21.05.2014

Kan Benim.

Burak Kut da haklı,
saygısızca yaşanıp bitmese ve aldatmanın tadına varılmasa o şarkı öyle olmazdı.

Sadece geceleri hayattan nefret etsem dozunda olur mu?

Eski geyikleri başkalarının muhabbetinde görünce "ne güzel aynı kafadan" demiyorum da geyiğe de başkalarına da lanet okuyorum,
zaten geyiğin eski geyik olduğu an da o an oluyor.
aynı durumu geyik yerine sevgilinizi düşünün anlayacaksınız.

Ekmeğin fiyatını bilmek üzerinden yaptığı kapitalizm ve sermaye eleştrisini tez boyutuna taşıyan var.

Yaz gecesi üzerine şal örter gibi mutlu taklidi yapan insanlar var.
Bazen sırf eski bir kışı yada gönlündeki akışı özlediğinden..

Benim Türkçe ve Edebiyat dersim iyi diye lise 2'ye geçtiğim zaman Türkçenin yanında başka bir alan daha seçmem gerekti.
Üniversite gibi sadece Türk dili ve Edebiyatı olsaymış da ben Sosyal bilimlerle uğraşmak zorunda kalmasaymışım iyiymiş.

Bence de Sorun sende değil ayrı yazılan -de ekinde.

Evlilik, nişan, söz falan kadın kısmı buna kasıyor, sonra da adam "biz sevgili değiliz evliyiz." dediğinde kabahat işlemiş oluyor.
Halbuki adam orada evli olmanın ayrıcalıklı gururunu yansıtıyor.
Sonuç: Kadınlar da erkekleri anlamıyor.

Tikelli cümleler sıkıntılıdır.
Bknz: Tikel

Hatırda durmakta çoğuydu azıydı
Benim İlk bisiklet kırmızıydı.
Sanki Çift çemberli bir tazıydı.
Taşırdı beni kışıydı yazıydı
O hayatın olmazsa olmazıydı

Geçen gene internetten dünya biralarını araştırıp hüzünlendim.
Üstelik saat gece 10'u geçmişti.

İnsanın bir yarısı diğerinden küçük diye mi bu eşitlik savaşları? Sonuçta insanlar uğruna savaşacak kadar bi'şeye inanıyor, zaten bi'şeye inanan herkes aynı şeye ya da başka bi'şeye inananlarla savaşıyor.

İlkokul kitaplarından birinde düz çizginin aslında noktalardan oluştuğu yazıyordu, sanıyorum piksel gibi bir mantığı anlatmak istemişler, bunu da yirmiküsür yaşımda damalı bir koltuk desenine bakarken farkettim.

Babam bir akşam yemeğinde "neden bazı diller yazıldığı gibi okunmuyor." dedi.
"Hiç bir dil yazıldığı gibi okunmaz." cevabını verdim.
Kağıda "Lara" yazalım ve Antalyalı olmayan birine okutalım istersen diye de açıkladım.
Bir de google translate abi Türkçeyi yazıldığı gibi okumaya çalışıyor, merak eden test etsin.

İnadına çizgili giyen şişman, tarz olma yolunda risk almıştır.

Anneler günü paradoxu: çocuklarımın annesi, çocukluğumun annesi.
Bütün sebep kadınlar, siz hiç babalar günü için kapris yapan koca gördünüz mü?

Kadının biri dolmuşta "bundan başka durak var mı?" Diye sordu.
Tek ben gülünce hoş olmadı

Herşeyin sorumlusu: televizyonun uzaktan kumandası.

En güzel bozuk saattir sarhoşluğum, günde iki kere bende durur.

Uzayan saçını sakalını intikam alır gibi bir takıntıyla kısacık kestiren insanların etraflarında büyüyen ve gelişen şeylere tahamülü olduğunu düşünmüyorum.

Televizyondan istanbul takımı seyredip şampiyonluk kutlayan masturbatörler ile istanbuldaki marmarayı hükümet başarısı olarak gören anadolulu aynı zihin

"Dur birazdan bir bölüm dizi izlerim" diye diye saat sabahın 3'ü olmuş,
otursam oturur izlerim de kendime saygımdan utandım ve internette araştırdığım şeyleri kapatıp gidip yattım.

Ayşe S. "En son 15 yaşında bi'şeyin fanı olmuştum" dedi.
Ben ise 105 yaşımda bile fanı olacak bir şeylere sahip olacağımı umut ediyorum.

Varlık felsefesi modern insanın çağdaşları ve benzerleri ile paylaşmaya çok meraklı olduğu sıkıcı oluşumunun neye hizmet ettiğini düşünmeli.

Genelde İnsan beyni kıyas tekniğini kullanarak çalışır, yani: sevgililerinize iyi davranın zira kadınlar başta olmak üzere insan sevdiğini unutmaz sadece sevmeyi bırakır,
bırakmıştır, bırakabilir.

Çok güneşlenmek ve çok sigara içmek kombinasyonu bir arada olunca insan iğrenç yaşlanıyormuş.

Ben mevsim geçişini çöpten anlarım.
Yazın karpuz, kışın portakal, baharda eski kıyafetler.

"Çok düşünsem ne hissederim ?" diye çok az düşündüm (Risk almamanın da böylesi),
"herhalde mutsuz olurum" sonucuna vardım,
umarım düşünüp düşünüp mutlu olacağımız şeylerimiz de vardır.
Kimbilir, düşünsek buluruz belki.

Alkol ve Al sesi ile başlayan benzeri terimler (alegori..vb.)
 arap dünyasının bilimde altın çağını yaşadığı dönemde isimlendirilmiş.

Mesajda "Askim" yazan kız büyük sıkıntı, "sen ne anlarsın sen de o bile yok ." derseniz, iyi bir jokey olmak için at olmanız gerektiğini düşünürüm.

Dünyada deizm popülerleşiyor.

Benim "Anadolu şehir devletlerine geri dönülsün." diyen arkadaşım da var.

Son dönemde Türkiyede soğuk çay satışları oldukça yüksek ancak halen ürün çeşidi  oldukça az Amerikada oldukça popüler olan Snapple adlı markanın bitmek bilmeyen çeşitleri ve bu çeşitlerin kendi aralarında karışım kombinasyonları var.
Merak eden internet sitelerine şöyle bir bakar zaten de ben bir örnek vereyim: 'diet trop-a-rocka tea' adlı üründe mango, armut, papaya ve tarçın aromaları kullanılmış ayrıca markanın bünyesinde şeftali/limon karışık gibi seçenekler de var.

Sanıyorum hepimiz Kemal Sunal'ın ölümüne o kadar üzüldük ki çekmeye giderken öldüğü son filmi Balalayka'yı izlemedik.
Bu arada balalayka bir rus çalgısıdır.

Gömlek giyince pis gaza geliyorum, hep gömlek giyme kararı alıyom, fakat olmuyor şimdilik bu arada tekstil tasarım ve baskı teknolojileri penye tişörtlerde altın çağına girdi.

Benim taşa imrendiğim gün de oldu.
(Taş dediysem Antalya konyaaltı sahil taşı.) (gurbet zor.)

Kendime "

Sinestezi nedir  onu bi' araştır" diye not almışım.

Zerre de sallamamışım.

Ben tam yemeli gezmeli program yapacak adamım da işte, kader..

Acaba "gel seninle bir millet iki devlet olalım." diye evlenme teklif etsem ne olur?
Öleceğim merakımdan.

Küfür içinde inceci küfür: "senin ben toynağını sikeyim."

Kahvaltı mutlu etmez, eğer mutluysanız mutluluğunuzu katlar.
Ben mutsuz olup mutsuzluğun katlandığı kahvaltılar da gördüm.
Az matematik bilgimle kahvaltının çarpma işlemi olduğunu söyleyebilirim.
(Eksi ile eksinin çarpımı neydi ya?)

Yabancı kızların en sevdiğim özelliği: art niyetsiz boş boş bakıyorlar.
Yabancı kızların en sevmediğim özelliği: boş bakıyorlar.

Dedem için marka model pek farketmiyor,
bir ayakkabı ya lastik pabuçtur ya değildir.

Kelebekler de kan içer.

Gözlerine bakmaktan kalanını aklımda tutamadığım kadınlar var.

Akşam erkenden uyuyup kalınca sabah 4'de uyandım, geri uyuyamadım, sabahçı kardeşimi okula uğurlarım diye tv karşısına geçtim trt'de seksenler vardı izledim, bitince aşırı hızlı zap yaptım (yaşasın kablo tv)
Kral tv'de bi'kaç klip izledim,
Trt'ye geri döndüm,
 Barış Manço ile 7'den 77'ye varmış, çok sevindim, "davulu orgdan çalıyorlarmış lan" dedim, bir ara o sabahın cumartesi sabahı olduğunu kardeşimin okula falan gitmeyeceğini farkettim,
yeterince huzur dolu olduğum için hemencik uyuya kalmışım,
geçen arkadaşım Kübra S.'de galiba buna benzer bir durumu bir sonraki sabah olan pazar günü yaşamış, o da Barış Manço izlemiş, bunu twitter'dan okuyunca hemen menşın atmayayım da bloga yazayım sırıtarak okusun diye düşünmüştüm,
işte tüm bu hikayeyi bu yüzden anlattım.
Sonuçta blog benim, hikaye benim.
Kan benim, damar benim.

Sevgiler.

Fotoğraf: Kemal Sunal (İnek Şaban - Hababam Sınıfı)

2.05.2014

Meşru Zamanlar


  Başka bir ülkeye giden insanlar tam olarak ne yapıyorlar pek bilmiyorum.
Orada da bir hamam böceğinin yürüyüşünü, bir otobüs yolculuğunda gözleri dalmış bir yabancıyı, görmek, buranın da kolasında çok şeker varmış diye düşünmek,
parkta gezen insanları ve okuldan çıkan öğrencileri kendi insanlarına benzetmek, "burası da aynı bizim şurası" benzeri düşüncelere dalmak ve oranın sabah programındaki saçmalıklarını izlemek bize çok iyi geliyor olmalı.
  İnsanız çünkü biz,
başkasının da bizim gibi yaşıyor, saçmalıyor oluşu hatta bizden kötü durumda oluşu bizim yaşamımızı ve saçmalamalarımızı kendi zihnimizde meşru kılar ve sonunda bu bize garip bir özgüven hissi verir.
Bir süre sonra tekrar toplanmış arkadaşların içinden şükredercesine durumu kötü olanlardan konuşması, ego ile karışık bir vicdan tatminidir.
  Parçalı bulutlu bir gecede sahile uzanıp gökyüzünü seyrettiğimizde huzur bulmamız aslında:
göğe bakan bir kum tanesi olunca yok edilemez hissetmemiz, bulutlara bakınca ulaşılmaz hissetmemiz ve denizi dinlerken büyük ve cömert bir denize dönüşmemiz ile ilgilidir.
 Bir ölüm görmeyince ölümü unuturuz, ateşi ya da bir bıçak kesiğini farketmezsek acısını da hissetmeyebiliriz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...