30.04.2012

Lamp of the Lamberland

galiba balıklar hem yemeyi hem de kendilerini sevdiğim tek canlı.
insanın vicdanı ne garip,
benzer bir durum da genelde kurban bayramlarında yaşanır,
evin etrafında beslenen canılar bir süre orada durunca insanoğlundan pek de hayırlı  işler görmeyen insanlar,
çok severler bu kurbanlık arkadaşları.
sonra o kurbanlık arkadaşlar sanayii devrimi sayesinde evlerimizde yer bulmuş pek çok mutfak araç gerecinin yardımı ile tabağımızda protein,yağ gibi değerler olarak yer alır.

bazıları sevdikleri canlıları yiyemez,
bazıları yediği canlıları sevemez.

21.04.2012

Tunç Okan Otobüs'ünde Bir ''Lonely Man'' Barış Manço



Önce Tunç Okan'ın 'Otobüs' adlı filminden bahis etmek istiyorum.
sene 1975,Almanyaya işçi göçü zamanları bir gurup Türk Köylüsü  de bir Türk'ün önderliğinde eski tip bir otobüse İsveç'in başkenti Stockholm'e gelirler ve ''Hemşeri Hemşeriyi Gurbette S*kermiş'' özdeyişini doğrularcasına kendilerine önderlik eden ''uyanık'' hemşerileri tarafından pasaportları ve kalan paraları da alınarak dolandırırlarlar, bu arada onlar için pek bir şey değiştirmeyen bir detay da olsa Almanyada da değillerdir.
daha istanbulu bile görmemiş, alabildiğine insan Türk Köylüsü'nün güya ''Medeniyet Timsali'' Stockholm halkının arasında yaşadığı cahilliğinin ve yalnızlığının trajikomik hikayesi o andan itibaren başlar.
Filmin etkileyici müziklerini ilk defa bir filme müzik yapan Ömer Zülfü Livaneli yapmıştır.
Film ''bazı karakterlerin tuvalet ihtiyaçlarını giderdikten sonra hijyen sağlamadan elleri ile yemek yedikleri sahneler temizlik anlayışımıza aykırıdır'' gerekçesi ile gösterime kapatılmış daha sonra Danıştay kararı ile gösterim izni almıştır.
filmin aldığı ödüller:
1975 sicilya taormina film festivali- altın charbye büyük ödülü
1975 karlovy vary festivali- uluslararası sanat edebiyat ve sinema ödülü
1975 dünya sinema kulüpleri federasyonu- don kişot ödülü
1975 strazbourg uluslararası insan hakları film festivali- özel ödülü
1975 portekiz santarem festivali- büyük ödülü
filmi izlemek için:http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/55270/alkislarlayasiyorum-film-kusagi-sunar-otobus



1975'den bir sene sonra,1976'da ,yine gurbette, bu sefer Belçikada bir başka Türk vardır,
Mehmet Barış Manço, İngilizce sözler yazdığı şarkılarından oluşan ve bugünlere kadar büyük bir efsane olarak gelecek olan ''Baris Mancho'' albümünü yayınlamıştır.
Bu albümde sizin favori şarkınız başka bir şarkı olabilir ancak benim favorim A yüzünün 2 numaralı şarkısı olan Lonely Man adlı şarkıdır.
Barış Abi şarkısında: yalnızlıktan, dünyaya uyum sağlamaktan, gelecek ile ilgili sönen hayallerden bahseder.
Manço, Tunç Okan'ın Otobüs filmini izlemişmidir bilemiyorum, sanatın pek çok dalına iligili biri olarak ''izlemiştir herhalde'' diye düşünüyorum ancak Manço'nun şarkısında bilmeden de olsa bizim Otobüstekilere de seslendiği bence kesin.

16.04.2012

Mugarrip


merhaba,

12'li prizini doldurabilen insana bir yandan çok saygı duyarken bir yandan da saygımı yitiriyorum.

kanımca kişinin nereden geldiği değil, nereye gittiği önemlidir.

''kendinizi mutlu etmenin en kolay yolu'' diye bir tekstil markasına ait afiş sloganı gördüm,
eminönü dolaylarındaydı.

bir arkadaşım 2 sefer tamire gönderdiği telefonu tekrar bozukunca yetkili servise ''düzgün yapın şerefsizler'' diye mail atmış. servisten de ''biz yapıyoruz sen bozuyorsun şerefsiz'' diye cevap almış.

çanakkale dışında vurdular beni,
fakat o da başka bir hikaye anlatırım sonra.

eğer 3 kızdan 2si sizi kesiyorsa sizi kesmeyen kız sizden hoşlanıyor olabilir.
üzerine tamıtamına 2 dakika düşünerek buldum bu teoriyi.
çok da ciddiye almasanız olur,bana farketmez.

twitter'dan randıman alamadığımı daha önce de her fırsatta belirtmiştim ancak fikrim değişti zira ''Tuhaf Ama Gerçek'' adlı bir kullanıcıyı takip etmeye başladım ve akıl gitmeleri yaşıyorum çoğu zaman.
örneğin develerin 3 tane kaşı varmış..piiiuv..

güreşçi ayakkabısı modasına kaptırıp da paçarı falan ayakkabıya sokan bir nesil var ve nostaljik şeylerden bahsetmek çok modayken bundan hiç bahsedilmiyor.

yazılarından birinde gripli olma hali için:Mugarrip demişti Oğuz Aral

asker traşlı kıza mesafeliyim,doğru bir davranış değil ama buna engel olamıyorum.

kendi memleketinin takımı sempati duyduğu ''büyük'' takımlardan biriyle maç yaparken gönlü büyük takımdan yana çarpan insan biraz eziktir bence.

ben behzat ç.'yi pazar akşamı değil pazartesi internetten izliyorum.
öyle bir sosyal çevrem var ki sağolsunlar izlemediğim bölüm hakkında hiç önbilgi vermiyorlar.
bilenler saygısından bilmeyenler ilgisizlikten.

hatun kişide bulunan dalgalı saç, dalgasız saçı yener,istisnalar eminim çok güzeldir.

reklamcı vicdanı da ne biçim şeydir,konu hakkında fransız yapımı harika bir film var üstelik 2007 yapımı filmin adı: 99 francs

izlediğim sıkıcı bir maçta beşiktaş taraftarı beşiktaşlı olduğunu bilkdikleri Usta Spiker Ercan Taner'e ''ercan taner beyaz desene'' diye tezahürat etmişlerdi.
sonra ercan taner mikrofonu kapattı ve tirbünler hep bir ağızdan ''siyah'' diye bağırdı sessizlik oldu, sonra alkışlar geldi anladım ki Ercan Taner tek başına ''beyaz'' diye bağırmış.
işte internetin güzel kısmı bu kayıtı bulabilmeniz dinliyoruz efendim:
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/62909/ercan-taner-beyaz-desene

DUFY diye gömlek markamız vardır,
yıllarca dayanır taş gibidir afedersinz.
tabii şöyle bir durum var ben hep babamınkileri falan giyiyorum demek satışlar düşük.
http://www.dufy.com.tr/

ekşi sözlükte yazdığına göre yılın ilk parmak arası terlik giyen kişisi 16 nisan 2012 tarihinde saat 11:00 sularında istanbul beyoğlu istiklal caddesinde görüşmüş..evet sevgili okurlar,geçen gün üzerinize afiyet dondurma da yediğime göre yaz gelmiş.
mayıs sıcaklarına hazır olunuz.

saçları 3'e 5'e vurmak zor bir zamanlama işidir etrafınızda yakın zamanda kimsenin yapmamamış olması ilk şarttır.
tabii askerlik görevi başka.

Titanik adlı gemi bir yolcu eksik çıkmış yola ve o yolcu da bir Türkmüş,
bu hafta öğrendiğim bir başka durum ise fifa dünya kupaları tarihinin ilk kırmızı kartını bir Türk hakem göstermiş.

evliliklerini facebookta bir 'event' olarak paylaşan insanlar,
çağırmadıklarınız ne olacak peki?

delilikle dahilik arasında gidip gelinmez ya delisindir ya dahisindir.
zaten ''delilikle dahilik arasında gidip geliyorum'' diyorsan eksik akıllısındır.

sarımsak,kekik,domates bu üçü isterlerse solo kariyer de yaparlar
isterlerde bir arada da alemi öttürürler.

en değerli varlığımız özgürlük !

bence açık mavi, elektro gitar için çok çirkin bir renk.
favorim tabii fender sarısı.

sene 2012 ben halen winamp ve messenger falan kullanıyorum bunlar bilinsin.

istanbul için erguvan vakti geldi,erguvanlar güzel fakat daha güzeli var,
sadece dünyanın en güzel yerlerinde bulunan bir çiçektir o.

fransızcaya özenen kız - fotoğraf meraklısı kıza karşı.
bol ojeli ve saçsaça bir mücadele !

şarkı tavsiyesi:Empty Boat - Mama Iemanja (I Call the Stars)

fotoğrafı ben çektim deniz,güneş ve kum Antalyaya ait

8.04.2012

tüm bu tantana


merhaba.

dün akşam ayaklarım çok ağrıyordu (böyle durumlarda ayak kelimesi sempatikleşerek ayacık adını alır),
eve gitmek üzere metro çıkışından istiklal caddesine gidiyordum.
sabah 9'dan beri o kadar çok dolanmıştım, Kadıköydeki maçta o kadar hoplayıp zıplamıştım ki ayağımdaki çorap delindi ve ayak parmaklarımdan birisi dışlandı herhalde diye hisediyordum ve bu his yolumdan çevirdi.
taksim çorapçılarına belki de sezonun son uzun çorapları gelmişti.
döndüm ve ''ne kadar'' demeye çalıştım aslında fiyatını biliyordum ama niye ne kadar demeye çalıştım bilmiyorum.
bu arada demeye çalıştım diyorum çünkü: sesim kısılmış o an farkettim. (hayır uzun süredir yalnızsanız sesinizin kısıldığını geç farkedersiniz gibi derin bir etki beklentisi barındıran cümleler kurmayacağım.) bir iki ne kadar denemesinden sonra fiyatını öğrendim beklediğim fiyattı makul geldi çorapları seçtim adam ''poşetin yok değil mi abi?'' dedi adamdan oldukça genç bir abi olarak ''yok'' dedim ve bana simitçinin beyaz naylon poşetini verdi.
çirkin beyaz naylon poşetim,karnımın açlığı ve olağan yorgunluğumla birleşince tam olmuştum; üstelik o gün baharın tam otuduğu bir cumartesi gecesiydi..
eve hep kafam dağılsın diye istiklal caddesinden yürüyerek gittiğim için böyle geceleri bu ve benzeri hallerdeyken daha önce de yaşamıştım; hatta bir kaç sefer gaza gelip tek başıma bir taksim büfesinde yemek yemek gibi sonu mutsuz ve diğer insanlara acıma hissi ile biten girişimlerim de olmuştu.
bu sefer yapmadım, kafamda uzun zamandır uğramadığım 'dürümcü salih usta' vardı hafif tempoyla yürümeye devam ettim normal insanlar gibi duran biri olamadığım için etrafa bakınmaya devam ettim, diğer gecelerden daha çok ''gece çıkan''lı bir geceydi.
ziraat bankasının önüne gelince aklıma ''fatura parası'' geldi,bir miktar parayı çekmek için sıraya geçtim.
iki bankamatik vardı ve sadece birinde sıra vardı, diğeri boştu gene de dolu olan sıraya geçtim ve çaktırmadan diğer bankamatiğin ekranına baktım.
muhtemelen arızası giderilmişti ama insanlar diğerlerine göre hareket ettikleri için denemiyorlardı.
gerçi ben arkamdaki insanlara biraz güveneydim ''bir dakika ya'' diyerek denerdim herhalde.
neyse işte insanoğlu olarak böyle maymun gibiyiz*.
önümde hem telefonla gideceği ve gittiği ''ortamlar'' hakkında konuşup hem de para çeken bir tip vardı ''o kıvırcık esmer kızla daha önceden de kesişip durmuş da çok üstüne varmamış.'' bu gereksiz bilgiyi de aldıktan sonra sıram geldi.
bankamatik o kadar eskimiş, bazı tuşları tam basmıyordu abana abana bir takım rakamları bankamatiğe girdim o da bana bir takım rakamları para olarak verdi.
parayı bulunca içim bir nebze huzurla doldu.
artık yüzde 5 huzur yüzde 95 gerikalanımdım,etrafa baka baka yürüdüm insanlar sapır sapır büyük bir mecburiyet ve ciddiyetle gece gezmelerine gidiyorlardı aralarında koşanları falan vardı demek ki bugün de adı muhtemelen adı: 'babane adı + popüler modern isim' kombinasyonlarından biri olan kızlardan birinin doğumgünü vardı canım kankalar geç kalmamalıydı.
canım kankaları cadde üzerinde cumartesi şıklarını bir bir solluyordu.
(kot pantolonun üzerine ceket giymek üniversite öğrencisi değilseniz şıklık belirtisidir.)

bu kadar akşam çıkan insanın içerisinde akşam çıkmayan yeni tanıştığım birisi aklıma geldi ( bazı takviyelerle aklım çok hızlı çağrışım yapar) kendisinin hatrını bir cep telefonu mesajı ile sorduktan sonra salih ustaya doğru yöneldim.
o sırada karşımdan ''yanındaki kız bakmalık dekolte giyinmiş adam'' geliyordu.
dekolteye resmi bakış atıldıktan sonra adamı gözlemledim ve ''yanındaki kız bakmalık dekolte giymiş adam yürümesi'' diye bir şeyin varlığını farkettim.
hah işte tüm bu tantana size bunu anlatmak içindi elimden geldiğince paintte çizdim kendisini.

*maymunlar ile ilgili şöyle de bir şey var:http://www.youtube.com/watch?v=Uo9HXUn0RL0

5.04.2012

The Maşrapa Without Necef


merhaba.

annelerin özelliklerinden biri de ''alo''nuzdan hasta olduğunuzu anlayabilmeleri.
tabii ''hayır'' dedim o da başka bir ritüel.

gece gece bir zamanlar ünlü olan ''yemekteyiz öğrenci evi'' adlı videoyu ilk defa izledim zerre gülmedim, o mesele değil de: rahmetli Aykut Oray'da destek vermiş yapıma ona şaşırdım.
Aykut Oray da İstanbul Üniversitesi Hititoloji mezunudur,gür seslidir.


saçını maviye boyayan ama sadece bir tutamını boyayan kızlar için gezme mevsimi.
bunu daha önce yazdım mı acaba?


bence çok yalnız insan düşüne düşüne saçma bir şeyi mantıklı bulabilir.
tabii bunu herkes yapar da yalnız daha hızlı yapar zira karşısında ''olur mu öyle şey'' diyeni yok.


geçen anıl ç. ile pastahaneye gidiyoruz önümüzden bir kadın geçiyordu ayaklarında galoş vardı. bir an gözgöze geldim kadınla sonra kadın durdu gülümsedi ''biliyorum güleceksiniz ama doktordan sonra kalmış'' dedi.
biz de çok gülmeden ''aslında kullanmak lazım yollar fena'' dedik.


kadıköy hep çok güzel yer lan.


''Hiçkimsen yoksa kendini sevdirmek zorundasın''
Behzat Ç. dizisindeki şule karakteri dedi bunu diziyi geriden takip edenler izlemesin de söylemin tamamı burada: http://www.youtube.com/watch?v=IVOh-cSdsE0
Bu diziyi özel yapan şey galiba bu videonun baba yahut kız olmayanları da çok üzmesi ve o insanlar üzerinde de saygı uyandırması.


acaba açılıp da 1-2 depresif yazı yazılıp sonra bir sürü ilginç gibi fotoğrafların altına 1 cümlelik yazılar yazılan daha sonra da hiç sallanmayan blogları kapattırmamız mümkün mü ?


Mudo'dan büyük kapmanya Allah'ın Odunu 1.350 tl yerine 945 tl.
http://d1204.hizliresim.com/w/5/43upk.jpg


Aerius isimli ilaç:hayvan gibi saatlerde yatan bendenizi daha insancıl saatlerde yatağa göndermesi ile önce sevindiren ilaçtır;
ancak insan gibi saatte yatıp hayvan gibi saatte kalkınca anlıyoruz ki çok uyku yapan bir ilaçmış.


an geliyor zaman oluyor çeşitli medya organlarında özel üniversite amfisi görüp çok gülüyorum iyi de oluyor.


''ikimiz birden mutlu olabiliriz''
Turgut Uyar
-
''mutsuz olalım ne var? , ben senle mutsuzluğa da varım''
Behzat Ç.

kahvaltıda fasulye yiyeni anlamıyoruz.
tabii işi iyi bilenler o iş öyle değil dese de bu fasulyedir en nihayetinde

dağılan sakin topluluğunun solisti S.O.S adlı bir müzik topluluğu kurmuş ancak tepkiler pek iyi değil.

dikkat ettim spor ayakkabılı yaşlıların çoğu çok sigara içen yaşlılar.
spor ayakkabıyı giyip modern ve sağlıklı bir görüntü çizdikten sonra oldu mu o öksürük?


''ne düşünüyorsun?'' diyen insan ''bir daha seni düşünceli görmek istemiyorum'' diyen insana karşı !
üstelik ikisi de bazen aynı kişi olabiliyor.


teknoloji o kadar hızlı gelişti ki bazı ürünlerin ara ürün olduğunu farkeden insanlar artık onları almıyorlar bile.


yeni okul tabelaları mavi zemin üzerine siyah yazıyor ve genelde okunmuyor ya ona da hayranım.


makarna ve omlet aslında bir yerlerde pizza ile aynı şey.


kaçan kovalanır konusunda:
bazen insanın az sevdiğini kovalarken yorulup ''yahut koştuk o kadar'' diye onu çok sevdiğini sandığını düşünüyorum.
insan önce tam sevsin sonra kovalasın lütfen zira sene olmuş 2012 güzellik sektörü falan çok ilerlemiş kaçmalar kovalamalar falan gereksiz.


coldplay,travis gibi indie müzik toplulukları önce şarkı yapıyorlar sonra kendi tarzlarını ayarlıyorlar bence.


''kendi yolum'' lafı da ne sevildi yalnız.
hayır tek başına bir şey yapabilen bir millet olsan içim acımayacak.


''s*ktiret'' bitişik yazılınca güzel,
birleşik değil bitişik.


klavyemin önce a harfi eskidi,çok mu basıyorum anlamadım.
hayır a-s-d tuş kombisnasyonu ile oyun oynayan biri değilim hatta oyun oynayan biri hiç değilim o neymiş öyle canım?


şöyle oluyor: bir yerde sigara içmek yasak olunca o yerin küçücük kapısının önünde sigara içiliyor ve siz o kapıdan geçmek için duman altı bir havasahasına girmek zorunda kalıyorsunuz böylece yasağın hiç bir anlamı olmuyor.
bence sigara içenler şöyle 100-200 metre ötede içiversinler.
kendi sağlıklarıdır benim onları düşündüğümden değil
yahut 2 dakikada bana geçen pasif içicilikten de değil.
kokusu falan tiksinç bir şey olduğundan mütevellit.
bir de kaldırımda yürürken önündeki insanın içmesi ve bacasından arkasındaki size doğru tütmesi..


ilkokulun en saçma anı çekik gözlü insanlardan bıyıklıların çinli bıyıksızların ise japon olduğunu tartışmamızdır.


öküzün damızlık olanına boğa denirmiş
geçen kim sorduydu hatırlayamadım da şimdi araştırdım.


Orhan Veli'nin Aşk Resmi Geçidi şiirindeki Sonuncu her zaman iyidir.
http://www.youtube.com/watch?v=dn2aA6bfVIg
tabii youtube'da sadece bu kayıt ile sınırlı kalmıyoruz, diğer şiirlere de bakıyoruz.

herkes herkestir sorun yok geri kalan sevin yahut sevmeyin özeldir.


hadiseyi sevmeyen erkekler korosu.


bilmem gereken şeyleri bilince aman kültürlü aman entel falan oluyorum halbuki bunlar (mesela orhan veli) hepimizin bilmesi gereken şeyler fazladan öyle çok bir şey öğrenemedim daha.


bıyık demek doğruyken bıyıklar demek,her kılı tek tek bıyık olarak bilmek.


hayatı fırsata çevirebilen tek meslek sanatçılıktır,yağan doludan yahut kırmızı bir şemsiyeden nice şiirler,resimler,fotoğraflar,filmler türer.

mor vampir,mor vampir,mor vampir,mor vampir,mor vampir,mor vampir,mor vampir,mor vampir...
sürekli olarak mor vampir demesi çok zormuş.
geçri başlı başına bir vampirin mor olması da pek ihtimal değil.
ha vampir görmüş de rengini bilen biri değilim ancak vampir mor olmasın lütfen..o ne öyle ergen kız mail adresi gibi.


Zaytung: 12 Eylül Davasının ilk duruşması "Çemberimde Gül Oya" dizisinin ilk iki bölümünün izlenmesiyle başladı..
bu ara bir iki star'da denk geldim iyi oluyor.


facebookdaki de zaman tüneli, karaköy-beyoğlu arasındaki de zaman tüneli hadi bakalım.


Sir Paul McCartney'nin kendisi gibi müzisyen oğlu James, ünlü grubun diğer üyelerinin oğullarıyla "yeni nesil" Beatles'ı kurmak istiyormuş.
ilk baştan sevinçle onay versem de hele bi dinleyelim öyle bakalım demek geliyor içimden.


1998 senesinde çıkmıştı ve mavi bir kaset idi Beyazıt Öztürk'ün Beyaz Türküler albümü.

şarkı tavsiyeleri
Yael Naim - Today
Fenerbahçe - Haklıyız Kazanacağız

fotoğraftakiler Cem Karaca ve Barış Manço.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...