31.10.2008

AN laşıl maması(meşhurdur aslında)

cesurca sert laflar .
aynen karsilik denemeleri .
yukselen kan basinci .
kulaklarin duydugu kalp atislari .
anlamlarin sizi oradan kovmasi .
bir solukta ayrilmak.
anahtar yok.
telefon yok.
isim yok .
kimlik yok .
eski model lastik bir pabuc.
kot pantalon .
eskice bir t-shirt.
bir nefes .
hizli adimlar .
yuzde donuk ifadeler .
dusuncelerin yavasca silinmesi.
beynin kafatasini zorlamasi.
daha da hizlanan adimlar .
sokak saticilari etkileri ve tepkileri.
sadece yuruyup gecmek .
bir uzaklara bakanla goz goze gelmek.
goz temaslarinin artmasi.
cekingen orta yaslilar .
anlarcasina bakis atan ergenler .
bir solukta sehre inmek .
daha suslu insanlarin arasinda olmak.
bir anda durmak .
avuclari sikmaktan,
ellerin cok acimasi.
farketmek.
bosalmak.
durmak .
susmak .
gulumsemek.
saga sola bakinmak ,
anlamlarin sizi oradan kovmasi,
bir solukta ayrilmak.
anahtar yok.
gelmek yok.
telefon yok.
konusmak yok.
isim yok.
kimlik yok.
saat yok.
zaman yok.
eski model lastik bir pabuc,
kot pantalon,
eskice bir t-shirt,
bir nefes.
ve
dusuncelerin yavasca silinmesi ,
bazen ise "anlasilmamasi".

fotograf 'dancer in the dark' filminde bjork'un canlandirdigi "selma" karakteridir.
hirkasi guzeldi lan bu kizin.

30.10.2008

konulu salatalar.




diger salatalar
bolumune 2 yeni baglanti daha ekleyecektim.
bu ve bu
ama nedense baglanti ekle tusu coskulu mavi renginden gri renge donmus.
izin vermedi.
neyse, keske hepimizin bi derdi bu olsa, ne guzel ama degil iste.
not: erkek blogu okumayi sevmedigime kararvermek uzereyim.
hatta verdim.
evet.

resim(fotograf degil) duygu sanli adinda bir arkadasima aittir
ne de guzeldir.
devinartini bulamadim simdi bulunca yazayim.

29.10.2008

otuz

OGUZ
1-halk insani.
2-muhalif taraflari var.
3-cebinde dededen kalma caki tasiyor.
4-siyasi bir hayvan.
5-huysuz cok.
6-ici su dolu balonlar gibi.
7-anliyor.
8-ogrenmeye istekli.
9-kucumsuyor bazen.
10-on yargilari fazla.
11-kararli.
12-sunay akin'in hikayelerini seviyor.
13-inatci.
14-istekli.
15-begenisiz.
16-onune bakiyor.
17-biyikli.
18-evini seviyor.
19-kirmizida gecen yayalardan.
20-top oynuyor.
21-kimlik sahibi.
22-sarap, bira, raki, ayirmiyor.
23-doors,replikas,duman,erkin koray,cem karaca,ayhan yener dinliyor.
24-mahalleden doner yiyor.
25-elektronikten mekanikten pek anlamiyor.
26-ingilizcesi galiba yeterli.
27-irmik helvasi ve yagli balli ekmek seviyor yaninda jacops 3u 1 arada iciyor.
28-uzayip gidiyor.
29-icinden sarki dinliyor.
30-dunyayi geoit biliyor.
EMRE
1-halkin arasinda yasayan hafif marjinal kesimden.
2-uyumlu bir politikasi var.
3-cebinde cep telefonu kulakligini tasiyor.
4-insanli cumleler kuruyor.
5-sevecen arkadas canlisi sayilir.
6-dogum gunu balonlari gibi
7-anlayamiyor.
8-ogrenmeye secici
9-esit kabulleniyor
10-"bos bir levha" felsefesi guduyor.
11-karasiz
12-sunay akini hevesli goruyor.
13-ilk 45 dakika inatci
14-isteksiz
15-hayran
16-uzaklara bakiyor
17-ince biyikli-biyiksiz
18-sokaklari seviyor
19-yesil isigi bekliyor
20-"spor olsun" diyor
21-kimlik sorguluyor.
22-beyaz sarap seviyor.
23-disko rock' elektronik muzik orneklerini dinliyor.
24-burger king'den hamburger yiyor.
25-elekronik ve mekanikleri kurcalarsa basariyor.
26-ingilizcesi super aslinda ispanyolcaya da merakli
27-dondurmali cerry pie yaninda sade nescafe yudumluyor.
28-gulup geciyor.
29-sesizce bagirarak sarki soyluyor.
30-dunyayi kure varsayiyor.

27.10.2008

Güvercin

gitmiyor benden yara,
soyleyin benden yar'a.

Miyav lan!


"yalancinin mumu feysbuka kadar yansa ya" diyorum beni uyuz biriymis gibi gosteren feysbuk durum guncellemem de.
zira fesybuk dedigimiz olayda insanlar birbirlerine
bak ne kadar guzel bir insanim (bknz. insanlarin kotu ciktigini dusundugu fotograflari imha cabasi)
bunlar da benim ne kadar guzel arkadaslarim.
ustelik harika bir ortamimiz var.
acayip super egleniyor gibi yapabiliyoruz.
seklinde anlasilmasini bekledikleri icin cekindikleri fotograflari gosteriyor olabilirler.
ve eger ogrenemeyecek kadar kucuk yahut aptal degilsek fotograf dedigimiz olayin ortamda sinir bozan bir iskence olmasindan ziyade belge niteligi tasidiginin farkindayizdir.
uzatmanin alemi yok soyledigi yalani feysbukta ortaya cikan bildiginiz birileri var mi bilmiyorum ama berbat bir histir herhalde.(son dakikada toparlamak lazim.)

fesybuku yasaklanmadan bir kenarda birakip yalana odaklanalim.
"en guzel yalan henuz soylenmemistir" diye bir klise uygulamasi yaparak devam edelim
de cok tirt bir laf oldu bu

aslinda en guzel yalan olmayandir.
ve yalani en cok kediler sevmektedir.
bazi kizlar da en cok kedileri sever.
ama kediler sadece yalanmayi sever.

evet,yalanlara takildim simdi de.

cok bezetme yapinca anlamayacaksiniz da yalan olucak yazdiklarim diye cekiniyor ve tum yalancilara slipknot'un yalandan ofkeli ruh haliyle cemkiriyorum.

26.10.2008

KARLI T.V



diyarbakirdan cikan bir karar sonucu bu siteye(tum bloglara)erisim mahkeme karariyla engellendi.
ama kararda bu siteden bahsettiklerini sanmiyorum.
tumden geldiler ve olan olan butun ozellere oldu.
sabah yasamdan dakikalar programinda duydugum guzel bir siirde "karda yurumenin verdigi herseferinde bosluga basmak hissi"nden bahsediyordu.
buralarda yasamak iste tam da oyle bir sey. fotograftaki karlar kralicesi bjorktur.

benim topragim kar yagmamasi ile bilinmektedir
http://tr.wikipedia.org/wiki/Antalya

23.10.2008

Oz usulü kızıl göndertme


malzemeler
*kuru soğan (yarım)
*çok sert olmayanlarından domates (orta boy)
*salça (göz kararı)
*ekmek (6 dilim)
*kırmızı toz biler (tutam miktarda)
*kekik (tutam miktarda)
*tuz (tutam miktarda)
*karabiber (tutam miktarda)
*pul biler,vasabi,isot (isteğe bağlı)
* sıvı ayçiçek yağı (tavanın etrafında bir buçuk tur atıcak kadar)
*Kola (büyük bir bardak) (durum müsait değil ise komşudan da istenebilir)
*sucuk (çeyrek)
Yapılışı
kuru soğanın halka halka kesip kendi kendimizi hava sokuyoruz.Bu sırada 'dur bakalım' diyerek altı kısık bizi bekleyen tavamıza biraz yağ döküyor ve domatesleri küp küp kesmeye başlıyoruz. Biraz artist isek kabuklarını da önceden soyabilirsiniz sizden bunu beklerim ne diyeyim.
neyse, soğan dediğimiz şeyin pek pembeleşmesini beklemeden üzerine domateslerimizi boca ediyoruz.bunların da pişme süresini dolaptan bitmekte olan sucuğumuzu çıkartıp kendisini adeta küçük bir pizzaymış edasıyla üçgen şeklinde dilimlemeye ayırıyoruz.dilimlediğimiz sucukları öyle bırakmıyoruz arada ağzımıza çiğ çiğ bir iki tane atıyoruz.kalan sucukları tavaya göndertiyoruz.
ev yapımı olmasını tercih ettiğimiz domates olmazsa biber(ki biberi pek tavsiye etmem bu yemekte) salçamızdan 3 yahut 4 kaşık,yemeğimizin ve kaşığımızın büyüklüğüne göre vicdanımızı sızlatmayacak ve tavadan bir şey sıçratmayacak bir şekilde 'plok plok ve tak tak tak' sesleri eşliğinde tavaya gönderiyoruz.
yanıksı soğanlarımız kendini salan domateslerle beraber sucuk ile kaynaşıp hoş bir koku salmıştır muhtemelen. salçamızın karışabilmesi yemeğimizin de hemencicik yanmaması için tavamızın dibinde sığ bir birikinti oluşturacak şekilde su ilevesini de yaptıktan sonra sırası önemli olmadan canımızın istediğine göre kekik, kırmızı toz biber, karabiber,tuz ve acı ekliyoruz.
tahta kaşık yardımıyla saçayı eze eze biraz karıştırdıktan sonra kendisini üzerine bir kapak kapatarak yüksek ateşte beklemeye alıyoruz.150 saniye sonra kapağı kaldırıp en ucundan tuttuğumuz tahta kaşık ile karşımımızı şöyle bir karıştırıyoruz. ve bir adet sucuğun tadına (pişmiş mi? sorusunun cevabı için) bakıyoruz.
bir 150 saniye sonra ocağımızın altını kapatıyoruz ve yemeğimizi tabağa tavadan boşaltıyoruz.ekmeklerimizi çıkartıyoruz.çıkan ekmekleri masaya yerleştirmeden ucundan kıyısından bir parça kopartıp tavayı sıyırıyoruz. kendi kendimize 'aferin' dedikten sonra çatal yardımıyla ekmek katkısıyla ve kola desteğiyle sindirmek üzere miğdemize göndertiyoruz.

buradan 25 türkçe rock şarkısının canlı kayıtlarına ulaşabilirsiniz.

22.10.2008

Bonus değil afro

Yüksek Sadakat Güzel müzikler üreten bir topluluk.
bu da bir şarkısı

Yüksek Sadakat - Döneceksin Diye Söz Ver. (tıkla indir)

Güzel ve iyi aynı anlamlara gelmiyor.
bir doğru ve gerçek var böyle.

21.10.2008

Cümle içinde kahkahalar.


cümle içinde kullanmaca yapmıyordum bayağı
yapayım.

bu ay eman hepimiz bi şeyler yapmalıyız.

kek sıtarbaks'a
gözler hoş birine
aittir

20.10.2008

Aranbirayla


uzun uzun anlattiklarinin ardindan "abi araniyorsun sen" dedi.
"yok olum valla hep kizin tantanalari.." diye cevap veriyorken araya girdi ve "abi telefonun caliyor ya onu diyorum" dedi.
"ha du bakayim" diyerek telefonuna yoneldi.
gizigahindan "abi" diye konustugunu anladigimiz kizin o sirada guzel yuzunde bir rahatlama ifadesi belirdi.hakikatten asktan cekmis erkegin, derdini adeta bir kari gibi ilk bulduguna anlatmasi hayallerdeki erkek figure pek yakismiyordu.
birasini bitirip kalmayi planliyordu kiz.
o yuzden telefon gorusmesi sirasinda hizli hizli birasini iciyor bir yandan da acaba digerleriyle nasil konusuyor diye dusunerek telefon konusmasina kulagini yonlendiriyordu.
telefon ile konustugu kisiye karsi sesini mtv vjyine benzer bir sestonuyla kullanmasi dikkatini cekmisti kizin.zaten birbirlerine kulturlerini satarcasina kozlarini oynuyor,
altin portakaldaki filmleri tartisiyorlardi.kiz halinden memnundu ama konusma onun sikacak kadar uzadi bir iki ofladi erkek duymadi.
kiz du bakalim mayisti bu salak diyerek 3.birasininda siparisini verdi garson boslari alirken erkek "banada getir" anlaminda kafasini assagi yukari sallarken telefonu dusurdu telefonla beraber oglanin yuzu de dustu kiz tipki bir kotu kadin gibi yeni aldirdigi biyiklarinin altindan guldu
erkek telefonun parcalari toplamak icin assagi egildiginde kizin eteginin arasindan bir manzara gordu ve kizin neden gulumsedigini fark etti ama "benim icin seks ikinci plandadir" geyiklerini daha once den cok yaptigi icin utanmaz davranislarla atilmayi tercih etmedi.erkek telefonunu ve birasini bir cirpida halletti,
kizin yarim birasi sonmus kopuguyle duruyordu. erkek "kalkalim mi" dedi.
"kiz dur birami bitireyim" diye cevap verdi. "peki" dedi oglan anlatiyor oldugu konuyu cesitli jest ve mimiklerle susleyerek anlatmaya devam etti.baska kizlarin ona verdigi taktikleri uyguladigini, sevgilisine ne kadar kotu davrandigini, bazen bu taktigin de ise yaradigini bazen ise cok sert kavgalar ettiklerini hatta onu bi kere dovdugunu anlatti. bunun gibi sacma sapan seyleri uzun uzun anlatti ardindan kiz
"abi araniyorsun sen" dedi. "yok valla hep kizin tantanalari.." diye cevap veriyorken araya girdi ve "abi telefonun caliyor ya onu diyorum" dedi...

bende usandim o masadan kalktim daha cok kizin oldugu bir masaya yoneldim
o sabah gorunmez olmayi basarmistim kenimi sosyal tespitlere adamistim.
guzeldi aslinda.

19.10.2008

şıkca "şıp şıp"lamak


denize pek girmiyorum ama tuzlu su iyi bir şey galiba.
hani bir dünya şeye faydalı ya(cilt, mukus, saç)
zira bazı vücutlarda iyi şeyler pek barınmıyor.
bi şekilde salgilanip çikiyor.
çıkmak istiyor.
bi şeylerden korkuyor.
çekiniyor.
bazen kaşlarım çatık
belki bu yuzdendir ha?

-Deniz suyundaki ortalama tuz oranı %3,5’muş.
-yağmur suyu neredeyse saf suymuş
-Gözyaşının ilk görevi gözü mikroplara karşı korumaktır. İçinde bulunan "lizozom" enzimi birçok bakteri türünü parçalayabilme ve mikrop öldürme özelliğine sahiptir. Lizozom sayesinde göz, enfeksiyonlardan korunur. Bu madde, binaları mikroplardan temizlemek için kullanılan kuvvetli bir dezenfektan olan "fenik asit"ten bile daha etkilidir. Bu kadar güçlü olduğu halde bu enzimin göze hiçbir zarar vermemesi büyük bir mucizedir.

göze hiçbir zarar vermiyor
cidden.

not: "hayır ben cok aşığım
cok aşık olmadım
yani sayı değil "
diye dert anlatırken buldum kendimi
nası geldim lan bu hale?

17.10.2008

Lambada

yazacak bisey bulamadim ve gece vakti bazi lambalarin fotograflarini cekmistim okurlarima gosteririm deyi.
hadi "hepimize afiyet olsun"
"buyur gel" demeyin ben dun yedim
mum dibine isik vermiyor ya sokak lambalari da goruldugu gibi vermiyor.
keske diger lambalarin etrafida mahallemdeki gibi yesillik olsa ama yok mesaji tasiyor bu fotograf.

bu da ispat o kadar
aslinda "mahalleden nemli bir manzara" da diyebilirmisiz.


az oncekiler sokak lambasiydi bu parklambasi
parklambasi farkli oluyor ama bu da aydinlatmiyor pek

yine agaclarin sarildigi bir sokak lambasi
evin isiklari da bizim (cok zenginiz isiklarimiz var)

bunlardan kalmadi pek digerlerine gore daha guzel geliyor bana.

ev lambasi bu
ev lambasi olmasi sebebiyle kendisine cok top atmisligim vardir
geometrisi guzeldir bunun
bunu tanimissinizdir misafir lambasi bu satafatli afilli...
yillardir dusunuyorum...
bence cok orjinal bir parca.

bu bildiginiz tuvalet lambasi .
hic lafi sozu edilmesede ,
gece gunduz en cok yanan lamba.


bu da modern gibi .
verimli gibi.
aslinda uzgun gibi.
ben gibi.

13.10.2008

Gerge Cumhuriyeti




aklıma gelmişken yazayım da konu olsun.
gereklilik kiplerinden nefret ediyorum.
derslerdeki haliyle pek alakası yok.
manası, içeriği ve kullanış amaçları ile alakadar olabilir.
faydacı yaklaşımın bir kolu olarak adlandırabileceğimiz bu kip,
uyduruk siyasetçilerin (siyasetçi kelimesi geniş ifadeli kullanılmıştır)
sıkça başvurduğu bir yöntemdir.
örneğin,
"gereken konularda gerekenler, gereken hassasiyet gösterilerek yapılmalıdır. yapılacaktır"
diyen bir siyasetçi kişişi politika kaçağı dediğimiz eylemin altın renkli kuralını yerine getirmiş ve hiçbir şey anlatamadan."özgüven"li bir insan görüntüsü sergilemiştir.
zira "özgüven" koyun gütme konusunda mühim bir hadiseyken
koyun kelimesi de siyaset kültüründe klişenin allahıdır.

bu arada,
çizgili kravat "tick" işaretine benzediğinden pozitif bir etki bırakıyormuş.
s*ktirsin afedersiniz

6.10.2008

''3!!''


başıma 3 ilginç olay geldi bugün.
anlatayım isterseniz sizlere..

öğle vakti geçince ,
havaşa bindi gökçe.
zaten ağır gelmişti verdim,
taşıdığım çantalarını.
fakat hiç sevmedim
bu rahatlığı.

yürüye durdum evime.
parkın orada gördüm bir teyze,
muzu yedirmeye çalışıyordu
küçücük velete.
''bak amca kızıyor'' diyordu
beni göstererek eliyle.
koydum karakteri amcaya.
''ye bakayım, aç ağzını'' dedim çocuğa.
çocuk açtı ağzın aldı lokmasını.
amca da oldum ,devam eyledim yoluma.

geldim evime.
vardım teknolojiye.
daldım emesene.
bir anda q klavyeye .
çevirdi kendini f klavyeye
kısa bir şok yaşadım.
kapadım açtım işi halledim.

4.10.2008

başka b.aşka bloglar.


başka başka bloglarda geziniyorum ve diyorum,
yahu bu millet acayip gibi, süper gibi, derin gibi, boyutlu gibi, buram buram kaliteli gibi, fotoğraf çeken elemanları nereden buluyor.
bilemiyorum.
benim çevremde (bu çevreye fazla falza ben de dahilim) sadece iyi fotoğraf çeken insanlar var.
öyle marjinal fotoğraflar çıkmıyor zaten
fotojenik bir kimse de göremiyorum sağda solda.
olsun da bende koyayım öyle fotoğrafları blogun tepesine...
ama yok işte
hatta altına da gayet sığ ve normal bir konuyu ilgiç bir şeymiş gibi sıfatlı, zamirli,edatlı ve süslü bir biçimde anlatayım.
''bugün de şuradaydık süper boyutlu gibi olaylar yaşadık'' türünden cümleleri, adeta köri soslu bir yemek gibi sunayım size
diyeceğim o ki sevgili okur .
okula geri dönüp parçanın ana fikrini kendime sakladığım kompozisyonlar yazmak istiyorum.

3.10.2008

güpgüp


antalyada denize doğru yağmur damla damla çiselemeye başladı şu an
yukarıdaki ve benzeri tüm kız isimleri boşvermiş bir vaziyette en en en mühim olan kızın,
gökçe'nin gelişini bekliyorum.
şimdilik bu kadar diyorum.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...