30.10.2010

Vertumnus


insanoğlu da bir acayip yeri geliyor bıyığına çorba,ayran v.s bulaşan insana da sempati besleyebiliyor.
niye besleyebiliyor çünkü görsel hafızamızda bıyığı ıslak ancak sempatik karakterler de var.

futbol takım kaptanlarının pazı bantları olması için ideal bir pazı ölçüsü var mı?
kolu pazısız olan pazıbandı takamaz mı? ve kaptan olamaz mı?

az tanıştığı
kızın objesini (çakmk,şapka ve benzeri) kendisine zorla hediye alarak kıza yavşayan erkeğe kafa atmayı sever bir halim var benim.

NBA'den Allen iverson'u alan Beşiktaş Cola-Turka.
NBA'e Semih Erden ve Ömer Faruk Aşık'ı gönderen Fenerbahçe Ülker Fenerbahçe olunca ülker oluyor.
ne bileyim ben beşiktaşlı olsam buruk sevinç yaşardım.

sulu yemek yerim diye girdiğim okul yemekhanesinde makarna ve şinitzel çıkması yetmezmiş gibi arkadaşımın da şinitzelini bana vermesi..

''happiness is a warm gun''
diyor john lennon.
''çok mu ayıp hala mutluluk istemek,neyse zaten hiç halim yok''
diyor teoman yakupoğlu

neyzen tevfik övülmeden üniversiteli sohbeti olmuyormuş arkadaş.

70cl. bira içmekten kol kası yapan insanın göbeğini düşünün bir de...

fakültemizde sol bir topluluk,toplanıp hiç bir şey yapmadan öylece dikilip güvenliği çıldırtmış sonrada öylesine dağılmıştı.

tünel meydanından, asmalı mescide doğru giderken bir kır pidecisi var.
hah işte onun karşısında bir kafemsi bir yer var.
oraya dikkat ediyorum ikidir nescafeyi tam karıştırmadan getiriyor.
en tiksindiğim şeylerden birisidir benim de bu durum.
böyle yarı erimiş kahveler yüzüyor yüzeyde falan...

üstüste yığılmış 50'ye yakın şemsiye ölüsü gördüm istiklalde yarısı saydam yarısı da pembeydi.
hep kızlar alıyor bunları bozulacağını bilebile.

eski sevgilinin üniversiteden mezun olduğu andır işte o an..
o an öyle bir an anlatılmaz, yaşanmaz, bilinmez.

bir kere antalya kaleiçi amfi tiyatroda oturuken petşişeyle rakı içen bir amca gördüydük, sonra amcanın yanına (torunu olduğunu tahmin ettiğimiz) süper güzel bir kız geldiydi de amcanın elinin ayağını falan temizleyip gittiydi.
allahım delircem neydi o kız nasıl bişeydi?

acaba eski sevgilisi dekan rektör olan var mıdır lan?

eve giderken bazen kasımpaşa recep tayyip erdoğan stadı ile selamlaşıyoruz.

okulda karaçarşaflı gördüm lan !

rus asıllı azeri ile azeri asıllı rus
gerisini getiremeyeceğim zira bir de nahçıvan diye bir yer vardı eskiden.
öf.

antalya atatürk caddesinde bazı kış günleri şimdiki starbucks olan olan yerin önünden geçerken aklıma iki şey gelir.
biri burası süper bar olur diğer de çokokremli simit.
aklı mı seveyim hiç kötü düşünmüyor.

evime en yakın bankamatik galatasaray lisesinin dibinde
orası da fena piyasası olan bir mekan değil
bazen çok paspal hallerde çıkıyorum oralara
aman diyeyim görseniz de tanımamazlıktan gelin sonuçta şanlı şöhretli bir yazarım ben.

tepedeki fotoğraf bana aittir.
evime giderken,eve dönderken gördüğüm manzaradır.
hakkında Yusufhan adlı arkadaşımın ''yollar nerede insanlar çatılara mı basıyor'' dediğidir.

Zeus'un karısı Hera,
Zeus'un kardeşiymiş lan !

yazdan kalma bir gün bulunca yaza idade etmek istiyorum.
geri kalmasın akranlarından.
hem belki iyiğiliğim karşılığını verir mevsimler tanrısı vertumnus.

arayana yenibosnada bit pazarı buldum.
http://www.eskidjibitpazari.com/

arkadaşım Ç. ile bir kere fenerbahçe ürünlerinin satıldığı fenerium'u görmüştük de ''boka bakar gibi bakacağım fenerbahçe ürünlerine ''demişti.
boka özel bir bakışı varmış kendisinin onu öğrenmiştim o anda.
şu aralar kendisi kırmızıları giyip aşk meşk peşinde koşmakta bir insan.

Türk asıllı Alman diyerek mesut özdil'i artık manşetlerimize taşıyıp durmasak ne de güzel olur.
nutella da onun kadar taze kavrulmuş Türk bence.
hatta belki nutella daha fazla Türktür.
bu milliyet işler bir acayip.

facebook'a mayolu fotoğrafını koyan kız diye bir şey var.
kendi içerisinde dallara ayrılıyor.
mesela fotoğrafı kendisi mi yoksa başka birisi mi koydu?
yada fotoğraf etiketlendi mi?
etiketlendiyse kendisi mi yoksa arkadaşı mı etiketledi?

Friend's de Ross tam candır.
Plase Chandler.

eindhoven demeyi bir başka seviyorum.
sanırım şehrin adı ile bir teknik üniversitesi de varmış.
teknik üniversite sevmiyorum ben.
ruh üniversite seviyorum.

beni fena kesen türbanlı arkadaşa iki çift laf etmeyeceğim.
hiç de garipsemeyeceğim.

doğan çocuklara isimler
erkek:george
kız:betty

şarkı tavsiyesi
friends - theme song

22.10.2010

sarı camlı gözlüğ


çok iyi telefon kullanabilen babadan biraz çekinirim.

kültür bakanlığından onaylı olarak kurulan ''levent yüksel'i farklı bir saç modeli ile görebilenleri koruma ve yaşatma derneği' kurulmuştur.

küçük e harfini zerre sevmiyorum bence tam bir şerefsiz o.
itin ardına ekleyeceğim kendisini.

ilkokulöğretmenimi sevmiyorum ben.

götü yere yakın olandan ne korkucam
bacakları kısa olur onun bi kere
koşsa koşamaz, tekme savursa savuramaz.

evimizde televizyonumuz yok o yüzden gittiğimiz bir kafede televizyona konsantre oluyorum.
televizyondaki bir klipte serdar ortaç'ın apartman aralarında parası neyse verip astırdığı kar beyaz çamaşırları gördüm.
bir sonraki klipte ise aynı çamaşırlardan ikisi tarkan'ın üzerindeydi.
türk pop müziği fenalardaymış.
dikkat edin, insanlar pop şarkıcısı sıla'nın fiziğinden bahsederken kendini kaybediyor.

arkadaşım sami,
arada blogumdan alıntı yaparak konuşuyor,aklım uçuyor,
aklımda sadece queen şarkısının giriş cümlesi olan ''emty spaces'' kalıyor.

terleten kış gününü olmasa daha iyi,
gerçi aşırı soğuk kış gününden iyidir.
botumu giyip şemsiye taşımaya karar verdiysem yağmur yağmaz.

radikal gazetesinin boyutu inanılmaz güzel olmuş.
böylece yere gazeteyi serip koltuktan aşşağı uzanarak gazete okuma alışkanlığımdan kurtulabilirim.
gerçi önce hürriyet okuma alışkanlığımdan kurtulmam gerek.

yunan mitolojisi dersinde öğreniyoruz ki şu tanrı olacak adamlar arasında ne şerfefsizlikler dönmüş arkadaş.

yorganın battaniyeden daha sıcak tutabilmesini anlamıyorum.

arkadaşım şeref'in sarı camlı gözlüğünü takınca ortalık aydınlanıyor,
bi enerji bi mutluluk geliyor insana.

kılıç kuşanasım var ne zamandır.
kuşanmak eylemi çekici geliyor galiba.

kızılırmağa. ''maraşanti'' diyormuş hititlililer.

yıllar evvelinde okulun bahçesinde sikke olduğunu tahmin ettiğim yosundan yeşermiş kil gibi.. para gibi.. bişey bulmuştum.
o zaman en pratik şekilde ulaşabileceğim ilkokul öğretmenimden de bu bir sikke onayını aldığımdan sonra sikkemi bi kaç gün cebimde gezdirdim.
sonra kaybolur diye televizyon sehbasının oraya koydum.
sonrada ''bi sikke yaramaz bu'' diyerk kaybetmiş olmalıyım.

beer ile bear arasındaki ince çizgi.

tüm fotoğrafları alengirli koltuklu kafelerde oturur halde olan bir milyon insan bulabiliriç

uzun süredir yazmamın sebebi burs ve benzeri bürokratik sebeblerden çantamda 3-5 kilo evrakla makam makam dolaşmam.
keşke 19 mayısa falan denk gelseydi de birinin makamına otursaydım.

geçen gün kilo almış insan için ''ete gelmiş'' dedim.
artık nasıl bir kafaya geçmişsem..

nargile kelimesi ''neargillaey'' diye okunur.

uykusuz bu hafta poster veriyor.
fıratlı tarafını asmayacağım tabii.

doğan çocuklara isimler.
erkek:toshiba
kız:sony

şarkı tavsiyesi.
The Beatles-And I Love Her

fotoğraf türk pop müziğinden (temsili)

7.10.2010

5 liraya yuvarlamak


fıçı birasının 5 lira olduğunu tüm dünyaya duyurmaya yemin etmiş taksim barlarından birindeydim.
onun çok sevdiği bir mekanmış burası. her zaman ''aslında uygulamak lazım'' diye düşündüğüm buluşmanın raconunu erkek keser kuralını sanıyorum hem ''ulan şimdi ilk seferden çok sahiplenmeli artizliğe girmeyelim'' düşüncemden,
hem de kibarlığımdan dolayı uygulamamış idim.
yuvarlak ve küçük sayılır bir masaya karşılıklı oturmuştuk,etrafta müzik sesinden çok ''rağararauğara'' şeklinde insan sesi vardı. söylediklerimizi anlamak için karşılıklı birbirimize eğiliyorduk ki onun eğilmesi ile ortaya çıkan göğüs dekoltesi benim içgüdüsel eğilimlerimi de tetikliyordu.
sanırım dikkatimi dağıtmak için ikinci birayı söyledim.
birayı söylerken kolumdaki uzunlamasına yarayı gördü ve dövme anlamına meraklı bir kız gibi hemen ''hikayesini''sordu.
''ne hikayesi var lan, evime abajur ve somya taşırken oldu.
tentürdiyot bastık geçti,vallahi tentürdiyot zararlı diyorlar ama tentürdirdiyot kullanan öldü de kullanmayan ölmedi mi canım
'' temalı bir ''önemli değil ya abajur taşırken oldu'' dedim.
kurduğum cümlenin alt yapısında ''umarım bu kız yara izini seksi bulan bir kızdır'' teması vardı zira birkaç bira sonra kendisini evimde görmek niyetindeydim.
filmler ve tim börtın üzerine klişe bir sohbet ederken ayağımızın altına tekir bir kedi dolandı.
kediye gösterilen sempatiden ve kendisine kedi olarak değil nizamettin olarak seslenilmesinden kedinin mekan kedisi olduğunu anladım.
karşımdaki kız da kediyi tanımış ve kendisiyle sempatikçe selamlaşmıştı.
yüz buldu şerefsiz kedi,
gitmedi ayağımın altına dolandı paçama sırnaştı.
ulen zaten iki büklüm, alaturka tuvalet pozisyonunda ve kolumdan yaralı bir şekilde ilk buluşma savaşı veriyorum.bir de kedi geliyor
yerim kedisini de nizamettinini de diyerek. kediye ''siktir la'' ayarında (çaktırmadan) küçük bir tekme savurdum ve gurur yaptı gitti.
giderken de kuyruğunu havaya dikip götünü gösterdi bana adi hayvan.
hayır kedi götünden tiksinen bir insan değilim de karşımdaki kızın tam yüzünün hizasında kedinin götü var,
üstelik kedi de normal kedi değil ha,
küsüz biz onla.. bildiğin mazimiz var.. olacak iş değil yani.
neyse ''olur böyle günler'' diyerek biramdan uzun uzun yudumlar aldım ve yudumlar alırken aklıma tam ilk buluşmada kız arkadaşa anlatmalık şeyler geldi.
aldım sözü: "Bi keresinde keresteden bozma bi arkadaş fena borç batağına girmişti biliyor musun, adamın peşine tam yirmi alacaklı takılmıştı ha. Tabi ben de o zaman arkadaşlar arasında bir abi, sığınılacak bir liman niteliği taşırdım. Aldım bunu arkama yirmi adamın hepsine teker teker verdim ayarı, ama nasıl korktular inanır mısın burnuma umumi kokular geliyordu artık ne yalan söyliyim..."
Derken kızın suratını masadan, elini de ahşap masanın üzerindeki kıymıktan ayırmadığını farkettim. Amacım ona güvenilir bir insan olduğumu, ilk buluşmada dolaylı yoldan hissettirmekti ki, bu uydurma hikayemle fena halde kendini şişiren bi insan olduğumu düşündüğünü farkettim. Kıymığı oradan alıp şişkinliğimi patlatmasına ramak kalmıştı ki, "Hah hah hah", diye bir yalandan kahkaha patlattım. Aynı anda da kötü bir oyunculuğa başladığımın da farkındaydım. "Aman canım ben de kendimi böbürlüyorum değil mi? Böyle şeyler anlatır ya erkekler, kazma kazma, ben de espri yapiyim demiştim... Hah..hah... Kendimi şişiriyorum işte hah hah..." ... Ulan çok abartmıştım yarım salisede uydurduğum bu manasız mizanseni, ya şimdi de kız da böbürlendiğimi düşünmüyoken ona öyle düşündürdüysem diye düşünmeye başladım ama, kendisiyle dalga geçebilen insanların özgüvenli olduğunu, özgüvenin de çok çekici olduğunu okumuştum bir dergide. Ayrıca kadınların kendilerinden bahsetmeyi ne kadar sevdiğini de okumuştum. Zaten artık Tim Börtın'dan bahsedecek mide de kalmamıştı bende... "Eee, sen anlatsana bişeyler" dedim. Demez olaydım. Ne anlatayım demeye getirilmiş bir mimik sundu önüme. O mimik muhabbeti fena kitlemişti şimdi.

Sonra da en kötüsü oldu işte, beni, onun dekoltesine bakarken yakaladı bu sessizlik esnasında. Göz göze geldik, gülümsedi. Heyecandan n'apıcağımı şaşırdım bir an, oluyordu galiba. "Söylesene, asıl istediğin ne senin?" dedi birden. İşte fırsat buydu, ya cesaretimi kullanıp onu eve götürmek istediğimi söyleyerek etkileyecektim onu, ya da beyefendi gibi, arkadaşlığını sevdiğimi söyleyerek etkileyecektim. Yapamadım ikisine, ben de, siklemez tavrıyla ayağımda dolanan, tiskindiğim nizamettini aldım yerden, kucağıma koydum. Kız, "Evet, söylesene" diye üsteledi... Kedi kucağıma sıçtı birden. "Sikeyim seni" diye haykırdım.

Kediye haykırmıştım,
kız üstüne alındı...

Biliyor musunuz arkadaşlar, bazı kızlar böyle lafları duymayı sevmiyorlarmış... Peki o kız mı, o kız şu an yatağımda uyuyor. Aşk meleğimiz Nizamettin ise, ki dikkat edin kendisinin adını büyük harfle başlattım, başka çiftlere sırnaşarak aşk yaymaya devam ediyor. Aşka inanan her insan belki bir gün Nizamettin'e rastlayabilir diye düşünüyorum ben... Tek derdim ise, kızın adını hatırlayamıyorum... Ama fıçı birayı 5 liraya yuvarlamak çok akıllıca, çok yerinde...

Not:''aldım sözü'' kısmına kadarını ben yazdım ondan sonrasını da misafir sanatçımız Anıl Ç. yani captain blues yazdı.
biz çok güldük, çok eğlendik.

fotoğraf nizamettin'in temsili bir fotoğrafı.
google'a ''nizamettin kedi'' yazıp aratınca çıkıyor.

5.10.2010

Tam Karışmamış


sanıyorum cicişler adı ile biliniyorlar kendileri...
istiklal caddesinde henüz adını bilmediğim bir aradan girince karşınıza ''mustafa amca'' adında bir çay ocağının yerleştiği hep kalabalık bir avlu çıkar,
o avludan direkt arka caddeye çıkınca vardığınız cadde üzerinde cicişleri ve pembe jeep'lerini gördüm bir ispark görevlisi tarafından park yarımı alıyorlardı ve üzerlerinde normal hayatta görülen ünlü gerginliği vardı.
niye bana denk geliyor dercesine öfledim.
bunları size anlatırken de bakın ünlü gördüm diye anlatmıyorum.
ticari televizyon figürleri aslında gerçeklerdir diye bahsediyorum da konunun orasına hiç değinmiyorum.

az önce bahsettiğim yerden evime gidiyorum
eve giderken gazete falan alıyorum ben.
öyle bir yaşamım var şimdilik.

tam karışmamış, tam erimemiş hazır domates çorbası kadar korkunç bir şey daha yok bu hayatta.
lavabomda besliyorum kendisini bir süredir.

aşortman (eşofman) altı diz yapar,
bazı gazeteler el boyar.
bunlar böyledir.

''hayatta bakteri barındırmaz bunlar'' dedi yorgan satan adam.
''biraz bakteri de lazım abi '' dedim.
gülüştük.

iron man'a ''irish man'' dedim.
aylardır gülüyoruz bu esprime.

gülmekten yerlere düşen vardır
ondan daha güzeli
gülmekten yerlere yatandır.
eğer sevdicekse sen de kıvırılırsın yanına
fırsattan istifade romantik-komedi hesabı.

pastırma ile dondurma iş adından isim olmuş kimseler.
bunlara bir diğer örnek de ''teke zortlatması''dır.

yaptığım araştırmalar sonucu kuzenim anıl'ın kışın daha çok mp3 player kullandığını öğrendim.
yaptığım araştırma da sadece sormak.

dekanlıkta gergin gergin sıra beklerken adının betül olduğunu öğrendiğim kızla tanışıp sohbet etmesi de keyifliydi.
aynı anda birbirimize aynı soruyu sormasak da filmsel romantizm olmayacaktı.

elimi ayağımı falan bazen aşırı uyuşturup pis girişiyorum elime ayağıma.
keyifli oluyor lan.

ilhan selçuk antalya lisesinde okumuş.
ağabeyi turhan selçuk ise istanbul üniversitesi, edebiyat fakültesi, sanat tarihi bölümüne bir süre devam etmiş.
anıyorum ikisini de büyük saygı ile
tepedeki eser de turhan selçuk'a ait.

doğan çocuklara isimler.
kız: alfabe
erkek: ziya

şarkı tavsiyesi
Yasemin Mori - Yeniler.

2.10.2010

Boyun & Niran


İngilizce dersi kadar kendimizi ifade edebildiğimiz başka bir dersin olmaması biraz enteresan zira bizim rehberlik dersimiz de vardı ancak İngilizce dersinde örnek yapacağız diye anamızdan babamızdan bahsedip durduk.

yatakta ders çalışan insan candır.
tek bacağını aşağı ve yukarı sallar o insan.

kızlarda bel açılması ile belin açık olarak gezilmesi arasında mevsimsel ve ülkesel farklar var.

bugs bunny adlı karakter yaban tavşandır ve bu yüzden o kadar iri bir tavşandır.
tavşan çeşitlerinden birisi de kutup tavşanı onu da kendiniz araştırın.

http://www.fatisbeautiful.com/ diye bir site varmış...vay gidi...

sabahın kör karanlığında ilkokula giderdik kış günü zaten karanlık
üzerine bir de Antalya ayazı o kadar soğuk olurdu ki
servisi apartman içerisinde beklemeyi icat etmiştik.

evde akan burun tuvalet kağıdı ile silinir.
bir ara vitaminli peçeteler vardı artık var mı bilmiyorum.

türkiyeye iç çamaşırı müzesi açmak için bir vatandaşımız başvurmuş
tamam iç çamaşırı denilince akla hemen seksi şeyler gelebiliyor da
bildiğin don sergisi olacak.
hoş olmayan örnekler de olabilir.

dişi kişilerden rica ediyorum sokakta yürürken bir anda durup, elinizi bluzunuzun yakasından daldırıp da meme ve sutyen düzeninizi baştan düzenlemeye çalışmayın.
garip görünüyorsunuz.
kafamız fena karışıyor.

''uyku gözünden akıyor''
mecazsız düşündüğünüzde biraz korkunç.
tim börtın filmi gibi.
öbür türlü de hiç bir duygusal alt yapısı olmadan, en beklemediğiniz anda gözünüzden yaş akıyor o da acayip.

88 doğumlu bir kız var 1.sınıflarda
şaştım biraz.

kimse kusura bakmasında liv taylor dediğimiz kişi 33 yaşında.
çakması olan deniz akkaya neler yapıyor bilmiyorum.

çayın dibini bırakan insanı anlamıyorum anlamasam da saygı duyuyorum çünkü o yarım lokma çaya tamah etmeyen bir izlenim bırakıyor ben de o yüzden saygı duyuyorum.
yalnız ben de ne karaktersizmişim hem çayın dibini höpürdetiyorum hem de dibini höpürdetmeyene tav oluyorum.

zencefilli votka da ayrı güzelmiş.
Hafiften acısı var.

bilgisayar ortamında genelde beyaz fonlarla çalıştığım için mouse imlecim siyahtır.
bu sayede metalci kızları da tavlayabilirmişim.

bir takım erkeklerin fransız kızlarına karşı koyamadıklarını biliyoruz ancak o kızların koltukaltı tüylerinin de dolu dolu olduğunu biliyoruz.

kızların kılı olmaz tüyü olur.
dökücü yahut giderici gibi kelimeler girer devreye.

Niran Ünsal'da ne boyun var arkadaş bitmiyor.
üstelik ''boynumu eğmem kimseye'' diye şarkısı var.

arkadaşım onur e.'nin bilgisayarda ve cep telefonunda kullandığı şöyle bir gülümsemesi var '':Ç ''
nedemek istiyor tam bilemiyorum?
bir de bir ara durduk yere ''pöç ve zaaa'' diyordu kendisi.

sağ gözüm sol özüme 0,5 oranla daha kısık bakıyor galiba
hiç hoş değil zira ben bir thom yorke,
bir hayko cepkin değilim.

birşey beğenmeyen bir meymenetsiz olduğumu iddia edenlere facebook sayfamdaki ''107 beğeni'' kısmını tokat gibi çarparım.
Gülen Gözler filmi ile The Last Shadow Puppet topluluğunu aynı potada eritebilmişim.

görülen en iyi hacıvat: beyazıt öztürk.
görülen en iyi cuma : beyazıt öztürk.

aynı potada ertitmek?

Soner Arıca'nın Derbeder adlı şarkısına eşik edemeyecek kadar genç bir jenarasyon var.
bayağı var böyle nefes falan alabiliyorlar.

tuvalet kağıdı'nın karton kısmından arabasal bişeyler yapmıştı birisi de kimdi acaba o?

''caramel'' adlı filmde adamın bıyıklarını ağda ile yok ettiklerinde kafam biraz karışmıştı.

hepimzi simultane tercümeden garip bir keyif almıyormuyuz?
alıyoruz.
bence sebebi bize belgesel tadı vermesi.
ayrıca belgesellere yapılanlar simultene tercüme değil bildiğin dublaj ancak orjinal sesi kapatmadıklarından simultane etkisi oluyor.

simultane demeye de doydum oh.

fotoğraftaki agresif kızı tanımıyorum.

doğan çocuklara isimler
erkek:doğraaç
kız:doğurgaç.

şarkı tavsiyesi
Thom Yorke - Black Swan
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...