Nedense & İnatla
Uzun zaman olmuş ve bunu siz istediniz. (2 kişi) Bakalım paslanmışım mı?
Yukarıda yaptığım gibi ayrı yazılması icab eden soru ekleri bir şekilde sona gelmeli bence.
Yazmasaydım çıldırırdım falan diyemeyeceğimi farkettim. Yazmadan da durabiliyormuşum.
İnsanlara kötü enerjilerini geri yansıtmak için bile olsa içinde saniyelik kötülük tutmaya değmez.
İçinde yaşıyor olmamıza rağmen "dijital çağ" dediğimizde eski bir dönemden bahsediyor gibi oluyor bana göre.
Kısa içeriklere alışa alışa kırmızı ışıkları beğenmiyoruz. Bir de kısa şarkıları tekrar dinleme isteğimiz oluyor.
Ortaya çıkan bir sürü gelişmeye rağmen iyi bir karpuz kadar mutlu eden çok az şey var. Benim eski tadım yok mesela ama bazı karpuzların var. Duyuyorum, görüyorum. Bir gün gelecek dönence biliyorum.
Ne zaman? "Gün doğmadan deniz daha bembeyazken"
Anlık olarak ne yapacağımı unutuyorum bazen.
"Alzaymır bebek hoş geldin" demeyelim de Bünyem bana amaçsızlığın güzelliğinden bir kuple fısıldıyor diyelim.
YouTuberlar sürekli birbirine konuk oluyor. YouTube Türkiye kocaman bir altın gününe döndü.
Mizah daha saygın bir yere ulaşır diye düşünüyordum. Yaygınlaştıkça saygınlığı azaldı. Modern medya unsurlarında ilgiye ve dolayısıyla paraya dönüşebilen mizah içerikleri ile eski tip olanları arasındaki fark: durup da düşünmeye vakit ayırmak.
Viski taşı diye bir şey varmış. Buz eriyor işi sulandırıyor diye ortaya çıkmış. Eskiden cidden taşmış da şimdi farklı bir madenden falan üretiliyormuş.
Bu yazı das az okunursa sıradaki yazıyı yapay zekaya yazdırırım ve robotların dünyayı ele geçirmesi böylelikle başlamış olur.
Taşınmak tanışmaktan genelde daha kolay. Tanıştığına taşınmak biraz büyük kaşınmak sanki.
Bale ile Bali (ülke olan) taytlı adam görebileceğimiz iki ortam.
"Ne güzel bir şey sensin"
"ne güzel bir şeysin sen" demeye çalışan bir Alman tarafından kurulan cümle. Bu alakasız bir örnek oldu ama dil düşüncelerimizi, düşünme biçimimiz de yaşam tarzımızı belirliyor bence.
Yüzümüzdeki yastık izine yapılan edebiyat, bileğimizdeki çorap izine yapılmadı. Biri tembellik biri emek aslında. Çorapsız geçen günler iyidir.
Mordan başka sonuna renk denilen renk var mı? Kahverengi değil onun adı o direkt. Sadce mor demiyor, mor renk diyor. Nedense ve inatla.
Geçip giden ömrümüzden aklımızda sadece molalar kalıyor.
Badana çok kaba tınlayan bir sözcük iken bandana bir o kadar kibar.
Cinsiyete özel meslek isimleri niye var? Diğerlerinde niye yok?
Şehirlerde arabalara bu denli metrekare ayırmamıza gıcık oluyorum her zaman. Bence zaten motorlu taşıtla gidiyorlarsa tek sıra halinde gitmeyi de göze almalılar.
Kadınlara süsü püsü süsleyip püsleyip satıyorlar. Sonra faydasına inanmıyor kimse ürünün. Markalara aniden bir ciddileşme geliyor. Aşırı içerik odaklıyız ambalajı yapıyorlar ama günün sonunda bu da bir süs püs.
Almanlar pizza yapamaz, İtalyanlar bira içemez gibi geliyor. Kesin ikisinin de kralını yapan yer vardır. Bu konular hep Çekya'dan çıkıyor sanki. Ayrıca biliyorsunuz ki Çekyalılara da Çekyat denir.
"Gün günden kötü gelecek." Zamanla hamur gibi oynayan bir cümle. Tembellikler arasında telaşe koşup kalbimizi yormaya devam...
Dışarıda insan içinde olmak için halen "bakkalda, kasapta" gibi esnaf terimleri kullanıyor. Gidin bakın tek müşterisi sizsiniz. Batıyorlar.
Rollenmek diye laf çıkmış.
The Rollening Stones!
Ya tripodu çok sevip her şeyi üç ayaklı yaparak doğanın dengesini koruduklarını, karbon ayak izni azaltmaya yardımcı olduklarını falan düşünselerdi... Fena..
Bütün o şık sözcüklerin ahengi arasında dan diye "SAHNEYE KOYAN" demek pek olmuyor sanki.
Aletli Cimnastik düşünün.. ama böyle pense, çekiç, mezura falan kullanmasını bilene yine estetik olur. Üstelik tiktok falan da çekilir.. gelsin paralar.
Gerçekten kripto borsasının değeri olduğuna inanmanıza inanamıyorum.
Herkesin götü kalkınca çoğunluk yalnız kaldı. Çoğunluğun neyineyse zaten göt kalkıklığı.
Sabah uykusu yerine kiminle denize gitmeye tercih ediyorsan onun takım arkadaşısın.
Bir film izledim.
çok çok çok etkilendim.
ve yine hiç bir şey yapmadım.
"Call to action" işlemez bir bünyem var.
"Yapılabilir bir şeyse yaparım" diye cümle kurdum. Aşırı geldi sonra düşününce...
Koreli özentisi çıtı pıtı kızlara korelilerin delikanlı gibi sarımsak sevgisi şoku.
Ülkemiz insanındaki merak bence fakirlikten. Başımıza bir şey gelir mi korkusundan... Zaten hep dedikodu.
Buraya yazdığım çoğu şeyi yıllar önce yazmışımdır kesin. Böyle de sıkıcı ama fikri sabit biriyim.
Teknol geliştikçe kumandalardaki tuş sayısı azalıyor. Hatta isteseler daha da azaltırlar da geçiş yumuşak olsun diye azaltmıyorlar bence.
Tencere tava deli pahalandı.
"Tencere tava hep aynı hava" artık değil yani.
Herhangi bir şey çok şey olabiliyor ama asla ama asla her şey olamıyor. Mutlak hakimiyet doğanın kuralına aykırı sanki.
O kadar tırtıkladım ama şu içerik âleminde yerim yokmuş, yokmuş.
(Şu dağlarda kar olsaydım, olsaydım.)
Genelde canım sıkkın. Canı sıkılmayan tedavi olsun zaten.
Eskiden bir sabah hasta olarak uyandırdım, artık göstere göstere hasta oluyorum. Bu iyi bir şey mi onu da bilmiyorum. Dünya değişiyor da dünya bizi değiştiriyor mu? Uyum sağlayayanlar ve uymamız gerekenleri söyleyenler bir şekilde hayatta kalıyor. Gerisi, (gerimiz) göstere göstere hasta olup çürüyoruz.
İnsanoğlunun tanrı verigisi yeteneklerinin günümüzde sadece ön kamerayı açıp dans etmeye dönüşmesi ne kadar acı.
Şu birayı şişeden dikmeyin artık kafaya. Sen Behzat Ç. değilsin. Sen de değilsin. Sen belediye başkanısın artık.
Yazıyor muyum?
Yaşıyor muyum?
Bi tık yıprandım, çokça şeyi bıraktım. Vazgeçtim sandıklarım oldu da aslında elimde de tutamamışım. Benden de vazgeçilmiş olabilir. Hepimizin sonu mişli geçmiş zamanın rivayetinde gelecek zaten.
Uzun mu yazıyorum kısa mı yazıyorum emin olabiliyorum. Kısa kısa yazıp uzatıyorum genelde.
Buradaki eski yazıları silmiyor olmam hoş değil. Okuyor olmanız daha da hoş değil. İnsanın kendi eskisinde kaçamadığı bir şeyler var.
Vücudumuzun bir bölümünden bahsederken "koltuk" sözcüğünü kullanmak çok ilginç.
Bazı şeyleri kullanıyorsunuz, bazı şeyleri kullanmıyorsunuz. Direkt bakınca boş bir cümle gibi ama bir "şey"in kullanım değeri kadar kullanmama değeri de var. Örnek mi? Şeker kullanmıyorum. Şeker kullanılan bir "şey" mi? En baştan bunu irdelemek lazım ama çok üşendiğim için ikinci örneğe geçiyorum: alkol kullanıyor musun? Burada da müsadenizle konudan saparak muhteviyatında alkol içeren ve çeşitli tadım değerleri olan içkilere direkt alkol demek, diyen kişinin bu konuya bakış açısından tutun da tüm dünya görüşünü ele veriyor.... Yani kolonya bile içsen saf alkol değildir. Limon aroması var... Yanında bi erik bi salatalık güzel eşlikçi olabilir.
Eşlikçi sözcüğü de yeni çıktı mesela, bir de abur cubur yerine atıştırmalık diyor çakallar. Biz sanki anlamıyoruz cips yediğini. Hâlbuki Abur cubur ne kadar güzel bir söz. Dolu dolu oturuyor ağıza.
Ben de var ya ne adamım ha...
Piii...
Not: yılllar sonra bu yazıyı Blogger halen var mı onu bile bilmeden yazdım. Blogumun eski çizeri yazarı da olmak istedi. O kadar özgürlük veremem sana dedim. Çizme işinden de caydı herhalde. Neyse ki yazmak ve çizmek benim için işten bile değil...
Keşke olsa.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder