapak kapanınca şişer açılınca sönerdi ne biçim öğretmenmiş.

kot pantolon üstü forma giyipte bir şekilde kendilerine yakıştıran insanlar var.
nasıl insanlar onalar? sırları ne?

siyah öğrenci hırkası işine girsek çok para kazanabiliriz sakalı yeni çıkan öğrenci arkadaşlar tarafından hem okula hem dışarıya giyiliyor zira
siyah öğrenci:böyle bildiğin zenci sarı yeşil siyah falan giyiyor afrika zencisi ama

5 erkek altlarında bir araba radyoda metallika ile beraber ilginç tezat oluyor rock-metal kulaklık müziği değildir oluyor.

aracısız gide gide gide samimi olduğum tek mekan piyazı sami
çünki adında samimiyet var.

''pardon bir resmimi çeker misiniz?'' derse birisi acayip mutlu oluyorum ayaklarım yere basmıyor o derece hatta yarım saat kalsın bir sürü resmini çekeyim şöyle böyle kompozisyon yapayım istiyorum

fotoğraf seven arkadaş gruplarıarasında mutlaka
x-abi siyah beyaz çekseydin?
y-sen yaparsın bilgisayarda
x-doğru diyon...
diyaloğu yaşanmalı

bir insanın fotoğraf makinası ne kadar aynı insanların resmini çekmişse o insan o kadar yalnız olabilir
-nah bu kadar yalnızım

beklenen telefon geldi gene koktum ancak kuzenimin yavşak tutumu ve yanından gelen bıcır bıcır kız sesleri üzerine korkum sinire sinirim nefrete dönüştü
nefretim kederimden güzel şarkı

bir şey diyecektim unuttum bir ilişkide ne kadar çoksa o ilişki pek lezizdir.bana öyle geliyor.

bir erkeğin bittiği an büyük beden atlet giydiği andır.

bilgisayar ekranındaki menüye gıcık olanlardanım ulan kocaman ekran kontrastını falan ayarlamak için 10 dakika uğraştırıyor cık cık cık...
not:unutturmayın resim ekliyeyim...

16.11.2007


yalan rüzgarı dizisinin müziği şimdileri 20liyaşlarına yaklaşan gençleri çıldırtabilir. araştırmalarıma göre bu dizi o zamanlar çizgi film izleme içgüdüsü ile yanıp tutuşan sabilerin akşam üstü çizgi filmleri ile çakışmaktaydı bu ciddi ve sosyal bir mesele...

meselem bir sevda türküsüdür
meselem aşkımın öyküsüdür
meselem yeryüzü gökyüzüdür
meselem...
(müslüm gürses şarkısı)

kışın insanlar daha bir güzel oluyorlar kızlar ise amanın
gerçi bazıları halen başarabiliyor eciş bücüş giyinip saçma sapan tavırlarını korumayı.
turfanda kızlar bunlar herhal...neyse.

sahalarımızda görmek istemediğimiz hareketlere bariz golü kaçıran futbolcunun dizleri üzerine çöküp yüzünü iki eli ile kapaması yahut saçlarını geriye çekmesi hareketleri eklensin.

belki bir gün gözlersin...

''kim o?'' sorusuna verilen ''benim'' cevabı saçma değil sesimi tanıcayak kadar samimiyiz seninle mesajı taşıma görevi edinmiş bir olgudur.

3 barış manço 3 cem karaca daha gelse düzelmez bu yozlaşmış müzik hali geçenlerde efsane kanal kral tv de ''ismail yurt seven kardeş''i taklit eden bir elemana denk geldim feciydi.

fotoğraf insanın içini gıcıklayan sanatların şampiyon olmasada büyük takım kalabileni galiba ha?

elinde fotoğraf makinası ile gezinen bol resim çekme meraklısı gençlere ne zaman siyah beyaz ne zaman renkli resim çekilir öğretilmeli.(sağolunuz sayın tüfekçi)

''bir yudum çay
bir yudum sen
bir yudumken manzara''
(vega)

kivili bisküvi çıksa yahu çok mu pahalı olur?


x-para mühim değil
y-bence mühim
x-iyi günler hayırlı işler.
(y.özgür)

iltem dilek adlı çizeri te amatör sayfalarında görüpte ''anam isme bak ne biçim değişik'' demem sonrasında kendisi ile tesadüfen tanışmam artık tesadüflere şaşırmayacak kadar şaşırtıyor beni.

eti burçak adlı bisküvinin reklamı yaşlı amcanın göbek atma samimiyeti sayesinde aylardır ekranlarda bisküviyi alan yiyen kimse görmedim gerçi göbek atam amca da görmedim ancak reklam reklam içindir. (tekrar acayip sağolunuz sayın tüfekçi)

insan aldığı kokunun değerini bilmeli memleket bok koksada unutmamalı ki bu şehir (antalya) zaman zaman turunç kokmakta.

elele dergisi ne kadar ciddiyetsiz bir isme sahiptir hani ana okulu öğrencisi haltalık eğtim dergisi olsa anlayış gösterilir.

şarkıların yahut albümlerin sonlarına salak samimiyetsiz sohpet kayıtları koymak süreyi bol bulduk kıçımıza sürelimciliktir.bonus track güzel bir şey o başka...

kendinden kırmızı çigili defterlerin yeni çıktığı dönem eğtim sisteminin bütün samimiyetini yitirdiği dönemdir. ki bu döneme yetişmiş olmak bıyıkları okşayarak yaşlanmışız lan demektir.(''kızlar için aman ha'' diyorum gene..)

türk erkekleri mi nazlı yar seviyor türk kızları mı naz yapmayı?
galiba her ikiside.

insan ünlü olucaksa yahut ünlü ise 2o'li yaşlarında kaybolmalı ölüyorlar...

bahçelerde böğrülce oynar gelin görümce
oynak bir milletiz böğülce gibi adı korkunç bir zepze(köy yerinde sebze)ye oynuyorlar.

son olarak ''allah allah'' yerine ''hallah hallah'' diye insanları sevmeyen insanlardanım
not:her şeye allah tepkisi vermek zaman zaman garip olabilir tüm müslüman alemine duyurulur.

13.11.2007

tayt modası bu kış devam edicek gibi gözüküyor feci bir durum tabii sevenide var.tayt çocukların ısınmak için giydiklerin külotlu çorapların [asla siyahını üretmediler yeşil,kırmızı,lacivert] popüler olmuş,parayı vurmuş ve şımarmış halidir.
adını hatırlamadığım bir gurubun hayvanlı porno isminde bir şarkısı var ne dinliyorum adlı teknoloji uygulama açık ilen dinlediğinizi düşünsenize...
seksenli yıllar(tayttan geçiyoruz bu konuya neyse) seksenli yıllar kuvvetli ihtimalle birilerinin yüksek miktarda marijuanayı yakarak sürekli oksijene karıştıdığı yıllardır.çünkü insanlık bu kadar uyuşmuş olamaz nedir o makyajlar kılıklar kıyafetler? gerçi seksenli yıllar doksanlı yılların öze dönüş ve sadelik akımını başlattığı için saygı duyulması gereken yıllar olsa bile mahalle çocukları ile gazozuna penaltı atan bir esnafın müşterisi üzerindeki terli ciddiyetsizliğine sahiptir.

''bir mucize bekliyorsan gerçekten de ihtiyacın olmalı''
''bekleme salonunda günü geçmiş dergiler. saçım başım dağılmış sanki bana benzerler.''
''bulutlar yarime selam söyleyin''

üzerine tükürdüğü cildini kırmızı kalem ile boyayan çocuklar
1-eğer bunu kendileri keşvetilerse zeki ve yalnızdır.
2-başkalarından gördülerse sosyal ve taklitçidir.

duman grubunun askere gitmeden önce son konser adı altından bol bol konser vermeleri ve afişlerinde sürekli bir askerlik konsepti bulunması kısacası bu gurubun sürekli prome edilmesi grubun bütüm samimiyetini siliyor.

''şahsen ben mp3'e karşı değilim gençlerin albümümü alıcak kadar parası olmayabilir.benim için önemli olan müziğim en uzak noktaya kadar ulaşabilmesi. ulaşırken para kazanmak benim için önemli değil. benim karşı olduğum nokta korsan cd mafyası.''
teoman

batman şehri ile betmen okunan süper kahraman espirileri yasaklansın yalandan güldürüyor duruma göre
bıyık altından gülmek eylemini gerçek anlamda gerçekleştirmesi eğelenceli oluyor tabii erkekler için
bayanlar için aman ha!

''sakız çiğneme bıyıkların yamuk çıkar''
''taşa oturma çocuğun olmaz''
''gece tırnak kesilmez''

bunlardan bıyık ile ilgili olanını sabahın köründe okulda sakız çiğneyen kızlara söylemek keyif verebilir.ama bu tip kızların baş ağrıtma saldırısına sahip olmalarından kelli insan bir daha düşünüyor.

bu milletin en anlamlı ironisi ''bütün genellemeler yanlıştır.''

ironi,pervane,yelpaze,teoman,kurdela,kordon,türkiye,viraj,kavis,keşiş

yukardaki kelimeler söyleniş açısından biraz marjinal ancak sokaklardan gördüğümüz bulduğu yere çöken ve ben farklıyım diye bakan kendince marjinal küçük kızlar gibi marjinal değil.

siyah saçını siyaha boyayan kızlar var değişik makyajları ile piksel piksel geziyorlar.kendilerine fotoşoplumusun demek istiyor insan.

son yılların en değerli ikonlarından biri messenger programında sonradan üretilmiş ''hıh'' adı ile bilinen ikon galiba
akdeniz ülkelerinde popülerdir. bence

bence akdeniz ülkelerinin bayrakları
yeşil ve mavi:doğa
kızmızı:sıcak kanlılık
beyaz:samimiyet
sarı:güneş

son olarak saat kulesinin altında telefonunun saatine bakan insanlardanım
not:resim ekleme bölümü sallamıyor beni,çakayım ben ona...

8.11.2007



''Havalar da soğudu be'' cümlesi şu sıralar sohbet konusu bulamayanların titrek kurtarıcısı halinde geldi bu güzel bir şey bir yerde..
genelde beyaz renk ile simgelenen kış mevsiminin gelişini her kış mutlaka bir tanıdığımızın kaban,ceket palto,mont,trençkot arayışından ve tabiiki mevsim meyvelerinden anlayabiliriz. sert bir kış yaşadığımızı ise tenimizle hissedemiyorsak her köşe başında elleri cebinde halay çeker ritimde zıplayan ve bütün bu halinin üstüne yüzünde ilginç bir gülümseme olan insan evlatlarından anlayabiliriz. bir de girilen evde odanın bir köşesine katlanmış yahut ucunda bir insan kafası ile bizleri karşılayan battaniye iyi bir örnek olabilir.
(battaniyenin katlanıp koyulması yahut ucunda üşümüş pembe bir insan kafası saklaması samimiyet seviyemizide eleverir.)

soğuktan uyuşmuş dudaklar gevezelikle ısınmasın.

sıvıların moleküllerinin katılara göre daha ayrışık olduğunu düşünürsek
kar: yağmurun birbirine daha sıkı sarılmasıdır.
bulut:toparlayıcı karizmasına rağmen samiyetsiz ve iticidir.
yağmur:olsada olur olmasada olurcudur.


memleketi msn iletileri arkadaşlık sitesi avatarları ile kurtarmaya çalışan jenerasyonu ciddiyet ile takip ediyorum değişik kimseler.

kış ile beraber mağzalara yine paylaçolara yaraşır botlar geldi.
(ulan! bot bu bir sefer alınıyor al postal gibi bot)
botgül soyisimli arkadaşımın soy isminin anlamı nedir?

kurufasulye ile piyazın ayrımını yapmak herzaman insana kar sağlamıyor bazen farketmez diyebilmek mühim.


''tüm o sevgilerimi geri ver.''
''özlemek için çok mu bencilim.''
''sil gözünün yanlızlıklarını''

ben güzele güzel derim güzel kimin olursa olsun. ayrıca birisinin olmuş bir güzel çirkinin güzeli olan bir güzeldir ancak.

''çirkin ama karizmatik''
sırf küfür etmemek için yukardaki cümleyi başka bir cümlenin içerisine cuk diye oturmadım neyse...

kasım akşamüstleri eylül akşamları ile romantizm liginde son maça kadar belirli olmayan bir şampiyonluk yarışına girer.

3 puanlı sistemde ne olucağı belli olur.
(ya 0, ya 1, ya 3, puan alırsın)

geçen yazıdaki babangida ve bayaroya ek olarak bebetoyu eklemeyi unutmuşum şimdi ekledim ayrıca bu üç futbolcu aynı dünya kupası çıkartma albümünde bulunmuşlardır.
ve o çıkartma albümünde görülmüştür ki danimarkalıların bütün erkek milli futbolcuları sarışın ve italyanın bütün erkek milli futbolcuları uzun saçlıdır.

son olarak:ykk fermuarlarına takmış insanlardanım .
(öğrendim efendim ne olduğunu anlatırım bir ara)

4.11.2007


mahallemizde iki adet eczane var. ikisinin de çırakları çok ilginç pantolonlar giyiyor ve buna rağmen hal ve tavırlarında ''birader höö hişş'' hali sürüyor. mor,siyah damalı pantolonla yahut kocaman örümcek resmi çizilmiş pantolonla komik oluyor.yoksa pantolonları yadırgadığınmdan değil ama pantolonları yadırgıyorum pantolon önemli bir kıyafet hatta kıyafetin en mühim elemanlarından tabii erkek için durum öyle kızlar tayt,etek falan da giyiyor bazen onları da giymiyorlar o ilginç oluyor duruma göre güzel de oluyor.

pantolonunu seven insan mutlu insandır.
pantolona verilen değerin yarısı çoraplara verilseydi,
pantolona pantalon demeyin.
şiir gibi oldu ama sırıtmayın.

kızların giydiği simsiyah daracık ve düşük cepli ve belli pantolonlar berbat,çok berbat,berbat ,berbat,çok berbat
pantolon paçasını ayakkabıya sıkıştırmak yahut ayakkabının içine pantolon paçası sıkıştırmak gibi iğrenç bir modaydı geçti
kadife ceket giyen ama muhasebeci gibi görünmeyen güzel kızlar vardı onlar soğuk havalarla geri gelsin
berbatov diye bulgar bir futbolcu var. doksanlı yıllarda oynayan nijeryalı babayaro ve babangida ile yapılan geyiğin en az yüzde ellisi bununla yapılmalıydı fakat olmadı dünya değişti internet falan mühim...
kız kıza dans etmek hadisesi pek kötü ancak erkek erkeğe dans etme eyleminden daha iyidir.

bazen şalgam şarap gibi basit ve anlamlı geliyor.
adana&paris

''kalır bir durakta, yırtık bir afişte,buruk bir gülüşte, dağılmış yürüyüşte''
kalır bir papatya balında,dudak tadında,parmak arası terlik,yanık izinde

bazen bayramdan iki hafta önce ''nasılsa gideceğiz'' diyerek berbere gitmeyen çocuklar gibi dağınık oluyorum. sonra bayram önü oluyor. toparlanıyorum. (galiba)
ayrıca dünyayı başak burcu insanları dolaylı yahut dolaysız yönetiyor.
köşeye zor uzandıp çeliği topu yattığı yerden gol görüp yerden kalkmayan kalecilerdenim.
(gol değilmiş savunma çıkardı allahtan)

2.11.2007


Yazmak güzel şey ''fesybuk''da öyle gerçi çizmek daha güzel ama neyse
geçenlerde seksenlerden kalma bir tipe sahip bir dolmuşçu ile Antalya trafiğinin geleceği hakkında konuşurken abi dolmuşları kaldıracaklar yahu diyemedim olsun
sineklerin ellerini (yahut kollarını tam kestiremiyorum) kaşıması çok komik oluyor aynı sineklerin kapalı camdanşarı çıkmaları daha komik bir şey
edebi hayatımda imla ve noktalama kullanmamam edebiyatımızın bence en önemli akımı olan garip akımından etkilenmemdendir
bir arkadaşım
''ben resim yapıyorken yani heryerim boya içindeyken sen eve pizza getirmiş olsan ve ben rahatsız olmiyim diye o pizza dilimini kendi ellerinle yedrirmiydin bana?''
diye bir soru sordu tabii pizzayı el yordamı ile yemek keyifli ancak bu gibi bir çok durum için icad eylenmiş çatal diye bir şey var,ilginç bir arakadaş
ezginin günlüğünün en baharatlı ve en leziz şarkısı olan 1980'in akşam vakti diye girdiği bölüm feci takılıyor insanın aklına
yeşili çok seven insan çok fazla var bir de mor seven kızlar var ama yeşil seven insanlar mor seven insanlar kadar ortak özellik barındırmıyor herhalde belki bu yüzden yeşili seçmişlerdir''demokrasi yeşili''
''gel kurtar beni senden''
mor ve ötesi & deep purple
feysbuktan bahis edecektim unuttum
geçenlerde ilkokul arkadaşlarımla buluştum bunun feysbuk temelli olmaması içimi rahatlattı gerçi feysbuk temelli bir buluşmada olucak galiba gelişen teknolojiye karşı yapacak pek bir şey yok neyse birde yutubu akşama kadar güldürü amacı ile kullananlar var değişik insalar onlar sürekli ''bak yutuba şunu yaz bunu yaz...'' diyorlar
caddede yürürken vitrin camından kendine bakan insanlardanım
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...